Neoklasik İktisat Teorisi, günümüzde iktisat disiplininde geçerliliğini koruyan ve anaakım olarak kabul edilen bir yaklaşımdır. İktisat kavramıyla özdeşleşmiş bu teori, özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, marjinalist devrimle birlikte ortaya çıkmıştır. Léon Walras, William Stanley Jevons, Carl Menger ve Alfred Marshall gibi iktisatçılar tarafından şekillendirilen neoklasik iktisat, temel olarak bireysel rasyonel davranış, fayda ve kâr maksimizasyonu ile kıt kaynakların etkin dağılımına odaklanır. Matematiksel analizleri yoğun bir şekilde kullanan bu yaklaşım, genel denge analizi gibi kavramlarla piyasaların işleyişini açıklamayı hedefler. Ancak, toplumsal gerçekliği ihmal etmesi, varsayımlarının gerçekdışılığı ve güncel ekonomik sorunlara çözüm üretmedeki yetersizliği gibi konularda eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştiriler, heterodoks iktisadi yaklaşımların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Genel Bakış
Neoklasik iktisat teorisi, halen geçerliliğini sürdüren ve iktisat disiplininde hakim konumda olan bir teoridir. İktisat dendiğinde akla ilk gelen ve iktisat ile eş anlamlı kullanılan bir yaklaşım olduğu belirtilmektedir.
İktisat literatüründe neoklasik iktisadı tanımlamak üzere "ortodoks", "anaakım", "geleneksel", "dominant", "modern", "geçerli" veya "standart" gibi çeşitli kavramlar kullanılmaktadır. Ancak bu kavramların farklı anlamlara sahip olduğu ifade edilmektedir. Bu sıfatların aynı anlamda kullanıldığı kabul edilse dahi, iktisat disiplini evrilen bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda "ortodoks" ve "anaakım" gibi kavramlar da zaman içinde değişikliğe uğramaktadır. Örneğin, bugün anaakım olan bir düşünce okulu veya yaklaşım gelecek dönemde anaakım dışında kalabilmekte veya bugün anaakım olmayan bir düşünce okulu gelecek dönemde anaakıma dahil olabilmektedir. Aynı şekilde disiplinin ortodoksisi de zaman içerisinde değişebilmektedir.
Tarihsel Kökenleri ve Gelişimi
Neoklasik iktisadın kökenlerinin 19. ve 20. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan kültürel ve felsefi gelişmelere dayandığı belirtilmiştir. Özellikle 1870-1930 yılları arasında temel önermelerinin sunulduğu ve 1890-1939 yıllarını kapsayan bir dönem olarak tanımlandığı görülmektedir.
Literatürde neoklasik iktisadın temellerinin marjinalist devrime dayandığı konusunda bir görüş birliği bulunmaktadır. Marjinalist analiz, neoklasik iktisadın ayırt edici özelliklerinden biri olarak kabul edilmekte ve hemen hemen aynı tarihlerde farklı iktisatçılar tarafından kullanılmıştır. Marjinalist devrim, klasik ekonomi politikten neoklasik iktisada geçişi temsil etmektedir.
Neoklasik iktisatçı isimleri arasında Léon Walras, William Stanley Jevons, Carl Menger ve Alfred Marshall gibi isimler öne çıkmaktadır. Ayrıca Hermann Heinrich Gossen, Arthur Cecil Pigou, Francis Ysidro Edgeworth, John Bates Clark, Irving Fisher, Vilfredo Pareto, Friedrich von Wieser, Eugen Böhm von Bawerk ve J. G. Knut Wicksell de neoklasik iktisatçı olarak gösterilmektedir. Augustine Cournot ve Jules Dupuit gibi iktisatçıların çalışmalarının da neoklasik iktisat bağlamında ele alındığı belirtilmiştir.
