Kooperatif Katılım Yeteneği (Cooperative Engagement Capability – CEC), çağdaş deniz muharebe doktrininde sensör veri bütünleştirmesi ve çoklu platformlar arası etkileşimi temel alan ileri düzey bir savunma altyapısıdır. CEC, farklı deniz ve hava platformlarına ait sensörlerden elde edilen radar ölçümlerinin, gerçek zamanlı olarak ve yüksek doğrulukla paylaşılmasına imkân tanır. Bu sayede her bir katılımcı birim, yalnızca kendi radar ve izleme sistemleriyle değil, sistem ağına entegre tüm diğer birimlerin sensör verileriyle oluşturulan bütünleşik bir “hava resmi” üzerinden faaliyet gösterebilir.
Bu bütünleşik yapının temel amacı, deniz kuvvetlerinin hava ve füze tehditlerine karşı daha geniş bir alanı kapsayacak şekilde, daha hızlı, daha hassas ve daha entegre şekilde yanıt vermesini sağlamaktır. CEC, platformlar arası “durumsal farkındalık” (situational awareness) seviyesini yükselterek, aynı tehdide karşı çok noktalı tespit ve angajman süreçlerinin eş zamanlı yürütülmesine olanak verir. Böylece, bir tehdit unsuruna karşı uzaktan angajman, çapraz hedefleme ve aşamalı savunma (layered defense) gibi kavramlar operasyonel hale gelir.

Kooperatif Katılım Yeteneği (CEC) Sistemi örneği ( Johns Hopkins University Applied Physics Laboratory)
Komuta-Kontrol Sistemlerinden Sensör Ağına
Klasik anlamda komuta-kontrol (C2) sistemleri, çoğunlukla işlenmiş hedef verilerini veya taktik resimleri paylaşmak üzerine kuruluydu. Ancak CEC’in yenilikçi yönü, sensör ölçümlerinin –yani filtrelenmemiş, doğrudan radar çıktılarının– paylaşılmasıdır. Bu sayede zaman gecikmesi (latency) minimize edilir, verinin doğruluğu, kaynakta elde edildiği haliyle korunur ve her bir platformun işlemci altyapısı, gelen verileri kendi yerel sistemiyle entegre ederek bu verileri kendi üretmiş gibi kullanır.
Bu yaklaşım, sensör ağı merkezli muharebe (sensor-centric warfare) paradigmasına dayanmaktadır. CEC sisteminde hedef izleme, tanımlama ve angajman gibi temel görevler artık tekil bir platformun değil, tüm sistem ağına bağlı katılımcıların ortak fonksiyonu hâline gelir. Bu durum, ağdaki herhangi bir sensör kaynağının başarısız olması durumunda diğer kaynaklarla sürekliliğin sağlanabilmesi açısından da sistemin esnekliğini artırır.
Operasyonel Bağlam ve Uygulama Alanı
CEC, öncelikle deniz kuvvetleri unsurlarının konuşlandığı, tehdit yoğunluğu yüksek bölgelerde –özellikle sahil şeritlerinde– hava savunma görevlerinin etkinliğini artırmak amacıyla geliştirilmiştir. Bu tür bölgelerde radar sinyallerinin dağılması, elektromanyetik karışıklıklar, doğal engeller ve dost-düşman ayrımını zorlaştıran ticari hava/su trafiği gibi faktörler savunma sistemlerini karmaşıklaştırır. CEC ise bu dağınık ortamı merkezi bir hava resmi hâline getirerek şu sorunları çözmeyi hedefler:
- Hedef izlerinin sürekliliği (track continuity)
- Platformlar arası hedef tanımlama tutarlılığı (identification consistency)
- Daha erken tespit, daha uzun reaksiyon süresi
- Platform bağımsız angajman yeteneği
Terminolojik Tanımlamalar
- Sensor Netting: Farklı platformlara ait radar ve IFF sensörlerinden gelen ölçüm verilerinin gerçek zamanlı birleştirilmesidir.
- Composite Track: Tüm ağdan gelen ölçümlerle oluşturulmuş, istatistiksel olarak ağırlıklandırılmış ve doğruluğu artırılmış birleşik hedef izidir.
- Remote Engagement: Hedefe, veriyi sağlayan değil, başka bir platform tarafından angaje olunmasıdır.
- Gridlock: Platformlar arası hassas konum hizalamasının sağlanmasıdır; bu işlem, hedefin her birimce aynı konumda ve aynı hızda algılanmasını mümkün kılar.
Sonuç olarak CEC, ağ merkezli savaşın bir alt kümesi olarak, savunma platformları arasında algılama, karar verme ve müdahale süreçlerini ortaklaştırır. Böylece tüm birimlerin kolektif tehdit algısı ve reaksiyon kapasitesi artırılmış olur. Bu yapı, klasik sistemlerin bireysel kabiliyetlerine dayalı savunma anlayışını, çok katmanlı ve ortaklaşa bir savunma vizyonuna evriltmektedir.
Tarihsel Arka Plan ve Gelişim Süreci
Kooperatif Katılım Yeteneği (CEC), deniz muharebe ortamlarında artan tehdit çeşitliliği ve yoğunluğuna yanıt olarak, 20. yüzyılın son çeyreğinde ABD Donanması tarafından geliştirilen bir sistemdir. CEC’in tarihsel arka planı, modern savaş ortamlarının doğasında bulunan dağınıklık, karmaşıklık ve zaman baskısıyla başa çıkma ihtiyacına dayanmaktadır. Özellikle deniz kuvvetlerinin görev yaptığı sahil şeridi (littoral) bölgeler, sensör menzillerini sınırlandıran coğrafi engeller ve elektromanyetik karmaşa nedeniyle klasik hava savunma sistemlerinin etkinliğini azaltmaktaydı.
