Balkanların kalbi Sofya, farklı uygarlıkların izlerini bir arada görebileceğiniz, camilerden kiliselere, müzelerden dağ manzaralarına kadar zengin bir şehir. Sofya’da mutlaka görülmesi gereken bazı yerleri derledim.
Öncelikle Sofya'da mutlaka görülmesi gereken yer Bulgaristan'ın sembol yapılarından Alexander Nevski Katedrali. Sonra Osmanlı'dan beri cami işlevini sürdürmesiyle önemli olan Banyabaşı Camii. Bunlardan sonra Sofya'da çok sayıda tarihî kilise ve müze gelmektedir. Müzeler genel olarak İstanbul'daki müzeleri gezdiyseniz size küçük gelecektir. Ancak birkaç ilginç eser için yine de görülmeye değer.
Alexander Nevski Katedrali
Bulgaristan’ın simgesi haline gelen St. Alexander Nevski Katedrali, Neo-Bizans tarzında inşa edilmiştir ve 1912 yılında tamamlanmıştır. Altın yaldızlı kubbeleri ve devasa boyutuyla kentin en görkemli yapısıdır. Katedral, 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ölen Rus askerlerine ithaf edilmiştir. İç dekorasyonunda mozaikler, mermerler ve ikonalar dikkat çekmektedir. Bana göre kışın, üstü karlıyken daha bir güzel görünüyor.
St. Alexander Nevski Katedrali (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Sveta Nedelya Kilisesi
Merkezin tam ortasında yükselen Sveta Nedelya Kilisesi, 10. yüzyıldan beri ayakta olan köklü bir ibadethanedir. Ortaçağ’da ahşap bir kilise olarak başlayan hikâyesi, günümüzde taş yapı ve kubbesiyle şehrin en önemli Ortodoks merkezlerinden biri olarak devam etmektedir. Bence güzel.
Banyabaşı Camii (Kadı Seyfullah Efendi Camii)
16. yüzyılda inşa edilen Banyabaşı Camii, Osmanlı mirasının Sofya’daki en önemli temsilcisidir. İslam Ansiklopedisi'ne göre cami,sıcak su kaynaklarının yanında yer aldığı için “Banyabaşı” adıyla anılmaktadır.【1】
Filibe'deki Cuma Camii'yi ve Şumnu'daki Tombul Camii'yi gördüyseniz Banyabaşı Camii estetik olarak onların önüne geçemeyecektir. Ancak biraz tarih meraklısıysanız bu camiyi mutlaka görmelisiniz. Çünkü Şumnu'nun aksine Sofya gibi tarih boyunca Türklerin azınlıkta olduğu ve günümüzde başkent olan bir yerde Osmanlı'dan kalan son camidir.
Banyabaşı Camii (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Kara Cami (Sveta Sedmochislenitsi Kilisesi)
16. yüzyılda Osmanlı veziri Sofu Mehmed Paşa tarafından yaptırılan Kara Cami, Osmanlı taş mimarisinin nadide örneklerinden biridir. 20. yüzyılda kiliseye çevrilmiş olup bugün Sveta Sedmochislenitsi Kilisesi adıyla kullanılmaktadır. Kiliseye çevrilmiş olması biraz yüreğimi burksa da hâlâ güzel bir yapı. Banyabaşı Camii'nden daha büyüktür. Günümüzde şadırvan vs. gibi camiden hiçbir iz bırakılmamıştır. Bir şey hariç: kilisenin önünde büyük bir meydan mevcuttur. Muhtemelen burası, caminin avlusuydu. Şimdiyse güzel bir park olarak işlev görmektedir.
Kara Cami (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Vitoşa Dağı
Şehir merkezinden kolayca ulaşılabilen Vitoşa Dağı, hem yaz hem kış doğa aktiviteleri için uygundur. 2290 metre yüksekliğiyle Sofya’nın simgesel doğal alanı olan dağ, yürüyüş, kayak ve piknik için idealdir. Aynı zamanda Bulgaristan’ın ilk milli parkı olan Vitoşa, zengin flora ve faunasıyla doğaseverleri büyüler. Şunu belirtmeliyim ki dağdaki yürüyüş yolları oldukça dik ve uzundur. Sofya'da yaşayan bir Bulgar ailesinin hafta sonu nasıl vakit geçirdiğini merak ediyorsanız buraya gitmelisiniz. Buradaki en ilginç oluşum, taş ırmaklarıdır.
Taş Irmakları, Vitoşa Dağı (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Vitoşa Caddesi
Sofya’nın en popüler alışveriş ve gezinti caddesi olan Vitoşa Bulvarı, kafeleri, mağazaları ve şık restoranlarıyla her daim canlıdır. Burada hem modern Sofya’yı hissedebilir hem de şehirdeki günlük yaşamı gözlemleyebilirsiniz. Caddenin bir ucunda Sveta Nedelya Kilisesi, diğer ucunda da Vitoşa Dağı manzarası bulunmaktadır.
