Hayat çok hızlı ve karmaşık mı, her saat başı yeni bir yere mi yetişmemiz gerekiyor?
Kendimize ayıracak bir dakikamız bile yok mu?
Hayat dediğimiz "karmaşık bir yumak" ve biz o karmaşada ipi çözmeye mi çalışıyoruz?
Sanki hiçbir şeye yetişemiyor, sürekli bazı trenleri kaçırıyoruz.
Peki hayat bu kadar karmaşık mı gerçekten, yoksa o ipi biz mi dolaştırıyoruz?
Geçen her trene binmeye çalışırsak asıl varmak istediğimiz istasyona geç kalıyoruz, fakat bunun farkında olamıyoruz.
Bir trenin güzergahı hoş görünüyor diye ona yetişmeye çalışmak, bazen arkasından bakacağımız ama yetişemeyeceğimiz kendi trenimiz anlamına geliyor.
Bir o trene bir bu trene koşturup güzel manzaralar seyretsek de günün sonunda varmak istediğimiz istasyona ulaşamıyoruz, çünkü o trenler bizim trenimiz değil.
O güzergah bizim güzergahımız değil ve geçtiğimiz istasyonlar ilk bakışta ne kadar hoş görünse de aslında biraz da geçici.
Demek istediğim: Biz oraya ait değiliz!
Baktık güzergahı güzel görünüyor, öylece bindik bazı trenlere. Ama kendi trenimizi unuttuk, onun saatini kaçırdık. Bunu da fark edemedik çünkü o esnada başka manzaralar eşliğinde seyahatimize devam ediyorduk.
Ne acı!
Oysa biraz da seçici davranmalıyız, önümüze gelen her trene atlamamalıyız mesela!
Bakmalı, tartmalı, düşünmeli, bu benim trenim mi yoksa beni bir süre oyalayacak bir yolculuğa mı sürüklüyor? Bu trenin istikameti benim yolum mu, yoksa başka yollara mı sapıyor, belki çıkmaz sokaklara belki de çok uzaklara.
Sözün kısası demek istediğim:
Başka trenlerde oyalanmalım, yoksa bir bakmışız kendi trenimizi kaçırmışız.


