KÜRE LogoKÜRE Logo
BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarNazlı Kemerkaya21 Nisan 2025 10:46

Marcel Duchamp ve Fluxus Sanat Hareketleri

fav gif
Kaydet
kure star outline

Kalıplaşmış ve alışılmış sanat anlayışlarını reddeden, sanatın burjuvalaşmasına ve kültürel değerlere karşı duran Marcel Duchamp, 20. yüzyıla damga vurmuş ressamlardan biridir. Sanatın her şeyden önce fikirler tarafından yönlendirilmesi gerektiğini düşünmüştür. Bu nedenle kavramsal sanatın da babası olarak kabul edilebilir. Geleneksel bir sanat yapmayı reddetmesinin en temel sebebi, kendini tekrar etme korkusudur diyebiliriz. Dada akımının öncülerinden kabul edilen Duchamp, dışavurumculuk, soyut dışavurumculuk, sürrealizm ve pop art gibi akımları da sanatıyla etkilemiş ve sanata yeni bir yön kazandırmıştır.


Dada akımı; estetik ve sosyal değerlere, kalıplara meydan okuyan ve sanatın burjuvalaşmasına karşı çıkan bir harekettir. Dada’nın asıl amacı beğenilmek ya da doğrudan bir mesaj vermek değildir. İnsanlara “Sanat nedir?” ya da “Sanat eseri neye denir?” gibi sorular sordurarak düşünmeye teşvik eden bir akımdır. Marcel Duchamp da göze hitap eden sanat yerine, zihni sorgulamaya iten ve zihne hitap eden sanatı tercih eder; çünkü ona göre asıl amaç göz doyurmak değil, düşünebilmektir.


Fluxus sanat hareketine gelirsek, Dada akımından nükteli anlatımını aldığını görebiliriz. Aynı zamanda “yüksek sanat”ın seçkin dünyasını reddeden bir akımdır. Fluxus akımı yalnızca sanat tarihini değil, dünya tarihini de değiştirmeye çalışmıştır. Çoğu Fluxus sanatçısının ısrarlı hedefi, sanat ve yaşam arasındaki her türlü sınırı yıkmaktır. Bu harekete göre önemli olan, eserin bitmiş hâli değil, yaratım sürecidir. Bana göre an’a odaklanan bu sanat hareketi, tüm kalıpları yıkarak kendini özgürleştirmiştir. Hepimiz hayatın içinde, çoğu zaman farkında olmasak bile belirli kurallara göre hareket ederiz; ancak Dada ve Fluxus hareketleri tüm bunların önüne geçmeyi başarmıştır.


Kavramsal Akışı Yansıtan Sanatsal Kolaj (Yapay Zeka ile Üretilmiştir.) 

Joseph Beuys ''Hayat Sanattır, Herkes Sanatçıdır''

Fluxus hareketine dâhil olan Joseph Beuys için her insan bir sanatçıdır ve her eylemimiz bir sanat eseridir. Beuys’un bu genişletilmiş sanat tanımı, yaşamı boyunca hem sansasyona hem de yoğun tartışmalara neden olmuştur. Ona göre sanat eserleri, hayatın kendisi kadar geçicidir. Ebedi eserler yaratmak yerine insanları düşünmeye sevk etmek istemiştir. Herkesin sanatçı olduğu düşüncesi çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılsa da bu yaklaşım, kendi içinde tutarlı bir felsefeye dayanır. Beuys için “sanatçı”, insan olmanın özünü tanımlar. Yaratmak ve yaratıcı olmak, derinden gelen bir yetenektir. Bu yeteneğin herkesin içinde bulunduğunu savunmuştur. Geniş bir perspektifle bakıldığında “sanatsal” bir öğrenci, “sanatsal” bir anne, hatta “sanatsal” bir siyasetçi olabiliriz. İfade biçimimiz ne olursa olsun, önemli olan kendimiz için en uygun ve en doğal yolla yaratıcı olmamızdır.


Altan Gürman’ın da Fluxus hareketinin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Alışılagelmiş kalıpların dışında bir pratiği olan Gürman, “Sanat daha az kutsal, yaşama daha yakın olmalıdır.” ifadesiyle sanatın yaşamdan ayrı düşünülemeyeceğini vurgulamıştır. Malzeme kullanımına baktığımızda, Türkiye’de yaygın olarak kullanılan sıradan malzemeler yerine farklı nesnelerle çalışmayı tercih etmiştir. Örneğin ahşap harf damgaları, plastik malzemeler ve selülozik boya gibi araçları kullanmıştır. Sanat üretiminde kesme, biçme, oyma, çıkarma, çakma gibi işlemlerden yararlanmış; boyayı ise sinek ilacı pompasıyla püskürterek uygulamıştır. Engel tanımayan ve ulaşılabilir malzemelerle sanat yapan Gürman, Türkiye’de değeri ancak sonradan anlaşılan bir sanatçı olsa da ait olduğu akımın ruhunu başarıyla yansıtmıştır.


Engelsiz sanat, bireyin hiçbir sınırlayıcı etken olmadan kendini ifade edebildiği bir araçtır. Kuralların dışına çıkmak, göze hitap etmek yerine zihne hitap etmek, sanatı çok daha özgür bir hâle getirir. Kimimize göre retinal (göz merkezli) sanat daha cezbedici gelse de insan doğası gereği düşünmeye yönelmelidir. Bu nedenle zihne yönelik ve erişilebilir sanat daha tatmin edici olabilir. Daha eski sanat anlayışlarıyla kıyaslandığında, en temel farkın “sıradanlık” olduğunu görebiliriz. Geleneksel sanat anlayışlarının çoğu belirli kurallar çerçevesinde şekillenirken, engelsiz sanat hayatın içindeki herhangi bir olaydan ya da nesneden oluşabilir.


Sonuç olarak, Duchamp’ın “retinal” estetiği geri planda bırakan fikir‑merkezli çıkışı, Fluxus’un sürece ve katılıma öncelik veren deneysel tavrı ile Beuys’un “toplumsal heykel” vizyonu arasında kurulabilecek düşünsel hat, bugün “engelsiz sanat” diye adlandırdığımız alanı hem tarihsel hem kuramsal olarak besliyor. Bu miras, sanat nesnesinin kutsiyetini kırıp gündelik yaşamın akışına karışan, izleyiciyi pasif konumdan çıkarıp sürecin öznesine dönüştüren ve estetik beğeniden çok eleştirel düşünceyi kışkırtan bir kültürel zemin yaratıyor. Engelsiz sanat anlayışını benimsemek, sıradan nesneleri ve eylemleri yaratıcı potansiyeli yüksek araçlara dönüştürerek “sanat nedir?” sorusunu daha geniş bir kamusal diyaloğa taşıma fırsatı sunuyor. Böylece, yaşamın her anı (bir eylem, bir söz, hatta bir düşünce) sanatın olası mekanı hâline geliyor ve sanat, herkes için erişilebilir bir ifade biçimine dönüşüyor.

Kaynakça

Umay, Zeki. “Altan Gürman’ın Sanatında Değer Ve Görünüm”. Sanat Ve Tasarım Dergisi 1, sy. 4 (Aralık 2009): 95-105. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/192593


Özayten, Nilgün. “Batı’da Obje Sanatı/Kavramsal Sanat/Post‑Kavramsal Sanat.” Doktora tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, 2013. Erişim adresi


Smith, Owen F. Fluxus: The History of an Attitude. San Diego: San Diego State University Press, 1998. Erişim adresi


De Duve, Thierry. Kant after Duchamp. Cambridge, MA: MIT Yayınları, 1996.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor