Uluslararası Biyosfer Rezervleri Günü, her yıl 3 Kasım’da kutlanan ve insan ile doğa arasındaki dengeli ilişkilerin sürdürülmesini, sürdürülebilir kalkınmayı ve ekosistem korumayı teşvik eden bir gündür. Bu gün, UNESCO’nun İnsan ve Biyosfer (MAB) Programı kapsamında ilan edilen biyosfer rezervlerinin önemini vurgular. Biyosfer rezervleri, insan ve doğa arasında ekolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan dengeli ilişkilerin kurulduğu karasal veya sucul ekosistemlere sahip alanlar olarak tanımlanır.
Biyosfer rezervleri, doğayla uyumlu bir yaşamın mümkün olduğunu gösterir ve insan topluluklarına sürdürülebilir kalkınma, ekosistem koruma ve doğal kaynakların yönetimi konusunda somut örnekler sunar. Bu alanlar hem doğal çeşitliliğin korunmasına hem de yerel toplulukların ekonomik ve sosyokültürel gelişimine hizmet eder.
Amaç
Uluslararası Biyosfer Rezervleri Günü’nün temel amacı, biyosfer rezervlerinde uygulanan sürdürülebilirlik ve koruma modellerinden ilham alınarak, küresel ölçekte doğaya ve canlılara saygılı bir kalkınma anlayışının yaygınlaştırılmasını sağlamaktır. Gün, insan ve doğa arasındaki ekolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerin dengeli ve sürdürülebilir bir temele oturtulmasını hedefler. Biyosfer rezervlerinde elde edilen uygulamaların diğer alanlarda model olarak kullanılmasıyla sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi amaçlanır. Ayrıca gün, küresel çevresel krizlere (iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, çevre kirliliği, kuraklık, salgınlar ve afetler vb.) karşı farkındalık yaratmayı ve yerel toplulukların doğayla uyumlu ekonomik faaliyetler geliştirmesini destekleyerek ekosistem koruma ile sosyoekonomik gelişim arasında sağlıklı bir dengenin kurulmasına katkı sağlamayı hedefler.
Önemi
Biyosfer rezervleri, ekosistemlerin fiziki ve canlı tüm bileşenleriyle bütüncül olarak korunduğu alanlardır. Bu alanlar hem biyolojik çeşitlilik açısından hem de sosyoekonomik ve kültürel değerlerin korunması açısından büyük öneme sahiptir. Öne çıkan önemleri şunlardır:
- Ekosistem koruma: Biyosfer rezervleri, küresel değişimlerden etkilenmesi en olası bölgeleri içerir ve iklim değişikliğinin türlerin yayılışı, dağılımı, göçü ve genetik çeşitlilik üzerindeki etkilerinin gözlemlenmesine olanak tanır.
- Sürdürülebilir kalkınma: Rezervlerde yaşayan yerel topluluklar, tarım ve diğer ekonomik faaliyetlerde sürdürülebilirlik ilkelerini uygulayarak hem kırsal sosyoekonomik gelişime hem de ekosistem korumaya katkıda bulunur.
- Araştırma ve eğitim: Biyosfer rezervleri, farklı ekosistemlerde kapsamlı analizler, araştırma, izleme ve çevre eğitimi çalışmalarına olanak sağlar.
- Küresel farkındalık: Biyosfer rezervleri, sürdürülebilir yaşamın ve doğayla uyumlu ekonomik faaliyetlerin uygulanabilirliğini gösterir.
Tarihçe
İlk biyosfer rezervi 1976 yılında ilan edilmiştir. UNESCO İnsan ve Biyosfer (MAB) Programı’nın 50. kuruluş yılı olan 2021’de gerçekleştirilen 41. Genel Konferansında, 3 Kasım günü Uluslararası Biyosfer Rezervleri Günü olarak kabul edilmiştir.
Biyosfer rezervlerinin temelini MAB Programı oluşturur ve bu program, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak amacıyla insanların sorumluluk içinde birlikte hareket ettiği, daha müreffeh ve doğayla uyumlu bir dünyayı amaçlar. Günün ilanı ile biyosfer rezervlerinin evrensel önemi ve insanlık için sunduğu modeller küresel ölçekte tanıtılmaktadır.
Küresel Veriler ve Türkiye Örneği
Dünya genelinde 134 ülkede toplam 748 biyosfer rezervi bulunmaktadır. Bu alanlar toplam 7.442.000 km²’lik bir alanı kaplamaktadır ve çevresinde yaklaşık 275 milyon insan yaşamaktadır. Dünya Biyosfer Rezervleri Ağı, ekosistem çeşitliliği ve biyolojik zenginlik açısından evrensel öneme sahiptir.【1】
Türkiye’de ilk ve tek biyosfer rezervi Camili Biyosfer Rezervi, Artvin ili Borçka ilçesinde yer almakta ve 29 Haziran 2005 tarihinde UNESCO tarafından İnsan ve Biyosfer (MAB) Programı Ulusal Koordinasyon Konseyi kararıyla ilan edilmiştir. Alan, toplam 25.298 hektarlık bir büyüklüğe sahiptir ve çekirdek zonundaki Efeler ve Gorgit bölgeleri tabiatı koruma alanı statüsündedir. Camili biyosfer rezervi, yeşil vadilerden yüksek alpin çayırlara kadar uzanan geniş doğal ekosistem yelpazesi ile dikkat çeker. Bölgede saf Kafkas arı ırkı yaşamını sürdürmekte ve yerel üreticiler organik ürün sertifikası alma hakkına sahiptir. Ayrıca bölge, çok sesli yaşlılar korosu gibi özgün sosyokültürel değerlere de sahiptir. Biyosfer rezervi ilan edilmesinin ardından, bölgedeki ekoturizm, doğa rehberliği, doğal ürün ve bal üretimi faaliyetleri artmış, yerel ekonomi doğayla uyumlu biçimde güçlenmiştir. Camili’de gerçekleştirilen sürdürülebilir kalkınma ve koruma uygulamaları, 2012 yılında Brezilya’da düzenlenen Rio+20 Konferansı’nda Türkiye’nin iyi uygulama örneklerinden biri olarak sunulmuştur.
Camili Rezerv Alanı (Anadolu Ajansı)