Soğuk Savaş Sonrası Tehdit Değişimi ve Gereksinim Ortaya Çıkışı
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte, askeri doktrinlerde öncelik kazanan tehdit tipi; sabit ve homojen yapılardan, dağınık, yüksek manevra kabiliyetine sahip, çoğu zaman küçük ve hızlı hedeflere dönüşmüştür. Bu değişimle birlikte, düşman platformlarının sivil deniz ve hava trafiği arasında kamufle olma yetenekleri, aldatma (deception) ve elektronik karıştırma (jamming) gibi taktiklerin gelişimi, klasik radar ve hedefleme sistemlerini yetersiz bırakmıştır.
Bu koşullar altında, bir filo unsuru tarafından görülemeyen bir hedefin, başka bir filo unsuru tarafından tespit edilmesi ve bu verinin eş zamanlı paylaşılması fikri ortaya çıkmıştır. 1990’ların başında bu ihtiyacı karşılamak üzere "sensor netting" temelli bir çözüm mimarisi geliştirilmiş; CEC adı altında kavramsallaştırılmıştır.
Programın Resmiyet Kazanması ve Başlangıç Süreci
Kooperatif Katılım Yeteneği, ABD Deniz Kuvvetleri tarafından 5 Şubat 1993 tarihinde onaylanan Mission Needs Statement (MNS M030-086-093) doğrultusunda resmi bir tedarik programına dönüştürülmüş; kısa sürede Savunma Bakanlığı'nın Büyük Çaplı Ana Tedarik Programı (Acquisition Category IC - ACAT IC) kapsamına alınmıştır.
Programın teknik yönlendirme sorumluluğu Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı'na (APL) verilmiş; sistemin ilk kavramsal tasarımı, prototip geliştirme süreci ve entegrasyon testleri bu kurumun öncülüğünde yürütülmüştür. APL, sistem mimarisinde radar ölçüm verilerinin (range, bearing, elevation, Doppler) filtrelenmeden paylaşılmasını esas alan yeni bir prensip geliştirmiştir. Bu yaklaşım, yalnızca işlenmiş hedef verilerinin değil, ham sensör verilerinin doğrudan paylaşımı üzerinden çok daha isabetli hedef izleme ve angajman kararlarına olanak sağlamıştır.
İlk Entegrasyonlar ve Operasyonel Kabiliyet
CEC’in ilk operasyonel uygulamaları, Aegis donanımlı kruvazör ve muhriplerde gerçekleştirildi. 1996 yılında sistem, AN/USG-1 konfigürasyonu ile ilk operasyonel kabiliyetine (Initial Operational Capability – IOC) ulaştı. 1997 ve 2001 yıllarında yapılan operasyonel test ve değerlendirmeler sonucunda, sistemin AN/USG-2 varyantı üzerinden daha ileri düzeyde donanımlı sürümleri üretilmeye başlandı.
2005 yılı itibarıyla sistemin “Full Operational Capability – FOC” aşamasına ulaştığı ve büyük ölçekli kullanım için uygun hâle geldiği ilan edildi. Bu süreçte Raytheon, sistemin ana yüklenici firması olarak donanım üretiminden sorumlu tutulmuş; daha sonra Collins Aerospace (RTX bünyesinde) yeni nesil entegrasyonlar için görev almıştır.
Evrimsel Gelişim: Varyantlar ve Teknolojik Güncellemeler
Gelişim süreci boyunca CEC çeşitli donanım versiyonlarına (AN/USG serileri) ayrılmıştır:
- USG-1/2/2A: İlk gemi konuşlu sistemler, Aegis sınıfı muhripler ve kruvazörlerde kullanılmıştır.
- USG-2B: Aktif antenli, düşük maliyetli ve modern muharip platformlarla uyumlu hale getirilmiş konfigürasyondur.
- USG-3/3B: E-2C ve E-2D gibi erken uyarı uçaklarına entegre edilen hava varyantıdır. Ancak USG-3B'nin testlerinde bazı iz eşleştirme sorunları tespit edilmiştir.
- USG-4B: Deniz Piyadeleri tarafından kullanılan ve Composite Tracking Network ile uyumlu kara varyantıdır.
Antenden işlemciye kadar olan altyapıda da dönüşüm yaşanmış; önce silindirik aktif faz dizili (SBAA) antenler kullanılmış, daha sonra düşük maliyetli dört yüzlü planar antenler (LCPA) geliştirilmiştir. LCPA, özellikle DDG-51 sınıfı gemilere entegrasyon açısından daha esnek ve maliyet etkin bir çözüm olarak kabul edilmiştir.
CEC Increment II ve Geleceğe Yönelim
Modern muharebe sahasının değişen tehdit profilini karşılayabilmek adına sistemin geliştirilmiş versiyonu olan CEC Increment II, 2020'li yıllarda planlama ve test aşamasına alınmıştır. Block 2 olarak adlandırılan ilk faz, sistemin siber direnç, sensör füzyonu kalitesi ve genişletilmiş görev kabiliyeti gibi alanlarda iyileştirmeler içermektedir.
Teknik Yapı ve İşleyiş Prensipleri
Kooperatif Katılım Yeteneği (CEC), sensör ağ merkezli harp anlayışına dayalı, dağıtık ve senkronize bir hava savunma sistemi altyapısıdır. Sistem, yalnızca hedef verisini değil, doğrudan radar ölçümlerini paylaşarak yüksek çözünürlüklü ve bütünleşik bir hedef izleme resmi oluşturur. Bu yapı sayesinde, çok sayıda sensörle donatılmış platformların birlikte çalışarak tek bir savaş birimi gibi hareket etmesi sağlanır. CEC’in teknik işleyişi üç ana prensibe dayalı olarak inşa edilmiştir: bileşik izleme (composite tracking), hassas yönlendirme (precision cueing) ve uzaktan angajman (engagement on remote data).
