Bugünlerde tüm dünyada savunma sanayi büyük bir trend hâline gelmiş durumda. Kaldı ki II. Dünya Savaşı sonrası silahlanmaya karşı temkinli yaklaşan Avrupa devletlerinin bile bu tutumlarını zamanla değiştirdiğini görmekteyiz. Zamanla değişen politikaların dünyayı nereye götüreceğini tahmin etmek güç, ancak bu silahlanmanın sonunda bir “zeytin dalı” uzatmak amacı taşımadığı kesin.
Peki, silahlanma bu kadar basit mi? Bir devlet olarak ihtiyacım olan silahları ve askerî teknolojiyi kolay bir şekilde üretebiliyor muyum, yoksa dış devletlerden mi tedarik ediyorum? Bu sorunun cevabı, büyük ölçüde hangi ülke olduğuna bağlı olarak değişkenlik göstermekte. Bunun için Türkiye örneğini ele alalım.
Türkiye’nin askerî teknolojideki dönüm noktalarından biri 1974 Kıbrıs Harekâtı ile yaşandı. O dönemde, Avrupalı ve Amerikalı “müttefik” olarak addettiğimiz ülkelerin, çıkarlarına ters düştüğünde Türkiye’ye askerî ambargo uyguladığını hepimiz hatırlıyoruz. Bu olay bizler için büyük bir ders oldu. Kendi ihtiyaç duyduğu askerî iğneyi bile üretmekte güçlük çeken bir ülkeden, bugün %100 yerli ve millî savunma sanayisini hedefleyen bir ülkeye dönüşmemizin temelinde bu tecrübeler yatıyor.
Peki, “teknolojiyi yakalamak” ne demektir? Amerikalıların uçağına, Almanların tankına, Rusların roket sistemlerine, İngilizlerin donanmasına eş değer sistemler mi üretmek? Eğer cevabınız evetse şu soruyu eklemek isterim: Biz Amerikalıların F-22’sini, Almanların Panzer tankını yaptığımızda onlar ne yapacak? Ellerindeki silahlara güvenip bizi dostça beklemeye mi başlayacaklar? Elbette hayır! Buradaki mesele sadece aynı teknolojiyi kopyalamak değil. F-22 gibi bir uçak ya da Panzer gibi bir tank üretmek çok önemli, fakat günümüz dünyasında asıl öne geçiren unsur “özgünlük”. Çünkü aynı teknolojiyi üretmek sizi rakiplerinizin önüne değil, en fazla onların yanına getirebilir.
Bu konunun daha anlaşılabilir olması için bazı örnekleri hatırlayalım:
- İnternet Devrimi: İnternet ilk kez ABD’de yayıldı ve hızla popülerlik kazandı. Ardından Amazon ortaya çıktı. Bugün sayısız e-ticaret sitesi olsa da, dünyada en çok bilinen hâlâ Amazon. Çünkü devrimi doğru zamanda analiz edip harekete geçtiler.
- Bilgisayar Teknolojisi: İnternetin gelişimiyle güçlü bilgisayar sistemlerine ihtiyaç duyuldu. Nvidia bu fırsatı gördü, sektöre girdi ve bugün alanın önde gelen isimlerinden biri oldu.
- İçten Yanmalı Motorlar: 19. yüzyılda içten yanmalı motor devrimi yaşandığında devletler ve şirketler hızla bu sektöre adım attı. Doğru zamanda oyuna dâhil olanlar bugün global markalara dönüştü.
Bu örnekler bize şunu gösteriyor: Teknolojik devrimleri doğru analiz eden devletler ve şirketler bugün küresel ölçekte marka hâline gelmiştir. Yenilikleri görmezden gelmeyen, her an sektörü takip edenler başarıya ulaşmıştır.
Elektrikli araç teknolojisini de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Yerli otomobil projemizin (TOGG) elektrikli olarak tasarlanmasının sebeplerinden biri de budur. Çünkü bu devrimde “pastadan pay almak” hedeflenmiştir. Toyota ve Honda gibi köklü devlerle içten yanmalı motorlarda yarışmak yerine, herkesin aynı çizgide start aldığı bir yarışa girmek çok daha önemlidir.
Bugünlerde ise yapay zekâ yeni bir devrim yaratmakta. Yapay zekâ; asistanımız, doktorumuz, psikolojik danışmanımız olmaya başladı bile. Bu, sadece buzdağının görünen kısmıdır. Gelecekte bizi nelerin beklediğini kestirmek zor.
Peki, buraya kadar teknoloji devrimlerini doğru analiz etmemiz, yakalamamız ve devrimin başında teknoloji üretmemiz gerektiğinden bahsettik. Fakat bu devrimler öyle her yıl olan cinsten bir şey değil. Bu nedenle 10–20 yıl bir kenara oturup teknolojik devrimleri mi beklememiz gerekiyor?
Elbette hayır!
F-22’nin üretildiği yerde biz de elbette F-22 üretmeye çalışacağız ama bir farkla: kendi özgün çalışmalarımızı da bu sisteme dâhil edeceğiz. İnsansız hava araçları üreteceğiz; fakat kendi otonom inişini sağlayan İHA’lar geliştireceğiz. Diğer sınıftaki rakip İHA’ların aksine, amfibi hücum gemilerine inip kalkabilen İHA’lar üreteceğiz. Muadillerine oranla maliyeti katbekat düşük askerî sistemler geliştireceğiz.
Özetle, teknolojiyi yakalamak ancak teknolojiye inovasyon katmakla mümkün. Sektörü takip edecek, ardından teknolojiye yön vereceğiz.

