Prof. Dr. Fuat Sezgin (1924–2018), İslam bilimleri tarihini araştıran, belgeleyen ve yazılı eserleri aracılığıyla gelecek akademik literatüre aktaran bir bilim insanıdır. Bitlis’te doğan Sezgin, İstanbul Üniversitesi’nde Arap-Fars filolojisi eğitimi almış, yazma eserler üzerinde çalışmalar yapmış ve Türkiye ile Almanya’da kurduğu enstitüler ve müzeler aracılığıyla bilim tarihinin kurumsallaşmasında rol oynamıştır.
Doğumu, Aile Kökeni ve Çocukluk (1924–1940)
Mehmet Fuat Sezgin 24 Ekim 1924’te Bitlis’in Kızılmescid mahallesinde doğmuştur. Babası Mirza Mehmet Efendi kadı, medrese muallimi ve müftü kökenli bir din adamıdır; annesi Cemile Feride Hanım Bitlis doğumludur. Aile beş çocuktan oluşumakta olup Sezgin’in çocukluğu medrese kültürü, Arapça öğrenimi ve klasik İslam ilimlerine açık bir ortamda geçmiştir. Bu aile ve yerel eğitim atmosferi, onun ilerideki dil yetkinliğini ve ilme yatkınlığının belirlenmesinde temel etkenlerden biri olmuştur.
Mirza Mehmet Efendi (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)
Eğitim Hayatı ve Hellmut Ritter ile Tanışma (1940–1950)
İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gelen Sezgin, önce matematik okumayı düşünmüş, fakat Alman şarkiyatçı Hellmut Ritter’in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki seminerleriyle yönünü değiştirmiştir. Ritter’in etkisiyle Arap-Fars filolojisine yönelen Sezgin, el yazmaları üzerinde yoğunlaşmış; her gün uzun saatlerini Arapça öğrenmeye ve yazma eser incelemeye ayırmıştır. Ritter’in hocalığı, bilim tarihine olan ilgisinde kritik rol oynamıştır.
Doktora, İlk Akademik Görevler ve Ankara Yılları (1947–1953)
1947’de İstanbul Üniversitesi Arap-Fars Filolojisi’nden mezun olan Sezgin, doktora tezini Ebû Ubeyde Maʿmer b. el-Müsennâ’nın Mecâzu’l-Kur’ân eseri üzerine hazırladı; tez Kahire’de yayımlandı.1950’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Doğmatik İlimler Kürsüsü’nde asistan adayı oldu. Aynı yıllarda İstanbul’da düzenlenen XXII. Müsteşrikler Kongresi’nin hazırlıklarında görev aldı. 1954’te “Buhârî’nin Kaynakları” başlıklı doktorasını tamamlamış; bu tezinde Buhârî’nin hadis derleme geleneğinin yazılı kaynaklara dayandığını gösteren bir tez ortaya koymuştur. Aynı dönemde İstanbul Üniversitesi’nde doçentlik unvanını almış, Zeki Velidi Togan gibi dönemin önemli isimleriyle akademik etkileşimde bulunmuştur.
Fuat Sezgin'in Kendi El Yazısı (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)
İstanbul Dönemi, Doçentlik Çalışmaları ve Yazma Malzeme Taramaları (1950’ler)
İstanbul’daki yazma eser koleksiyonları ve akademik ortam, Sezgin’in ileride geliştireceği bilim tarihi projesinin çekirdeğini oluşturmuştur. Bu dönemde Carl Brockelmann’ın Geschichte der Arabischen Litteratur (GAL) adlı çalışmasında gördüğü eksiklikleri fark ederek, Arap-İslam bilim literatürünü sistematik biçimde tasnif etmeye karar vermiştir.
Türkiye’den Ayrılış, Frankfurt ve Enstitü Kurma Süreci (1961–1982)
27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında “147’likler” arasında yer aldığı için üniversiteden uzaklaştırılan Sezgin, 1961’de Almanya’ya gitti. Frankfurt’ta Goethe Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürdü, misafir doçentlikten profesörlüğe kadar yükseldi. 1978’de Kral Faysal Vakfı İslami Bilimler Ödülü’nü kazandı. 1982’de Goethe Üniversitesi bünyesinde Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften (Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü) Sezgin'in başkanlığında kurularak faaliyete geçti.
Aile Hayatı ve Akademik İş Birliği
1966’da Alman şarkiyatçı Dr. Ursula Stein ile evlendi. Ursula Hanım, Sezgin’in araştırmalarında yakın iş arkadaşı olarak yer aldı ve büyük eserlerinin hazırlanmasında rol oynadı. Çiftin Hilal adında bir kızları da vardır (1970).
Prof. Dr. Fuat Sezgin (Anadolu Ajansı)
Türkiye’ye Katkılar, İstanbul Müzesi ve Son Yıllar (2000’ler–2018)
Sezgin’in Almanya’daki müze koleksiyonlarını Türkiye’ye taşımak konusundaki girişimleri, 25 Mayıs 2008’de açılan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi ile sonuçlandı. Müze, astronomi, denizcilik, tıp, kimya, haritacılık gibi birçok alanda yüzlerce model ve maket barındırmaktadır. Sezgin 30 Haziran 2018’de İstanbul’da vefat etti. Mezarı İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nin bulunduğu Gülhane Parkı'ndadır.
