Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30), 10–21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın kuzeyindeki Pará eyaletinin başkenti Belém kentinde düzenlenmektedir. Etkinlik, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamındaki yıllık zirvelerin otuzuncusudur. UNFCCC, 1992 Rio Zirvesi’nde imzalanmış uluslararası bir iklim antlaşmasıdır ve Paris Anlaşması’nın da ana sözleşmesi niteliğindedir.
COP30, Paris Anlaşması’nın onuncu yıl dönümünde gerçekleştirilmiştir. Zirve, 1,5°C hedefinin korunması, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşılması, iklim değişikliğine uyumun güçlendirilmesi, iklim finansmanının artırılması ve adil geçişin desteklenmesi gibi temel amaçlar doğrultusunda yapılmıştır.
Zirveye, Birleşmiş Milletler üyesi 198 ülkenin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları, özel sektör temsilcileri, yerli halklar, gençlik delegasyonları ve medya mensuplarından oluşan yaklaşık 50.000 kişi katılmıştır. COP30, Amazon bölgesinde düzenlenen ilk Taraflar Konferansı olmuştur.

COP30 öncesi düzenlenen liderler zirvesinde aile fotoğrafı, 7 Kasım 2025 - (Anadolu Ajansı)
Zirve Öncesinde Yapılan Liderler Toplantısı
Zirve öncesinde 6–7 Kasım 2025 tarihlerinde COP30 Liderler Zirvesi gerçekleştirilmiştir. Bu zirvede, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva 60’tan fazla ülkenin devlet ve hükümet başkanını ağırlamıştır.Konferansın ana gündem maddeleri arasında ülkelerin iklim hedeflerini içeren Ulusal Katkı Beyanları (NDC), Paris Anlaşması’nın onuncu yılı ve Amazonların korunması yer almıştır.
Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne (WRI) bağlı Climate Watch Data verilerine göre zirve öncesinde NDC raporlarını Birleşmiş Milletler’e sunan ülke sayısı 74’tür; 123 ülke henüz raporlarını sunmamıştır. Bu raporlar, küresel durum değerlendirmesinin (Global Stocktake) hazırlanmasında temel belge niteliği taşımaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, zirve öncesinde yaptığı açıklamada dünyanın 1,5 derece hedefinde başarısız olduğunu belirtmiş ve Paris Anlaşması çerçevesinde verilen taahhütlerin bu toplantıda yeniden değerlendirileceğini ifade etmiştir.
Açılış Oturumu ve Başkanlık Devri
COP30’un resmi açılış oturumu, 10 Kasım 2025 tarihinde Pará eyaletinin başkenti Belém’de gerçekleştirilmiştir. Açılışa, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) İcra Sekreteri Simon Stiell, COP30 Başkanı Büyükelçi Andre Aranha Corrêa do Lago ve COP29 Başkanı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İklim Konuları Özel Temsilcisi Muhtar Babayev katılmıştır.
Açılışta, COP29 dönem başkanlığı Azerbaycan’dan Brezilya’ya devredilmiştir. Muhtar Babayev konuşmasında, “Son tarih neredeyse geldi. Bu nedenle gelişmiş ülkeler, aradaki farkı kapatmak için her anı değerlendirmeli. Bunlar kolektif anlaşmalardı ancak uygulanmaları her bir ülkenin bireysel eylemlerine bağlı.” ifadelerini kullanmıştır.
COP30 Başkanı Andre Corrêa do Lago, açılış konuşmasında Paris Anlaşması’nın 10. yıl dönümüne dikkat çekmiştir. Lago, iklim mücadelesinde kaydedilen ilerlemelere rağmen yapılması gereken çok sayıda eylem bulunduğunu belirtmiş ve sürecin aciliyetine vurgu yapmıştır. Aynı zamanda, Brezilya’nın Paraná eyaletinde meydana gelen kasırga ve diğer bölgelerde yaşanan aşırı hava olaylarına atıfta bulunarak, bu gelişmeleri küresel ısınmanın doğrudan etkileri olarak göstermiştir.
Corrêa do Lago ayrıca COP30’u “uygulama COP’u” (implementation COP) olarak tanımlamıştır. Kendi ifadesiyle, “Bir uyum COP’u, ekonomi ile iklimin entegrasyonunun ilerlediği, eylemler, istihdam yaratma ve her şeyden önce bilimi dinleyen ve inanan bir COP olarak da hatırlanmasını umuyorum.” demiştir.