Bileşik İzleme (Composite Tracking)
CEC sisteminin en temel yeteneği, birden fazla platformdan gelen radar ve IFF ölçümlerini (range, bearing, elevation, Doppler, transponder kodları) bir araya getirerek tek bir “bileşik iz” üretmesidir. Bu süreçte her bir sensör girdisi, ölçüm doğruluğu ve zaman damgası gibi faktörler dikkate alınarak istatistiksel olarak ağırlıklandırılır. Böylece ortaya çıkan iz, tekil bir radarın sağlayabileceğinden daha hassas ve daha kararlı bir hedef takibi sunar.
Bileşik izleme işlevi şu teknik özellikleri içerir:
- Veri ağırlıklandırması: Daha hassas ve yüksek çözünürlüklü sensörlerin verileri iz oluşumunda daha fazla etki sahibi olur.
- İz sürekliliği: Bir platform geçici olarak hedefi kaybetse bile, diğer platformların verileri iz bilgisinin sürekliliğini sağlar.
- Ortak iz numaralandırma: Tüm CEC birimlerinde aynı hedefe aynı iz numarası atanır, bu da hedeflerin senkronize takibini mümkün kılar.
- Ortak kimlik değerlendirmesi: IFF kodları, coğrafi konum, hız ve rota gibi verilerle hedefin dost, düşman ya da belirsiz sınıfına atanması ortak “doktrin” mantığıyla yapılır.
Hassas Yönlendirme (Precision Cueing)
CEC, platformlar arasında yalnızca iz paylaşımı değil, aynı zamanda algılanamayan hedefler için özel tarama emirleri (cue) de sağlar. Bu işlev, bir platformun kendi radarında henüz görünmeyen bir hedefe dair, başka bir birimden gelen yüksek doğruluklu konum verisiyle yönlendirilmesini ifade eder.
Bu yönlendirme sürecinde:
- Radar, sıradan bir tarama döngüsünden farklı olarak, doğrudan hedefe yönlendirilir.
- Yüksek hassasiyetli yönlendirme sayesinde, hedef ilk taramada tespit edilebilir.
- Dönerek tarayan radarlar için iz aralığında hassasiyet geçici olarak artırılır (sensitivity bump).
- Faz dizili radarlar, yalnızca bir radar darbesiyle yüksek olasılıkla hedefi yakalayabilir.
Cueing işlevi, sistem genelinde tespit ve izleme menzilini genişletir, aynı zamanda düşük görünürlük (stealth) özelliklerine sahip hedeflerin algılanmasında önemli katkı sağlar.
Uzaktan Angajman (Engagement on Remote Data)
CEC’in en stratejik işlevlerinden biri, bir platformun hedefe kendi radarlarıyla doğrudan temas etmeden, ağdaki başka bir platformun radar verisini kullanarak angajman gerçekleştirebilmesidir. Bu, “remote engagement” ya da “engage-on-remote” olarak adlandırılır.
Bu süreç aşağıdaki gibi işler:
- Hedef verisi başka bir platformun sensöründen gelir.
- Füze, ateşleyen birim tarafından yönlendirilir ancak veriler başka bir birimden sağlanır.
- Terminal aşamada, hedefe yakın noktada füzeyi yönlendiren aydınlatıcı radar da uzaktaki platform tarafından devreye sokulabilir.
- Örneğin SM-2 sınıfı bir füze, ilk aşamada rota düzeltmelerini ağdan alır, son aşamada uzaktaki radarın yönlendirmesiyle hedefe kilitlenir.
Bu yetenek, özellikle platformların radarlarının engellendiği (örneğin arazi engeli, elektromanyetik karıştırma) durumlarda kritik önem taşır. Ayrıca düşman radar tehditlerine maruz kalmadan güvenli angajman yapılmasına da olanak verir.
Hassas Sensör Hizalaması (Gridlock)
Platformlar arasında doğru ve tutarlı hedef bilgisi aktarımını sağlamak için CEC, “gridlock” adı verilen bir hizalama algoritması kullanır. Bu sistem, farklı platformlardaki sensörlerin konum, zamanlama ve ölçüm parametrelerini senkronize ederek, hedefin her birim tarafından aynı uzaysal konumda algılanmasını sağlar. Bu doğruluk, hem bileşik izlemeyi hem de remote engagement süreçlerini doğrudan etkiler.
Gerçek Zamanlılık ve Veri İşleme Mimarisi
CEC’in sunduğu tüm bu kabiliyetler, yüksek bant genişliğine sahip yönlü veri iletim sistemleri (Data Distribution System - DDS) ve çok çekirdekli paralel işlemcilerden oluşan Cooperative Engagement Processor (CEP) bileşenleriyle desteklenir. Veri iletimi doğrudan sensörden sensöre yapılır ve sistem gecikmesi mikro-saniye düzeyindedir.
Sistem Güvenilirliği ve Zafiyet Noktaları
Her ne kadar CEC teknolojik olarak ileri bir düzeyde olsa da, sistemin çeşitli teknik sınırlılıkları da belgelenmiştir. Özellikle:
- İz eşleşme hataları (track file concurrence errors)
- Çift iz üretimi (dual tracks)
- Platformlar arası hizalama hataları
- Uyum problemleri (örneğin USG-3B ile E-2D arasında) performansı düşürebilmektedir.
