Türkler, tarih boyunca doğayla iç içe bir yaşam sürmüş; hayvanlar, bitkiler ve doğal unsurlarla kurdukları ilişkilerle kültürlerini biçimlendirmişlerdir. Özellikle konargöçer yaşam biçimini benimseyen Türkler, hayvanlara yönelik tutumlarında hem maddi hem de manevi unsurları ön plana çıkarmışlardır. Bu bağlamda geyik, sadece bir hayvan değil, aynı zamanda Türklerin inanç dünyasında derin anlamlar taşıyan bir simge olarak karşımıza çıkar. Türk mitolojisinde ve halk inanışlarında geyiğin kutsal bir varlık olarak kabul edilmesi, onun tarih boyunca Türk kültüründe önemli bir yer edinmesini sağlamıştır.(ASOBİD,14)

Yapay zeka ile oluşturulmuş Türk motifleri ve geyik tasviri
Türk, Moğol ve Altay mitolojilerinde "Geyik Ata" adı verilen ve geyik sürülerinin koruyucusu olarak görülen bir mitolojik figür bulunmaktadır. Geyik Ata, tanrısal bir varlık olarak algılandığı gibi, tanrılara hizmet eden kutsal bir yaratık olarak da değerlendirilmiştir.(Çoruhlu, 2017) Geyik, eski Türkler için çoğu zaman iyi vasıflı, merhametli ve yardımsever bir varlık olarak tanımlanmış; hatta hanedanlarla ve hükümdarlarla ilişkilendirilmiştir. Bu kutsiyet, İslamiyet'in kabulünden sonra da korunmuş; geyiğin halk inançlarındaki yeri, tasavvufi hikâyeler ve menkıbelerle pekişmiştir.(ASOBİD, 14) Örneğin, Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal menkıbelerinde olduğu gibi, geyik evliyalar ile özdeşleştirilmiş, insanlara rehberlik eden bir figür olarak hikâyelerde yer almıştır.
Geyiğin Türk mitolojisinde ve halk inanışlarındaki bu kutsal rolü, onun avlanmasını ve zarar görmesini de toplumsal bir tabu haline getirmiştir. Geyiğe zarar verenlerin lanetlendiği, avlayanların büyük felaketlerle karşılaştığı inancı, halk arasında yaygın bir şekilde aktarılmıştır. Bu durum, halk edebiyatı ve yazılı eserlerde de kendine yer bulmuştur. Yaşar Kemal’in ünlü Alageyik Destanı adlı eseri, bu inancın edebi bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Destanda, kahraman Halil’in geyik avına olan düşkünlüğü ve bu nedenle yaşadığı trajik olaylar anlatılarak, geyiğe zarar vermenin manevi boyutları vurgulanmıştır.(Kemal, Y.2009)
Safranbolu ve çevresinde de geyiğin mitolojik ve efsanevi bir yere sahip olması, bu bölgedeki halk kültürünün zenginliğini gözler önüne sermektedir. Safranbolu'nun doğal ve kültürel dokusu içinde şekillenen geyik efsaneleri, bölgenin tarihsel ve kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Safranbolu Efsaneleri
Safranbolu ve çevresi, tarih boyunca çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış bir bölge olduğundan, bölgedeki geyik sembolizmi ve efsaneler de bu kültürlerin etkilerini yansıtır. Geyik, özellikle Anadolu mitolojisinde ve halk hikâyelerinde kutsal bir hayvan olarak görülmüştür.
Safranbolu'nun civarında anlatılan geyiklerle ilgili birkaç yerel efsane de bulunur.
Bu efsanelerden biri, ormanda kaybolan bir avcının, gizemli beyaz bir geyik tarafından kurtarıldığı hikâyesidir. Geyik, avcıyı tehlikelerden uzaklaştırmış ve güvenli bir yola yönlendirmiştir. Avcı, bu deneyimin ardından geyiğin kutsal olduğuna inanmış ve ona zarar vermekten kaçınarak, tüm bölgeye geyikleri koruması gerektiğini anlatmıştır.