Açılışın ardından, zirvenin programı iki haftalık müzakere sürecini kapsayacak şekilde planlanmıştır. İlk hafta teknik müzakerelere, ikinci hafta ise bakanlar düzeyindeki politik oturumlara ayrılmıştır. Açılış töreninde ayrıca COP30 kapsamında düzenlenen COP 30 Liderler Zirvesinin (6–7 Kasım 2025) sonuçları da anılmıştır. Bu zirvede, 60’tan fazla ülkenin devlet ve hükümet başkanı yer almış ve Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz temsil etmiştir.
İlk Hafta Müzakereleri (10–16 Kasım 2025)
COP30’un ilk haftası, 10–16 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Bu dönemdeki oturumlarda emisyon azaltımı, iklim finansmanı, uyum politikaları, küresel karbon piyasaları, kayıp ve zarar mekanizmaları, adil geçiş ve uluslararası işbirliği konuları ele alınmıştır.
Zirvede, küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5°C ile sınırlandırılması hedefinin önemi vurgulanmıştır. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, açılış konuşmasında, “Mevcut gidişatla küresel sıcaklık artışı devam ediyor ve 1,5 derecelik artış eşiğinin aşılması göze alınamayacak bir risktir.” ifadelerini kullanmıştır.
COP29 Başkanı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın İklim Konuları Özel Temsilcisi Muhtar Babayev, konuşmasında iklim finansmanında verilen taahhütlerin yerine getirilmesi çağrısı yapmıştır. Babayev, geçen yıl COP29’da kabul edilen Bakü Finans Hedefi’ne atıfta bulunarak, “Son tarih neredeyse geldi. Bu nedenle gelişmiş ülkeler, aradaki farkı kapatmak için her anı değerlendirmeli. Bunlar kolektif anlaşmalardı ancak uygulanmaları her bir ülkenin bireysel eylemlerine bağlı.” ifadelerini tekrarlamıştır.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İcra Sekreteri Simon Stiell, iklim finansmanında 2035 yılına kadar yıllık 1,3 trilyon dolar hedefinin ulaşılabilir ve gerekli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Net Sıfır için Enerji Hizmeti Şirketleri İttifakı (Alliance of Energy Service Companies for Net Zero), enerji dönüşümü için yıllık yatırım hedefini 148 milyar dolara yükselterek 2030’a kadar toplam 1 trilyon doların üzerine çıkaracağını açıklamıştır.
Zirvede, fosil yakıtlardan uzaklaşma ve temiz enerjiye geçiş konuları da tartışılmıştır. Dönüşüm sürecinin “adil ve düzenli” bir biçimde nasıl gerçekleştirileceği, ülkeler arasında önemli bir müzakere konusu olmuştur. Oturumlarda, ülkelerin yenilenebilir enerjiyi mevcut durumdan üç katına çıkarma, enerji verimliliğini ikiye katlama ve iklim finansmanını hızlandırma gerekliliği belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, iklim değişikliği kaynaklı doğal afetler 2024 yılı itibarıyla 45 milyon kişinin ülke içinde yerinden edilmesine ve 240 milyar doların üzerinde ekonomik kayba neden olmuştur. BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM), sel, kuraklık ve aşırı hava olaylarından etkilenen milyonlarca kişi için uluslararası işbirliği çağrısında bulunmuştur.
Ayrıca, COP30 sırasında çoklu afet erken uyarı sistemlerine sahip ülke sayısının 119’a ulaştığı açıklanmıştır. Amazon bölgesinde gerçekleştirilen zirvede, ormansızlaşma, biyolojik çeşitlilik ve doğal karbon yutaklarının korunması gibi konular da öne çıkmıştır. Özellikle Amazon yağmur ormanlarının küresel iklim sistemindeki rolü, müzakerelerde temel başlıklardan biri olmuştur.
İklim Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi ve Dezenformasyonla Mücadele
COP30 kapsamında, iklim değişikliğine ilişkin dezenformasyon ve inkarcılıkla mücadeleye yönelik uluslararası bir girişim başlatılmıştır. “İklim Değişikliğinde Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi” (Declaration for Information Integrity on Climate Change) adıyla duyurulan belge, 14 Kasım 2025 tarihinde Brezilya’nın Belém kentinde imzaya açılmıştır.
