2025 yılının Nisan ayında Türkiye genelinde yaşanan zirai don felaketi, son otuz yılın en geniş kapsamlı ve yıkıcı tarımsal afetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. 9–13 Nisan tarihleri arasında etkisini gösteren ani sıcaklık düşüşleri, özellikle gece saatlerinde birçok bölgede sıfırın altına inen hava sıcaklıklarıyla birlikte, 36 ilde tarımsal üretimi doğrudan etkilemiştir. Meyve ağaçlarının çiçeklenme ve tomurcuklanma dönemine denk gelen bu don olayı, başta kayısı, kiraz, elma, ceviz, fındık ve üzüm olmak üzere çok sayıda ürün grubunda ciddi hasara neden olmuştur.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün uyarılarına rağmen sıcaklık düşüşlerinin şiddeti, birçok bölgede yerel üreticileri hazırlıksız yakalamış; bazı illerde ise kar yağışı ile birleşerek daha ağır zararlara yol açmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, basın açıklamaları ve yerel gözlem raporları üzerinden yaptığı ilk değerlendirmelere göre, felaketin ekonomik ve sosyal etkilerinin yalnızca 2025 yılı ile sınırlı kalmayacağı, özellikle gıda arzı ve fiyatlarında uzun vadeli sonuçlar doğuracağı tahmin edilmektedir.
Yaşanan don felaketinden görseller (AA)
Zirai donun yalnızca tarımsal üretim üzerinde değil, aynı zamanda sigorta sistemleri, tarım politikaları ve afet yönetimi süreçleri üzerinde de ciddi etkileri olmuştur. Meclis düzeyinde araştırma komisyonu kurulmuş; Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) ve yerel yönetimlerin sürece katılımı yeniden tartışmaya açılmıştır. Bu bağlamda, yaşanan felaket iklim temelli tarımsal risklere karşı kırılganlık konusunu bir kez daha gündeme taşımıştır.
Etkilenen Bölgeler ve Ürünler
2025 yılı Nisan ayında Türkiye'de meydana gelen zirai don olayı, özellikle meyve üretiminde kritik döneme denk gelmesi nedeniyle çok sayıda üründe yüksek oranlı zarara neden olmuştur. 36 ilde etkili olan bu don felaketi, coğrafi olarak Türkiye'nin farklı bölgelerine yayılmış, hem Doğu Anadolu hem de Batı Anadolu illerinde üretim kayıpları yaşanmıştır.
Dondan etkilenen iller ve ürünler (AA).
En ağır zararın kaydedildiği ürün kayısı olmuştur. Malatya ve Elazığ’da yoğun olarak yetiştirilen kayısı ağaçları, çiçeklenme döneminde yaşanan düşük sıcaklıklar nedeniyle yaklaşık %85 oranında zarar görmüştür. Benzer şekilde, Konya ve Isparta'da yetiştirilen kiraz ağaçlarında da %70’e varan kayıplar rapor edilmiştir. Elma ve ceviz gibi sert çekirdekli meyveler Tokat ve Amasya illerinde zarar görürken, Ordu ve Samsun’da fındık; Manisa ve Denizli’de üzüm; Rize’de ise çay üretimi bu ekstrem hava olayından olumsuz etkilenmiştir.
Aşağıdaki tablo, zarar gören başlıca ürünleri, etkilenme oranlarını ve coğrafi dağılımı özetlemektedir:
En çok etkilenen iller ve ürünler (yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur).
Bu felaketin yalnızca yerel tüketim üzerinde değil, aynı zamanda Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatında da belirgin sonuçlar doğuracağı öngörülmektedir. 2024 yılı verileriyle karşılaştırıldığında, 2025 yılında kayısı ihracatının %72 oranında azalacağı tahmin edilmektedir. Fındık ve üzümde sırasıyla %35 ve %32 düzeyinde kayıplar beklenirken, çay ihracatında %17 oranında bir düşüş öngörülmektedir.
Zirai Donun İhracata etkisi (yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur).
