Demiryolu ulaşımında enerji verimliliği, yolcu veya yük taşımacılığında harcanan enerji miktarının en aza indirilmesini hedefleyen teknolojik, operasyonel ve altyapısal yaklaşımların bütününü ifade eder. Enerji verimliliği, yalnızca kullanılan araçların teknik özelliklerine bağlı değildir; aynı zamanda işletme stratejileri, altyapının modernizasyonu ve enerji kaynaklarının çeşitliliği gibi unsurlarla da doğrudan ilişkilidir.
Ulaşım modları karşılaştırıldığında demiryolu, birim yolcu-kilometre veya ton-kilometre başına tüketilen enerji açısından en verimli seçeneklerden biri olarak öne çıkar. Karayolu taşımacılığı, özellikle bireysel araç kullanımında yüksek enerji harcaması ve fosil yakıtlara bağımlılığı nedeniyle daha az verimlidir. Havayolu taşımacılığı ise hız avantajına rağmen yüksek yakıt tüketimi ve emisyon düzeyiyle öne çıkar. Buna karşılık demiryolları, elektrikli tren sistemleri sayesinde daha düşük enerji yoğunluğuna sahip olup karbondioksit (CO₂) ve diğer sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltır. Bu özellik, demiryolunu sürdürülebilir ulaşım politikalarının temel bileşenlerinden biri haline getirmektedir.
Enerji verimliliğinin artırılması yalnızca çevresel faydalar sağlamakla sınırlı kalmaz. Daha az enerji tüketimi, işletmeciler açısından maliyetlerin düşmesi anlamına gelir. Böylece demiryolu şirketleri, yakıt ve elektrik harcamalarını azaltarak rekabet gücünü artırabilir. Bunun yanı sıra enerji verimli sistemlerin kullanımı, uzun vadede bakım ve işletme giderlerini de azaltarak ekonomik sürdürülebilirliğe katkıda bulunur.
Bu hedeflere ulaşmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Modern araç teknolojileri, hafif malzemelerin kullanımı ve aerodinamik tasarım sayesinde trenlerin daha az enerjiyle daha yüksek hızlara ulaşmasını sağlar. Rejeneratif frenleme sistemleri, frenleme sırasında açığa çıkan kinetik enerjiyi geri kazanarak elektrik şebekesine iletir veya trenin kendi enerji ihtiyacında yeniden kullanılmasına olanak tanır. Verimli sürüş teknikleri, hız ve ivmelenmenin optimize edilmesi yoluyla enerji tüketimini azaltır. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş, rüzgâr veya hidroelektrik) demiryolu sistemlerine entegrasyonu, karbon ayak izini daha da küçülterek çevresel etkilerin azaltılmasına katkıda bulunur. Sonuç olarak demiryolu ulaşımında enerji verimliliği, çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik avantajlar ve toplumsal faydaları bir arada sunan çok boyutlu bir konudur. Teknolojik yenilikler, altyapı yatırımları ve enerji yönetimi stratejileri birlikte ele alındığında, demiryolu taşımacılığının gelecekte düşük karbonlu ulaşım sistemlerinin merkezinde yer alması beklenmektedir.
Demiryolu Ulaşımının Enerji Verimliliği Avantajları
Demiryolu taşımacılığı, yapısal ve teknik özellikleri sayesinde diğer ulaşım türlerine kıyasla belirgin enerji verimliliği avantajlarına sahiptir. Bu avantajların temelinde, çelik tekerleklerin çelik raylar üzerinde hareket etmesiyle ortaya çıkan düşük yuvarlanma direnci bulunmaktadır. Karayolu taşımacılığında lastik tekerleklerin asfalt üzerinde sürtünmesi, çok daha yüksek bir enerji kaybına yol açarken, demiryollarında bu kayıp minimum düzeydedir. Bu fiziksel avantaj, trenlerin aynı enerji miktarıyla daha fazla yük veya yolcu taşımasını mümkün kılar.