Neoklasik iktisat, tek bir düşünür, kavram veya dönem ile özdeşleştirilebilecek belirli bir düşünce okulunu ifade etmekten ziyade, belli iktisatçıların paylaştıkları ortak bir bakış açısını ve metodolojiyi temsil eden tarihsel bir ürün ve bir düşünce geleneğidir. Marjinalizmin tüm neoklasik iktisatçılar tarafından kabul edilen temel bir yaklaşım olmasına karşın, tüm marjinalistlerin neoklasik iktisatçı olmadığı da ifade edilmektedir. Marjinalistlerin her biri kendilerine özgü görüşlere sahiptir. Ortak bir düşünce geleneği olarak neoklasik iktisat, farklı ülkelerde farklı şekillerde gelişim göstermiştir. Örneğin, İngiltere'de Cambridge Okulu (Alfred Marshall), Avusturya'da Avusturya Okulu (Carl Menger, Friedrich von Wieser, Eugen Böhm von Bawerk) ve İsviçre'de Lozan Okulu (Léon Walras, Vilfredo Pareto) gibi farklı gelenekler ortaya çıkmıştır.
Neoklasik iktisadın ana akım iktisat olarak tanımlanmasının temeli, makro iktisat düzeyinde tüketim, yatırım, tasarruf, faiz, para talebi gibi önemli kavramların açıklanmasıyla ilişkilidir. Bu kavramlar, neoklasik iktisatçılar tarafından mikro iktisat temelinde açıklanmaktadır.
Marshallgil mikro iktisat ise kısmi denge analiziyle piyasaları analiz etmeye olanak tanımaktadır.
Temel Varsayımları ve İlkeleri
Neoklasik teori, analizlerini ve varsayımlarını bireyi merkeze alarak oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, yöntemsel bireyciliği kullanır ve bireysel özgürlüklere önem verir.
Teorinin temel varsayımları ve ilkeleri aşağıdaki gibidir:
Rasyonellik ve Fayda/Kâr Maksimizasyonu: Tüketiciler faydalarını, firmalar ise kârlarını maksimum kılacak biçimde hareket ederler. Bu davranış biçimi rasyonel olarak kabul edilir ve tercihlerin sabit olduğu varsayılır.
Marjinalizm: Matematiksel yöntemler (türev, integral, diferansiyel vb.) kullanılarak marjinal değerler hesaplanır.
Genel Denge: Ekonomide, hiç kimsenin değiştirmeye gerek görmediği bir duruma (genel denge) ulaşmak hedeflenir.
Matematiksel Analiz ve Doğa Bilimlerine Öykünme: Neoklasik iktisat, doğa bilimlerine, özellikle de klasik fizik ve termodinamiğe öykünmektedir. İktisadın, matematik kullanımına en müsait bilim olarak kabul edildiği belirtilmektedir. Ancak, bu durumun matematiğin araç olmaktan ziyade amaç olarak ele alınmasına yol açtığı da ifade edilmiştir.
Kıt Kaynakların Dağılımı: Veri zamanda kıt kaynakların fırsat maliyetlerini yansıtacak biçimde dağıtılması (etkinlik sorunu), iktisadın kapsamını oluşturur. Modellerin zamansız olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca, neoklasik iktisadın bazı temel varsayımları arasında "homo economicus" (iktisadi insan) kavramı da yer almaktadır. Bu kavram, bireylerin kendi faydalarını maksimize etmeye çalışan, tam bilgiye sahip ve rasyonel karar veren aktörler olduğunu varsayar.
Neoklasik iktisadın, değer teorisinde emek-değer teorisinden sübjektif değer teorisine (fayda-değer teorisi) geçişi temsil ettiği belirtilmektedir.
Neoklasik İktisat Teorisine Yönelik Eleştiriler
Neoklasik iktisat teorisine yönelik çeşitli eleştiriler bulunmaktadır. Bu eleştiriler, teorinin varsayımlarının gerçekdışılığı, toplumsal gerçekliğin ihmali ve güncel ekonomik sorunlara cevap verememesi gibi konulara odaklanmaktadır.
Toplumsal Gerçekliğin İhmali: Neoklasik teori, analizlerine toplumsal gerçekliği dahil etmemekte ve toplumun süreç içinde geçirdiği evrimi göz ardı etmektedir. Bu durum, teorinin gerçeğe uygunluğu ve tüm toplumlar için geçerliliği konusunda sorunlar yaratmaktadır.
