Türk astrolojisi, gök cisimlerinin hareketlerini Gök Tanrı inancı, kozmogoni, mitolojik figürler, kültürel semboller ve 12 Hayvanlı Türk Takvimi ile birleştiren; günlük yaşamı ve kader anlayışını düzenleyen kadim bir kozmik yorumlama sistemidir. Bu sistemde Güneş ve Ay kutsal varlıklardır. Yıldızlar, özellikle kutup yıldızı, merkezî bir rol oynar. Yıllar hayvan adlarıyla belirlenir; göksel olaylar kültürel ve mitolojik anlamlarla yorumlanır; edebiyat ve sembolik dil astrolojiyi besler.
Güneş
Türk astrolojisinde Güneş, kozmik düzenin, toplumsal siyasi yapının merkezidir. Gök Tanrı inancının bir uzantısı olarak Güneş, tanrısal kudretin dünya üzerindeki görünür tezahürüdür. “Tek” oluşu, göğün ortasında dolanması, ışığı ve sıcaklığıyla bütün canlılara hayat vermesi nedeniyle kozmogonik anlatılarda Güneş, varlığın devamını sağlayan ilke olarak yorumlanır.
Türk kozmogonisi, yaratıcı Tanrı’yı gökte konumlandırırken, onun kudretinin dünya üzerinde görünür iki temel işareti olarak Güneş ve Ay’ı öne çıkarır. Eski Türklerde gökle bağlantılı bütün varlıklara kutsallık atfedilmiştir.

Kırgızistan Saymalıtaş'ta Bulunan Güneş Petroglifi (Fotoğraf: Servet Somuncuoğlu)【1】
Güneş Kültü ve Güneş Ana
Güneş çoğu kez “Güneş ana” olarak kişileştirilir. Bu adlandırma, dişil üretkenlik ilkesini ve ana figürü üzerinden güneşin besleyici ve koruyucu rolünü vurgular. Güneş’in “ana” olarak anılması, bir yandan biyolojik hayatın kaynağı oluşuna, diğer yandan toplumda “ana”ya duyulan saygının kozmik düzleme yansıtılmasına işaret eder.
Güneş, Eski Türk zihniyetinde;
- Hayat ve dirilik kaynağı (ısı, ışık, bereket)
- Kut ve iktidarın sembolü (hükümdarın meşruiyeti, Tanrı’dan aldığı güç)
- Yemin, ant ve sözün tanığı (göğe ve Güneş’e bakarak yemin etme)
- Zamanın ölçüsü (günlerin, mevsimlerin belirlenmesi)
olarak işlev görür. Güneş’in doğuşu ve batışı, her gün yeniden kurulan kozmik düzenin göstergesi kabul edilir.
Çin kaynaklarının aktardığına göre Hun hükümdarının her sabah çadırından çıkarak Güneş’i, akşamları ise Ay’ı selamlaması, bu gök cisimlerinin devlet ve hükümdarlık ideolojisi bakımından taşıdığı önemi açık biçimde ortaya koyar. Böylece Güneş’e yönelmek, bir yandan Tanrı’ya, diğer yandan Tanrı’nın yeryüzündeki düzenine saygı gösterme anlamına gelir.
Türk astrolojisi bağlamında Güneş, “kut” kavramıyla yakından ilişkilidir. Kut; Tanrı’nın hükümdara verdiği, devleti yönetme hakkını ve metafizik meşruiyeti ifade eden ilahi bir lütuftur. Güneş, göğün ortasında tek ve üstün konumuyla, “tek hükümdar – tek Güneş” denkliğinin sembol alanını oluşturur. Sembolün Kazakistan ve Kırgızistan gibi ülkelerin bayraklarında yer alması da güneşin sembolik değeriyle ilişkilidir.

Kazakistan Bayrağındaki Güneş Sembolizmi (AA)
Güneş’in yükselişi, devletin yükseliş ve güç devreleriyle, Güneş’in zayıf olduğu dönemler (kışın kısa günler, tutulmalar vb.), kozmik ve siyasal kriz işaretleriyle ilişkilendirilebilir. Bu çerçevede Türk astrolojisinde Güneş, kişisel kaderin yanı sıra, boyun ve devletin kolektif kaderini anlatan bir gösterge hâline gelir. Güneş’in bulunduğu yön ve gökyüzündeki konumu, ordu sevki, göç zamanı, şölen ve kurban törenlerinin düzenlenmesinde dikkate alınan bir unsurdur.
Türk astrolojisinin ayırt edici özelliklerinden biri, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nin kullanılmasıdır. Bu takvimde esas belirleyici olan unsur yılların dizilişi olmakla birlikte, yılbaşları, mevsimsel geçişler ve tarım/göç döngüsü, Güneş’in görünür hareketlerine göre tayin edilir. Güneş’in gün dönümlerindeki durumu, ufuktaki yükselme açısı, gölge boyları ve gündüz-gece oranları, kozmik düzenin ve insan-toplum ilişkilerinin ritmini belirleyen birer işaret olarak okunur.
Ay
Türk astrolojisinde Ay, Güneş’le birlikte kozmik düzenin ikinci ana eksenini oluşturur ancak niteliği farklıdır. Güneş sürekli ve güçlü ışıkla ilişkilendirilirken Ay dönüşen, yenilenen, büyüyüp küçülen bir ışık kaynağıdır. Bu nedenle Ay, zamanın döngüselliği, kaderin iniş çıkışları ve ruh hâllerindeki değişimlerle ilişkilendirilir. Mitolojik dilde Ay sıklıkla “Ay Dede” olarak anılır. Bu adlandırma yaşlı, bilge erkek figürünü ve gökyüzünde geceyi aydınlatan, yön gösteren bir rehberi çağrıştırır.
