Kekova, Antalya ilinin Demre ilçesi kıyılarında yer alan bir ada ve çevresindeki yerleşimlerle birlikte tanımlanan bir bölgedir. Ada yaklaşık 7 km² yüzölçümüne sahiptir, çevresi 19 km uzunluğunda olup en yüksek noktası 188 metredir. Ada kıyılarının bir bölümü deniz altında kaldığından “Batık Şehir” olarak bilinen alan ortaya çıkmıştır. Bu morfoloji, kıyıda görülen antik kalıntıların sualtı ve kara birleşiminde yer almasına yol açmıştır.
Kekova kıyıları girintili çıkıntılı yapısıyla küçük adacıklar, koylar ve yarımadalar içerir. Akdeniz makilikleriyle kaplı kara bölgesi ve sınırlı tatlı su kaynakları doğal yapıyı belirlemektedir. Bölge yalnızca ada ile sınırlı kalmaz; Simena (Kaleköy), Teimiussa ve Üçağız gibi antik yerleşimler de Kekova bütünlüğü içinde değerlendirilir.
Kıyıların jeomorfolojik yapısı ve sualtı topografyası, hem biyolojik çeşitlilik hem de arkeolojik değerler bakımından önemlidir. Özellikle kuzey kıyılarındaki batık kalıntılar, ada peyzajının en bilinen unsurlarıdır.
Koruma Statüleri
Kekova ve çevresi, 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiştir. 2006 yılında alan genişletilerek Kaş yönündeki Uluburun ve İnceburun da kapsama alınmış, toplam büyüklük 258,3 km²’ye ulaşmıştır. Bu alanın yaklaşık 92 km²’si denizel ekosistemlerden oluşur.
Bölgede balıkçılığa kapalı alanlar (Akdeniz Koruma Derneği)
Koruma süreci yalnızca kara üzerindeki arkeolojik ve doğal değerlerle sınırlı değildir. Deniz alanı içinde balıkçılığa, dalışa ve demirlemeye ilişkin kısıtlamalar getirilmiş, koruma–kullanma dengesi gözetilmiştir. 2012 yılında başlayan balıkçılığa kapalı alan uygulamaları, 2020’de güncellenmiş ve bölgedeki Hidayet, Beşadalar, Sıcak Denizi ve Üçağız Limanı gibi alt bölgelere özgü kısıtlamalar getirilmiştir.
Alan yönetiminde ulusal kurumlar yanında sivil toplum kuruluşları da rol almıştır. WWF-Türkiye’nin biyolojik çeşitlilik çalışmaları ve Akdeniz Koruma Derneği’nin yürüttüğü deniz koruyuculuğu sistemleri, koruma tedbirlerinin uygulanmasına katkı sağlamaktadır.
Biyoçeşitlilik
Kekova denizel ekosistemi, 1.000’den fazla tür barındıran zengin bir yapıya sahiptir. Akdeniz foku, deniz kaplumbağaları ve Pinna nobilis gibi türler alandaki korunması gereken unsurlar arasındadır. Bu türler, bölgedeki kayalık kıyı ve mağaralarda yaşam alanı bulur.
Balıkçılığa kapalı alan uygulamaları sonrasında bazı yırtıcı balık türlerinde iyileşme işaretleri gözlenmiştir. Bununla birlikte, genç bireylerin ve büyük bireylerin sayısındaki dalgalanmalar, koruma tedbirlerinin uzun süreli ve düzenli izlenmesini zorunlu kılar.
Bölge aynı zamanda iklim değişikliğinin etkilerini de gözlemlemeye imkân tanır. Lessepsiyen türlerin artışı, su sıcaklıklarındaki değişim ve habitat dönüşümleri bu alanın izleme programlarında değerlendirilmektedir.
Kekova'dan bir kare -(Flickr)
Arkeolojik Yerleşimler ve Kalıntılar
Kekova Adası üzerinde üç ana kıyı yerleşimi tespit edilmiştir: Tersane Koyu, Kuzey Yerleşim ve Fener Yerleşimi. Bu yerleşimlerde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda yapı kalıntısı belgelenmiştir. Tersane Koyu, adanın en bilinen bölgesidir. Koyun kıyısında ve çevresinde teraslanmış konut izleri, işlikler, su kanalları, depolama alanları ve özellikle Bizans dönemine ait kilise kalıntıları yer alır. Bu alan, denizle iç içe bir üretim ve yerleşim dokusunun varlığını gösterir.
Kuzey Yerleşim, adanın dik yamaçları boyunca uzanan teraslar üzerinde kuruludur. Burada sarnıçlar, duvar örgüleri, merdivenler ve kilise kalıntıları görülmektedir. Bu yerleşimde çok sayıda dini yapının varlığı, ada nüfusunun dini yaşamının yoğunluğuna işaret eder. Ayrıca kuzey kıyılarda deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte kalıntıların bir bölümü su altında kalmış ve günümüzde batık izlenimi oluşturmuştur. Bu durum, hem doğal süreçlerin hem de depremlerin yerleşim planını değiştirdiğini göstermektedir.
