Petra, günümüzde Ürdün’ün Maʿan eyaletinde, Akabe Körfezi ile Ölü Deniz arasında stratejik bir noktada yer alan, antik çağlardan itibaren önemli bir ticaret ve kültür merkezi olarak bilinen antik bir kenttir. Kızıldeniz ile Şam ve Akdeniz limanlarını bağlayan ticaret yollarının kesişme noktasında bulunması, Petra’yı tarih boyunca önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline getirmiştir. Kırmızımsı kumtaşı kayalara oyulmuş yapıları, gelişmiş su yönetim sistemleri ve mimari çeşitliliği ile öne çıkmaktadır Kent, yarısı kayaya oyulmuş, yarısı inşa edilmiş yapılarıyla tanınmakta ve kırmızı kumtaşı kayaların rengi nedeniyle “Gül Kırmızısı Şehir” veya “Rose City” olarak anılmaktadır.
Petra, antik çağlarda Nebati Krallığı’nın başkenti olmuş, Roma ve Bizans dönemlerinde de varlığını sürdürmüştür. Zengin mimari mirası, gelişmiş su yönetim sistemleri ve uzun süreli ticari rolü nedeniyle UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Mirası ilan edilmiştir. Bugün Petra hem arkeolojik hem de turistik bakımdan Ürdün’ün önemli kültürel varlıklarından biri kabul edilmektedir.
Petra Antik Kenti (Anadolu Ajansı)
Tarihçe
Erken Yerleşimler
Petra ve çevresinde insan yerleşimi Neolitik Çağ’a kadar uzanmaktadır. MÖ 7000’lere tarihlenen Beidha ve çevresindeki arkeolojik buluntular, bölgenin çok erken dönemlerden itibaren tarım ve yerleşik hayata sahne olduğunu göstermektedir. Demir Çağı’nda Petra çevresi Edomitler tarafından kullanılmış, ticaret yollarını kontrol eden bir bölge olmuştur.
Nebatiler Dönemi
MÖ 4. yüzyıldan itibaren Arabistan kökenli göçebe bir topluluk olan Nebatiler bölgeye yerleşmiş ve Petra’yı başkent yapmıştır. Kent bu dönemde, Arabistan’dan getirilen buhur, mür, baharat, ipek ve değerli taşların ticareti sayesinde zenginleşmiştir.
Nebatiler, ticaret yollarını güvence altına almış, kervanlardan vergi almış ve kazandıkları zenginliği görkemli yapılar inşa ederek değerlendirmişlerdir. Ayrıca kurak coğrafyada su yönetimini geliştirmiş, kanallar, sarnıçlar ve barajlarla kenti yaşanabilir hale getirmişlerdir.
Roma Dönemi
MS 106’da Roma İmparatoru Trajan döneminde Petra, Roma topraklarına katılarak Arabia Petraea eyaletinin başkenti olmuştur. Roma döneminde kentte sütunlu caddeler, anıtsal kapılar ve tiyatro gibi yapılar inşa edilmiştir. Ancak 3. yüzyıldan itibaren deniz yollarının önem kazanmasıyla kara ticaret yolları değerini kaybetmiş, bu da Petra’nın ticari rolünü azaltmıştır.
Bizans ve Sonrası
MS 4. yüzyılda Hristiyanlığın yayılmasıyla Petra’da kiliseler inşa edilmiş ve bazı mezar yapıları kiliseye dönüştürülmüştür. Urn Mezarı bu dönemde katedral olarak kullanılmıştır. 363 ve 551 yıllarındaki depremler kentin su sistemini ve yapılarını büyük ölçüde tahrip etmiştir.
İslam’ın bölgeye yayılmasıyla Petra önemi azalan küçük bir yerleşim haline gelmiş, Haçlı Seferleri sırasında kısa süreliğine stratejik değer kazanmış, fakat 12. yüzyıldan sonra neredeyse tamamen terk edilmiştir.
Yeniden Keşif
1812’de İsviçreli seyyah Johann Ludwig Burckhardt, Arap kıyafetiyle bölgeye giderek Petra’yı Batı dünyasına tanıtmıştır. 19. ve 20. yüzyılda yapılan seyahatler, çizimler ve fotoğraflar kentin Avrupa’da tanınmasını sağlamış, 20. yüzyıldan itibaren arkeolojik kazılar sistematik olarak yürütülmüştür.
Petra Antik Kenti İçerisinde Yer Alan El-Hazne (Anadolu Ajansı)
Mimari ve Yapılar
Petra’da 600’den fazla kaya cephesi bulunmaktadır. Şehir, kayalara oyulmuş mezarları, anıtsal tapınakları ve kamu binalarıyla dikkat çeker.
- El-Hazne (Al-Khazneh): Yaklaşık 40 m yüksekliğinde, Hellenistik ve yerel unsurların birleştiği cepheye sahiptir. İlk işlevi tartışmalı olup büyük olasılıkla bir kral mezarıdır. Yapı, Korint sütun başlıkları, frizler ve figürlerle süslenmiştir.
