Otomatik olumsuz düşünceler, bireyin bilinçli bir çabası veya yargılama süreci olmaksızın zihninde aniden beliren, tekrarlayıcı ve sıklıkla olumsuz içerikli zihinsel ifadeler, cümleler veya imgelerdir. Bu düşünceler, yaşanan bir durumla doğrudan ilişkili olarak ortaya çıkar ve bireyin eylemlerini, duygularını ve fizyolojik tepkilerini etkileyebilir. Her insanda bulunabilen bu zihinsel süreçler, yalnızca belirli bir psikolojik soruna sahip bireylere özgü değildir.
Tanım ve Nitelikler
Otomatik olumsuz düşünceler, bilişsel kuram çerçevesinde tanımlanan bir kavramdır. Temel nitelikleri şu şekilde sıralanabilir:
- Otomatik ve Spontan Olma: Bu düşünceler, birey tarafından önceden planlanmadan, bir yargılama sürecinden geçmeden ve belirli bir mantıksal sıra izlemeden, refleks benzeri bir hızla ortaya çıkar. Olay ile karşılaşıldığında bilinçli bir çaba göstermeden, kendiliğinden belirirler.
- İç Diyaloglar: Bireyin kendisi, dünyası ve geleceği hakkındaki iç diyalogları olarak tanımlanırlar.
- Doğru Kabul Edilme: Birey tarafından genellikle sorgulanmadan doğru olarak kabul edilirler ve kişi bu düşüncelerin geçerliliğini test etme ihtiyacı duymaz. Diğer kişiler tarafından mantıksız bulunsalar dahi, birey için gerçek anlamlı görünebilirler.
- Duygu ile İlişki: İçerik ve anlamlarına göre belirli duygularla bağlantılıdırlar. Genellikle bireyler düşüncenin kendisinden çok, ona eşlik eden duygunun (üzüntü, kaygı, suçluluk gibi) farkındadır.
Kuramsal Çerçeve ve İlişkili Kavramlar
Otomatik olumsuz düşünceler kavramının kuramsal temeli, Bilişsel Kuram'a dayanmaktadır. Bu kurama göre, bireyin duygusal ve davranışsal tepkileri, karşılaştığı olayları algılama ve yorumlama biçimine bağlıdır. Otomatik düşünceler, bu yorumlama sürecinin bir parçasıdır.
Şemalar (Schemas)
Kurama göre, bireyin erken dönem yaşantıları aracılığıyla temel inanç ve kuralları içeren "şema" adı verilen bilişsel yapılar oluşur. Şemalar, bireyin kendisine, diğerlerine ve hayata karşı bakışını şekillendiren temel sayıltılardır. Yaşamdaki belirli olaylar bu şemaları aktive ederek olumsuz otomatik düşüncelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Bilişsel Çarpıtmalar (Cognitive Distortions)
Otomatik olumsuz düşünceler, "bilişsel çarpıtmalar" olarak da adlandırılır. Bunlar, gerçekleri farklı bir biçimde yorumlama şekilleridir. Sık rastlanan bilişsel çarpıtma türleri arasında ya hep ya hiç tarzında düşünme, aşırı genelleme, zihinsel filtreleme (olumluyu yok sayma), karşıdakinin zihnini okuma, kişiselleştirme ve "meli-malı" tarzı katı kurallar bulunur. Otomatik düşünceye bir örnek olarak, koridorda selam vermeyen birini gören bir bireyin zihninde "O beni beğenmiyor" düşüncesinin belirmesi verilebilir.
Ruminasyon ve Obsesyon ile Farkları
Otomatik düşünceler, ruminasyon ve obsesyon (takıntı) gibi diğer tekrarlayıcı düşünce biçimlerinden ayrılır.
- Ruminasyon: Bireylerin geçmişte yaşadığı olaylar etkilidir ve otomatik düşünceler gibi aniden ortaya çıkmaz. Ruminasyon, bireyin karşılanamayan beklentileri ile mevcut durumunu pasif bir şekilde karşılaştırmasını içerir. Yapısal olarak refleksif değildir.
- Obsesyon: İstenmeden gelen, belirgin sıkıntıya yol açan ve bireyin gerçek yaşam sorunlarıyla doğrudan ilgili olmayan düşünceler, dürtüler veya düşlemlerdir.