Vakıf, Enstitü ve Kütüphaneler
Sezgin’in Türkiye’deki kurumsal mirası 2013’te Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ve Bilim Tarihi Bölümü ile somutlaşmıştır. Bu yapı lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vererek İslam bilimleri tarihinin öğretimi ve araştırılmasını sürdürmektedir.
Ayrıca öncülüğünde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı (İBTAV), tıpkıbasım yayınlar, müze projeleri ve sergiler aracılığıyla İslam bilim mirasının tanıtımında merkezi bir rol oynamaktadır. Gülhane Parkı’ndaki Prof. Dr. Fuat ve Ursula Sezgin Bilimler Tarihi Kütüphanesi, yaklaşık 30 bin kitabı ve araştırma koleksiyonuyla bilim tarihi alanında kritik bir başvuru merkezi olarak kabul edilmektedir.
Eserleri, Tıpkıbasımlar ve Müzeler
Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS)
Sezgin’in eserlerinden biri olan Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS), 1967’de yayımlanmaya başlayan 17 ciltlik geniş çaplı bir çalışmadır. Arapça yazma eserleri disiplinlere göre sınıflandırarak İslam medeniyetinin bilimsel birikimini sistematik biçimde ortaya koymayı hedefler. Ciltlerde Kur’an ilimleri, hadis, fıkıh, tarih, tıp, astronomi, kimya, matematik, haritacılık gibi alanlar yer alır.
Diğer Eserleri
Buhârî’nin Kaynakları, Mecâzu’l-Kur’ân edisyonu, İslam’da Bilim ve Teknik katalogları ve Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi gibi eserleriyle geniş bir külliyat bırakmıştır. Ayrıca yüzün üzerinde makale, katalog ve tıpkıbasım yayımlamış, nadir eserlerin korunmasına bu çalışmalarıyla katkıda bulunmuştur.
Müzeler ve Somut Miras
- Frankfurt Arap–İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Müzesi (1983): 800’ün üzerinde bilimsel aletin yeniden yapımıyla oluşturulan koleksiyon, alanında dünya çapında bir örnek olarak kabul edilmektedir.
- İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (2008): 570 civarında alet, maket ve modelle İslam biliminin gelişimini sergilemeyi hedefler. Türkiye’deki ilk kapsamlı bilim tarihi müzesi olarak kabul edilmektedir.
I. Uluslararası Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Sempozyumu (T.C. Cumhurbaşkanlığı)
2019 “Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı” — Türkiye Genelinde Etkinlikler
Cumhurbaşkanlığı Genelgesi (2018/6) ile 2019 yılı “Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı” ilan edilmiştir. Bu kapsamda İBTAV ve Kırıkkale Üniversitesi koordinasyonunda ülke çapında geniş katılımlı etkinlikler düzenlenmiştir.
İstanbul Üniversitesi Etkinlikleri
- 27 Şubat 2019: “Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Hayatı ve Çalışmaları” konferansı (Prof. Dr. Ahmet Suphi Furat).
- 2 Mayıs 2019: “İslam Sosyal Bilimler Tarihi Paneli”.
- 5 Mart 2019: Kongre ve Kültür Merkezi’ne Fuat Sezgin’in adının verilmesi.
- Nisan–Kasım 2019 arasında sergiler, çalıştaylar, “GAS Okumaları” ve müze ziyaretleri düzenlenmesi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Etkinlikleri
13–15 Haziran 2019 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı himayesinde I. Uluslararası Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Sempozyumu düzenlenmiştir. İstanbul Üniversitesi, FSMVÜ ve İBTAV ortaklığındaki bu sempozyumda Sezgin’in bilim tarihindeki katkıları akademik düzeyde ele alınmıştır.
Diğer Üniversiteler ve Ülke Çapında Etkinlikler
2019 boyunca çok sayıda üniversite, Sezgin’in adını kütüphanelerine, salonlarına veya dergilerinin özel sayılarına vermiştir. Paneller, belgesel gösterimleri, sergiler, teknik geziler ve öğrenci atölyeleriyle Sezgin’in bilimsel mirası geniş bir akademik tabana yayılmıştır.
Prof. Dr. Fuat Sezgin (Anadolu Ajansı)
Netice olarak Prof. Dr. Fuat Sezgin'in Mirası üç düzeyde değerlendirilmektedir:
1. Akademik: Geschichte des Arabischen Schrifttums başta olmak üzere yazdığı eserleri.
2. Kurumsal: Frankfurt Enstitüsü, İBTAV ve FSMVÜ Enstitüsü aracılığıyla alanın kurumsallaşmasında rol oynaması.
3. Somut/Kamusal: Müzeler, kütüphaneler ve sergilerle bilimin tarihsel boyutunun toplumla buluşmasına destek olma çabaları.
2019 ve sonrasında Sezgin adına yapılan çalışmalar, “İslam bilimlerinin insanlık tarihindeki yerini belgelemek ve tanıtmak” amacının Türkiye’de ve dünyada akademik alanda konuşulmaya ve tartışılmaya devam ettiğinin göstergesi olarak kabul edilmektedir.