Eravur Katliamı, 11 Ağustos 1990 tarihinde Sri Lanka’nın Doğu Eyaleti’ne bağlı Batticaloa Bölgesi’ndeki Eravur kasabasında gerçekleşen bir toplu katliam vakasıdır. Sri Lanka iç savaşı sırasında, Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın (LTTE) kontrolündeki bölgede yaşanan saldırıda, farklı kaynaklara göre 50 ila 200【1】 arasında değişen sayıda Müslüman sivil hayatını kaybetmiştir. Uluslararası basın ve insan hakları raporlarına göre, saldırı camiler ve sivil yerleşim alanlarını hedef almış, olay kısa süre önce meydana gelen Kattankudi Katliamı’nın yarattığı şiddet dalgasının bir parçası olarak ortaya çıkmıştır.
Eravur Katliamı'na Dair Video (Mohamed Manas)
Katliam, Sri Lanka’daki Sinhalese, Tamil ve Müslüman topluluklar arasındaki gerilimlerin, özellikle de 1990’ların başında LTTE ile Müslüman topluluk arasında artan çatışmaların bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Eravur’da yaşananlar, yalnızca bölgedeki Müslüman sivillerin güvenlik algısını sarsmakla kalmamış, aynı zamanda ırkçılık ve İslam düşmanlığı üzerinden dini ve etnik boyutun daha da keskinleşmesine yol açmıştır.
Tarihsel Arka Plan
Sri Lanka, tarihsel olarak çok dinli ve kozmopolit yapısıyla dikkat çeken bir ada ülkesidir. 2011 nüfus sayımına göre, ülke nüfusunun %70,2’sini Budist Sinhalese, %12,6’sını Hindu Tamil, %9,7’sini Müslüman ve %7,4’ünü Hristiyan topluluklar oluşturmaktadır. Müslüman nüfusun büyük kısmı Tamilce konuşsa da, etnik kimliklerini öncelikle dini aidiyet üzerinden tanımlarlar. Bu durum, Müslüman toplulukların Sri Lanka’daki etnik dengeler içerisinde ayrı bir kimlik konumunda bulunmasına yol açmıştır.
Ülke, uzun bir süre dini hoşgörü ve birlikte yaşama kültürüyle tanınmış olsa da, bağımsızlıktan sonra uygulanan bazı ayrımcı politikalar, adil olmayan kalkınma stratejileri ve etnik temelli siyaset, topluluklar arası gerilimleri artırmıştır. 1915’te yaşanan ve Sinhalese grupların Müslüman tüccarlara yönelik saldırılarıyla başlayan modern dönemdeki ilk büyük şiddet dalgası, ilerleyen yıllarda aralıklarla yeniden ortaya çıkmıştır. 1970’ler ve 1980’lerde Panadura, Galle, Puttalam, Kalutara, Gampola ve Beruwela gibi yerlerde Müslümanlara yönelik saldırılar gerçekleşmiş; 1980’lerin sonlarından itibaren ise özellikle Doğu Eyaleti’nde Tamil silahlı grupları ile Müslüman topluluklar arasındaki gerilim tırmanmıştır.
1980’lerin sonu ve 1990’ların başında, Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları (LTTE) ile Müslüman topluluklar arasındaki çatışmalar şiddetli bir boyut kazanmış; LTTE, bazı bölgelerde Müslüman nüfusu zorla tahliye etmiş ve toplu katliamlar gerçekleştirmiştir. 1990 yılı, bu şiddetin en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olmuş; Temmuz ve Ağustos aylarında Kattankudi ve Eravur gibi yerlerde Müslüman sivillere yönelik geniş çaplı saldırılar meydana gelmiştir.
Katliama Giden Süreç
1990 yılı başlarında Sri Lanka iç savaşı, özellikle ülkenin doğu bölgelerinde yoğun çatışmaların yaşandığı bir evreye girmişti. Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları (LTTE), hükümetle yaptıkları kısa süreli ateşkesin çökmesinin ardından geniş çaplı saldırılar düzenlemeye başlamış; hem güvenlik güçleri hem de siviller hedef alınmıştı. Doğu Eyaleti, hem Tamil hem de Müslüman toplulukların yoğun olarak yaşadığı bir bölgeydi ve bu durum, taraflar arasındaki gerilimleri artırıyordu.