İndirgemeci Yaklaşım: Toplumu atomize olmuş birey ve firmalardan, birey ve firma davranışlarını da fayda/kâr maksimizasyonundan ibaret gören indirgemeci yaklaşım, neoklasik teoriyi zayıflatan önemli hususlardan biri olarak değerlendirilmektedir.
Varsayımların Gerçekdışılığı: İktisat derslerinde elde edilen sonuçların genellikle gerçeklerden uzak varsayımlara dayandığı belirtilmiştir. Bazı varsayımlar ve uzun formüllerle elde edilen sonuçların, gerçek hayatta anlam ifade etmeyebileceği veya günümüz ekonomik sorunlarını çözmede yetersiz kalabileceği ifade edilmektedir. Özellikle "ceteris paribus" (diğer tüm koşullar sabitken) varsayımıyla şekillenen iktisat bilgisinin, çağımızın krizlerini anlama ve açıklamada yetersiz kaldığı eleştirisi getirilmektedir.
Matematiğin Amaç Olarak Kullanılması: Ana akım öğretide matematiğin bir araç değil, amaç olarak ele alınması, iktisadın sosyal bilim olması gerçeğinden uzaklaşılmasına yol açmış ve elde edilen sonuçların reel karşılığı bulunamamıştır. Bu durumun, iktisatçıların daha çok iktisadi modellerin teknik özelliklerine odaklanmasına ve bu modellerin toplumsal sonuçlarını göz ardı etmesine neden olduğu belirtilmiştir.
Güncel Sorunlara Cevap Verememe: Neoklasik-ana akım öğretinin günümüz sosyo-ekonomik gelişmelerine, krizlerine ve gelişmelere cevap veremediği eleştirisi getirilmektedir. Özellikle 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında bu eleştiriler daha da güçlenmiştir.
Bu eleştirilerin, neoklasik iktisadın evrensellik iddiasını zayıflattığı ve farklı iktisadi düşünce okullarının ortaya çıkmasına zemin hazırladığı ifade edilmektedir. Eleştiriler, aynı zamanda iktisat eğitiminin içeriği ve metodolojisi hakkında da tartışmaları beraberinde getirmiştir.
Neoklasik İktisat ve Anaakım/Ortodoks İktisat Ayrımı
Neoklasik iktisat, günümüzde iktisat disiplininin ortodoksisini temsil etmektedir. Ortodoksi kavramı, iktisat biliminde hakim paradigmayı ifade eder. Ortodoks bir yaklaşım, belirli bir disiplin içinde geniş ölçüde kabul gören ve en az sorgulanan düşünce veya kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Anaakım iktisat ise Neoklasik İktisattan ibaret değildir ve neoklasik iktisat dışında başka yaklaşım ve düşünce okullarını da barındırır. Anaakım iktisat, entelektüel ve sosyolojik veçheleri olan bir terimdir. Entelektüel tanım teorik kavramlara veya yöntemlere, sosyolojik tanım ise toplumsal gruplara ve iletişim ağlarına dayanır.
Hem ortodoksi hem de anaakım iktisadın zaman içinde değişebilen bir yapıya sahip olduğu belirtilmiştir.
Ana akım öğretinin yetersizliği ve günümüz sosyo-ekonomik gelişmelerine cevap verememesi karşısında, Heterodoks ve Post-otistik iktisat gibi muhalif ekonomik görüşler popülerlik kazanmıştır. Bu yaklaşımlar, iktisadı sosyal, psikolojik, kültürel, kurumsal çerçevede ele alma gereğini vurgulamakta ve matematiğin araç olarak kullanılmasını savunmaktadır. Heterodoks iktisat, ana akım iktisada alternatif olarak ortaya çıkmış ve özellikle kurumsal iktisat, evrimsel iktisat, post-Keynesyen iktisat, feminist iktisat gibi farklı akımları bünyesinde barındırmaktadır. Bu yaklaşımlar, neoklasik varsayımların sınırlarını ve yetersizliklerini eleştirmekte ve daha gerçekçi ve kapsayıcı bir iktisat analizi sunmayı hedeflemektedir.