Demiryolunun karbon yoğunluğu da dikkate değer ölçüde düşüktür. Karayolu veya havayolu taşımacılığı ile karşılaştırıldığında, demiryolu taşımacılığının birim yolcu veya yük başına ürettiği karbondioksit (CO₂) emisyonu üç ila on kat daha azdır. Bu durum, küresel ölçekte demiryolunu düşük karbonlu ulaşım seçeneklerinin başında gelen bir mod haline getirmektedir. Nitekim demiryolu taşımacılığı, ulaşım sektörünün toplam enerji tüketiminde %2’nin altında bir paya sahip olmasına rağmen, küresel taşımacılık faaliyetlerinde %8,5’in üzerinde bir pazar payı elde etmektedir. Bu oran, demiryolunun enerji verimliliği ile sağladığı rekabet avantajının önemli bir göstergesidir. Arazi kullanımı açısından da demiryolu sistemleri yüksek verimlilik sergiler. Yolcu-kilometre başına bakıldığında, demiryolları otomobillere kıyasla yaklaşık 3,5 kat daha az alana ihtiyaç duyar. Bu durum, kent içi planlama ve çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir avantaj sunar. Daha az arazi ihtiyacı, tarım arazilerinin korunmasına, ekosistem üzerindeki baskının azalmasına ve şehirlerde daha dengeli bir alan kullanımına katkıda bulunur.
Toplumsal maliyetler açısından da demiryolu ulaşımı öne çıkar. Özellikle hava kirliliği, gürültü ve trafik kazaları gibi dışsallıklar göz önünde bulundurulduğunda, demiryolunun yolcu hizmetlerinde topluma getirdiği maliyet karayoluna kıyasla dört kattan daha azdır. Yük taşımacılığı söz konusu olduğunda bu fark daha da büyümekte, demiryolunun ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlikteki rolü daha belirgin hale gelmektedir.
Enerji verimliliği avantajlarının yanı sıra demiryolları, güvenlik açısından da öne çıkar. Trenler sabit ve kontrollü güzergâhlarda çalıştıkları için kaza riski diğer ulaşım türlerine göre daha düşüktür. Bu özellik, hem insan güvenliği hem de taşınan yüklerin korunması açısından kritik bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Sonuç olarak, demiryolu ulaşımının enerji verimliliği avantajları yalnızca teknik verilerle sınırlı değildir; aynı zamanda çevresel etkiler, toplumsal maliyetler ve güvenlik boyutlarıyla birlikte düşünüldüğünde, bu ulaşım modunun sürdürülebilir ulaşım stratejilerinde neden merkezi bir yere sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Enerji Verimliliğini Artırma Yöntemleri
Demiryollarında enerji verimliliğini artırmak için teknolojik, altyapısal ve operasyonel olmak üzere üç ana başlıkta toplanan çeşitli stratejiler uygulanmaktadır.
Teknolojik Gelişmeler ve Araç Modernizasyonu
Demiryolu ulaşımında enerji verimliliğini artırmanın en önemli yollarından biri, araç teknolojilerinin sürekli geliştirilmesi ve modernizasyonudur. Yeni nesil trenlerin tasarımında kullanılan hafif malzemeler, gelişmiş kontrol sistemleri ve enerji geri kazanım yöntemleri sayesinde, hem çevresel etkiler azaltılmakta hem de işletme maliyetleri düşmektedir.
Modern Demiryolu Araçları
Günümüzde üretilen lokomotifler ve yolcu vagonları, önceki nesil araçlara göre çok daha düşük enerji tüketimi sağlayacak şekilde tasarlanmaktadır. Bu araçlar, yüksek verimli elektrik motorları, dijital tabanlı kontrol sistemleri ve aerodinamik gövde tasarımları sayesinde enerji tüketimini minimize etmektedir. Ayrıca, bakım gereksinimlerinin azalması ve daha uzun kullanım ömürleri, işletmeciler için ekonomik fayda sunmaktadır.
Ağırlık Azaltma Çözümleri
Bir trenin toplam kütlesi, enerji tüketimini doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Yapılan araştırmalara göre tren kütlesindeki %10’luk bir artış, enerji tüketimini yaklaşık %6–8 oranında artırabilmektedir. Bu nedenle modern trenlerde ağırlığın azaltılmasına yönelik mühendislik çözümleri ön plana çıkmaktadır. Alüminyum ve paslanmaz çelik alaşımları, karbon fiber takviyeli kompozit malzemeler ve sandviç konstrüksiyon teknikleri, hem dayanıklılığı koruyarak hem de kütleyi azaltarak enerji verimliliğini yükseltmektedir.