Bu tür problemler, sistemin Increment II güncellemesi ile azaltılmaya çalışılmaktadır.
Sistem Bileşenleri
Kooperatif Katılım Yeteneği (CEC) sistemi, farklı tipte deniz ve hava platformlarının birlikte çalışmasını mümkün kılan modüler ve çok katmanlı bir sistem mimarisine sahiptir. CEC’in temel yapı taşları olan donanım ve yazılım bileşenleri, sensör verilerinin toplanması, işlenmesi, paylaşılması ve savaş yönetim sistemlerine entegre edilmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu bileşenler, hem fiziksel haberleşme altyapısını hem de merkezi işlem sistemlerini kapsar. Sistemin çekirdek bileşenleri şunlardır:
Cooperative Engagement Processor (CEP)
CEC sisteminin kalbi olarak kabul edilen Cooperative Engagement Processor (CEP), ağdaki hem yerel hem de uzaktaki sensör verilerini toplayan ve bunları gerçek zamanlı olarak işleyip bileşik iz bilgisine dönüştüren bir bilgi işlem birimidir.
CEP’in işlevleri şunlardır:
- Radar ölçümlerini (range, azimuth, elevation, Doppler) işleyerek hedef izlerini oluşturmak,
- Farklı platformlardan gelen verileri birleştirerek composite track üretmek,
- Bileşik izleri yerel savaş yönetim sistemine (CMS – Combat Management System) entegre etmek,
- Hedeflerin kimliklendirme süreçlerine destek vermek (IFF verilerini içerecek şekilde),
- Hassas zaman damgalaması ve veri hizalaması (gridlock) yapmak.
CEP, paralel işlem kapasitesine sahip, yüksek performanslı bir işlem altyapısı üzerinde çalışır. Gemi ve uçak platformlarında fiziksel olarak monte edilmiş özel donanımlar üzerinden çalışır.
Data Distribution System (DDS)
Data Distribution System, platformlar arası ölçüm verilerinin güvenli, düşük gecikmeli ve yüksek bant genişliğine sahip bir veri ağı üzerinden iletimini sağlar. DDS, radar ve IFF ölçüm verilerinin, filtrelenmeden diğer CEC donanımlı platformlara aktarılmasını mümkün kılar.
Teknik özellikleri:
- Noktadan noktaya (point-to-point) yönlü veri iletimi,
- Elektromanyetik karıştırmaya (jamming) dirençli özel iletişim protokolü,
- Mikro saniye düzeyinde veri iletim gecikmesi,
- Yönlü faz dizili anten sistemleri ile entegre çalışma.
DDS ayrıca sensörler arası hassas hizalama (gridlock) için gerekli referans veri alışverişini de sağlar. Böylece, tüm ağdaki sistemler aynı hedefi aynı konumda görecek şekilde hizalanır.
Anten Sistemleri
CEC’in dış dünyayla fiziksel iletişim kurmasını sağlayan en kritik bileşenlerinden biri yönlü, yüksek hassasiyetli anten sistemleridir. CEC anten teknolojisi zaman içerisinde büyük bir evrim geçirmiştir:
AN/USG-1 ve AN/USG-2 (SBAA – Shipboard Active Aperture Antenna)
İlk CEC sistemlerinde kullanılan antenler, silindirik yapıda ve aktif faz dizili mimaride (SBAA) tasarlanmıştır. Bu antenler:
- Gallium Arsenide (GaAs) temelli monolitik mikrodalga entegre devreler (MMIC) kullanır,
- Her biri ayrı çalışan çok sayıda gönderici/alıcı (T/R) modülünden oluşur,
- Aydınlatma, sinyal alma ve dağıtımı tek bir fiziksel yapı üzerinden gerçekleştirir,
- Aşağı güverteye monte edilen eski nesil tüp bazlı verici birimlerini ortadan kaldırarak yer tasarrufu sağlar.
Low-Cost Planar Array Antenna (LCPA)
DDG-51 sınıfı muhripler başta olmak üzere birçok yeni nesil platforma entegrasyonu kolaylaştırmak amacıyla geliştirilen LCPA, dört yüzlü düzlemsel dizilimli, düşük maliyetli bir anten mimarisidir. LCPA tasarımının avantajları şunlardır:
- Yatay düzlemde 360 derece kapsama sağlamak için dört düz yüzey kullanılır,
- Ticari teknolojiye dayalı üretimle maliyet düşürülmüştür,
- SBAA’ya göre daha hafif ve enerji verimliliği yüksek bir çözüm sunar,
- Silindirik yapı yerine düz yüzey kullanımı sayesinde gemi yapılarıyla entegrasyon kolaylaşır.
Tüm anten sistemleri, CEC veri iletim altyapısı olan DDS ile doğrudan entegre şekilde çalışır.

CEC Sistemi Çalışma Sistemi ( Johns Hopkins Universityy Applied Physics Laboratory)
Sistem Varyantları (AN/USG Serileri)
CEC sistemi, görev yapacağı platformun tipine göre farklı AN/USG varyantlarıyla konfigüre edilmiştir:
Varyant | Kullanım Alanı | Açıklama |
AN/USG-2/2A | Aegis kruvazörler, destroyerler, CVN ve LHD gemileri | Orijinal gemi bazlı varyant; SBAA kullanır |
AN/USG-2B | DDG-51 Flight II/IIa, CVN-78, LPD, LHA gibi platformlar | LCPA antenli yeni nesil düşük maliyetli varyant |
AN/USG-3/3B | E-2C Hawkeye 2000 ve E-2D Advanced Hawkeye | Hava platformları için optimize edilmiş versiyon |
AN/USG-4B | U.S. Marine Corps sistemleri | Kara konuşlu Composite Tracking Network bileşeni |
Bu varyantlar, farklı entegrasyon ihtiyaçlarına ve platform limitasyonlarına göre tasarlanmış olmakla birlikte, hepsi ağ tabanlı aynı prensiplerle çalışır.