Sofya'da ve Bulgaristan'ın başka yerlerinde de sokaklarda kahve otomatları mevcut ve bunlar lezzet olarak otomat kahvesine göre gayet iyi. Kahve mekânlarına gitmek isterseniz Vitoşa Caddesi ve merkezdekileri pek önermem. Bu mekânlar pahalı olmakla beraber kahveleri de vasat. Bulgar kahve kültürünü gözlemlemek isterseniz Makedonya Meydanı çevresindeki küçük kahvecilere gidebilirsiniz.
Vitoşa Caddesi ve Caddenin Sonundaki Sveta Nedelya Kilisesi (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Makedonya Meydanı
Sofya’nın merkezi alanlarından biri olan Makedonya Meydanı, modern şehir yaşamıyla tarihî unsurları bir arada sunar. Burada hem günlük yaşamın hareketliliğini gözlemleyebilir hem de kentin farklı dönemlerden gelen mimari dokusunu hissedebilirsiniz. Meydan, aynı zamanda ulaşım ve sosyal etkinlikler açısından da önemli bir buluşma noktasıdır. Bu çevrede popüler kültürden kendini koruyabilmiş Bulgar kahvecileriyle beraber Türk lokantaları da bulunmaktadır.
Yeme içme konusunda şunu söylemeliyim ki Bulgarlar bizden biraz farklı. Sofya'da self-servis, kelimenin tam anlamıyla "self-servis". Kasadan yiyecek-içeceğinizi alıp ücretini ödedikten sonra boş bardakları masada bırakıp gidemezsiniz. Bu mekanlarda çalışanların masaları toplamak gibi bir görevi yok. Müşteriler tabak ve bardaklarını, çöplerini bulaşıklar için ayrılan bölüme bırakmak zorunda. Türk lokantalarıysa Türkiye'deki usûlü devam ettiriyor.
Ayrıca bir Bulgar lokantasına gidip Türk mercimek çorbası alırsanız bilin ki bunun Türk mercimek çorbasıyla alakası bile yok. Çorbada aşırı yoğun bir kimyon tadıyla birlikte koca koca doğranmış soğanlar kaşığınıza gelmektedir.
Ulusal Tarih Müzesi
Sofya’nın en büyük müzesi olan Ulusal Tarih Müzesi, Bulgaristan’ın binlerce yıllık tarihini yansıtır. Trakya altın hazineleri, Orta Çağ ikonaları ve Osmanlı dönemine ait eserler koleksiyonun öne çıkan parçalarıdır. Osmanlı dönemine ait az eser mevcuttur. Benim bu müzede en beğendiğim eserler Şumnu'da, Sofya'da ve Tırnova'da bulunan Omurtag Han yazıtlarıydı. Bunlar M.Ö. 815, 814-831 ve 827-829 tarihli eserlerdir.
Şumnu'da Bulunan Omurtag Han Yazıtı (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
Omurtag Han (814–831), Tuna Bulgar Kağanlığı’nın en önemli hükümdarlarından biridir. Omurtag, 802–814 yılları arasında hüküm süren Kurum Han’ın oğludur. Kurum’un ölümünden sonra yaşanan kısa süreli belirsizlikten sonra Bulgar tahtına geçmiştir. Döneminde dikilen yazıtlar (örneğin Madara kaya kabartması çevresindeki kitabeler) hem Yunanca hem Bulgar Türkçesiyle yazılmıştır. Bu yazıtlar, Tuna Bulgarları’nın siyasi ve kültürel yapısını anlamamızda temel kaynaklardandır. Onun döneminde Bulgar Kağanlığı, Orta Avrupa’da güçlü bir devlet haline gelmiştir. Bizans ile 30 yıllık bir barış antlaşması imzalayarak uzun süreli istikrar sağlamıştır. Doğudan gelen Peçenekler ve batıya kayan Macarlarla mücadele etmiştir.【2】
Arkeoloji Müzesi, Sanat Galerisi, Bölgesel Tarih Müzesi, Doğa Tarihi Müzesi
Arkeoloji Müzesi’nde antik Trak, Roma ve Bizans eserlerini görebilir; Ulusal Sanat Galerisi’nde Bulgar resim ve heykel sanatının gelişimini inceleyebilir; Bölgesel Tarih Müzesi’nde ise Sofya’nın farklı dönemlerdeki yaşamına dair bilgiler edinebilirsiniz. Doğa Tarihi Müzesi'ndeyse doğal taşlar ve hayvanlarla ilgili bölümler bulunmaktadır. Bunların içindeki en pahalı müze Doğa Tarihi Müzesi'dir.
