Arnavut kaldırımı, yüzeyi genellikle kubbemsi biçimde dışa doğru hafif çıkıntılı, elle kırılarak şekil verilmiş doğal taşların, sıkı toprak veya harç üzerine aralık bırakılmadan döşenmesiyle oluşur. Taşların üst yüzeyleri düzleştirilmiş, kenarları ise kırılarak çokgen formlar kazandırılmıştır. Bu döşeme tarzı, suyun yüzeyden kolayca tahliye edilmesini sağlar ve dayanıklılığıyla dikkat çeker. Genellikle granit, bazalt, andezit gibi sert doğal taşların kullanıldığı bu yöntem, tarihsel olarak kent sokakları, yaya yolları ve meydanların zemin düzenlemesinde tercih edilmiştir. Hem işlevsel hem de estetik yönleriyle, özellikle Osmanlı döneminden itibaren Anadolu kent dokusunun karakteristik unsurlarından biri olmuştur.
Yapım süreci yüksek fiziksel emek gerektirmektedir. 7 kilogramlık balyozlarla taşlar kırılmakta ve şekillendirilmektedir. Söz konusu taşlar, Batman’ın Hasankeyf ilçesi gibi tarihi alanlara gönderilmekte ve burada yürütülen zemin düzenlemelerinde kullanılmaktadır. Üretim süreci doğrudan el işçiliğine dayalı olup, bu yöntemle üretilen taşların kullanım ömrünün 1000 yılın üzerinde olduğu ifade edilmektedir.
Arnavut Kaldırımı (Pexels)
Tarihî ve Kültürel Önemi
Safranbolu, İznik ve İstanbul gibi kentlerde, bu tür döşemeler sokak dokusunun karakteristik bir parçası olarak kentsel hafızaya katkıda bulunmaktadır. Osmanlı şehir mimarisinde yaygın olarak kullanılan bu taş döşeme türü, mahalle aralarında, cami çevrelerinde, han ve hamam yakınlarında, dar sokaklarda sıklıkla tercih edilmiştir. Arnavut kaldırımı, yaya güvenliğini sağlama, yağmur suyunun doğal drenajına olanak verme gibi işlevlerinin yanında, mekâna tarihsel bir süreklilik ve estetik bütünlük kazandırır.
Günümüzdeki Kullanım ve Tehditler
Geleneksel taş döşemelerin özgünlüğünü korumak yerine, Avrupa menşeli "kilitli geçme beton taşlar" ile yapılan müdahaleler tarihsel dokunun bozulmasına yol açmaktadır. Safranbolu gibi UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan yerleşimlerde bile bu tür dönüşümler gerçekleşmiştir. Uzmanlar, restorasyon adı altında yapılan bu uygulamaların, kültürel mirası korumaktan çok tahrip ettiğini belirtmektedir. Bu tür müdahaleler sonucunda, geleneksel yapı malzemeleri ve işçilik biçimleriyle uyumsuz modern materyaller tercih edilmekte, böylece hem estetik hem de tarihî bütünlük zarar görmektedir. Arnavut kaldırımı döşemeler, bilinçsiz müdahalelerle ya tamamen kaldırılmakta ya da özgün taşlar beton ürünlerle ikame edilmektedir.
Koruma Sorunları ve Uygulama Hataları
Restorasyon uygulamalarında görülen hatalar arasında en dikkat çekeni, döşemelerin koruma ilkelerine uygun şekilde onarılmadan, çağdaş yapı malzemeleriyle "yenilenmesidir". Bu durum, özgün taş döşemelerin kültürel ve belgesele dayalı değerini ortadan kaldırmakta, mekânın tarihî bağlamını silikleştirmektedir. Restoratörler ve sanat tarihçileri, bu uygulamaları sıklıkla eleştirmekte ve özgün durumun korunması gerektiğini savunmaktadır. Arnavut kaldırımı gibi yerel zanaatkârlıkla üretilmiş taş işçiliği ürünleri, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda sosyo-kültürel birer belgedir.