Bu bağlamda, 2025 yılı felaketi, 2014 yılında yaşanan ve 18 ili etkileyen büyük zirai donla karşılaştırıldığında, hem etkilenen alan bakımından iki katına ulaşmış, hem de ekonomik kayıplar açısından daha yıkıcı bir boyut kazanmıştır. 2014’te tahmini zarar 1.8 milyar TL civarında iken, 2025 felaketinde bu rakam 5.2 milyar TL olarak tahmin edilmektedir. Aynı zamanda sigortalı üretici oranında yaşanan artış, risk algısının çiftçiler nezdinde de değişmekte olduğunu göstermektedir.
2014-2025 Don karşılaştırması (yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur).
Meteorolojik Arka Plan
2025 yılı Nisan ayının ikinci haftasında Türkiye genelinde etkili olan zirai don olayı, atmosferik sistemlerin ani ve beklenenden daha sert soğuk hava dalgaları taşımasıyla meydana gelmiştir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), bu dönemde özellikle 9–13 Nisan tarihleri arasında yurdun büyük bölümünde gece sıcaklıklarının sıfırın altına düşeceğini öngörerek “zirai don uyarı sistemi” kapsamında yüksek risk bölgelerini işaretlemiştir.
Zirai don, tarımsal üretim açısından en tehlikeli doğal olaylardan biri olarak kabul edilmektedir. MGM'nin sınıflandırmasına göre bu olaylar üç ana başlıkta değerlendirilir:
- Hafif don (0 ila -2°C arası): Genellikle narin yapraklı sebzelerde ve erken dönem meyve çiçeklerinde etkilidir.
- Orta şiddette don (-2 ila -4°C arası): Meyve ağaçlarının çiçek ve tomurcuklarında ciddi hasara yol açabilir.
- Şiddetli don (-4°C ve altı): Özellikle çekirdekli meyvelerde tam ürün kaybına neden olabilir.
2025 yılındaki don, birçok bölgede -5°C'nin altına inen sıcaklıklar ile “şiddetli don” kategorisinde değerlendirilmiştir. Rüzgarsız ve açık gecelerin hakim olduğu bu dönemde, ısının hızla yer yüzeyine yakın katmanlarda düşmesiyle birlikte yüzey donları meydana gelmiş; bu durum çiçeklenme ve tomurcuklanma döneminde olan meyve ağaçlarında yaygın ürün kayıplarına neden olmuştur.
Meteorolojik verilere göre, İç Anadolu, Ege'nin iç kesimleri, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin pek çok yerinde sıcaklıklar 3–4 gün boyunca kritik seviyelerin altında seyretmiştir. MGM tarafından paylaşılan don haritaları, özellikle 10 Nisan gecesi Marmara'dan Doğu Anadolu'ya uzanan geniş bir hatta riskin “yüksek” kategoride olduğunu göstermektedir.
Aşağıda MGM kaynaklı uyarı sistemlerinin genel işleyişi özetlenmiştir:
Zirai Don uyarı sınıflandırması (yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur).
Bu don felaketi, yalnızca anlık meteorolojik koşulların değil; iklim değişikliğine bağlı olarak istikrarsızlaşan hava olaylarının da sonucu olarak değerlendirilmiştir. Uzmanlara göre, son yıllarda artış gösteren mevsimsel kaymalar ve sıcaklık dengesizlikleri, tarımsal üretimi tehdit eden yeni bir iklim rejiminin habercisi olabilir.
Resmî Açıklamalar ve Müdahale Süreci
Zirai don felaketinin etkisinin ortaya çıkmasının ardından, Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili kamu kurumları hızlı biçimde kamuoyunu bilgilendirmiş ve müdahale mekanizmalarını devreye almıştır. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 10 Nisan 2025 tarihli açıklamasında, zarar tespit çalışmalarının ivedilikle başlatıldığını ve özellikle çiçeklenme dönemindeki meyve ağaçlarının büyük oranda etkilendiğini kamuoyuyla paylaşmıştır. Aynı açıklamada, “şu aşamada yurtiçi gıda arzını olumsuz yönde etkileyecek bir risk bulunmadığı” yönünde bir değerlendirme de yer almıştır.
Bakanlık, TARSİM (Tarım Sigortaları Havuzu) kapsamında sigortalı olan üreticilerin zararlarının poliçe çerçevesinde karşılanacağını duyurmuş, ayrıca sigortası olmayan ancak Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne kayıtlı olan üreticilerin de destek kapsamına alınacağını bildirmiştir. Bu çerçevede, üreticilerin doğrudan maliyetlerini karşılamaya dönük hibe ve kredi desteklerinin devreye alınması planlanmıştır. Bu açıklamalarla birlikte yerel tarım müdürlükleri tarafından zarar tespiti amacıyla saha çalışmaları başlatılmış ve ön raporlar kamuoyuna sunulmuştur.