Müze biletlerinde yerli ve yabancı turist ayrımı yoktur. Türkiye'de öğrenci olsanız bile öğrenci kartınızı göstererek öğrenci indiriminden faydalanabiliyorsunuz. Öğrenci biletiyle tam bilet arasında büyük fark var.
Arkeoloji Müzesi'nin en önemli özelliği Osmanlı zamanında cami olarak inşa edilmiş ve kullanılmış olmasıdır. Bunun için görülmeye değer! Sanat Galerisi ve Etnografya Müzesi olarak kullanılan bina önceden saraymış. Ancak içi modern şekilde restore edilmiş. Saray binasını görmek için içeri girmek isterseniz saraya dair bir şey göremeyeceğinizi söylemem gerekir. Merkezde, Banyabaşı Camii'nin arka tarafında göreceğiniz büyük sarı bina estetiğiyle dikkatinizi çekecektir. Burası Bölgesel Traih Müzesi'dir. Buranın 2. katından Banyabaşı Camii, çok güzel bir manzara oluşturmaktadır.
Rus Kilisesi (St. Nikolay)
Altın kubbeleriyle masalsı bir görünüme sahip Rus Kilisesi, 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Bahçesindeki Başpiskopos Serafim’in mezarı, halk arasında dileklerin kabul olduğuna inanılan kutsal bir mekândır. Tipik şekilde Rus mimarisini yansıtır. Yakın zamanda Rusya'ya gitmeyecekseniz bu mimariyi burada görebilirsiniz.
Rus Kilisesi (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
İvan Vazov Ulusal Tiyatrosu
1907 yılında açılan İvan Vazov Ulusal Tiyatrosu, Sofya’nın kültürel simgelerinden biridir. Neoklasik mimarisiyle dikkat çeken tiyatro, hem Bulgaristan’ın en köklü sahne sanatları kurumudur hem de sanatseverler için mutlaka görülmesi gereken bir yapıdır. İç mekân süslemeleri, sahne düzeni ve zengin repertuarı, Sofya’nın kültürel yaşamını en iyi şekilde yansıtır. Tiyatro binasının yapısı ve üzerindeki süslemeler görülmeye değer.
İvan Vazov Tiyatrosu (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
St. St. Kiril ve Methodiyus Milli Kütüphanesi (Национална библиотека "Св. св. Кирил и Методий")
Aktif olarak çalışan bir kütüphanedir, turistik değildir. Ancak üye olmak ve üye kartı çıkarmak çok kolaydır. Tarihe ve Osmanlı edebiyatına akademik anlamda ilginiz varsa buraya gitmelisiniz. İnternet sitelerinin İngilizce bölümünde çok az bilgi bulunmaktadır. Bulgarca bilmiyorsanız bu kütüphaneden dijital olarak faydalanmak kolay değil. Ancak gidip görevlilere derdinizi anlatırsanız herkes sizinle çok ilgileniyor. Burada herkes İngilizce konuşabiliyor. Kütüphane, Osmanlı tarihine ve edebiyatına dair gayet güzel kaynaklar ve eserler barındırmaktadır. Dijital kataloglarında bu eserlerin tamamı yer almamaktadır, dijital katalogları zayıf ama basılı katalogları var. Bunu kütüphanede inceleyebilir veya girişteki kayıt yaptırdığınız bölmeden satın alabilirsiniz.
Serdika Kalıntıları
Banyabaşı Camii'nin yanından metroya inerken antik Serdika kenti kalıntılarının arasından yürüyebilirsiniz. Burada duvar kalıntılarından başka eser bulunmamaktadır. Kalıntıların az ilerisinde çok küçük tarihi bir kilise yer almaktadır.
Diğer Kiliseler
St. Paraskeva Kilisesi
Sofya’nın en büyük kiliselerinden biri olan St. Paraskeva Kilisesi, 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Daha az bilinen ama etkileyici mimarisiyle keşfedilmeye değer bir yapıdır.
St. Paraskeva Kilisesi (Fotoğraf: Meryem Şentürk Çoban)
St. Sofya Kilisesi
Bizans dönemine uzanan bu kilise, Sofya’ya adını vermiştir. 6. yüzyılda inşa edilen yapı, sade fakat tarihi derinliğiyle etkileyicidir. İç kısmındaki mozaikler ve arkeolojik kalıntılar Bizans sanatının izlerini taşır. Alexander Nevski Katedrali'nin ön cephesine yakın bir konumda bulunmaktadır.
Sofya, Bizans’tan Osmanlı’ya, Rus etkisinden modern Bulgaristan’a uzanan bir tarih mozaiği sunuyor. İster tarih meraklısı olun, ister kültür gezgini ya da doğasever; Sofya’da sizi büyüleyecek bir yön bulabilirsiniz.