Bildirge, Birleşmiş Milletler, UNESCO, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Avrupa Komisyonu işbirliğiyle hazırlanmıştır. Belgenin amacı, iklim biliminde yanlış bilginin yayılmasını önlemek, kamuoyuna sunulan verilerin doğruluğunu güçlendirmek ve “bilimsel temelli karar alma süreçlerini” (science-based decision-making processes) desteklemektir.
COP30’un ev sahibi Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, bildirgenin tanıtım töreninde yaptığı konuşmada “Bilimsel kanıtların reddedildiği karanlık bir dönemden geçtik” ifadesini kullanmıştır. Lula da Silva, bu süreçte yanlış bilgilendirme kampanyalarının, iklim eylemini geciktirdiğini ve kamuoyunun güvenini zedelediğini belirtmiştir.
UNFCCC İcra Sekreteri Simon Stiell, bildirgenin önemine ilişkin açıklamasında, bu girişimin iklim eyleminin “bilgi temelli bir yapıya kavuşması” (knowledge-based structure) açısından kritik olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, bildirgenin imzacılarının medya kuruluşları, hükümetler, araştırma kurumları ve teknoloji şirketlerinden oluştuğu açıklanmıştır. Belgede, taraf ülkelere “şeffaf veri paylaşımı, çevrimiçi yanlış bilginin izlenmesi ve doğrulama mekanizmalarının geliştirilmesi” konularında çağrıda bulunulmuştur.
Bildirge kapsamında öne çıkan başlıca ilkeler şu şekilde sıralanmıştır:
- İklim verilerinin açık erişimli hale getirilmesi,
- Bilim insanlarının tehdit veya baskı olmadan çalışabilmesi,
- Sosyal medya platformlarında yanlış bilgi tespiti için yapay zekâ tabanlı sistemlerin geliştirilmesi,
- Kamu kurumları ve medya arasında doğruluk kontrolü ağlarının kurulması.
“Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi”, COP30’un ikinci haftasında 70’ten fazla ülke tarafından desteklenmiş ve iklim diplomasisinde “bilimsel doğruluk” ilkesini güçlendiren ilk ortak beyan olarak kaydedilmiştir.
Enerji Dönüşümü ve Hidrojen Politikaları
Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenen oturumlarda, düşük karbonlu hidrojen endüstrisinin geliştirilmesi, hidrojenin ulaşım, tarım ve sanayi gibi çeşitli sektörlerde kullanımı ile bu alandaki projelerin finansmanı konuları tartışılmıştır.
COP30 Başkanı Andre Corrêa do Lago, ülkeleri hidrojen ve diğer sürdürülebilir yakıtların üretimi ve tedarik zincirine yatırım yapmaya çağırmıştır. Lago, “hidrojenin sıfıra yakın emisyona neden olan, çok yönlü bir enerji kaynağı” olduğunu belirtmiştir. Bu açıklamalar, konferans kapsamında duyurulan “Belém 4X İnisiyatifi” ile birlikte yapılmıştır. İnisiyatif, iklim değişikliğiyle mücadelede fosil yakıtlara alternatif enerji kaynaklarının kullanımını artırmayı ve sürdürülebilir yakıt üretimini dört katına çıkarmayı hedefleyen bir taahhüt olarak açıklanmıştır.
Konferansta, hidrojenin farklı sektörlerdeki işlevine dair teknik sunumlar yapılmıştır. Ulaşım sektöründe, hidrojen yakıt hücrelerinin ağır taşıtlar, otobüsler ve trenler için uzun menzil ve hızlı dolum avantajı sağladığı belirtilmiştir. Tarım sektöründe, hidrojenin traktör ve hasat makinelerinde temiz yakıt olarak kullanılabildiği, ayrıca gübre üretiminde kullanılan amonyak sentezinde düşük karbonlu bir girdi olarak değerlendirilebildiği açıklanmıştır. Sanayide, yüksek sıcaklık gerektiren üretim süreçlerinde fosil yakıtların yerine kullanılmasının, emisyonların azaltılmasına katkı sunduğu ifade edilmiştir.