Savaş Yönetim Sistemleri ile Entegrasyon
CEC sistemi, bağımsız çalışmaz; savaş yönetim sistemlerine doğrudan entegre olacak şekilde yapılandırılmıştır. Örneğin:
- Aegis Savaş Sistemi (Aegis Combat System – Baseline 9A/9C) ile tam uyumludur,
- Ship Self-Defense System (SSDS) ile entegrasyon, amfibi gemiler ve uçak gemileri için gerçekleştirilmiştir,
- E-2D uçaklarındaki görev bilgisayarı ile CEC modülü arasında tam zamanlı senkronizasyon sağlanır, ancak bazı varyantlarda (örneğin USG-3B) uyumsuzluk sorunları rapor edilmiştir.
CEC'in modüler ve evrimsel yapısı, sistemin gelecekteki tehdit senaryolarına uyarlanabilirliğini artırmakta; yeni varyantlar ve bileşenler, mevcut platformlara yazılım güncellemeleri ve düşük maliyetli entegrasyonlarla dahil edilebilmektedir.
Operasyonel Kabiliyetler ve Uygulama Alanları
Kooperatif Katılım Yeteneği (Cooperative Engagement Capability – CEC), modern deniz harekât ortamlarında sensör paylaşımına dayalı ortak bir hava resmi oluşturma, uzun menzilli angajman gerçekleştirme ve çok katmanlı savunma düzenleri kurma imkânı sunar. CEC’in operasyonel kabiliyetleri, yalnızca teknik yeterliliğe değil, aynı zamanda platformlar arası eş zamanlı karar almayı mümkün kılan bütünleşik yapısına da dayanır. Bu yapı sayesinde, bir savaş grubundaki tüm CEC donanımlı birimler “tek bir savaş birimi” gibi hareket edebilir.
Hava ve Füze Savunma Etkinliği
CEC, başta balistik ve seyir füzeleri olmak üzere yüksek hızlı hava tehditlerine karşı erken uyarı, hassas izleme ve çoklu platformdan eş zamanlı angajman imkânı sunar. Sistemin sağladığı bileşik hedef izleme sayesinde:
- Daha erken tespit: Hedef, herhangi bir platform tarafından algılandığı anda tüm sistem tarafından görülür.
- Daha uzun reaksiyon süresi: Ortak iz, hedefin daha uzaktan izlenmesine olanak tanır.
- Yüksek doğruluk: Kompozit izler, tek bir sensöre kıyasla daha az sapma içerir.
- Platformdan bağımsız angajman: Hedef, doğrudan algılanmasa bile diğer birimlerin verisiyle angaje edilebilir.
Bu yönüyle CEC, Aegis Combat System gibi gelişmiş silah kontrol altyapılarına “intercept on remote” kabiliyeti kazandırır ve füze angajmanını platformlar arasında paylaşılabilir hâle getirir.
Uzatılmış Angajman Derinliği
CEC, füze savunması açısından “uzatılmış angajman bölgesi” (Extended Engagement Envelope) oluşturur. Bu yapı, sistemin bir hedefi henüz menzile girmeden önce tespit etmesi ve uygun silah sistemine yönlendirmesi sayesinde oluşur. Özellikle aşağıdaki senaryolarda büyük katkı sağlar:
- Sea-skimming seyir füzeleri: Kıyıya yakın (littoral) bölgelerde radar hatlarının sınırlı olduğu durumlarda, uzak platformların verileri kullanılarak hedefe angajman yapılabilir.
- Manuel hedef tanıma gerektirmeyen angajman: IFF, rota, hız gibi verilerden oluşturulan kompozit kimliklendirme sayesinde insan müdahalesi olmadan angajman mümkün hale gelir.
Çoklu Katmanlı Savunma (Layered Defense)
CEC, sensör ve silah sistemlerinin platformlar arası paylaşımına dayalı olarak çok katmanlı bir savunma mimarisi oluşturur. Bu mimari sayesinde:
- İç ve dış çemberler: Uzak menzilde angajman yapan gemiler ve kısa menzilde tepki veren gemiler uyum içinde çalışır.
- Füze yönlendirme takibi: Bir platform SM-2 gibi bir füzeyi fırlatırken, başka bir platform terminal aydınlatmayı sağlar (cooperative engagement).
- Art arda müdahale (engagement depth): Aynı hedefe art arda angajmanlar yapılabilir; bu, hedefin manevra kabiliyeti olsa bile durdurulma olasılığını artırır.
Ortak Durumsal Farkındalık (Shared Situational Awareness)
CEC sistemi, tüm katılımcı birimlerde ortak, eş zamanlı ve senkronize bir hava resmi sunar. Bu resim, hem savaş yönetim sistemine hem de operatör ekranlarına gerçek zamanlı olarak yansır. Bu durum:
- Komuta kademesinde karar alma süresini azaltır,
- Dost-düşman ayrımının doğruluğunu artırır,
- Tüm platformların aynı hedefi aynı konumda algılamasını sağlar.
Özellikle yoğun deniz trafiğine sahip, karmaşık taktik ortamlar için kritik bir avantaj sunar (örneğin: Tayvan Boğazı, Hürmüz Körfezi gibi).
