Köken
Arapça kökenli bir kelime olup ʿ-y-n fiil kökünden türetilmiştir. “Belirmek, görünür olmak, tanımlanmak” anlamları taşır. “Taayyün” kelimesi, “belirlenme, belirginleşme” mastarıdır. Osmanlı Türkçesinde hem idarî ve hukukî belgelerde hem de felsefî ve tasavvufî metinlerde yaygın biçimde kullanılmıştır.
Kullanım Alanları
Bürokrasi: Devlet memurluğu ya da kamu görevine atanma sürecini tanımlar. “Taayyün etmek” ifadesi, bir kişinin resmî olarak göreve atanmasını ifade eder.
Felsefe: Varlığın ya da kavramın sınır ve şekil kazanarak belirli bir hâle bürünmesini anlatır.
Tasavvuf: İlahi hakikatlerin çokluk âleminde sûret bulması, tecelli etmesi anlamında kullanılır.
Hukuk: Miras, mülkiyet veya yükümlülük gibi hukuki durumların kişilere tahsis edilmesi bağlamında yer alır.
Günlük Resmî Dil: Atanma kararlarının duyurulmasında “taayyün kararı” ya da “taayyün belgesi” terimleri kullanılır.
Alt Anlamlar ve Yan Anlamlar
- Göreve atanma: Bir kamu pozisyonuna resmî olarak yerleştirilme.
- Belirginleşme: Belirsiz olan bir şeyin açık ve net bir şekil alması.
- Varlık kazanma: Felsefi anlamda biçim ve mahiyet edinme.
- Manevi tecelli: İlahi hakikatin görünür form kazanması.
- Hukuki tespit: Belirli bir hakkın veya yükümlülüğün bir şahsa ya da eşyaya tahsisi.
Örnek Cümleler
- “Sınavı başarıyla tamamlayan adayların taayyünü bugün resmî gazetede yayımlandı.”
- “Felsefede varlık, taayyün ile anlam kazanır.”
- “İlahi tecelli, sûretler âleminde taayyün ederek görünür olur.”
- “Miras bırakanın tüm taşınmazları, taayyün ile mirasçılar arasında bölüştürüldü.”
- “Belirsizliğin sona ermesiyle birlikte projenin yöneticisi nihayet taayyün etti.”