Ay, özellikle bozkır hayatında gece yolculukları, av seferleri, sürülerin hareketi ve göç zamanlarının belirlenmesinde önemli bir işaret taşıdığı için pratik bir yönlendirici işlev üstlenir. Ayın evreleri şunlardır:
- Yeni ay: Başlangıç, doğuş, yeni bir teşebbüse giriş zamanıdır.
- Dolunay: Zirve, tamamlanma, toplu tören ve şölen zamanlarıdır.
- Küçülen Ay: Çekilme, içe dönme, hesaplaşma ve arınma dönemidir.

Ay Tutulması (AA)
Ayın sürekli değişen görünümü, Türk astrolojisinde insan hayatındaki talih değişimleri, bahtın açılması veya örtülmesi, ruhsal iniş çıkışlar ile ilişkilendirilir. Ay, Güneş’in sabit güç ve otoritesinin yanında esnek, değişken ve sezgisel bir ilkeyi temsil eder.
Hilal ve dolunay sembolleri, Eski Türklerde koruyucu, uğur getirici güçleri temsil eder. Göktürk alfabesinde dahi, Ay’ın hilal formuna gönderme yapan tamgaların bulunduğu tespit edilmiştir. “Ay” ve “an” tamgalarının hilali andıran şekli, bu sembolizmin yazı sistemine bile yansımış olduğuna işaret eder.
Ay, aynı zamanda doğurganlık ve çoğalma, duygusal dünya, rüya ve sezgi, ev içi düzen, aile ve çocuklar ile bağlantılı görülür. Gecenin sessizliğinde parlayan Ay, ataların ruhlarıyla ve görünmeyen dünyalarla kurulan bağın sembolüdür. Bu nedenle Ay, atalar kültü ve ruhlarla ilişkinin sürdüğü kozmik bir arka plan sunar.
Konargöçer bozkır kültüründe gökyüzü, büyük bir harita işlevi görür. Gündüz Güneş, gece ise Ay ve yıldızlar, yön tayininde ve coğrafyanın zihinsel haritasının oluşturulmasında kullanılır. Ay’ın ufuk çizgisine göre konumu, gece yolculuğu yapan sürülerin ve kervanların yön tayininde pratik bir ölçüdür. Ay bu bağlamda Türk astrolojisinde kaderin gece tarafını temsil eder; görünmeyen, gizli ve sezgisel olanı, karanlıkla aydınlık arasındaki geçişleri simgeler.
Yıldızlar
Türk astrolojisinde yıldızlar, göğün dağınık ışıkları olmanın ötesinde, kozmik düzenin işaretleri ve kaderin yazılı olduğu göksel işaretler olarak görülür. Yıldızlar yön tayini, zamanın belirlenmesi ve metafizik anlamların yorumlanması açısından temel referans noktalarıdır. Bunlar arasında en merkezî yerde Kutup Yıldızı yer alır. Türk mitolojik düşüncesinde Kutup Yıldızı, “göğün direği” olarak kabul edilir, Dünya'nın bu yıldız aracılığıyla göğe bağlandığına inanılmıştır. Eski Türk yurtlarının ortasındaki “sırguk” adı verilen direk nasıl ki çadırı ayakta tutuyorsa Kutup Yıldızı da göğü ayakta tutan kozmik direğin tepe noktasıdır.

Yurdu (Otağı) Ayakta Tutan ve Kutup Yıldızı ile Özdeşleştirilen Sırguk (Fotoğraf: Duygu Şahinler)
Bu kozmik direk, farklı anlatılarda dünya ağacı, hayat ağacı, demir kazık veya yüce bir dağ olarak tasvir edilir. Hepsinde ortak olan, bu eksenin yeryüzü ile gökyüzünü birleştiren, insanla Tanrı ve atalar dünyası arasında geçit sağlayan bir yapı olduğu düşüncesidir.
Dolayısıyla Kutup Yıldızı, göksel mekânın merkezi, ruhların göğe yükseldiği ya da indiği eksen, şamanın/yol göstericinin göksel seyahatinde kullandığı “merdiven” olarak yorumlanır. Bu merkezî konum, Türk astrolojisinde “yön, istikrar ve değişmeyen nokta” fikrini temsil eder.
Yıldızlar, göçebe hayatın doğrudan ihtiyaçlarından biri olan yön bulma işinde en temel araçtır. Orta Asya’nın geniş bozkırlarında; dağ, nehir ve orman gibi sabit coğrafi işaretlerin azlığı, gökyüzünü “sürekli ulaşılabilir bir pusula” hâline getirir. Türk astrolojisi, bu pratik gözlem birikimini kozmolojik bir dille birleştirir. Belirli yıldız kümeleri, mevsim geçişlerine ve göç yollarına işaret eder. Yıldızların doğuş ve batış zamanları, sürülerin yaylak kışlak hareketi, av ve sefer zamanlarıyla ilişkilendirilir. Yıldızların parlaklık ve dizilişleri, iyi ve kötü alametler, uğur ve uğursuzluk, savaş ve barış zamanlarına dair yorumlara temel oluşturur.
Yıldızların kutsallığı, Türk mitolojisinde çeşitli figür ve anlatılarla somutlaşır. Bazı kahraman ve hakan soylarının yıldızlardan veya göksel varlıklardan türediğine dair türeyiş efsaneleri, yıldızları soy kütüğünün parçası hâline getirir. Yıldızlar, savaşçı kahramanların zırhlarında, sancaklarda, at koşum takımlarında ve süs eşyalarında sıkça kullanılan motiflerdir; bu, yıldızın koruyucu ve yol gösterici niteliğini kişisel düzeye taşır.