Etkileri ve İlişkili Durumlar
Araştırmalar, olumsuz otomatik düşüncelerin sıklığının çeşitli psikolojik, sosyal ve performansa dayalı sonuçlarla ilişkili olduğunu göstermektedir.
Duygusal ve Psikolojik Etkiler
Bu düşüncelerin sıklığı, üzüntü, kaygı, suçluluk gibi rahatsız edici duygulara yol açabilir. Duygusal sıkıntı ve psikolojik problemlerle ilişkili olduğu belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda umutsuzluk, çekingenlik, karamsarlık gibi duyguların yanı sıra depresyon, panik atak ve sosyal fobi gibi psikolojik durumlarla da bağlantılı bulunmuştur.
Davranışsal ve Sosyal Etkiler
Otomatik düşünceler bireyin davranışlarını ve kişiler arası ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, olumsuz otomatik düşünce sıklığı ile iletişim becerileri arasında negatif yönlü ve orta düzeyde bir korelasyon gözlenmiştir.
Akademik Başarı Üzerindeki Etkisi
Olumsuz otomatik düşüncelerin akademik başarı üzerinde de olumsuz bir etkisi olduğu saptanmıştır. Araştırmalar, öğrencilerin olumsuz otomatik düşünce puanları arttıkça genel not ortalamalarının düştüğünü gösteren negatif bir korelasyon olduğunu ortaya koymuştur. Başarısızlığı önceden kabullenme, düşük kendine güven ve sorunlarla baş etme seviyesinde düşme gibi faktörler bu ilişkiyi etkileyebilir.
Ölçümü
Olumsuz otomatik düşüncelerin sıklığını ve yoğunluğunu değerlendirmek için geliştirilmiş standart ölçüm araçları bulunmaktadır.
Otomatik Düşünceler Ölçeği (ODÖ) / Automatic Thoughts Questionnaire (ATQ)
Bu alanda en yaygın kullanılan araçlardan biridir.
- Geliştirilmesi ve Uyarlanması: Ölçek, 1980 yılında Hollon ve Kendall tarafından geliştirilmiştir. Türkçe'ye uyarlaması, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları 1992 yılında Şahin ve Şahin tarafından yapılmıştır.
- Yapısı ve Puanlanması: Ölçek, 30 maddeden oluşan, 1'den 5'e kadar puanlanan Likert tipi bir kendini değerlendirme aracıdır. Alınan toplam puanın yüksekliği, bireyin olumsuz otomatik düşüncelerinin sıklığının yüksek olduğuna ve olumsuz benlik değerlendirmesinin varlığına işaret eder. Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı Türkçe uyarlaması için 0.93 olarak hesaplanmıştır.
- Alt Boyutları: Yapılan faktör analizi çalışmaları, ölçeğin farklı alt boyutlardan oluştuğunu göstermiştir. Bu alt boyutlar arasında "kendine yönelik olumsuz düşünceler", "şaşkınlık ve kaçmaya yönelik düşünceler", "kişisel uyumsuzluk ve değişme istekleri/arzusu", "yalnızlık/izolasyon" ve "ümitsizlik/bırakma" gibi faktörler bulunmaktadır.
Tarihsel Gelişim ve Uygulama Alanları
Kavram, 20. yüzyılın ikinci yarısında bilişsel terapinin gelişimiyle birlikte ele alınmaya başlanmıştır. Bu alandaki temel ölçüm aracı olan Otomatik Düşünceler Ölçeği (ATQ), 1980 yılında Steven D. Hollon ve Philip C. Kendall tarafından geliştirilmiştir. Ölçeğin Türkçe'ye uyarlaması ise 1992 yılında Nesrin Hisli Şahin ve Nail Şahin tarafından gerçekleştirilmiştir.
Otomatik olumsuz düşüncelerin değerlendirilmesi ve değiştirilmesi, bilişsel-davranışçı terapilerin temel uygulama alanlarından birini oluşturur. Bu düşüncelerin belirlenmesi; depresyon, kaygı bozuklukları gibi durumların anlaşılması ve müdahale programlarının oluşturulmasında kullanılmaktadır. Ayrıca eğitim psikolojisi alanında, özellikle akademik başarıyı ve öğrenci motivasyonunu etkileyen faktörlerin incelenmesinde de bir araştırma konusu olarak ele alınmaktadır.