LTTE ile Müslüman topluluk arasındaki ilişkiler, 1980’lerin sonlarından itibaren kötüleşmeye başlamıştı. Müslümanların bazı bölgelerde devlet güçleriyle iş birliği yaptığı yönündeki iddialar, LTTE’nin Müslüman sivilleri potansiyel tehdit olarak görmesine yol açtı. Ekonomik faktörler de bu gerginliği besledi; ticaret yolları, tarım arazileri ve liman bölgelerinin kontrolü üzerinde yaşanan rekabet, düşmanlığı derinleştirdi.
1990 yılının Temmuz ayında LTTE, Kuzey Eyaleti’ndeki Müslümanlara 48 saat içinde bölgeyi terk etmeleri yönünde ültimatom verdi ve binlerce kişi zorla yerinden edildi. Bu olay, Doğu Eyaleti’nde yaşayan Müslüman toplulukta ciddi bir korku dalgası yarattı. Takip eden haftalarda LTTE militanlarının Müslüman sivillere yönelik saldırıları arttı. 3 Ağustos 1990’da Batticaloa Bölgesi’ndeki Kattankudi kasabasında iki camiye düzenlenen silahlı saldırıda 100’ün üzerinde kişi öldürüldü. Bu katliam, Eravur başta olmak üzere bölgedeki diğer Müslüman yerleşimlerde güvenlik endişelerini en üst seviyeye taşıdı.
Kattankudi olayından sadece bir hafta sonra, Eravur kasabası çevresinde LTTE’nin varlığı yoğunlaştı. Yerel halk, militanların bölgede keşif yaptığını ve bazı köy yollarında silahlı kontrol noktaları oluşturduğunu bildirdi. Bu gelişmeler, 11 Ağustos 1990’da yaşanacak saldırının altyapısını oluşturdu ve katliamın sistematik şekilde planlandığına dair bazı işaretler sundu.
Katliamın Gerçekleşmesi
Eravur Katliamı, 11 Ağustos 1990 günü akşam saatlerinde, Sri Lanka’nın Doğu Eyaleti’nde yer alan Eravur kasabasında meydana geldi. Olay, LTTE militanlarının kasabaya bağlı Müslüman mahalleleri hedef almasıyla başladı. Tanık anlatımlarına göre, saldırganlar öncelikle kasabanın giriş ve çıkış yollarını kontrol altına alarak sivil halkın kaçışını engelledi. Ardından, yerleşim bölgelerine girilerek evler, dükkanlar ve ibadet yerleri ateş altına alındı. Bazı kaynaklar, cami içinde veya yakınında toplanan sivillerin de hedef alındığını bildirmektedir.
Ölü sayısına ilişkin veriler, farklı kaynaklarda değişiklik göstermektedir. Uluslararası basında yer alan Los Angeles Times haberleri, dokuz gün süren bir şiddet dalgası içinde Eravur’da 119 Müslüman’ın öldürüldüğünü belirtirken, diğer bazı raporlar bu sayının 50 ila 200 arasında olabileceğini ifade etmektedir. Yaralı sayısı ise kesin olarak tespit edilememekle birlikte onlarca kişinin ağır şekilde yaralandığı bildirilmiştir. Saldırı sırasında çok sayıda ev ve iş yeri tahrip edilmiş, bazıları tamamen yakılmıştır.
Olay yerine güvenlik güçlerinin müdahalesi ya hiç gerçekleşmemiş ya da çok gecikmeli olmuştur. Bazı tanıklar, saldırının sürdüğü saatlerde bölgedeki askeri birliklerin hareketsiz kaldığını iddia etmiştir. Bu durum, olayın ardından hükümete yönelik ağır eleştirilerin temelini oluşturmuştur. Katliamın hemen sonrasında, saldırganların bölgeden çekilmesinin ardından halk toplu cenazeler düzenlemiş; bu törenler hem yas hem de hükümete tepki atmosferinde geçmiştir.