Astrolojik açıdan yıldızlar, bireylerin karakter özellikleri (cesaret, sebat, hareketlilik, içe dönüklük vb.), hayatın belirli dönemlerindeki talih değişimleri, aile, soy ve boyun kolektif kaderindeki kırılma noktaları için sembolik rehberler olarak kullanılır. Buna örnek olarak Babürname'de geçen "sekiz yulduz" örneği verilebilir. Sekiz yıldızdan oluşan ve çok uğursuz sayılan yıldız kümesinin işaret ettiği yıldız, Zühre (Venüs) yıldızıdır. Bu yıldızın Türk dilinde pek çok karşılığı bulunmaktadır: Zühre, Çolpan, Tang yıldızı, Seher Yıldızı, Sabah Yıldızı, Akşam Yıldızı, Kervankıran, Yaruḳ yultuz, Ḳıltıng yultus, Aḳ yulduz, Sari jildiz, Ömrüẕāya vb...【2】
Göktürk alfabesi incelendiğinde, pek çok harfin dikey çizgilerle göğe doğru uzandığı görülür. “Tengri” ve “Türük” gibi sözcükleri oluşturan harflerin dikey yapısı, göğe yönelme ve göksel olanla bağlantı düşüncesini yansıtır. Yazıtların da dikey, göğe yükselen dikilitaşlar biçiminde yapılmış olması, aynı sembolizmi maddi dünyada tekrarlar. Bu durum, Güneş, Ay ve yıldızlara duyulan saygının yalnızca inanç ve ritüellerde değil; alfabe, taş yazıt ve damga sistemi gibi kültürel alanlarda da kurumsallaştığını gösterir.
Burçlar
Türk astrolojisinde burçlar, gökyüzündeki döngüsel düzenin zaman üzerine yansıması olarak 12 Hayvanlı Türk Takvimi çerçevesinde ele alınır. Türkler, zamanı ve kaderi anlamlandırırken göksel hareketlerin tekrar eden döngüler hâlinde işlediği fikrinden hareket etmişlerdir. Bu nedenle, evrendeki düzenin 12’li bir sistemle işlediği kabulü (12 ay, 12 burç, 12 yıllık devre) Türk takvim ve kozmoloji anlayışının temelini oluşturur.
12 Hayvanlı Türk Takvimine Dair Akademik İçerik (TRT 2)
“Burç”, belirli bir gök-zaman diliminin hükmünü temsil eden sembolik birim olarak görülür. Türk astrolojisinde bu birim, bir ayı değil; bir yılı kapsar. Her yıl, bir hayvanla temsil edilir ve o hayvanın doğası, yılın karakteri, tabiat olayları, toplumsal durumlar ve o yılda doğan insanların mizacı ile ilişkilendirilir.
12 Hayvanlı Türk Takvimi ve günümüzdeki takvime göre yılların karşılıkları şöyledir:

12 Hayvanlı Türk Takvimi ve Yıl Karşılıkları (Nergis Biray)【3】
Burç Hesaplama
12 hayvanlı Türk Takvimi’ne göre bir kişinin hangi hayvan yılında (burcunda) doğduğunu bulmak için basit bir hesaplama yapılır. Örneğin doğum yılı 1960 olan bir kişi için işlem şu şekildedir:
- Öncelikle doğum yılına 9 eklenir: 1960 + 9 = 1969
- Daha sonra elde edilen sayı 12’ye bölünür: 1969 ÷ 12 = 164, kalan 1
Bu hesaplamada kalan sayı esas alınır. Kalan 1 olduğu için, 12 hayvanlı Türk Takvimi’ndeki karşılığına bakılır. Kalan 1, Sıçan yılına denk gelir.【4】
Sıçan Burcu
Sıçan burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin ilk burcudur. Zamanın karakterini, tabiatın davranışını, toplum düzenini ve iktidar ilişkilerini birlikte belirleyen bir yıl burcudur. Sıçan yılı hem başlangıç yılı olması hem de taşıdığı ikili (zıtlıklar barındıran) karakter sebebiyle özel bir konuma sahiptir. Sıçan burcunun en temel özelliği, başlatıcı ve hareketlendirici olmasıdır. Takvim devresinin ilk yılı olduğu için sıçan yılı, durgunluk değil hareket, bekleyiş değil faaliyet getirir. Ancak bu hareket, açık ve düzenli değil; çoğu zaman gizli, dağınık ve dolaylı biçimde gerçekleşir.
Sıçan sessizce hareket eden, gizli alanlarda dolaşan, kendisi küçük ama etkisi büyük olan, çoğalarak güç kazanan bir burcu temsil eder. Bu nedenle sıçan burcunun temel niteliği gizli hareket ve yayılmadır.
Sıçan yılında toplum düzeni tek yönlü değildir; bir yandan emniyet ve rahatlık, diğer yandan bozulma ve huzursuzluk birlikte görülür. Hile artar, hırsızlık çoğalır, gizli düşmanlıklar yayılır. Sıçan burcu yöneticileri de etkiler. Yöneticiler gam ve gussa yaşar. Yöneticiye yakın olanlar ile ilişkilerde gazap ve gerilim ortaya çıkar. Otorite çevresinde huzursuzluk ve güvensizlik artar.
Sıçan burcunun en belirgin doğa özelliği nem ve yağıştır. Yılın başında yağmur, yılın ortasında nem, meyvelerde ve bazı ürünlerde bolluk yaşanır. Ancak bu bolluk istikrarlı değildir.
Sıçan yılında doğanların ortak özelliği zekâ, kurnazlık, hızlı kavrayış, olayları uzaktan sezip anlama yeteneğine sahip olmasıdır. Sezgisel fark edişleri yüksektir. Sıçan burcu insanı yerinde duramayan, sürekli araştıran, sonucu belli olmayan işlere merak duyan, gücünü sınamaktan hoşlanan bir karakter sergiler.
