Rahime Hatun, 1890 yılında Osmaniye’nin Kayalı (eski adıyla Raziyeler) köyüne bağlı Kanlıgeçit Mahallesi’nde doğmuştur. Babasının adı Abdullah, annesinin adı ise Hatice’dir. Yaşadığı coğrafya olan Cebelibereket bölgesi, o dönemde dağlık, ormanlık yapısıyla hem Osmanlı’nın iskân politikaları hem de Millî Mücadele sürecinde stratejik önem taşıyan bir yerleşim alanıydı.
Rahime Hatun’un erken yaşamına dair belgelerde detaylar sınırlı olmakla birlikte, onun mücadele yıllarında sergilediği davranışlardan cesur, atılgan ve savaşçı bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Fransız işgaline karşı silahlı direniş hareketleri başladığında, bölgedeki yerel çetelerden biri olan ve Hüseyin Ağa tarafından organize edilen direniş grubuna katılmıştır. Çeteye katılması sonrası Rahime Hatun'a "onbaşı" rütbesi verilmiş ve bu rütbe üzerinden yerel kaynaklarda genellikle "Rahime Onbaşı" olarak anılmıştır. Direniş sırasında çoğunlukla süvari olarak görev almış, bazı çatışmalarda ise piyade olarak bulunmuştur. Savaş alanındaki çevikliği ve hızlı hareket etmesi nedeniyle kendisine “Tayyar (uçan)” lakabı takılmıştır.
Kendisine atfedilen davranışlar arasında, sadece askerî yetkinlik değil, aynı zamanda moral ve liderlik etkisi de göze çarpar. Bir çatışma esnasında moralin düştüğü bir anda, savaş arkadaşlarına dönerek şu sözleri söylediği aktarılır:
"Ben kadın olduğum hâlde düşmandan korkmuyorum; siz erkek olduğunuz hâlde neden çekiniyorsunuz?"
Bu sözleriyle, içinde bulunduğu grubun yeniden saldırıya geçmesini sağlamıştır.
Bu tür anlatılar, onun yalnızca savaşçı değil, aynı zamanda direniş ruhunu canlı tutan bir figür olarak da işlev gördüğünü ortaya koymaktadır. Buna karşın, anlatımlar yerel halk hafızasına ve hatıratlara dayandığı için tarihsel yorumlarda dikkatli bir yaklaşım gereklidir. Bu yönüyle Rahime Hatun’un biyografisi, tarihsel olaylar kadar toplumsal hafızanın da biçimlendirdiği bir çerçevede şekillenmektedir.
Kuva-yi Milliye’ye Katılımı ve Mücadelesi
Rahime Hatun’un Kuva-yi Milliye mücadelesine katılımı, Osmaniye’nin Fransızlar tarafından işgal edilmesinden sonra başlamıştır. Osmaniye, 25 Aralık 1918 tarihinde önce İngiliz, ardından Fransız işgali altına girmiştir. Fransız kuvvetleri, bölgedeki Ermeni unsurlarla iş birliği içinde yerel halka yönelik baskı ve şiddet politikaları uygulamış; bu durum Osmaniye ve çevresinde silahlı direniş hareketlerinin doğmasına neden olmuştur.
Bu süreçte Rahime Hatun, Kanlıgeçit bölgesinde faaliyet gösteren Çete Reisi Hüseyin Ağa’nın önderliğinde oluşturulan direniş grubuna katılmıştır. Direniş birimleri, Fransızlara karşı gerilla tipi savunma ve saldırı taktikleri uygulamış, bölgedeki dağlık ve ormanlık coğrafyadan faydalanarak hareket etmişlerdir.
Rahime Hatun’un çeteye katılımı, sadece sembolik bir destek değil, doğrudan silahlı mücadeleye aktif bir dahil oluş olarak nitelendirilmelidir. Ona verilen “onbaşı” ünvanı da bu aktifliğin bir göstergesidir. Kaynaklara göre süvari olarak görev yapmış, çatışmalarda ön saflarda yer almıştır.
Rahime Hatun’un direniş boyunca katıldığı çatışmaların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, Alibeyli Mahallesi’nde 5 Ağustos 1920’de gerçekleşen ve hayatını kaybedeceği baskın bu mücadelenin en belirgin örneklerinden biridir.
Şehadeti ve Son Savaşı
Rahime Hatun’un hayatının sonu, Osmaniye’de Fransız işgal kuvvetlerine karşı yürütülen direnişin en çetin safhalarından birine denk düşmektedir. 5 Ağustos 1920 tarihinde, Osmaniye’nin Alibeyli Mahallesi’nde bulunan ve Fransız birlikleri tarafından karargâh olarak kullanılan Hacı Ökkeş Ağa’nın evine bir baskın planlanmıştır. Bu baskında Rahime Hatun da aktif olarak görev almıştır. Söz konusu çatışma, Osmaniye’deki yerel direniş kuvvetlerinin Fransızlara karşı gerçekleştirdiği doğrudan saldırılardan biri olarak kayda geçmiştir. Baskın esnasında şiddetli bir çatışma yaşanmış, yoğun düşman ateşi nedeniyle çeteler kısa süreliğine mevzi kaybına uğramışlardır. Rahime Hatun, düşman ateşiyle vurularak ağır yaralanmıştır. Ölüm anında, savaş arkadaşlarına dönerek “Arkadaşlar, sakın cesedimi düşman eline koymayın” sözlerini söylediği aktarılmış, ardından şahadet getirerek hayatını kaybetmiştir. Olay anındaki sözleri ve tutumu, onun sadece bir direnişçi değil, aynı zamanda kendi ölümünün anlamına bilinçle yaklaşan bir figür olduğunu da gösterir.
Bu olayın ardından Rahime Hatun’un naaşı düşman eline geçmeden arkadaşları tarafından güvenli bir şekilde cepheden uzaklaştırılmış ve daha sonra Osmaniye Şehitliği’ne defnedilmiştir. Mezar taşında, onun direniş ruhunu ve fedakârlığını ifade eden şu dörtlük yer almaktadır:
“Yarınların sahibi ey gençlik, iyi tanı
Ebedî sükûnetle bu mezarda yatanı
Hak için, bayrak için canını feda edip
Sana armağan ettik mukaddes vatanı.”
Rahime Hatun, bu çatışmada şehit düşen 65 direnişçiden biri olarak Osmaniye’nin kurtuluş tarihinde önemli bir yer edinmiştir.