Rejeneratif Frenleme Sistemleri
Elektrikli trenlerde kullanılan rejeneratif frenleme, frenleme sırasında açığa çıkan kinetik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülerek tekrar kullanılmasını sağlar. Bu enerji, aynı hat üzerinde ivmelenen bir tren tarafından tüketilebilir veya uygun depolama sistemlerinde saklanabilir. Teorik olarak %25–35 aralığında bir enerji tasarrufu potansiyeline sahip olan rejeneratif frenleme, pratikte hat yoğunluğu, enerji altyapısı ve teknik uyumluluk gibi faktörlere bağlı olarak genellikle %10 veya daha düşük seviyelerde geri kazanım sağlamaktadır. Türkiye’deki mevcut demiryolu altyapısında, özellikle trafoların geri beslenen enerjiyi kabul edecek şekilde tasarlanmamış olması, bu teknolojinin yaygın kullanımını sınırlayan başlıca etkenlerden biridir.
Enerji Depolama Sistemleri
Rejeneratif frenlemeden elde edilen enerjinin verimli bir şekilde kullanılabilmesi için enerji depolama sistemlerinin entegrasyonu büyük önem taşır. Bu sistemler, araç üzerine veya hat boyundaki istasyonlara monte edilebilen batarya paketleri ya da ultrakapasitörlerden oluşur. Depolanan enerji, trenin yeniden ivmelenmesi sırasında veya eğimli hatlarda ek güç desteği sağlamak için kullanılır. Özellikle düşük katener voltajlı (600 V veya 750 V) sistemlerde bu depolama çözümleri daha etkili sonuçlar vermektedir.
Yardımcı Sistemlerde Enerji Verimliliği
Trenlerde yalnızca çekiş sistemleri değil, yardımcı sistemler de enerji tüketiminde önemli bir paya sahiptir. Bu nedenle cer ve yardımcı konvertörlerin merkezi soğutma sistemleri ile desteklenmesi, araç kütlesini azaltarak verimliliği artırmaktadır. Ayrıca, araçların bekleme (stand-by) modunda harcadıkları enerjinin optimize edilmesi de dikkate değer bir tasarruf potansiyeli sunar. Örneğin Hannover’da gerçekleştirilen bir uygulamada, trenlerin gece boyunca çalışma modlarının hava sıcaklığına göre düzenlenmesi sonucunda yılda yaklaşık 1,3 GWh enerji tasarrufu elde edilmiştir.
Altyapı ve İşletme İyileştirmeleri
Demiryolu ulaşımında enerji verimliliğini artırmanın yolları yalnızca araç modernizasyonu ile sınırlı değildir. Hatların elektrifikasyonu, sinyalizasyonun geliştirilmesi, cer gücü sistemlerinin iyileştirilmesi ve hat geometrisinin optimize edilmesi gibi altyapısal ve işletmeye yönelik düzenlemeler, hem enerji tüketimini azaltmakta hem de taşımacılık kapasitesini yükseltmektedir.
Elektrifikasyon ve Sinyalizasyon
Demiryolu hatlarının elektrikli hale getirilmesi, dizel yakıt kullanımına olan bağımlılığı azaltarak önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlar. Elektrikli işletmecilik, karayolu taşımacılığına kıyasla yaklaşık 6–7 kat, motorinle çalışan tren işletmeciliğine kıyasla ise 2–4 kat daha düşük emisyon üretmektedir. Bu durum, hem çevresel etkilerin azalmasına hem de enerji maliyetlerinin düşmesine katkıda bulunur. Türkiye’de elektrik üretiminin yaklaşık %60’ının yerli ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor olması, elektrifikasyon yatırımlarının aynı zamanda enerji ithalatına dayalı cari açığın azaltılmasına da hizmet edeceğini göstermektedir.
Elektrifikasyonla birlikte sinyalizasyon sistemlerinin kurulması da hat kapasitesini doğrudan artırmaktadır. Gelişmiş sinyalizasyon sistemleri sayesinde trenler birbirine daha yakın aralıklarla, daha yüksek güvenlik standartları içinde işletilebilmekte ve hatlarda tıkanıklıklar önlenmektedir. Bu akıcılık, enerji tüketiminin daha dengeli hale gelmesini ve gereksiz dur-kalkların önlenmesini sağlayarak enerji verimliliğine katkıda bulunmaktadır.