Ud (Sığır/Öküz) Burcu
Ud burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin ikinci burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde başlangıcın ardından gelen yerleşme, ağırlık ve çatışma evresini temsil eder. Sıçan burcunun başlatıcı ve gizli hareketliliğinden sonra, ud burcu ile birlikte zaman yavaşlar, olaylar sertleşir ve karşıtlıklar daha görünür hâle gelir.
Ud burcunun temel niteliği güç, direnç ve karşı karşıya gelmedir. Sığır/öküz; ağır, kuvvetli ve inatçı bir hayvan olarak algılandığı için bu burç altında geçen yıllar sükûnetten ziyade gerilim barındırır. Zaman artık sessizce ilerlemez, güçler birbirine çarpar.
Ud burcunun karakteri, çatışma ve mücadele teması etrafında şekillenir. Ud yılında harplerin ve savaşların artması beklenir. Bu durum, öküzlerin birbirleriyle vuruşması üzerinden sembolik olarak açıklanır. Gücün karşısına güç çıkar; uzlaşmadan çok sertleşme görülür. Bu nedenle ud burcu, Türk astrolojisinde zor yıllar arasında sayılır. Toplumsal ilişkilerde gerilim artar; insanlar ve topluluklar arasındaki sınırlar keskinleşir. Barıştan ziyade çekişme, uyumdan ziyade dayanma ve direnme hâli öne çıkar.
Ud burcu doğayı ve insan bedenini etkileyen bir yıldır. Havalar sık değişir, hastalıklar artar. Özellikle baş ağrıları ve bedensel rahatsızlıklar yaygınlaşır. Ud burcu dengeyi zorlayan, bedeni ve tabiatı yoran bir karakter taşır. Doğa istikrarlı bir akış sergilemez; tıpkı öküzün aniden yön değiştirip sertçe vurması gibi, iklim ve sağlık koşulları da öngörülemez hâle gelir.
Ud burcunun bir diğer belirgin özelliği ağırlık ve yavaşlıktır. Bu burçta zaman, sıçan yılındaki hızlı ve gizli ilerleyişin aksine, zorlanarak ve dirençle akar. İşler çabuk sonuçlanmaz; emek ister, sabır ister. Ancak bu yavaşlık, aynı zamanda dayanıklılık ve kalıcılık potansiyeli de taşır. Bu nedenle ud burcu, hızlı kazançlar veya ani değişimler değil; uzun süren mücadeleler, kalıcı izler ve derin etkiler bırakır.
Ud burcunda doğanlar da bu ağır ve güçlü karakteri taşırlar. Bu burçta doğan kişiler dayanıklı, inatçı, kolay vazgeçmeyen, güçlü ve zaman zaman sert huylu kimselerdir. Bu kişiler olaylara hızla değil, ısrarla yaklaşırlar. Karar verdiklerinde geri adım atmaları zordur. Ancak bu özellik, onları hem güvenilir hem de çatışmaya açık hâle getirir.
Bars (Pars) Burcu
Bars burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin üçüncü burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde hareketin ve gerilimin artık açık güç gösterisine dönüştüğü evreyi temsil eder. Sıçan burcunda gizli hareket, ud burcunda ağır çatışma görülürken; bars burcu ile birlikte zaman atak, sert ve doğrudan bir karakter kazanır.
Bars (pars); yırtıcı, cesur ve saldırgan bir hayvan olarak algılanır. Bu nedenle bars burcunun temel niteliği güç kullanımı, cesaret ve ani müdahaledir. Bu burç altında geçen yıllar, harekete geçmenin, üstünlük kurma çabasının ve güçle çözüm aramanın öne çıktığı yıllardır.
Bars burcunun karakterinde sürat ve ani yön değişimi belirgindir. Olaylar yavaş ilerlemez; hızlı gelişir ve çoğu zaman beklenmedik biçimde sonuçlanır. Bu burçta zaman, atak ve sert hamlelerle ilerler. Dolayısıyla bars burcu, Türk astrolojisinde istikrarsız ama etkisi güçlü bir yıl tipi olarak değerlendirilir.
Bu yıl, gücüne güvenenlerin öne çıktığı; zayıf olanların ise kolayca baskı altına alındığı bir atmosfer oluşturur. Toplumsal ilişkilerde üstünlük mücadelesi, bireyler arasında ise rekabet ve sertlik artar. Bars burcunun toplumsal etkileri daha çok zor kullanımı ve çatışmanın açık hâle gelmesi şeklinde kendini gösterir.
Bars yılı kavgaların artabileceği, güçlü olanın sözünü geçireceği, huzurun değil, korku ve çekinmenin belirleyici olacağı bir yıl olarak düşünülür. Bu yönüyle bars burcu, ud burcundaki gerilimin artık gizlenemediği, açık çatışmaya dönüştüğü bir evredir.
Doğa ve tabiat açısından bars burcu, sertlik ve dengesizlik özellikleri taşır. Bars burcunda doğan kişiler de bu güçlü ve yırtıcı karakteri taşır. Bars yılında doğanlar cesur, atılgan, tehlikeden kaçmayan, gücüne güvenen kişilerdir. Bu kişiler mücadeleden çekinmez; aksine mücadele içinde kendilerini güçlü hissederler. Ancak bu özellik, onları zaman zaman sert, baskıcı ve sabırsız kılabilir. Bars burcu insanı için güç, kimliğin bir parçasıdır.
Tavşan (Tabışgan) Burcu
Tavşan burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin dördüncü burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde sertlik ve açık çatışmanın ardından gelen kırılganlık, tedirginlik ve dengesizlik evresini temsil eder. Bars burcunun atak ve yırtıcı karakterinden sonra, tavşan burcu ile birlikte zaman daha hassas, ürkek ve değişken bir hâl alır.
Tavşan; çabuk kaçan, tetikte duran, ürkek ama çevik bir hayvan olarak algılanır. Bu nedenle tavşan burcunun temel niteliği hızlı tepki, kararsızlık ve sürekli teyakkuz hâlidir. Bu burç altında geçen yıllar, gücün doğrudan kullanılmasından çok, kaçınma, sakınma ve korunma reflekslerinin öne çıktığı yıllardır.