- Ed-Deir (Manastır): 45 m yüksekliğiyle Petra’nın en büyük yapısıdır. Nebatiler döneminde dini işlevi olduğu, Bizans döneminde ise kiliseye dönüştürüldüğü bilinmektedir.
- Amfi Tiyatro: MS 1. yüzyılda inşa edilmiş, yaklaşık 8.500 seyirci kapasitesine sahiptir. Roma tarzında olup bazı kaya mezarlarının oyularak tiyatroya dahil edilmesi dikkat çekicidir.
- Kraliyet Mezarları: Urn, İpek, Korint ve Saray mezarlarından oluşan bu kompleks, Hellenistik mimarinin etkilerini yansıtır. Urn Mezarı, 446 yılında kiliseye çevrilmiştir.
- Qasr al-Bint: Petra’nın başlıca serbest duran tapınağıdır. Büyük olasılıkla Dushara’ya adanmış olup kentin dini merkezlerinden biridir.
- Kanatlı Aslanlar Tapınağı: Kral Aretas IV döneminde inşa edilmiştir ve kentin kutsal alanında yer alır.
- Sütunlu Cadde (Colonnaded Street): Roma döneminde inşa edilmiş olup şehrin ana ticaret ve tören caddesidir.
Ekonomi ve Ticaret
Petra, konumu sayesinde antik çağda Arabistan’dan gelen tütsü, mür, baharat, ipek ve değerli taşların ticaretinde önemli bir merkez olmuştur. Kervanlar Petra’da konaklamış, Nebatiler ise geçişlerden vergi alarak büyük bir gelir elde etmiştir.
Petra’da üretilen ürünler arasında tarım mahsulleri de bulunmaktaydı. Gelişmiş sulama sistemleri sayesinde şehirde bahçeler ve tarım alanları oluşturulmuştur. Roma döneminde Petra, deniz ticaret yollarının öne çıkmasıyla eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Bu durum, depremlerle birleşerek şehrin ekonomik çöküşünü hızlandırmıştır.
1200 Metre Uzunluğundaki Ana Giriş Yolu (Anadolu Ajansı)
Arkeolojik Araştırmalar
Petra’nın Batı dünyasında tanınması 1812’de Burckhardt’ın ziyaretiyle başlamıştır. 1812’de Burckhardt’ın yeniden keşfiyle başlayan süreç, 19. yüzyılda seyyahlar, ressamlar ve gezginler tarafından belgelenmiş, Avrupa’da ilgi uyandırmıştır. 1929’da Agnes Conway, George Horsfield ve Tawfiq Canaan tarafından yürütülen kazılar, modern arkeolojik çalışmaların başlangıcı sayılır.
1950’lerden itibaren İngiliz Arkeoloji Okulu, Brown Üniversitesi ve Ürdün Eski Eserler Dairesi işbirliğiyle sistematik kazılar yapılmış, Büyük Tapınak, Bizans Kilisesi ve Kanatlı Aslanlar Tapınağı gibi yapılar araştırılmıştır. Günümüzde kentin yalnızca küçük bir bölümü kazılmış olup büyük kısmı hâlen toprak altındadır.
UNESCO Dünya Mirası Statüsü
Petra, 6 Aralık 1985’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Kent; benzersiz kaya oyma mimarisi, su yönetim sistemleri ve çok katmanlı tarihiyle (i), (iii) ve (iv) kriterleri kapsamında değerlendirilmiştir.
UNESCO, Petra’nın korunmasında turizmin getirdiği baskılar, doğal erozyon, sel baskınları ve altyapı sorunlarını başlıca tehditler olarak belirtmektedir. Bu amaçla Petra Ulusal Parkı ve Petra Bölgesel Otoritesi tarafından çeşitli koruma ve restorasyon projeleri yürütülmektedir.
Petra Antik Kenti İçerisinde Yer Alan Ed-Deir (Manastır) (AXP Photography)
Günümüzde Petra
Petra, günümüzde Ürdün’ün en çok ziyaret edilen turistik alanıdır. 2007’de “Dünyanın Yeni Yedi Harikası” arasında seçilmesiyle uluslararası tanınırlığı artmıştır. 2019 yılında 1,1 milyonun üzerinde turist kenti ziyaret etmiştir.
Turizm, bölge halkı için önemli bir gelir kaynağı olmakla birlikte, aşırı ziyaretçi yoğunluğu, hayvanların turistik amaçlarla kullanımı, doğal afetler ve çevresel baskılar kentin korunmasını zorlaştırmaktadır. Petra Ulusal Vakfı ve UNESCO işbirliğiyle sürdürülen projeler, bu önemli kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılmasını amaçlamaktadır.
Petra, ayrıca popüler kültürde de önemli bir yere sahiptir. Indiana Jones and the Last Crusade, The Mummy Returns ve Transformers: Revenge of the Fallen gibi filmler burada çekilmiş, bu durum kentin dünya çapındaki bilinirliğini artırmıştır.