Failler ve Sorumluluk İddiaları
Eravur Katliamı’ndan kısa süre sonra hem yerel hem de uluslararası basında faillerin kim olduğuna dair değerlendirmeler yayımlanmıştır. Çoğu haber ve insan hakları raporu, saldırının Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları (LTTE) tarafından gerçekleştirildiği yönünde güçlü kanıtlar sunmuştur. Olayın hemen öncesinde LTTE militanlarının Eravur çevresinde yoğun şekilde görülmesi, yolların kontrol altına alınması ve saldırı sırasında kullanılan yöntemlerin örgütün daha önceki eylemleriyle benzerlik göstermesi bu iddiaları desteklemiştir.
Sri Lanka hükümeti, katliamdan LTTE’yi sorumlu tutmuş ve saldırının, Kattankudi Katliamı’nın ardından Müslüman toplumu hedef alan sistematik bir şiddet kampanyasının parçası olduğunu açıklamıştır. Devlet yetkilileri ayrıca, LTTE’nin Müslümanları bölgeden uzaklaştırarak Doğu Eyaleti’nde tam kontrol sağlamayı hedeflediğini öne sürmüştür.
LTTE ise olayın ardından yaptığı açıklamalarda doğrudan sorumluluğu reddetmiş veya ayrıntılı bir yanıt vermekten kaçınmıştır. Örgüt yanlısı bazı yayınlarda, saldırının “misilleme” ya da “çatışma ortamında meydana gelen” bir olay olduğu ileri sürülmüştür. Ancak bu savlar, insan hakları örgütlerinin raporlarında yeterli delille desteklenmemiştir. Amnesty International ve benzeri kuruluşlar, olayın sivillere yönelik doğrudan bir saldırı olduğunu ve uluslararası insancıl hukukun ihlali anlamına geldiğini vurgulamıştır.
Güvenlik güçlerinin saldırı esnasındaki pasifliği, hükümetin olayın önlenmesi konusunda yeterli adım atmadığı yönündeki eleştirileri artırmıştır. Bu durum, devletin de sivillerin korunması konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmediği tartışmalarına yol açmıştır.
Ulusal ve Uluslararası Tepkiler
Eravur Katliamı, Sri Lanka’daki Müslüman topluluk üzerinde derin bir travma etkisi bırakmıştır. Saldırının hemen ardından çok sayıda aile bölgeyi terk etmiş, göç hareketleri artmıştır. Yerleşim alanlarının tahrip edilmesi, bölgedeki ekonomik faaliyetlerin durmasına ve uzun süreli bir güvenlik krizinin oluşmasına yol açmıştır. Bu durum, Doğu Eyaleti’ndeki demografik dengelerin değişmesine neden olmuştur.
Yerel tepkiler arasında, Müslüman toplumun temsilcilerinin hükümete güvenlik önlemlerinin artırılması yönünde yaptığı çağrılar öne çıkmıştır. Ancak bu taleplerin büyük bir kısmı kısa vadede karşılanmamış, bu da devletin sivilleri koruma konusundaki kapasitesine ve isteğine yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur.
Uluslararası düzeyde, katliam insan hakları örgütleri tarafından kınanmıştır. Amnesty International ve benzeri kuruluşlar, olayın sivillere yönelik kasıtlı bir saldırı olduğunu ve uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali anlamına geldiğini belirtmişlerdir. Bazı ülkeler, Sri Lanka hükümetine ve LTTE’ye çatışmaların sona erdirilmesi ve sivillerin korunması yönünde çağrılar yapmışlardır. Uluslararası basında yayımlanan haberler, olayın dünya kamuoyunda yankı bulmasını sağlamıştır.
Katliamın ardından bölgedeki Müslüman topluluk, uzun yıllar sürecek bir güvensizlik ve tedirginlik ortamında yaşamaya devam etmiştir. Eravur Katliamı, yalnızca 1990 yazındaki şiddet dalgasının bir parçası olarak değil, Sri Lanka iç savaşında etnik ve dini boyutun keskinleştiğinin sembolik bir göstergesi olarak tarihi anlatıda yer etmiştir.