Geyik, aynı zamanda doğanın yenilenmesi ve döngüselliğinin bir sembolüdür. Safranbolu ve Karabük civarında doğanın cömertliği, ormanların verimliliği ve insan-doğa uyumu, geyik figürü ile ifade edilir. Ayrıca geyiklerin zarafeti ve özgürlüğü, insanlara ruhani bir özgürlük ve saflık çağrıştırır.
Safranbolu çevresinde tasavvufi anlayışa dair efsaneler anlatılagelir ve bu efsanelerde bahsi geçen şahsiyetler veli bir kişi olarak değer görür.
Safranbolu ilçesinde geyikle ilgili efsanelerde araştırıp tespit ettiğimiz evliyaların türbeleri şunlardır:
Bahattin Gazi Türbesi (Geyikli Dede Hazretleri), Yazıköy Keşkek Dede Türbesi ve Göğeren Baba Abdullah Efendi Türbesi.
Bahattin Gazi Türbesi (Geyikli Dede)
Bahattin Gazi, Karabük ilinin manevi kurucusu ve sahibi olarak kabul edilir. Yöreye yaklaşık üç yüz yıl önce geldiği kabul edilen Bahattin Gazi, Horasanlı bir Allah dostudur. Bölgeye çoban olarak gelmiştir ve on üç haneli bir köy olan şimdiki Karabük Mahallesi’ne yerleşmiştir. Karabük’e yaptırdığı cami ve köprüyle adına efsaneler anlatılagelmiştir.
Bahattin Gazi, efsaneye göre Karabük’ün Öğlebeli Köyü’nde eşiyle beraber yaşayan fakir bir çobandır. Çoban sığırlarına bölgedeki otlakların hayvanlara yetersiz gelmesi sebebiyle Araç Çayı’nın diğer tarafından faydalanabilmek maksadıyla bir köprü yapmak ister. Çalışmaya başlayan çoban, ormandan kesebildiği ağaçları büyükbaş hayvanları yardımıyla taşımak ister. Az hayvanı olduğu sebebi ile bir müddet sonra bitkin düşer ve çoban, Allah’a dua ederek köprünün yapımının bir an evvel bitmesi için yardım diler. Allah duasını kabul eder ve hizmetine birçok geyik verir. Gece olduğunda geyikler, ağaçları taşıyarak köprü yapımına yardım ederler (ASOBİD, 14). Köprünün bu kadar hızlı bir şekilde tamamlanmasına anlam veremeyen köy ahalisi, bu durumu anlayabilmek için gece vakti nöbet tutarlar. Köylüler, köprü yapı malzemelerinin geyikler tarafından yüklenip taşındığını görürler. Kerameti fark edilen çoban, ailesine “Eğer üç gün içinde dönmezsem danamı peşime salıverin.” Diye vasiyet eder ve evden ayrılır. Çoban evden ayrılalı iki gün olur ve çoban eve dönmez. Eşi danayı salar. Dana önce mezarlıkta durur. Ardından Karabük’e yirmi yedi kilometre uzaklıkta olan Dede Yaylası’na kadar yürür. O civarlarda gezerken aniden düşer ve ölür. Dananın öldüğü yer, ermiş çobanın vefat ettiği yer olarak kabul edilmiştir. Bahattin Gazi Türbesi günümüzde hâlâ ziyarete açıktır. (ASOBİD, 14)
Yazıköy Keşkek Dede Türbesi
Karabük’ün Safranbolu ilçesinde yer alan Yazıköy, kültürel açıdan en köklü köydür. Ayrıca nüfusu en kalabalık ikinci köydür. Köyün simgesi haline gelen keşkek bayramların, düğünlerin, özel günlerin yemeğidir. Bilhassa bayramlarda keşkek ikram edildiğinden dolayı çevre köylerden Yazıköy’e ziyaretçiler gelmiştir. Köyde keşkek pişirmek için birçok taş fırın yapılmıştır. Halk arasında fırınların adı keşkek fırını olarak kalmıştır. Köyde Keşkek Dede adında bir evliyaya ait olduğu düşünülen bir türbe bulunmaktadır. Türbenin yanında yöre halkının “sunak taşı” olarak isimlendirdiği bir taş bulunmaktadır.