Tavşan burcunun zaman karakteri istikrarsızdır. Olaylar bir düzene oturmakta zorlanır; kararlar sık sık değişir. Bu burçta zaman, ne tamamen sakin ne de tamamen serttir. Aksine, belirsizlik ve dalgalanma belirgindir. Tavşan yılının “zor yıllar” arasında sayılması, bu kırılgan ve güvensiz atmosferle ilişkilidir. Bu burç altında toplumda çekingenlik ve tedirginlik artar. İnsanlar açık çatışmadan kaçınır ancak bu kaçış huzur getirmez. Aksine, güvensizlik duygusu yayılır ve herkes kendi güvenli alanını koruma eğilimine girer.
Tavşan burcunun doğa ve iklimle ilgili özellikleri, mevsimlerin düzensizliği ile ilişkilidir. Tavşanın “ayağının sert” olduğu düşüncesinden hareketle, bu burç altında yılın ortası sıcak, yılın başı ve sonu soğuk olur. Bu burçta mevsim geçişleri sert yaşanır, dengenin kısa süreli olduğu bir yıl tipidir. Soğuk-sıcak karşıtlığı belirgindir; iklim bir süre ılımanlaşsa bile bu durum kalıcı olmaz.
Tavşan burcunda zaman, doğa kadar insan ruhunu da etkiler. Bu burç altında doğan kişiler ve bu yılda yaşayan toplumlar hızlı karar alıp hızlı vazgeçebilen, tehlikeyi çabuk sezen ancak bu sezgiyi sürekli korku ve kaçışla birleştiren bir ruh hâli sergiler.
Tavşan burcu insanı, doğası gereği akıllı ve uyanık olmakla birlikte, risk almaktan hoşlanmaz. Önceliği hayatta kalmak ve zarar görmemektir. Bu nedenle cesaretten çok tedbir, saldırıdan çok kaçınma ön plandadır. Bu burcun karakterinde çeviklik önemli bir yer tutar. Tavşan burcu insanı hızlı düşünür, hızlı hareket eder. Ancak uzun süre aynı yönde ilerlemekte zorlanır. Bu özellik, tavşan burcunu başlatan ama tamamlayamayan, niyet eden ama geri çekilen bir burç hâline getirir.
Ulu (Ejder/Luv/Timsah-Balık Varyantlı) Burcu
Ulu burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin beşinci burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde kırılganlık ve tedirginliğin ardından gelen toparlanma, bereket ve güçlenme evresini temsil eder. Tavşan burcunun ürkek ve dengesiz karakterinden sonra, ulu burcu ile birlikte zaman yeniden genişler, derinleşir ve üretken bir nitelik kazanır.
Bu burcun adı ulu, bazı metinlerde luv/luy, bazı varyantlarda ise ejder, timsah, balık veya kertenkele gibi suyla ve yerle ilişkili güçlü varlıklarla ifade edilir. Bu ad çeşitliliği, ulu burcunun tek bir hayvan figüründen ziyade kozmik ve mitik bir güç alanını temsil ettiğini gösterir. Ulu burcunun temel niteliği su, bolluk ve hayat verici güçtür. Bu burç altında yağmurlar artar, sular çoğalır, ürünler bol olur, bereket ve refah görülür.
Özellikle “timsah yılı” anlatımında, bolluğun gerekçesi doğrudan hayvanın suyla ilişkili doğası üzerinden açıklanır. Suda yaşayan bir varlığın yıla adını vermesi, o yılın da su bakımından zengin olacağına işaret sayılır. Ulu burcu, Türk astrolojisinde kutlu yıllar arasında değerlendirilir. Bu burç altında zaman, zorlayıcı değil; destekleyici ve onarıcıdır. Önceki burçlarda görülen çatışma, korku ve belirsizlik, yerini denge ve genişlemeye bırakır.
Toplumsal düzeyde insanlar daha rahat hareket eder, geçim sıkıntısı azalır, üretim artar, toplumsal huzur görece güçlenir. Bu yönüyle ulu burcu, döngü içinde nefes aldıran bir eşik işlevi görür.
Ulu burcunda doğanların karakteri de bu genişletici ve besleyici doğayla uyumludur. Bu burçta doğan kişiler geniş düşünceli, üretken, çevresine fayda sağlayan, bolluğu ve paylaşımı önemseyen kişiler olarak tasavvur edilir. Bu kişiler çatışmadan ziyade kurma ve büyütme eğilimindedir. Sertlikten çok kapsayıcılık, daralmadan çok yayılma onların temel karakter çizgisidir.
Yılan Burcu
Yılan burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin altıncı burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde bolluk ve genişlemenin ardından gelen daralma, kuraklık ve gizli tehlike evresini temsil eder. Ulu burcunun bereketli ve rahatlatıcı etkisinden sonra, yılan burcu ile birlikte zaman yeniden sertleşir fakat bu sertlik açık çatışma biçiminde değil; sinsi, yavaş ve içten içe ilerleyen bir karakter kazanır.
Yılan; yerle ilişkili, sessizce hareket eden, görünmeden ilerleyen ve tehlikesi fark edildiğinde artık çok geç olan bir hayvandır. Bu nedenle yılan burcunun temel niteliği gizli tehdit, kuraklık ve içsel sıkıntıdır.
Yılan burcu, Türk astrolojisinde açıkça zor (jut) yıllar arasında sayılır. Bu burç altında zaman, insanı ve toplumu fiziksel olduğu kadar psikolojik açıdan da zorlayan bir nitelik taşır. Zorluk bir anda ortaya çıkmaz; yavaş yavaş hissedilir ve giderek artar. Yılan yılı için özellikle kuraklık, kıtlık ihtimali ve geçim sıkıntısı temaları öne çıkar.