COP30’da hidrojen sektörünün gelişimi için sağlam bir politika çerçevesi, finansman mekanizmaları ve altyapı yatırımları gerektiği vurgulanmıştır. Oturumlarda, “yeşil hidrojen üretimini destekleyen teşvikler, karbon fiyatlaması ve vergi kredileri” gibi ekonomik araçların sektörün gelişimini hızlandıracağı belirtilmiştir. Üretim tesisleri, boru hatları, depolama ve dağıtım sistemlerinin kurulması, hidrojen ekosisteminin altyapısını oluşturacak temel bileşenler olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca, uluslararası işbirliği, teknoloji transferi ve standartların uyumlaştırılmasının, yüksek maliyetli kabul edilen hidrojenin fiyatlarının düşürülmesine ve küresel ölçekte güvenilir bir hidrojen pazarının oluşturulmasına katkı sağlayacağı belirtilmiştir. Dünya genelinde hidrojen sektörüne ilişkin faaliyetler de konferans raporlarında yer almıştır. Avrupa Birliği, hidrojen zinciri için büyük projelere toplam 5,2 milyar avro kamu fonu ayırmış, özel sektörden ise ek 7 milyar avro yatırım çekilmesi beklenmiştir. Almanya, Fransa ve İtalya hidrojen altyapısına yatırım yapmış, Almanya ayrıca 18,9 milyar avroluk hidrojen boru hattı ağı inşa etmeyi planladığını duyurmuştur. Bu yatırım için KfW Kalkınma Bankası, 24 milyar avro değerinde bir amortisman mekanizması oluşturmuştur.
Avustralya, Ulusal Hidrojen Stratejisi kapsamında teknoloji geliştirme ve ihracata odaklanmıştır. Avustralya ile Almanya arasında hidrojen ithalatı ve ihracatına ilişkin mutabakat bulunmaktadır. Japonya, hidrojen toplumuna geçiş (“hydrogen society”) vizyonuyla yakıt hücreli araçlara yatırım yapmaktadır. OECD raporuna göre Japonya, 15 yıl boyunca sıvı hidrojen tedarik zinciri projeleri için yüksek tutarda finansman ayırmıştır. Hindistan, “Yeşil Hidrojen Misyonu” (Green Hydrogen Mission) için yaklaşık 2,3 milyar avro kamu desteği onaylamış ve 2030’a kadar geniş ölçekli üretim ve ihracat kapasitesi oluşturmayı planlamıştır.
Türkiye, Ulusal Hidrojen Stratejisi ve Yol Haritası çerçevesinde 2030’da 2 gigavat, 2035’te 5 gigavat ve 2053’te 70 gigavat elektrolizör kurulu gücü hedeflemektedir. Türkiye ayrıca doğal gaz şebekesine hidrojen enjeksiyonu, %99,9 saflıkta hidrojen üretebilen yerli PEM elektrolizörleri ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu bünyesinde kömürden gazlaştırma yoluyla hidrojen üretimi konularında çalışmalar yürütmektedir.
Brezilya’nın Yerli Halk Politikaları ve Yeni Alan İlanları
COP30 sırasında, Brezilya hükümeti tarafından yeni yerli topraklarının ilan edildiği açıklanmıştır. Bu karar, zirvenin “Yerli Halklar Günü” olarak adlandırılan özel oturumunda duyurulmuştur.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Belém’deki etkinlikte yaptığı açıklamada, “Bugün yedi yeni yerli bölge ilan ediyoruz.” ifadesini kullanmıştır. Lula da Silva, bu kararın, Amazon ormanlarının korunması ve yerli halkların yaşam alanlarının güvence altına alınması hedefiyle alındığını belirtmiştir. Yeni ilan edilen bölgelerin isimleri Apyterewa II, Kariri-Xocó, Tremembé do Engenho, Potiguara de Monte-Mor, Pataxó da Jaqueira, Guarani Mbya do Rio Pequeno ve Munduruku do Planalto olarak açıklanmıştır.
Bu yedi bölge, toplamda yaklaşık 1,2 milyon hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Brezilya hükümetinin resmi verilerine göre, ülkede tanınan yerli bölgelerin toplam yüzölçümü 117,4 milyon hektardır ve bu oran ülke topraklarının yaklaşık %13,8’ine karşılık gelmektedir.
Açıklama sırasında, yerli topluluk temsilcileri ve sivil toplum örgütleri de toplantıda hazır bulunmuştur. Etkinlikte, Lula da Silva’nın yanı sıra Yerli Halklar Bakanı Sônia Guajajara da konuşma yapmıştır. Guajajara, “Bu karar, yerli halkların topraklarına yasal güvence sağlar.” demiştir.