Rivayete göre Keşkek Dede, sunak taşının üzerine geyiklerin yemesi için keşkek bırakırmış. Geyikler de buna karşılık olarak evliyanın her türlü işine yardım edermiş. Süreç içinde evliyanın kerameti, yöre halkı tarafından bilinmeye başlayınca geyikler bir daha gözükmemiş. Keşke Dede de bir süre sonra vefat etmiş. (ASOBİD, 14).
Yapay zeka ile oluşturulmuş Yazıköy Keşkek Dede Türbesi tasviri
Göğeren Baba Abdullah Efendi Türbesi
Göğeren Baba Abdullah Efendi Türbesi’nde keramet sahibi bir Allah dostu olan Abdullah Efendi ve hanımının kabri bulunmaktadır. Abdullah Efendi; geyikleri sevmesi, onlara yardımcı olması, onları korumasıyla bilinir. Abdullah Efendi ve hanımı; köyde yaşayan, vakitlerinin çoğunu ibadet ve zikirle geçiren fakir bir çifttir. Geçimlerini hayvancılık ile uğraşarak sağlarlar. Geyikler, geceleri dağdan inip çifte sütlerini sağdırırlar. Geyiklerin sütünden yaptıkları yağ ve peyniri çift, pazarda satar. Köylüler bu duruma hayret eder çünkü çifte ait mandıra hayvanı bulunmadığını bilirler. Çiftin hırsızlık suçuna yeltendiğini sanarlar ve çifti kadıya şikayet ederler. Abdullah Efendi ve hanımı, mahkemeye kadının karşısına çıktıklarında kerametlerini kadıya anlatma mecburiyetinde kalırlar. Kadı çifte inanır ve onların suçsuz olduğu kararına varır. Fakat geyikler sırlarını herkes öğrendiği bir daha çifte yanaşmaz ve gözlerine görünmezler. Geyiklerin desteği kesildiği için çift geçim sıkıntısı çekmeye başlar. Kendilerini suçlayan ve şikayet eden köylülere kızan çift, “Allah bu köyün hanesini altıdan yediye çıkarmasın.” şeklinde beddua etmişlerdir. Yapılan röportajlar sonucu çiftin bedduasının tuttuğu ve köy hanesinde artma olmadığı anlaşılmıştır.
Evlerin ve Türbelerin Dışına Asılan Geyik Boynuzları
Geyik, kültürel kapsamda değer gördüğü için geyik boynuzları Anadolu’da bugün dahi birçok evde duvarlara ve kapının üstüne asılır. Türbelerde ise iyileştirme amacıyla yine geyik boynuzları bulunur. Geyik boynuzu yenilenmeyi ve ölümsüzlüğü temsil eder. Hastaları boynuzla temas ettirerek iyileştirdiklerine inanılır (Kumartaşlıoğlu, 2015, s.138). Hastaları iyileştiren bu güç, İslamiyet öncesi şaman geleneği ile bağdaştırılır. Çünkü geyik boynuzunun kendi kendini iyileştirme, yenileme özelliği vardır. Bunların haricinde, türbelerin dışına asılan geyik boynuzlarının manasını açıklamak üzere türbede kabirleri bulunan kişiler hakkında efsaneler anlatılır. Bu efsanelerde veliler; geyiğe binerek, geyiği koşum hayvanı gibi kullanarak ve geyiğin sütünü sağarak geyiğe hükmetmekte ve velayetlerini ispatlamaktadırlar (Kumartaşoğlu, 2015, s.139). Bu anlatılan efsaneler geyiğin kutsallığının mahiyetini pekiştirir. Safranbolu evlerinde de evlerin çatılarında geyik boynuzları uğur ve nazar amacıyla asılıp aynı zamanda evde bir avcının ikamet ettiğine işaret ederdi.