Platformlar Arası Ortak Operasyonlar
CEC, farklı görev türlerine sahip platformlar arasında operasyonel sinerji oluşturur. Bu entegrasyon:
- Deniz yüzeyi: Destroyerler (DDG), kruvazörler (CG), uçak gemileri (CVN), amfibi hücum gemileri (LHD, LHA) gibi yüzey unsurlarının sensörleri entegre edilir.
- Hava platformları: E-2C/E-2D Advanced Hawkeye erken uyarı uçakları üzerinden geniş alan gözetimi sağlanır.
- Karada konuşlu unsurlar: USMC birimlerinde kullanılan AN/USG-4B varyantlarıyla Composite Tracking Network ağına entegrasyon mümkündür.
Bu yapı, farklı hareket alanlarına sahip unsurların aynı hedefe karşı farklı katkılar sunmasına olanak tanır.
Komuta Kontrol ve Ortak Harekatlarda Rolü
CEC, sadece teknik bir sistem değil, aynı zamanda çok uluslu harekâtların yürütülmesinde komuta kontrol fonksiyonlarını kolaylaştıran bir ağ mimarisidir. Özellikle şu işlevlerde etkilidir:
- Görev paylaşımı: Hangi birimin hangi hedefe angaje olacağı ağ üzerinden otomatik olarak koordine edilir.
- Ortak angajman yönetimi: Farklı donanma unsurlarının birbirlerinin sensörleriyle ateş desteği sağlaması mümkün olur.
- Müttefik entegrasyonu: NATO ve ortak kuvvet unsurlarının CEC benzeri sistemlerle entegrasyonu, ortak operasyonları destekleyici bir potansiyel taşır.
Gemide Kullanım Alanları (Örnek Platformlar)
Platform Tipi | CEC Varyantı | Açıklama |
DDG 51 (Flight II/IIA) | USG-2B | LCPA anteni ile entegre, Aegis ile uyumlu |
CVN 78 (USS Gerald R. Ford) | USG-2B | SSDS ile entegre, çok katmanlı hava savunması sağlar |
E-2D Hawkeye | USG-3B | Geniş alan erken uyarı ve uzaktan angajman desteği sağlar |
LHD/LHA/LPD | USG-2B | Amfibi görev gücü savunması için entegre kullanım |
USMC Kara Platformları | USG-4B | Composite Tracking Network üzerinden entegre kara-hava-deniz işbirliği |
CEC’in bu kabiliyetleri, sadece deniz savaş ortamında değil; elektronik harp, uzay destekli sensör altyapısı ve siber dayanıklılık gibi yeni nesil tehdit alanlarında da genişletilmeye açıktır. Increment II ve Block 2 programları ile sistemin görev kapsamı genişletilmektedir.
Modernizasyon ve Gelecek Gelişmeler
Kooperatif Katılım Yeteneği (CEC), ilk tasarlandığı 1990’lı yıllardan bu yana savunma ihtiyaçlarının değişen doğasına paralel olarak evrim geçirmiştir. Teknolojik gelişmeler, artan tehdit çeşitliliği ve yeni nesil platformlara entegrasyon ihtiyacı, sistemin hem donanım hem yazılım yönünden kapsamlı biçimde modernize edilmesini zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda ABD Donanması, CEC'in güncel kabiliyetlerini geliştirmeyi ve sistemin etki alanını genişletmeyi amaçlayan CEC Increment II programını başlatmıştır. Bu bölümde, sistemin modernizasyon yönelimleri ve ileriye dönük hedefleri detaylı şekilde ele alınmaktadır.
CEC Increment II Programı
CEC Increment II, mevcut CEC altyapısının donanım, yazılım ve görev fonksiyonları bakımından yükseltilmesini amaçlayan geniş kapsamlı bir güncelleme programıdır. Program, hem halihazırda kullanımda olan platformları modernize etmekte hem de yeni nesil gemi ve hava sistemlerine sorunsuz entegrasyonu hedeflemektedir.
Donanım Güncellemeleri
- Yeni nesil CEP (Cooperative Engagement Processor): Daha fazla veri işleyebilme kapasitesi ve yüksek hızda bileşik iz üretimi.
- Geliştirilmiş DDS (Data Distribution System): Artan veri trafiğini karşılayabilecek yönlü bağlantılar ve daha güvenli iletim altyapısı.
- LCPA Gelişim Süreçleri: LCPA antenlerin sahada testleri tamamlanmakta, DDG-51 ve yeni nesil destroyerler (örneğin DDG(X)) için yaygınlaştırılması planlanmaktadır.
Yazılım ve Algoritma Gelişimi
- Yeni kompozit izleme algoritmaları: Daha hassas hedef birleştirme, daha az “dual track” oluşumu.
- Yüksek doğruluklu gridlock (sensör hizalama) sistemleri: Platformlar arası hedef konum tutarlılığının artırılması.
- Veri sıkıştırma ve bant genişliği optimizasyonu: Uzak menzilli platformlar arasında daha etkili veri aktarımı.
Yeni Görev Profilleri
CEC Increment II yalnızca hava savunma değil, aşağıdaki alanlara yönelik genişlemeleri de içermektedir:
- Yüzey Harbi (Surface Warfare): Gemi-gemi angajmanlarında hedef takibi ve uzaktan destek kabiliyeti.
- Elektronik Harp (Electronic Warfare): Karıştırma tespiti ve yön bilgisine dayalı ortak angajman.
- İleri Düzey IFF Füzyonu: Kompozit kimlik belirleme algoritmalarının geliştirilmesiyle dost-düşman ayrımındaki hata oranının düşürülmesi.