Brezilya hükümeti, COP30 öncesinde de 2023 ve 2024 yıllarında toplam 16 yerli bölgeyi resmen tanımıştı. COP30 kapsamında ilan edilen yeni bölgelerle birlikte, Lula yönetimi döneminde tanınan toplam yerli toprak sayısı 23’e yükselmiştir. Yerli halk temsilcileri, COP30’un Belém’de yapılmasını “Amazon ve yerli haklarının korunması açısından sembolik bir adım” olarak değerlendirmiştir. Brezilya’da yerli bölgelerin ilanı, anayasal olarak yerli halkların kültürel kimliklerini ve yaşam alanlarını koruma hakkını güvence altına alan 1988 Anayasası kapsamında yapılmaktadır.
Zirvenin İkinci Haftası (17–21 Kasım 2025)
COP30’un ikinci haftası, 17–21 Kasım 2025 tarihleri arasında, yüksek düzeyli siyasi oturumlar ve müzakerelerin yoğunlaştığı dönem olmuştur. Bu aşamada tartışmaların odağında iklim finansmanı, fosil yakıtlardan çıkış planı, enerji dönüşümü ve adil geçiş politikaları yer almıştır.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) İcra Sekreteri Simon Stiell, ikinci haftanın açılışında yaptığı konuşmada, “Performans diplomasisi sona ermiştir.” ifadesini kullanmış ve ülkeleri taahhütlerini uygulamaya geçmeye çağırmıştır.
UN News tarafından yayımlanan açıklamaya göre, Stiell konuşmasında, “Taktik gecikmeler için zaman kalmamıştır.” ifadesini kullanmıştır. Bu açıklama, COP30’un kapanış kararlarının hazırlanmakta olduğu dönemde yapılmıştır.
Aynı oturumda, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, iklim finansmanı konusunda gelişmekte olan ülkelerin borç yüküne dikkat çekmiş ve “En yoksul ülkeler yılda 1,4 trilyon dolar borç servisi ödemektedir.” ifadesini kullanmıştır.
COP30 Başkanı Andre Corrêa do Lago, ikinci haftanın ilk gününde yaptığı basın toplantısında, iki karar paketi üzerinde çalışıldığını açıklamıştır. Bunlardan ilki mevcut müzakere konularının sürdürülmesi, ikincisi ise yeni gündem başlıklarının oluşturulmasıyla ilgilidir. Lago, “İki paket üzerinde çalışıyoruz: biri bekleyen konuları sonuçlandırmak, diğeri ise yeni iklim yönetişimi çerçevesini oluşturmak için.” demiştir.
İkinci haftada tartışılan önemli belgelerden biri de “Belém Commitment” (Belém Taahhüdü) olmuştur. Bu belge, 2024 Bakü COP29’da ortaya konan finansman taahhütlerini genişleterek, 2035 yılına kadar kamu ve özel sektör kaynaklarından yılda 1,3 trilyon dolar mobilize edilmesini öngörmektedir.
Ayrıca, COP30 kapsamında duyurulan “Belem 4X Initiative” (Belém 4X İnisiyatifi), yenilenebilir enerji üretimini dört katına çıkarma ve sürdürülebilir yakıtları yaygınlaştırma hedefini içermiştir. İkinci haftada ayrıca, “Global Climate Justice March” (Küresel İklim Adaleti Yürüyüşü) adıyla düzenlenen yürüyüşte 70.000’den fazla kişinin katıldığı bildirilmiştir. Bu yürüyüşte, sivil toplum örgütleri, yerli topluluklar ve gençlik temsilcileri yer almıştır. Stiell’in konuşmasının ardından, müzakereler iklim finansmanı, kayıp ve zarar fonu, fosil yakıtlardan çıkış planı ve ulusal katkı beyanlarının (NDC’lerin) güçlendirilmesi başlıklarında sürdürülmüştür.
Diplomatik Gerilimler ve Anlaşmazlıklar
COP30’un son günlerinde, ülkeler arasında fosil yakıtlardan çıkış planı (fossil fuel phase-out roadmap) ve iklim finansmanı taahhütleri konularında ciddi görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Müzakerelerde uzlaşı sağlanamamıştır ve COP30 kapsamında erken bir iklim anlaşmasına varılamamıştır.