Bu kuraklık anlatısı, yılanın kışın yiyecek bulamayınca kum yalayarak yaşamaya çalıştığı yönündeki sembolik açıklamayla temellendirilir. Yılanın bu çaresiz hâli, yılın da besleyici olmaktan uzak olacağına işaret sayılır.
Yılan burcunun doğa ve iklim özellikleri, suyun ve bereketin azalması etrafında şekillenir. Toprak verimsizleşir, üretim düşer ve insanlar daha çok elde olanı koruma refleksiyle hareket eder. Bu burç altında doğa, cömert değil; kıskanç ve tutucu davranır. Bu burçta doğan kişiler daha içe kapanık, daha temkinli, daha az paylaşan bir tutum sergiler.
Toplumsal ilişkiler açısından yılan burcu, gizli düşmanlıkların ve örtük gerilimlerin arttığı bir evredir. Açık kavga ve savaş yerine fesat, dedikodu, sinsi rekabet öne çıkar. Bu burçta tehlike bağırarak gelmez; sessizce yaklaşır. Bu nedenle yılan burcu, Türk astrolojisinde dikkat, uyanıklık ve ihtiyat gerektiren bir burçtur.
At Burcu
At burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin yedinci burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde daralma ve gizli tehlikelerin ardından gelen hareketlenme, açılma ve dışa yönelme evresini temsil eder. Yılan burcunun içe kapanık ve kurak karakterinden sonra, at burcu ile birlikte zaman yeniden hız kazanır ve durağanlık yerini akışa ve devinime bırakır.
At, Türk kültüründe hareket, yol, sefer ve güç ile özdeşleşir. Bu nedenle burcun temel niteliği hareketlilik, yol alma ve genişleme isteğidir. Bu burç altında geçen yıllar, yerinde durmanın zorlaştığı; insanların ve olayların sürekli bir yön değişimi içinde olduğu yıllardır.
At burcunun zaman karakteri dinamiktir. Olaylar yılan burcundaki gibi gizli ve ağır ilerlemez; aksine açık ve hızlı biçimde gelişir. Bu hız, her zaman düzenli değildir; bazen kontrolsüz ve dağınık olabilir. Ancak genel olarak at burcu, durgunluğu bozan ve zamanı ileri doğru taşıyan bir işleve sahiptir. Bu burç altında toplumda yolculuklar artar, seferler ve yer değiştirmeler çoğalır, insanlar bulundukları yerle yetinmez hâle gelir.
At burcunun toplumsal etkileri, özellikle askerî ve siyasi hareketlilik bağlamında düşünülür. Türk kültüründe atın savaş ve seferle olan güçlü ilişkisi nedeniyle, bu burç altında orduların harekete geçmesi, güç gösterilerinin artması, uzak yerlere yönelme isteğinin güçlenmesi beklenir. Bu hareketlilik, her zaman çatışma anlamına gelmez; ancak hazırlık, teyakkuz ve güç toplama hâli belirgindir. At burcu, toplumun yerinde saymadığı; ileriye doğru hamle yapmaya çalıştığı bir atmosfer oluşturur.
Doğa ve iklim açısından at burcu, mevsimsel dengesizlik ile ilişkilendirilir. Atın “ayağının sert” olduğu düşüncesinden hareketle, tavşan ve tavuk burçlarında olduğu gibi at burcunda da yılın başı ve sonu soğuk, ortası ise görece ılık veya sıcak olur.
At burcunda doğanların karakteri de bu hareketli ve dışa dönük yapıdan etkilenir. At burcu insanı enerjik, yerinde duramayan, yolculuğa ve değişime açık, gücünü hareketle ortaya koyan bir karakter sergiler.
Bu kişiler için durmak değil, ilerlemek esastır. Ancak bu özellik, onları zaman zaman aceleci ve sabırsız kılabilir. Düşünmeden harekete geçme eğilimi, at burcunun zayıf yönüdür.
Koyun Burcu
Koyun burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin sekizinci burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde hareketlenmenin ardından gelen yumuşama, uyum ve geçici huzur evresini temsil eder. At burcunun hızlı, yer değiştirmeye dayalı ve dışa dönük karakterinden sonra, koyun burcu ile birlikte zaman daha sakin, daha dengeli ve topluluk merkezli bir hâl alır.
Koyun; uysal, sürüyle yaşayan, bereketle ve geçimle ilişkili bir hayvandır. Bu nedenle koyun burcunun temel niteliği uyum, geçinme ve ortak hareket etmedir. Bu burç altında geçen yıllar, sert çatışmaların geçici olarak azaldığı; toplumun bir arada kalmaya ve düzen kurmaya yöneldiği yıllar olarak düşünülür.
Koyun burcunun zaman karakteri yumuşaktır. Olaylar ani ve sert biçimde gelişmez; daha çok alışma, kabullenme ve uyum sağlama yoluyla ilerler. Bu burç, ne açık saldırganlık ne de gizli tehdit üretir. Bunun yerine, var olan düzeni koruma ve sürdürme eğilimi baskındır. Bu nedenle koyun burcu, Türk astrolojisinde denge yılıdır. Toplumda büyük kırılmalar yerine orta hâlli bir düzen, aşırılıklar yerine ılımlı bir yaşam görülür.
Doğa ve iklim açısından koyun burcu, geçimle ve hayvancılıkla ilişkili bir karakter taşır. Koyun, doğrudan tarım ürünü değil; sürekli ve güvenilir bir geçim kaynağı olarak algılandığı için, bu burç altında hayvancılığın önem kazanması, geçimin tamamen kesilmemesi, kıtlık yerine idare edilebilir şartların oluşması beklenir. Bu burç, istikrarlı ama sınırlı bir refah sunar.
