Kehribar, halk arasında çoğu zaman “taş” ya da “kaya” olarak nitelendirilse de, esasen bitkisel kökenli organik bir maddedir. Fosilleşmiş reçine olarak tanımlanan kehribar, kozalaklı ağaçların yaralanma ya da savunma amacıyla salgıladığı reçinenin, milyonlarca yıl boyunca oksijensiz ortamda, basınç ve sıcaklık etkisi altında geçirdiği fiziksel ve kimyasal dönüşümler sonucunda oluşur.
Bu dönüşüm süreci, reçinenin sertleşmesini ve zamanla taş benzeri bir yapıya kavuşmasını sağlar. Katılaşmadan önce oldukça yapışkan bir kıvamda olan bu reçine, çevresindeki ince dal parçalarını, yaprakları, tohumları ve çeşitli böcekleri içine hapsedebilir. Böylece kehribar, yalnızca bir süs taşı değil, aynı zamanda biyolojik çeşitliliği ve ekolojik koşulları kayıt altına almış doğal bir zaman kapsülüdür.
Kehribarın oluşum süreci oldukça uzun ve nadirdir. Bu nedenle her bir kehribar parçası, bulunduğu coğrafyaya ve geçmiş çevresel koşullara dair eşsiz bilgiler barındırır. Reçinenin korunarak taşlaşabilmesi için gereken temel koşullar şunlardır:
- Reçinenin hızla toprak ya da su altında gömülerek oksijenle temasının kesilmesi
- Ortamın mikrobiyal faaliyetlere karşı nispeten korunaklı olması
- Uzun süre boyunca sabit basınç ve sıcaklık altında kalması
Bu şartlar sağlandığında reçine, polimerleşme ve oksidasyon süreçlerinden geçerek kehribara dönüşür.

Kehribar Taşına Ait Görsel (Anadolu Ajansı)
Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Kehribar, amorf (şekilsiz) yapıda bir madde olup kristal form göstermez. Kimyasal yapısı tam olarak sabit olmamakla birlikte, genellikle süksinik asit (C₁₀H₁₆O) içerdiği kabul edilir. İçeriğinde ayrıca karbon, hidrojen ve oksijenin yanı sıra az miktarda kükürt bileşikleri de bulunabilir. Bu maddeler, kehribara yanıcı özelliğini ve tipik reçine kokusunu verir.
Fiziksel özellikleri şu şekildedir:
- Sertlik derecesi: 2–2.5 (Mohs ölçeği)
- Yoğunluk: 0.96 – 1.1 g/cm³
- Kırılma: Konkoidal (midye kabuğu benzeri)
- Parlaklık: Reçineli veya camsı
- Saydamlık: Yarı saydamdan tam saydama kadar değişebilir
- Renk: Sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi, nadiren yeşil ve mavi tonları
Kehribar, sürtüldüğünde statik elektrik üretir. Bu özelliği Antik Yunan'da dikkat çekmiş ve kehribar için kullanılan elektron kelimesi daha sonra “elektrik” kavramına isim babalığı yapmıştır. Ayrıca, ısıtıldığında 370-380 °C'de erimeden ayrışır ve parlak bir alevle yanar.
Jeolojik Özellikleri ve Oluşum Ortamı
Kehribar genellikle Üst Kretase ve Eosen dönemlerine ait denizel çökellerde, özellikle de fliş fasiyesli formasyonlar içinde yer alır. Bu çökeller; marn, kil ve kumtaşı gibi katmanlardan oluşur ve çökme sırasında büyük miktarda organik materyali bünyesine alabilir. Bu ortamlar, reçinenin ayrışmadan korunması için idealdir.
Türkiye'de bulunan karakehribar örneklerinin yer aldığı formasyonlar, genellikle tektonik olarak yüksek basınca maruz kalmış bölgelerdir. Bu basınç, kehribarın mikroskobik yapısında görülen hücrelerin sıkışmasına, kehribar yüzeylerinde ise kayma çizgilerinin oluşmasına neden olur. Bu izler, kehribarın tektonik deformasyon sürecine dair doğrudan kanıt sunar.