Zirvede, yaklaşık 200 ülke temsilcisinin katılımıyla fosil yakıtlardan çıkış süreci, iklim finansmanı ve emisyon kesintilerindeki farkın kapatılması konularında yoğun müzakereler yapılmıştır. Ancak, ülkeler arasında özellikle “fossil fuel roadmap” (fosil yakıt yol haritası) konusunda görüş ayrılıkları devam etmiştir.
The Guardian’ın haberine göre, en az 29 ülke, Brezilya başkanlığına gönderdiği mektupta, “Fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir geçişin uygulanmasına ilişkin bir yol haritası içermeyen bir sonucu destekleyemeyiz.” ifadesini kullanmıştır. Mektubu imzalayan ülkeler arasında Avusturya, Belçika, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Almanya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık ve Vanuatu yer almıştır.
Bu ülkeler, müzakerelerde fosil yakıtların tamamen kaldırılmasını öngören bir taahhüt metninin COP30 sonuç belgesine dahil edilmemesi halinde anlaşmayı engelleyeceklerini bildirmiştir. Aynı belgede, “Bundan daha azı, kaçınılmaz olarak bir geri adım olarak görülecektir.” ifadesi yer almıştır.
Buna karşılık, bazı ülkeler –özellikle Suudi Arabistan, Rusya ve Hindistan– fosil yakıtlardan çıkışın “bağlayıcı bir takvimle” tanımlanmasına karşı çıkmıştır. Ayrıca, zirve sırasında Türkiye ve Avustralya, 2026 yılında düzenlenecek COP31 Konferansı’na ev sahipliği konusunda uzlaşmaya varmıştır. Türkiye, Avustralya ile yapılan uzlaşma sonucunda COP31’e ev sahipliği yapmaya uygun görülmüştür.
Müzakereler, yangın olayının ardından geçici olarak durdurulmuş, ancak kapanış oturumlarının uzatılması kararlaştırılmıştır. Bu süreçte, fosil yakıt yol haritası, kayıp ve zarar finansmanı ve ulusal katkı beyanlarının (NDC) güçlendirilmesi başlıkları tartışılmaya devam etmiştir.
Türkiye’nin Katılımı ve Açıklamaları
Türkiye, COP30 konferansına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığındaki bir heyetle katılmıştır. Bakan Kurum, 18 Kasım 2025 tarihinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı (Nationally Determined Contribution – NDC) güncellemesini kamuoyuna açıklamıştır.
Bakan Kurum, Türkiye’nin 2035 yılı itibarıyla emisyonlarını 2015 seviyelerine göre yüzde 47 azaltarak 643 milyon ton seviyesine indirmeyi hedeflediğini belirtmiştir. Açıklamasında, “Türkiye, 2035 yılına kadar 643 milyon tonluk emisyon hedefini benimsemektedir.” ifadesini kullanmıştır.
Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır hedefi (net zero by 2053), COP30 kapsamındaki ulusal taahhütler çerçevesinde yinelenmiştir. Bu hedef doğrultusunda, enerji dönüşümü, yeşil finansman, atık yönetimi ve karbon yutak alanlarının artırılması konularında ulusal stratejilerin uygulanmakta olduğu belirtilmiştir.
Bakan Kurum, COP30 oturumlarında yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin adil bir iklim mücadelesinden yana olduğunu ifade etmiştir. Resmî açıklamada, “Türkiye, adil bir iklim mücadelesi ve adil konferans ilkelerini desteklemektedir.” ifadesi yer almıştır. Zirve süresince Türkiye heyeti, Brezilya, Azerbaycan, Almanya ve Avustralya temsilcileriyle ikili görüşmeler gerçekleştirmiştir. Görüşmelerde, karbon piyasaları, yeşil hidrojen üretimi, yenilenebilir enerji yatırımları ve COP31 süreci gündeme gelmiştir.
Türkiye heyeti, COP30 sırasında düzenlenen Bakanlar Düzeyinde Enerji Dönüşümü Forumunda da yer almıştır. Forumda, Türkiye’nin yeşil hidrojen stratejisi, ulusal karbon fiyatlandırma sistemi ve karbon piyasalarına entegrasyon planı konularında bilgi paylaşılmıştır.