Cer Gücü Sistemleri
Demiryolu hatlarında kullanılan cer gücü sistemlerinin tasarımı, enerji kayıplarını belirleyen önemli faktörlerden biridir. Özellikle kullanılan gerilim seviyesi, iletim hatlarında yaşanan kayıpları doğrudan etkiler. Örneğin, 750 V doğru akım (DC) sistemleri yerine 1500 V DC sistemlerinin tercih edilmesi, gerilim düşümünü yarı yarıya azaltarak trafolar arasındaki mesafenin uzatılmasına imkân tanır. Bu yaklaşım, yaklaşık %10 mertebesinde enerji tasarrufu sağlamaktadır. Türkiye’de son yıllarda inşa edilen metro hatlarında (örneğin Kadıköy–Kartal ve Üsküdar–Ümraniye hatları) 1500 V DC sisteminin uygulanması, bu yöntemin somut bir örneğini teşkil etmektedir.
Hat Geometrisi ve Bakımı
Demiryolu hatlarının geometrisi, enerji tüketimi üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Yüksek eğimler, lokomotiflerin çekiş gücünü artırma ihtiyacına yol açarak enerji tüketimini yükseltir. Benzer şekilde, keskin virajlar trenlerin hızını düşürmekte, bu da hem zaman kaybına hem de daha yüksek enerji harcamasına sebep olmaktadır. Özellikle kısa mesafeli ancak yüksek eğimli kesimler, trenin tüm hat boyunca taşıyabileceği yük miktarını sınırlandırabilir. Bu tür darboğazların mühendislik çözümleriyle düzeltilmesi, taşımacılığın daha verimli hale getirilmesini sağlar.
Bunun yanı sıra, rayların düzenli bakımı da enerji verimliliği açısından kritik bir öneme sahiptir. Ray yüzeyinde oluşan bozulmalar veya düzensizlikler, tren ile ray arasındaki sürtünmeyi artırarak enerji kayıplarına neden olur. Periyodik bakım ve ray taşlaması gibi işlemler, bu kayıpları minimize ederek hem enerji tasarrufu sağlamakta hem de trenlerin işletme ömrünü uzatmaktadır.
Operasyonel Stratejiler
Demiryolu ulaşımında enerji verimliliğini artırmak için yalnızca teknolojik yenilikler ve altyapısal düzenlemeler değil, aynı zamanda işletme stratejilerinin optimize edilmesi de kritik bir rol oynamaktadır. Makinistlerin sürüş tekniklerinden veri tabanlı enerji ölçümlerine ve akıllı ulaşım sistemlerine kadar pek çok uygulama, enerji tüketiminin azaltılmasına doğrudan katkıda bulunmaktadır.
Enerji Verimli Sürüş (Ekonomik Sürüş)
Enerji tasarrufunun en düşük maliyetli ve etkili yöntemlerinden biri, makinistlerin enerji verimli sürüş teknikleri konusunda eğitilmesidir. Bu yöntemler, ani hızlanma ve frenlemelerden kaçınmayı, süzülme (coasting) tekniğini kullanmayı ve trenin hız profillerini optimize etmeyi kapsamaktadır. Bu sayede tren, daha istikrarlı bir hızda ilerlerken hem enerji tüketimi azalmakta hem de mekanik aksamların yıpranması sınırlanmaktadır. Sürücü Uyarı Sistemleri (Driver Advisory Systems – DAS) gibi teknolojiler, makiniste anlık geri bildirim sağlayarak en uygun hız profili hakkında bilgi verir ve böylece sürüşün enerji açısından optimize edilmesine yardımcı olur. Farklı ülkelerde yapılan çalışmalar, enerji verimli sürüş teknikleriyle %10’a varan bir tasarruf sağlanabileceğini göstermiştir. Türkiye’de TCDD Taşımacılık tarafından İzmir’de yürütülen bir pilot projede, bu yöntemlerin uygulanması sonucunda yaklaşık %10 oranında enerji tasarrufu elde edilmiştir.