CEC Block 2: Aşamalı Teslimat Modeli
CEC Increment II’nin ilk fazı olan CEC Block 2, sistemin temel kabiliyet setini modernleştirmeye odaklanmıştır. Bu fazda:
- Aegis ACB 16 ile entegre çalışabilecek yeni protokoller tanımlanmıştır.
- CVN-78 (USS Gerald R. Ford) sınıfı uçak gemilerine ve DDG-1000 (Zumwalt sınıfı) destroyerlere entegrasyon için özel test planları oluşturulmuştur.
- E-2D Advanced Hawkeye ve SSDS gibi sistemlerle uyumlu çalışabilirlik için yazılım entegrasyonu test edilmiştir.
Bu güncellemelerin siber güvenlik, yüksek manevra hedefler ve düşük görünürlüklü platformlar gibi ileri düzey tehdit profillerine karşı sistemi daha dirençli hâle getirmesi hedeflenmektedir.
Siber Dayanıklılık ve Kritik Sistem Güvenliği
Modern muharebe sahasında CEC’in ağ merkezli yapısı, onu potansiyel siber saldırılara açık hâle getirmiştir. Bu nedenle, ABD Donanması tarafından CEC sistemlerine yönelik özel siber dayanıklılık testleri başlatılmıştır:
- DDG-1000 sınıfı destroyerlerde, CEC bileşenleri 2022–2023 yılları arasında siber tehdit senaryoları altında test edilmiştir.
- Testlerde, veri bütünlüğü, anti-jamming performansı ve ağ topolojisinin zafiyet tespiti amaçlanmıştır.
- Bu testlerin sonuçları, ilerleyen CEC Increment II fazları için kritik yazılım yamaları ve donanım koruma katmanlarının geliştirilmesini desteklemektedir.
Genişleyen Platform Entegrasyonu ve Ortak Kuvvet Kullanımı
Gelecekteki hedeflerden biri, CEC’in farklı kuvvet kompozisyonlarına uyarlanmasıdır. Özellikle:
- USMC (Deniz Piyadeleri) platformlarında kullanılan USG-4B varyantı genişletilecek; kara tabanlı sensör ve füze sistemleriyle ağ entegrasyonu sağlanacaktır.
- Müttefik Kuvvetlerle Uyumluluk: NATO ve diğer müttefik ülkelerin sistemleriyle CEC veri paylaşımı üzerine çalışmalar yürütülmektedir. Bu, özellikle koalisyon görevlerinde birleşik angajman kabiliyeti yaratacaktır.
- Geleceğin platformları: DDG(X), E-2D Block II, F-35C ve yeni nesil insansız hava araçları gibi sistemlerin CEC ağına entegrasyonu planlanmaktadır.
Karşılaşılan Zorluklar ve Teknolojik Engeller
Her ne kadar Increment II önemli kazanımlar sağlasa da, sistemin modernizasyonunda çeşitli teknik ve operasyonel zorluklar da bulunmaktadır:
- Uyumluluk sorunları: Özellikle eski nesil platformlarla yeni CEC donanımı arasında veri senkronizasyonu problemleri yaşanabilmektedir.
- FOT&E sırasında tespit edilen performans sınırlılıkları: USG-3B varyantında iz eşleştirme hataları ve çift iz oluşumu gibi problemler operasyonel etkinliği azaltmaktadır.
- Maliyet ve dağıtım süresi: Geniş çaplı modernizasyon, yüksek bütçeli yatırımlar ve çok yıllı teslimat planlarını gerektirmektedir.
Geleceğe Dönük Yönelim
ABD Donanması’nın stratejik planlamasında CEC’in geleceği şu alanlarda şekillenmektedir:
- Ağ Destekli Harp Sistemleri (Net-Centric Warfare): Tüm sensörlerin, silahların ve karar sistemlerinin CEC benzeri bir yapıda birleşmesi.
- Yapay Zeka Destekli Angajman Planlaması: Composite iz verilerinin analizinde otomasyon ve öneri sistemlerinin kullanılması.
- Gömülü eğitim ve simülasyon altyapıları: Mürettebat eğitimi için gerçek zamanlı verilerle sanal harp ortamları oluşturulması.
CEC sisteminin modernizasyonu, yalnızca bir teknolojik güncelleme değil; aynı zamanda çok alanlı harp anlayışının altyapısını yeniden şekillendiren stratejik bir dönüşüm projesidir. Increment II ve Block 2 gibi adımlar, sistemin gelecekteki görev alanlarına daha esnek, güvenli ve yüksek kapasiteli olarak adapte olmasını sağlayacaktır.
Taktik ve Stratejik Etkiler
Kooperatif Katılım Yeteneği (Cooperative Engagement Capability – CEC), yalnızca teknolojik bir sistem değil; aynı zamanda deniz kuvvetlerinin harekât tarzını köklü biçimde dönüştüren bir kabiliyet bütünüdür. CEC'in sağladığı ağ merkezli yapılar, sensör paylaşımı, uzaktan angajman ve ortak hava resmi üretimi gibi fonksiyonlar sayesinde, taktik seviyede ateş desteği ve savunma derinliğini artırırken; stratejik seviyede ise müşterek harekât uyumluluğu, caydırıcılık ve komuta-kontrol etkinliği gibi alanlarda ciddi bir dönüşüm yaratmaktadır.
