Türk mitolojisinde üçlü dünya tasavvuru, eski Türklerin evreni algılayış biçimlerini yansıtan kozmolojik bir modeldir. Bu modele göre evren; gök, yer (yeryüzü) ve yeraltı olmak üzere üç ana düzlemden oluşur. Her bir düzlem; kendine özgü varlıklarla, ruhlarla ve düzen anlayışıyla tanımlanmıştır. Bu evren anlayışı, eski Türklerin inanç sistemlerinin merkezinde yer almış ve sosyal, kültürel, mitolojik ve ritüelistik yaşamlarını şekillendirmiştir
Gök Dünyası (Üst Dünya)
Gök, evrenin en yüce katı olarak kabul edilmiş ve "Tengri", "Mavi Gök", "Üst Dünya" gibi kavramlarla anılmıştır. Eski Türk inancında Gök, yalnızca fiziksel bir boşluk değil, aynı zamanda tanrısal kudretin ve iyilik ruhlarının bulunduğu kutsal bir mekândır. Gök Tengri, tüm varlığın yaratıcısı ve düzenleyicisi olarak kabul edilmiş; hükümdarlara "kut" vererek meşruiyet kaynağı olmuştur.
Şamanist inanışlara göre gökyüzü, çoğu zaman 17 katlı olarak tahayyül edilmiştir ve iyi ruhların yaşadığı katmanlı bir ışık âlemidir. Bu katmanlarda Ülgen gibi iyilik tanrıları bulunur. Sıradan insanlar bu âleme doğrudan ulaşamaz; bu iletişimi ancak "kam" adı verilen dinî aracılar sağlayabilir.
Gök dünyasının yöneticisi Gök Tengri’dir. Gök, iyilik ruhlarının ve kutsal ışığın hâkim olduğu üst düzlemdir; yaratılış, düzen ve ilahi kudretle ilişkilendirilen kutsal bir âlemdir.

Gök Dünyasını Temsil Eden Bir Betimleme (Yapay Zekâ ile Oluşturulmuştur)
Yeryüzü Dünyası (Orta Dünya)
İnsanların yaşadığı yer olan orta katman, "yer", "yer-su" veya "yeryüzü" olarak adlandırılır. Bu düzlem, gök ve yeraltı dünyaları arasında denge noktasıdır ve onların etkisine açık bir alandır. Tabiat unsurlarına kutsallık atfedilmiştir; özellikle dağlar, nehirler, ormanlar, ağaçlar, taşlar ve ateş gibi varlıklar ruh taşıyan kutsal varlıklar olarak kabul edilmiştir.
"Yer-su" inancı, bu katmanda yaşayan koruyucu ruhları tanımlar. Bu ruhlar hem yaşanılan coğrafyanın kutsallığını ifade eder hem de insan ve toprak ilişkisini metafizik bir bağlamda anlamlandırır. Zamanla bu inanç, "vatan" kavramının kutsallaşmasına ve korunmasına dönüşmüştür.

Yeryüzü Dünyasını Temsil Eden Bir Betimleme (Yapay Zekâ ile Oluşturulmuştur)
Yeraltı Dünyası (Alt Dünya)
Yeraltı dünyası, karanlık, bilinmezlik ve ölümle ilişkilendirilmiştir. Bu âlem, kötü ruhların, ceza mekânlarının ve yeraltı tanrısı Erlik’in hüküm sürdüğü bir düzlem olarak tahayyül edilmiştir. Şamanist evren anlayışına göre yeraltı, yedi veya dokuz katmanlıdır ve karanlıkların egemenliğindedir.
Destanlarda ve anlatılarda yeraltı dünyası genellikle esaret, sınav, dönüşüm ve kahramanlık yolculuğuyla ilişkilendirilir. Dede Korkut hikâyelerinde Salur Kazan’ın yeraltı hapishanesine düşmesi; Manas Destanı’nda Er Töştük’ün yeraltı maceraları bu anlayışı yansıtan örneklerdendir.

Yeraltı Dünyasını Temsil Eden Bir Betimleme (Yapay Zekâ ile Oluşturulmuştur)
Şamanizm ve Üç Katman Arasındaki Geçişler
Üçlü evren tasarımı, yalnızca katmanlardan oluşan bir fiziksel yapı değil, aynı zamanda bu katmanlar arasında geçişi mümkün kılan bir inanç sistemidir. Bu geçişler, çoğunlukla şaman aracılığıyla sağlanır. Şaman, trans hâlindeyken göğe çıkar ya da yeraltına iner; böylece tanrılarla ve ruhlarla iletişim kurar. Bu durum, Şamanist anlayışta "göğün direği" veya "evren ağacı" gibi düşey bir eksen (axis mundi) aracılığıyla mümkün görülür
Eski Türk kozmolojisinde yer alan üçlü dünya inancı, gök, yer ve yeraltı olmak üzere üç temel katmandan oluşan bütüncül bir evren tasavvurudur. Her katman kendi varlık düzenine, ruhsal boyutuna ve işlevine sahiptir. Bu yapı, ritüellerden destan anlatılarına, kutsal mekân anlayışından yönetişim biçimlerine kadar pek çok alanda etkili olmuş ve Türk kültürel mirasının temel taşlarından biri hâline gelmiştir.