Enerji Ölçümü ve İzleme
Trenlere monte edilen enerji ölçüm cihazları, enerji tüketiminin anlık olarak izlenmesini mümkün kılmaktadır. Bu ölçüm sistemleri, hangi sürüş tekniklerinin veya operasyonel yaklaşımların en fazla tasarrufu sağladığını belirlemeye yardımcı olur. Böylece işletmeciler, elde edilen verilerden yararlanarak daha verimli stratejiler geliştirebilir. Aynı zamanda enerji ölçüm verileri, işletmeci ile enerji sağlayıcı arasında şeffaf bir maliyet paylaşımı yapılmasını da kolaylaştırır.
Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS)
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin demiryolu işletmeciliğine entegrasyonu, enerji verimliliğini artıran bir diğer önemli stratejidir. Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS), tren trafiğini optimize ederek enerji kayıplarını azaltır. Bu sistemler, trenlerin zamanında, optimum hızlarda ve koordineli biçimde işletilmesini sağlar. Gereksiz duraklamalar, beklemeler veya hat üzerinde yoğunluktan kaynaklanan enerji israfı bu sayede önlenir. Ayrıca, AUS’un trafik yönetimi üzerindeki olumlu etkileri, yalnızca enerji verimliliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda yolcu memnuniyetini yükseltir ve yük taşımacılığında lojistik süreçlerin daha güvenilir olmasına katkı sağlar.
Yenilenebilir Enerji Entegrasyonu
Demiryolu ulaşımının enerji ihtiyacının yenilenebilir kaynaklardan karşılanması, sürdürülebilir ulaşım politikalarının ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejilerinin önemli bir bileşeni haline gelmiştir. Küresel ölçekte, ulaştırma sektörünün enerji tüketimi ve sera gazı emisyonları içindeki payı giderek artarken, demiryollarında yenilenebilir enerji kullanımı hem çevresel etkilerin azaltılması hem de enerji arz güvenliğinin güçlendirilmesi açısından kritik rol oynamaktadır. Türkiye’nin hedeflerinden biri de, demiryolu taşımacılığının enerji ihtiyacının %35’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamak olarak belirlenmiştir.
Fotovoltaik Uygulamalar
Güneş enerjisinden yararlanmak amacıyla fotovoltaik panellerin demiryolu altyapısına entegre edilmesi, son yıllarda öne çıkan yenilikçi çözümler arasında yer almaktadır. Güneş panelleri, farklı altyapı bileşenlerine entegre edilebilmektedir: istasyon binalarının çatıları, gürültü bariyerlerinin üst kısımları ve hatta doğrudan rayların arasındaki boşluklar bu uygulamalar için uygun alanlar olarak değerlendirilmektedir. Bu tür entegrasyonlar, demiryolu sistemlerinin mevcut yüzey alanlarını verimli bir enerji üretim kaynağına dönüştürme potansiyeline sahiptir.
Bu alanda dikkat çeken örneklerden biri, İsviçre merkezli Sun-Ways girişiminin geliştirdiği mekanize döşeme sistemidir. Bu yöntemde, özel olarak tasarlanmış bir tren vagonu aracılığıyla rayların arasına fotovoltaik paneller yerleştirilmekte ve paneller doğrudan demiryolu güç şebekesine bağlanmaktadır. Bu yaklaşım, elektrik iletiminde yaşanan kayıpları azaltma potansiyeline sahip olduğu gibi, yakındaki tren istasyonlarının enerji ihtiyacını doğrudan karşılayabilmektedir.
Avrupa’da yürütülen araştırma projeleri de bu alandaki uygulamaların gelişimini desteklemektedir. Örneğin Almanya’da gerçekleştirilen bir araştırma, demiryolu altyapısına entegre edilen fotovoltaik sistemlerin teknik uygulanabilirliğini, maliyet-etkinliğini ve çevresel katkılarını incelemektedir. Çalışma, üretilen elektriğin doğrudan demiryolu şebekesine verilmesinin, hem şebeke üzerindeki yükü azalttığını hem de demiryolu işletmelerinin enerji bağımsızlığını artırabileceğini ortaya koymaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının demiryolu ulaşımında kullanımı, yalnızca sera gazı emisyonlarının azaltılması açısından değil, aynı zamanda uzun vadeli enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından da stratejik bir öneme sahiptir. Fotovoltaik uygulamalar bu alandaki en yenilikçi çözümlerden biri olmakla birlikte, rüzgâr ve küçük ölçekli hidroelektrik uygulamaları gibi diğer yenilenebilir enerji entegrasyonlarının da demiryolu sistemleri için potansiyel taşıdığı değerlendirilmektedir.