Toplumsal ilişkiler bakımından koyun burcu, birlikte hareket etme eğilimini güçlendirir. İnsanlar bireysel çıkışlardan çok aileye, topluluğa, sürü mantığına yakın davranır. Bu durum, toplumsal çatışmaları azaltır ancak aynı zamanda yenilik ve cesaret eksikliği doğurabilir. Koyun burcu, huzur verir; fakat ilerlemeyi yavaşlatır.
Koyun burcunda doğanların karakteri de bu uyumlu ve yumuşak yapıdan etkilenir. Bu burçta doğan kişiler uysal, uyumlu, topluluk içinde yaşamayı seven, sert çıkışlardan kaçınan kişiler olarak düşünülür. Bu kişiler çatışmadan hoşlanmaz; huzuru ve düzeni tercih eder. Ancak bu özellik, onları zaman zaman çekingen ve yönlendirilmeye açık hâle getirebilir.
Maymun Burcu
Maymun burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin dokuzuncu burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde uyum ve geçici huzurun ardından gelen hareketli akıl, kurnazlık ve değişkenlik evresini temsil eder. Koyun burcunun yumuşak ve topluluk merkezli yapısından sonra, maymun burcu ile birlikte zaman yeniden kıpırdanır ancak bu kıpırdanış güçten değil zekâ ve çeviklikten beslenir.
Maymun; akıllı, oyunbaz, yerinde duramayan ve hileye yatkın bir hayvan olarak algılanır. Bu nedenle maymun burcunun temel niteliği aklın hareketi, söz ve davranışta ustalık, yön değiştirme becerisidir. Bu burç altında geçen yıllar, fiziksel güçten çok zihinsel manevraların belirleyici olduğu yıllardır.
Maymun burcunun zaman karakteri istikrarsız ama canlıdır. Olaylar belirli bir çizgide ilerlemez; sık sık yön değiştirir. İnsanlar ve toplumlar bu dönemde hızlı kararlar alır, hızlı vazgeçer, fırsat kollayan bir tutum sergiler. Bu burçta düzen kalıcı değildir; geçici çözümler ve anlık kazançlar ön plandadır. Maymun burcu, Türk astrolojisinde aklın gücünün sınandığı bir zaman dilimidir.
Toplumsal ilişkiler açısından maymun burcu, hile ve kurnazlığın arttığı bir evreyi temsil eder. Açık çatışma yerine aldatma, söz oyunları, kurnaz planlar öne çıkar. Bu durum, toplumsal hayatta güven sorunlarını artırır. İnsanlar birbirlerine karşı temkinli davranır; herkes karşısındakinin niyetini sorgular. Maymun burcunda düzen, kuvvetle değil akıl oyunlarıyla kurulur.
Doğa ve iklim bakımından maymun burcu, değişkenlik ile ilişkilidir. Bu burç altında hava durumunda kararsızlık, mevsimsel düzensizlik, beklenmedik doğa olayları görülebilir.
Maymun burcunda doğanların karakteri, bu akıllı ama güven vermeyen yapıdan etkilenir. Bu burçta doğan kişiler zeki, çevik, söz ve davranışta usta, fırsatları hızlı fark eden kişiler olarak tasvir edilir. Ancak bu özellikler, onları zaman zaman hilekâr, güvenilmesi zor ve istikrarsız hâle getirebilir. Maymun burcu insanı, bir yerde uzun süre kalmaktan hoşlanmaz; değişim onun doğasının parçasıdır.
Tavuk Burcu
Tavuk burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin onuncu burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde akıl oyunları ve değişkenliğin ardından gelen açığa çıkma, görünür olma ve sesini duyurma evresini temsil eder. Maymun burcunun gizli ve kurnaz hareketliliğinden sonra, tavuk burcu ile birlikte zaman saklı olanı açığa çıkaran, gizliyi görünür kılan bir nitelik kazanır.
Tavuk; gürültülü, dikkat çekici ve bulunduğu yeri belli eden bir hayvandır. Özellikle ötüşüyle zamanı haber veren bir varlık olması, tavuk burcuna duyuru, ifşa ve fark edilme anlamları yükler. Bu nedenle tavuk burcunun temel niteliği gizlinin açığa çıkması ve olayların görünür hâle gelmesidir.
Tavuk burcunun zaman karakteri açıktır. Bu burç altında olaylar perde arkasında kalmaz; konuşulur, yayılır ve herkes tarafından bilinir hâle gelir. Önceki burçlarda görülen gizli hesaplar ve dolaylı ilişkiler, tavuk burcunda sözle ve davranışla açığa vurulur. Bu durum toplumsal hayatta dedikodunun artmasına, sözlü tartışmaların çoğalmasına, insanların kendini savunma ihtiyacı hissetmesine yol açar. Tavuk burcu, Türk astrolojisinde sözün güç kazandığı bir yıl olarak değerlendirilir.
Doğa ve iklim açısından tavuk burcu, mevsimsel sertlik ile ilişkilendirilir. At ve tavşan burçlarında olduğu gibi, tavuk burcunda da hayvanın “ayağının sert” olması nedeniyle yılın başı ve sonu soğuk, ortası ise görece ılık veya sıcak olur. Bu özellik, tavuk burcunun doğada da keskin geçişler yarattığını gösterir. Denge kısa sürelidir; iklim bir uçtan diğerine hızla kayabilir.
Toplumsal ilişkilerde tavuk burcu, rekabet ve gösteriş eğilimini artırır. İnsanlar kendilerini öne çıkarmak, haklılıklarını yüksek sesle savunmak, görünür olmak ister. Bu durum, bireysel ve toplumsal düzeyde gerginlik yaratabilir. Tavuk burcunda huzur, sessizlikle değil; konuşarak ve yüzleşerek aranır.