Fener Yerleşimi ise adanın doğu ucunda yer alır. Burada da konut kalıntıları, sarnıçlar ve Bizans dönemine ait kiliseler tespit edilmiştir. Fener Yerleşimi, ada üzerindeki dini ve sivil yaşamın bir başka odak noktasıdır. Bu alandaki kalıntılar, Kekova’nın yalnızca bir liman değil aynı zamanda dini yapılarla çevrili bir yerleşim bütünü olduğunu ortaya koymaktadır.
Arkeolojik araştırmalar, adada kiliselerde kullanılan Korinth başlıklarının stilistik incelemelerle 5. yüzyılın ikinci yarısı ile 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlendiğini ortaya koymuştur. Bu başlıklar, Bizans döneminde kullanılan mimari üslubun yerel taş işçiliği ile birleştiğini göstermektedir. Özellikle Tersane Koyu B Kilisesi ve Kuzey Yerleşim E Kilisesi’nde belgelenen başlıklar, adadaki dini yapıların Bizans dünyasının genel mimari akımlarından bağımsız olmadığını kanıtlar.
Kekova’daki kıyı şeridi boyunca çok sayıda kilise ve şapel kalıntısının varlığı, dini yaşamın adadaki merkezi rolünü ortaya koymaktadır. Bu yapılar, hem adada yaşayan nüfusa hem de bölgeyi ziyaret eden denizciler ve tüccarlara hizmet etmiş olmalıdır. Aynı zamanda kıyı boyunca görülen işlikler, depolama alanları ve sarnıçlar, ada ekonomisinin üretim ve ticaretle iç içe olduğunu kanıtlar.
Sualtı arkeolojisi çalışmaları, kıyıya paralel olarak uzanan amphora yığınları, duvar kalıntıları ve liman düzenlemelerini ortaya çıkarmıştır. Bu buluntular, Kekova’nın Myra ve Andriake limanıyla bağlantılı deniz ticaret ağının bir parçası olduğunu gösterir. Özellikle Bizans döneminde yoğunlaşan deniz trafiği, Kekova’yı dini ve ticari açıdan önemli bir merkez hâline getirmiştir.
Kekova'da bulunan bir kalıntı (Flickr)
Küçük Buluntular
Kekova’da yüzey ve sualtı araştırmaları sırasında çok sayıda kandil bulunmuştur. Bu kandiller, özellikle dini mekânlarda ve ev içi kullanımda işlev görmüş küçük eserlerdir. Kandillerin form ve bezeme özellikleri, bölgenin geç antik dönemdeki günlük yaşamına dair bilgi sağlar.
Kandil buluntuları, liturjik donanımın yanı sıra yerleşimlerin ticaret ilişkilerine dair de ipuçları verir. Bölgedeki tipolojik çeşitlilik, hem yerel üretim hem de dışarıdan gelen etkilerin varlığını göstermektedir.
Bu buluntular, arkeolojik araştırmaların 2010’lu yıllardan itibaren sistematik şekilde yürütüldüğünü ve sit alanı korumasının küçük eserlerin belgelenmesini kolaylaştırdığını ortaya koyar.
Sualtı Turizmi
Kekova kıyıları, Türkiye’nin dalış turizmi açısından önde gelen merkezlerinden biridir. Kıyı morfolojisi, batık şehir kalıntıları ve biyolojik çeşitlilik, dalış turizmi için cazip unsurlar oluşturur. Bölge, Kaş ve Demre ile birlikte dalış noktalarının yoğunlaştığı bir hattın parçasıdır.
Dalış turizminin sürdürülebilirliği için belirli kısıtlamalar uygulanmaktadır. Batık şehrin bulunduğu alanlarda dalış kontrollü şekilde yapılmakta, bazı bölgeler tamamen yasaklıdır. Bu uygulamalar, arkeolojik ve biyolojik değerlerin korunması için zorunludur.
Turizm çalışmalarında, dalış yapan ziyaretçilerin memnuniyetinin yüksek olduğu ve altyapının gelişmiş kabul edildiği belirtilmektedir. Ancak sürdürülebilirlik için izleme, eğitim ve kısıtlama mekanizmaları sürekli gündemde tutulmaktadır.
Kekova gezi videosu -(Go Türkiye)
Ziyaret Deneyimi
Kekova, mavi turların ana rotalarından biridir. Ziyaretçiler Kaleköy, Tersane Koyu, Hamidiye Koyu ve Batık Şehir gibi durakları tekne turlarıyla gezmektedir. Kaleköy’deki lahit, bölgenin en bilinen simgelerinden biridir.
Ziyaretçiler için bölge yalnızca arkeolojik kalıntılardan ibaret değildir. Berrak denizi, koyları ve kıyı peyzajı da deneyimin bir parçasıdır. Bu nedenle Kekova, doğa ve kültür turizminin birleştiği bir alan olarak öne çıkmaktadır.