Zirai dondan etkilenen çiftçier (Bolu Belediyesi).
TBMM de yaşanan afetin ardından sürece doğrudan müdahil olmuş, 15 Nisan 2025 tarihinde “Zirai Don Afetinin Etkilerinin Araştırılması” başlıklı bir komisyon kurulmasına karar verilmiştir. Komisyonda 5 siyasi partinin temsilcileri yer almakta olup, çalışma süresinin üç ay olarak belirlenmesi öngörülmüştür. Komisyonun amacı, hem yaşanan afetin etkilerini çok boyutlu olarak analiz etmek hem de benzer afetlerin önlenmesine yönelik yasal ve kurumsal öneriler geliştirmektir.
Yerel düzeyde de birçok ilde valilikler koordinasyonunda kriz masaları oluşturulmuştur. Malatya, Tokat, Amasya, Ordu, Manisa ve Rize gibi yüksek zarar bildirimi yapılan illerde; tarım kooperatifleri ve ziraat odalarının iş birliğiyle üreticiye yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenmiş, başvuru süreçleri hakkında rehberlik sağlanmıştır.
Resmî müdahale süreci, hem afet yönetimi açısından hem de tarım sigortacılığı uygulamaları açısından mevcut kapasitenin sınandığı bir dönem olmuştur. Özellikle küçük üreticilerin korunması, sigorta kapsamlarının genişletilmesi ve tarımsal veri izleme sistemlerinin geliştirilmesi yönündeki öneriler, müdahale sürecinin değerlendirilmesi kapsamında öne çıkmaktadır.
TBMM Komisyonu ve Yasal Süreçler
2025 zirai don felaketi, yalnızca iklimsel ve ekonomik değil; aynı zamanda siyasi ve kurumsal boyutlarıyla da geniş bir gündem yaratmıştır. Felaketin hemen ardından kamuoyundan ve sektör temsilcilerinden gelen yoğun talepler doğrultusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) konuya ilişkin kapsamlı bir araştırma yapılmasına karar vermiştir.
15 Nisan 2025 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda alınan kararla, “Zirai Don Afetinin Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla geçici bir araştırma komisyonu kurulmuştur. Komisyonun başkanlığı, tarım kökenli bir milletvekiline verilmiş; üyeliklerde ise beş siyasi partinin temsilcileri yer almıştır. Üç ay süreyle çalışması planlanan komisyonun görevleri şu şekilde belirlenmiştir:
- Felaketin meydana geliş koşullarını ve etkilerini yerinde incelemek,
- Afetten etkilenen üretici kesimlerinin sorunlarını tespit etmek,
- Tarım sigortası sisteminin işleyişini değerlendirmek,
- Mevcut yasal ve kurumsal altyapının yeterliliğini sorgulamak,
- Yeni yasal düzenlemeler için öneri geliştirmek.
Komisyon, Tarım ve Orman Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, TARSİM, Ziraat Odaları ve çiftçi birlikleriyle temasa geçerek veri toplamış; saha ziyaretleri, uzman dinlemeleri ve bölge gezileri yoluyla bilgi derlemiştir. Özellikle TARSİM kapsamındaki poliçelerin coğrafi dağılımı, zarar tespiti süreçlerinin güvenilirliği ve küçük ölçekli üreticilerin korunmasında yaşanan yapısal eksiklikler komisyon raporunun merkezî başlıkları arasında yer almıştır.
Komisyonun, 2025 yılı Temmuz ayında TBMM Başkanlığı’na sunması planlanan raporun, aşağıdaki üç temel eksen üzerine kurulacağı öngörülmektedir:
- Erken uyarı ve tarımsal risk izleme sistemlerinin güçlendirilmesi,
- Zorunlu sigortalılık sisteminin genişletilmesi,
- Tarımsal afetlere yönelik bölgesel müdahale fonlarının kurulması.
Bu süreç, Türkiye’de tarım sektöründe afetlere karşı yapısal dayanıklılığın artırılması yönünde önemli bir kurumsal eşik olarak değerlendirilmektedir.