Türkiye’de Demiryolu Ulaşımında Enerji Verimliliği
Türkiye’de demiryolu taşımacılığı, karayolu ve denizyolu taşımacılığına kıyasla daha düşük bir paya sahiptir. Yük taşımacılığında demiryolunun payı %5’in altında olup, bu oran Avrupa Birliği ülkeleri ve gelişmiş ekonomilerdeki seviyelerin gerisindedir. Bu durumun başlıca nedenlerinden biri, mevcut demiryolu araç filosunun yaşlı ve teknolojik açıdan yetersiz olmasıdır. TCDD Taşımacılık A.Ş.’nin yük filosundaki lokomotiflerin ortalama yaşı yaklaşık 30’dur. Filodaki 556 lokomotiften yalnızca 125’i elektrikli olup, geri kalan büyük bölüm dizel lokomotiflerden oluşmaktadır. Bu tablo, enerji verimliliği bakımından önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır. Eski teknolojiye sahip, düşük güçlü lokomotifler özellikle yüksek eğimli hatlarda verimsiz çalışmakta, daha fazla yakıt tüketmekte ve karbon emisyonlarını artırmaktadır.
Bu sorunların giderilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması amacıyla Türkiye’de çeşitli düzenleyici adımlar atılmıştır. 2019 yılında yayımlanan “Ulaşımda Enerji Verimliliğinin Artırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”, ulaşım sektöründe enerji tüketiminin azaltılması ve çevresel etkilerin sınırlanmasına yönelik kapsamlı ilkeleri ortaya koymuştur. Yönetmelikte, çevreci yakıtların kullanımının teşvik edilmesi, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, akıllı ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi ve demiryolu yatırımlarının artırılması gibi hedefler yer almaktadır.
Türkiye’nin enerji ve ulaştırma politikalarında demiryoluna verilen önem, stratejik belgelerde de görülmektedir. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda ulaştırma sektörünün enerji yoğunluğunun azaltılması hedeflenirken, 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nda demiryolu taşımacılığının hem yük hem de yolcu taşımacılığındaki payının artırılması öngörülmektedir. Bu çerçevede, enerji verimliliğini yükseltmeye yönelik yatırımların demiryolu politikasının temel bileşenlerinden biri olduğu vurgulanmaktadır.
Uygulamaya geçirilmiş somut projeler de bu alandaki ilerlemeyi göstermektedir. TCDD Taşımacılık tarafından İzmir Bölge Müdürlüğü’nde başlatılan enerji verimli sürüş pilot projesi, makinistlerin ekonomik sürüş teknikleriyle yakıt tasarrufu sağlamasına odaklanmıştır. Proje kapsamında yaklaşık 270 bin litre yakıt tasarrufu elde edilmiş ve 748 ton karbondioksit emisyonunun atmosfere salımı engellenmiştir. Bu uygulamanın ülke genelinde yaygınlaştırılmasıyla her yıl 12 milyon litre yakıt ve 52 milyon kilovatsaat elektrik tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir.
Bunun yanında, Türkiye’nin demiryolu altyapısının modernizasyonu ve elektrifikasyon projeleri uluslararası finansman kuruluşlarının desteğiyle de ilerlemektedir. Özellikle Avrupa Yatırım Bankası (AYB), Ankara–İstanbul Yüksek Hızlı Tren hattı gibi projelere finansman sağlayarak demiryollarının daha verimli ve çevre dostu hale gelmesine katkıda bulunmaktadır.
Türkiye’de demiryolu taşımacılığının enerji verimliliği açısından önemli potansiyelleri bulunmasına rağmen, mevcut filonun yaşlılığı ve elektrifikasyon oranının düşüklüğü gibi yapısal sorunlar bu potansiyelin tam olarak değerlendirilememesine yol açmaktadır. Ancak mevzuat düzenlemeleri, stratejik planlar, pilot projeler ve uluslararası iş birlikleriyle birlikte demiryolu taşımacılığında enerji verimliliğinin önümüzdeki yıllarda artması beklenmektedir.