Doğal Kehribar Taşına Ait Görsel (Anadolu Ajansı)
Siyah Kehribar (Karakehribar / Oltu Taşı)
Siyah kehribar ya da karakehribar, kehribarın yüksek oranda bitüm içeren ve lignite benzer yapıda olan formudur. Türkiye’de bu tür kehribar özellikle Erzurum’un Oltu ilçesinde çıkarılır ve halk arasında “Oltu Taşı” olarak bilinir.
Siyah kehribarın özgün yapısı, onu takı ve tespih yapımında kullanıma uygun kılar. Damarlar hâlinde yer altında bulunan bu malzeme, çıkarıldıktan sonra nemli kalması için bazen tekrar toprağa gömülerek saklanır.
Türkiye’de Kehribar Yatakları
Türkiye’de belirlenmiş başlıca kehribar yatakları şunlardır:
- Havkaskışla (Erzurum): Oltu ilçesinin 18 km kuzeyinde yer alır. Kehribar burada, Üst Kretase dönemine ait fliş katmanları içinde, 0.5–5 cm kalınlığında ve 15–30 cm uzunluğunda mercek şeklinde oluşumlar olarak görülür.
- Müşeverek (Bayburt): Burada doğrudan yatak bulunmasa da, yağmur sonrası yüzeye çıkan karakehribar parçaları köylüler tarafından toplanır.
- Haymana (Ankara): Üst Kretase dönemine tarihlenen fliş katmanları içinde yer alan yatak, I. Dünya Savaşı öncesi dönemlerde işletilmiş, ancak savaş nedeniyle terk edilmiştir.
Bu üç yatakta da gözlenen ortak özellikler; marnlı veya arjilli formasyonlar, şiddetli tektonik deformasyon ve denizel tortullar içinde organik kalıntıların gömülmesiyle oluşmuş olmalarıdır.
Tarihsel ve Kültürel Değeri
Kehribar, binlerce yıldır farklı medeniyetlerde değerli bir obje olarak kabul edilmiştir. Antik çağlarda kehribarın içerdiği fosil canlılar ve elektriklenme özelliği, ona mistik güçler atfedilmesine neden olmuştur. Kehribar; kötü ruhları kovmak, şans getirmek, aşk acısını dindirmek, ruhsal dengeyi sağlamak gibi inançlarla kullanılmıştır. Roma döneminde gladyatörlere cesaret vermesi için sunulmuş, Çin'de ve Orta Doğu'da tılsım olarak taşınmıştır.
Ayrıca, bazı dönemlerde tıbbi amaçlarla kullanılmış; baş ağrısı, solunum yolu hastalıkları, mide rahatsızlıkları gibi sorunlara iyi geldiğine inanılmıştır. Bugün de hâlen birçok kişi tarafından alternatif tıp ya da enerji taşları kapsamında taşınmaktadır.
Bilimsel Önemi ve Kullanım Alanları
Kehribar, farklı bilim dallarının ilgi alanına girer. Jeologlar için değerli bir fosil taşı olan kehribar, aynı zamanda entomologlar, botanikçiler, kimyagerler ve arkeologlar tarafından da incelenmektedir. İçerdiği korunmuş canlı kalıntıları sayesinde, tarih öncesi çevresel koşullar ve türler hakkında önemli bilgiler sunar. Örneğin, Dominik Cumhuriyeti’nden çıkarılan bazı kehribar parçalarının içinde binlerce karınca veya tanımlanamamış bitki türleri bulunmuştur.
Ayrıca kehribar, mücevherat ve süs eşyası üretiminde, koleksiyonculukta ve akademik araştırmalarda kullanılmaktadır. Modern mikroskopi ve DNA analiz yöntemleri ile kehribar içindeki canlı kalıntıları günümüz bilimi için eşsiz örnekler haline gelmiştir.

İçinde Yavru Yılan Fosili Bulunan Burma Kehribar (bilimgenç)
Kehribarın Küresel Dağılımı
Kehribar, dünya çapında çeşitli bölgelerde çıkarılmaktadır. En yaygın ve bilinen kehribar kaynakları şunlardır:
- Baltık Bölgesi: Litvanya, Polonya ve Rusya’nın Kaliningrad bölgesi
- Dominik Cumhuriyeti: Fosil çeşitliliği açısından zengin örnekler içerir
- Myanmar (Burma): Büyük boyutlu ve nadir örnekler bu bölgeden çıkar
- Diğer önemli kaynaklar: Almanya, Romanya, Meksika, Kanada, İtalya ve ABD
Kehribar, deniz suyundan biraz daha ağır olduğu için suda yüzebilir ve akıntılarla uzak bölgelere taşınabilir. Bu özellik, kıyı bölgelerinde rastlantısal kehribar keşiflerine olanak tanımaktadır.

Burma'da Bir Kehribar Madeni (bilimgenç)
Kehribar, yalnızca estetik bir süs taşı değil; jeolojik, biyolojik ve kültürel açıdan çok katmanlı bir öneme sahip, doğanın milyonlarca yıl süren bir armağanıdır. Fosilleşmiş reçine yapısı sayesinde, tarih öncesi döneme ait canlıları ve bitkileri olağanüstü ayrıntılarla günümüze taşıyarak bilimsel araştırmalarda eşsiz bir pencere sunar. Aynı zamanda, insanlık tarihinin en eski ticaret yollarından biri olan “Kehribar Yolu” ile kültürler arası etkileşimin bir parçası olmuş; halk inançlarında şifa, cesaret ve koruma sembolü olarak yer bulmuştur. Türkiye gibi jeolojik çeşitliliği yüksek coğrafyalarda hem doğal kaynak hem de kültürel miras değeri taşıyan kehribar, modern bilim ve zanaat alanında hâlâ güncelliğini koruyan nadir materyallerden biridir.