Tavuk burcunda doğanların karakteri de bu görünürlük ve ifade ihtiyacından etkilenir. Bu burçta doğan kişiler konuşkan, dikkat çekmeyi seven, kendini ifade etmeye önem veren, eleştiriye açık ama eleştirmeyi de seven kişiler olarak düşünülür. Bu kişiler sessiz kalmakta zorlanır; düşüncelerini saklamaktan çok dile getirmeyi tercih eder. Ancak bu özellik, onları zaman zaman fazla açık, aceleci ve kırıcı hâle getirebilir.
İt (Köpek) Burcu
İt burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin on birinci burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde görünürlük ve sözlü yüzleşmenin ardından gelen koruma, sadakat ve nöbet evresini temsil eder. Tavuk burcunun açığa çıkaran ve gürültülü karakterinden sonra, İt burcu ile birlikte zaman daha temkinli, savunmacı ve gözetleyici bir nitelik kazanır.
Köpek; bekleyen, koruyan, sahibine bağlı ve tehlikeyi önceden sezen bir hayvandır. Bu nedenle it burcunun temel niteliği sadakat, güvenlik ve sınır korumadır. Bu burç altında geçen yıllar, saldırıdan çok savunmanın, yayılmadan çok muhafazanın öne çıktığı yıllardır.
İt burcunun zaman karakteri tetikte olma hâli ile tanımlanır. Olaylar hızla büyümez fakat sürekli bir bekleyiş ve kontrol vardır. Toplumda insanlar sahip olduklarını korumaya yönelir, güvenlik kaygısını artırır, sınırlarını belirginleştirir. Bu burçta zaman, ileri atılmaktan çok elde olanı kaybetmemeye odaklanır. İt burcu, Türk astrolojisinde muhafaza yılıdır.
Toplumsal ilişkiler açısından it burcu, sadakat ve karşıtlık temalarını birlikte barındırır. Bir yandan bağlılık güçlenir, dost-düşman ayrımı keskinleşir, güvenilenlerle bağlar sıkılaşır. Diğer yandan, tehdit olarak algılanana karşı sert tepki, dışlayıcı tutum, savunmacı gerilim ortaya çıkar. Bu ikili yapı, it burcunun koruyucu ve çatışmaya açık bir yıl olmasına yol açar.
Doğa ve iklim açısından it burcu, sertlik ve tedbir ile ilişkilidir. Bu burç altında aşırılıklardan kaçınılır, doğa büyük taşkınlar veya bolluklar yerine ölçülü fakat zorlayıcı bir karakter sergiler. İt burcu, doğanın da insanlar gibi temkinli davrandığı bir dönem olarak düşünülür.
İt burcunda doğanların karakteri de bu sadık ve koruyucu yapıdan etkilenir. Bu burçta doğan kişiler sadık, güvenilir, sorumluluk duygusu güçlü, sahiplenici kişilerdir. Bu kişiler kendilerine ve çevrelerine karşı görev bilinci taşır. Ancak bu özellik, onları zaman zaman katı, kuşkucu ve sert kılabilir. İt burcu insanı için güven önemlidir; güven sarsıldığında tepki sertleşir.
Tonguz (Domuz) Burcu
Tonguz burcu, Türk astrolojisinde 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin on ikinci ve son burcudur. Bu burç, zaman döngüsünde koruma ve nöbet hâlinin ardından gelen çözülme, gevşeme ve döngünün kapanışı evresini temsil eder. İt burcunun savunmacı ve sınır koruyucu karakterinden sonra, tonguz burcu ile birlikte zaman kontrolü gevşeten, birikmiş olanı tüketen ve yeni döngü öncesinde dağılmaya izin veren bir hâl alır.
Domuz; obur, rahatına düşkün, bulduğunu tüketen ve fazla ayrım yapmayan bir hayvandır. Bu nedenle tonguz burcunun temel niteliği tüketim, rehavet ve sınırların gevşemesidir. Bu burç altında geçen yıllar, biriktirmekten çok harcamanın, tutmaktan çok salmanın öne çıktığı yıllardır.
Tonguz burcunun zaman karakteri dağınık ve gevşektir. Olaylar sıkı bir disiplin içinde ilerlemez; kurallar esner, düzen zayıflar. Toplumda rehavet artar, ciddiyet azalır, disiplin ve denetim gevşer. Bu burç, Türk astrolojisinde döngünün sonuna gelindiğini hissettiren bir atmosfer yaratır. Artık zaman ileri atılmak ya da korumak istemez; tükenir ve kapanır.
Toplumsal ilişkiler açısından tonguz burcu, ölçüsüzlük ve savrukluk eğilimini artırır. İnsanlar sahip olduklarını daha kolay harcar, uzun vadeli düşünmekte zorlanır, geçici zevklere yönelir. Bu durum, toplumsal yapıda çözülme ve dağılma hissi doğurur. Bir önceki burçlarda kurulan düzen ve sınırlar, tonguz burcunda yıpranmaya başlar.
Doğa ve iklim bakımından tonguz burcu, aşırılık ve dengesizlik ile ilişkilidir. Bu burç altında doğa ölçülü davranmaz. Bolluk varsa savruklukla, zorluk varsa ihmal ve düzensizlikle kendini gösterir. Tonguz burcu, doğanın da insan gibi kontrolü bıraktığı bir evreyi temsil eder.
Tonguz burcunda doğanların karakteri de bu rahat ve sınır tanımaz yapıdan etkilenir. Bu burçta doğan kişiler rahatına düşkün, hayattan zevk almayı bilen, disiplini sevmeyen, ölçüyü kaçırmaya yatkın kişiler olarak düşünülür. Bu kişiler için yaşam, mücadeleden çok tatmin ve keyif alanıdır. Ancak bu özellik, onları zaman zaman tembel, savruk ve sorumsuz hâle getirebilir.