Taktik Seviyede Etkiler
Uzatılmış Muharebe Menzili ve Angajman Derinliği
CEC, bireysel birimlerin radar menzillerini aşan bir izleme ve hedefleme kapasitesi sağlayarak, muharebe sahasının etkinlik alanını genişletir. Bu yapı:
- Düşman tehdidinin menzile girmeden tespiti,
- Uzakta bulunan platformlar üzerinden angajman (engage-on-remote),
- Katmanlı savunmada ön hatta olmayan birimlerin destek sağlayabilmesi,
gibi pratik katkılar sunar. Örneğin, bir muhrip doğrudan radar teması kurmadığı bir hedefe, başka bir platformun radarından gelen verilerle füze ateşleyebilir. Bu durum, taktik manevra özgürlüğünü artırır ve platformların daha geniş alanda daha az riskle görev yapmasına olanak tanır.
Sensör-Silah Ayrışması (Sensor-Shooter Decoupling)
Klasik yapıda hedefi algılayan birim, aynı zamanda angajmanı gerçekleştirmekle sorumluyken; CEC ile bu ayrım teknik olarak mümkün hâle gelmiştir. “Sensör” ve “ateşleyici” rolleri farklı birimler tarafından üstlenilebilir. Bu esneklik:
- Görev paylaşımında etkinlik,
- Operasyonel yük dağılımı,
- Angajman kararlarında çoklu veri kaynağı kullanımı,
gibi üstünlükler yaratır.
Gerçek Zamanlı Ortak Durumsal Farkındalık
CEC sistemi, katılımcı tüm birimlere aynı hava resmini eş zamanlı olarak sunar. Ortak durumsal farkındalık (shared situational awareness):
- Hedef önceliklendirme sürecini kolaylaştırır,
- Dost-düşman tanıma hatalarını azaltır,
- Hızlı ve eşgüdümlü tepki kabiliyetini artırır.
Bu, özellikle yoğun hava trafiği ve karıştırma ortamlarında (e.g. littoral bölgeler, dar boğazlar) taktik üstünlük sağlar.
Stratejik Seviyede Etkiler
Komuta ve Kontrol Dönüşümü
CEC, yalnızca sensör düzeyinde değil, komuta ve kontrol (C2) anlayışında da dönüşüm yaratır. Sistem:
- Komutanların tehditlere daha geniş, daha net ve daha entegre perspektifle yaklaşmasına olanak tanır,
- Angajman kararlarının platform düzeyinden filo ya da görev grubu düzeyine çekilmesini mümkün kılar,
- Dağıtık ama eşgüdümlü savaş yönetim sistemlerinin kurulmasına katkı sağlar.
Bu yapı, “dağıtık öldürme” (distributed lethality) ve “entegre hava savunma ağı” gibi konseptlerin uygulanmasını kolaylaştırır.
Caydırıcılık ve Harekât Derinliği
Bir görev grubunun tüm unsurlarının CEC ağı ile birbirine bağlanmış olması, düşman açısından belirsizlik yaratır. Çünkü:
- Hangi platformun hedefi tespit ettiği belli olmaz,
- Hangi birimin angajman yapacağı tahmin edilemez,
- Tüm grup kolektif olarak yüksek tepki potansiyeline sahiptir.
Bu belirsizlik, karşı taraf için harekât planlamasında caydırıcı bir etki yaratır. Aynı zamanda, dost kuvvetler için harekât alanının genişletilmesini ve daha az sayıda birimle daha fazla alanın kontrol altında tutulmasını sağlar.
Ortak Harekât ve Müttefik Entegrasyonu
CEC sisteminin mimarisi, ortak görev ortamlarına uyumlu olarak tasarlanmıştır. Sistem, çok uluslu görevlerde:
- Müttefik gemilerle angajman işbirliği (ör. bir NATO müttefikinin radarından alınan verilerle ABD destroyerinden angajman yapılması),
- Ortak angajman kuralları ile koalisyon kuvvetleri arasında tehdit paylaşımı,
- Farklı sensör/silah sistemlerinin birlikte çalışabilmesi,
gibi stratejik görev uyumluluğu sağlar.
Bu kabiliyet, özellikle Pasifik, Baltık ve Akdeniz gibi çok uluslu donanma operasyonlarının yoğun olduğu bölgelerde etkili bir savaş gücü projeksiyonu sağlar.
Dönüştürücü (Transformative) Etki
CEC, geleneksel sensör-silah-savaş yönetimi üçlüsünü “dağıtık ama birleşik” yapıya evrilterek, yalnızca operasyonel değil, aynı zamanda doktriner dönüşüm sağlar. Bu bağlamda:
- Hedef önceliklendirme artık bireysel değil ağ bazlıdır.
- Angajman kararları bireysel operatörden komuta ağlarına doğru taşınır.
- Sensör-silah-zaman koordinasyonu gerçek zamanlı ve platform bağımsız hâle gelir.
Bu durum, deniz savaş alanının fiziksel sınırlarının ötesine geçerek ağ merkezli kuvvet projeksiyonu (network-enabled force projection) kavramını somutlaştırır.
Gelecek Potansiyeller
Stratejik olarak CEC'in gelecekteki etkileri şunları kapsayabilir:
- Yapay zekâ destekli iz takibi ve karar desteği, daha hızlı angajman kararlarıyla sahaya yansıyacaktır.
- Uzay ve siber ağlara entegrasyon, sistemin durum farkındalığını küresel düzeye çıkaracaktır.
- İnsansız sistemlerle entegrasyon (UAV/USV/UMV), CEC’in sensör ayağını genişletecek ve ileri alan gözetimi mümkün olacaktır.
CEC, taktik operasyonlarda esneklik ve tepki süresi kazandırırken; stratejik seviyede caydırıcılığı, komuta etkinliğini ve ortak görev yetkinliğini artırmaktadır. Bu çift yönlü etki, sistemin yalnızca teknik bir sistem olmanın ötesine geçerek, bir harekât kavramına dönüştüğünü göstermektedir.

