İnsanlık tarihi boyunca yoksulluk, toplumsal eşitsizliklerin ve ekonomik dengesizliklerin kalıcı göstergelerinden biri olmuştur. 17 Ekim, bu eşitsizliğe karşı küresel dayanışmanın sembolü hâline gelmiş bir gündür. Birleşmiş Milletler tarafından resmî olarak tanınan Dünya Yoksullukla Mücadele Günü, her yıl dünya genelinde yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik farkındalığın artırılması amacıyla anılmaktadır. Bu gün, yalnızca ekonomik yetersizliklerin değil, aynı zamanda insan onurunun, temel hakların ve sosyal adaletin savunulmasının da simgesi olmuştur.
Temsili Görsel (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur.)
Günün Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Arka Planı
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nün temelleri, 17 Ekim 1987 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te atılmıştır. Bu tarihte, Trocadéro Meydanı’nda, yani İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin imzalandığı alanda, 100.000’den fazla kişi bir araya gelmiştir. Katılımcılar, aşırı yoksulluk, açlık ve şiddet mağdurlarını anarak, yoksulluğun insan haklarının açık bir ihlali olduğunu ilan etmişlerdir. Bu inanç, aynı gün açılan Anma Taşı üzerine kazınmıştır ve bu taş daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nin bahçesinde çoğaltılmıştır. Bu sembolik taş, her yıl 17 Ekim’de düzenlenen anma törenlerinin merkezinde yer almıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Aralık 1992 tarihli 47/196 sayılı kararla 17 Ekim’i resmen Uluslararası Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Günü olarak ilan etmiştir. Bu karar, üye devletleri ulusal bağlamlarında yoksulluğa karşı somut eylemler geliştirmeye çağırmış, aynı zamanda uluslararası kuruluşların bu faaliyetlere destek vermesini teşvik etmiştir.
Birleşmiş Milletler’in 2025 Teması: Sosyal ve Kurumsal Kötü Muamelenin Sona Erdirilmesi
2025 yılı için belirlenen tema, “Ailelere Saygı Gösterilerek ve Etkin Destek Sağlanarak Sosyal ve Kurumsal Kötü Muamelenin Sona Erdirilmesi” şeklinde belirlenmiştir. Birleşmiş Milletler’e göre yoksulluk, yalnızca gelir eksikliği değil; aynı zamanda adalet, onur ve aidiyet meselelerinin bütünüdür. Bu tema, özellikle dezavantajlı ailelerin kamusal kurumlarda karşılaştığı damgalama, dışlanma ve cezalandırıcı uygulamaların ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulamıştır.
Yoksul ailelerin, eğitim kurumlarında, sağlık merkezlerinde veya sosyal yardım sistemlerinde gördüğü olumsuz muamelelerin toplumsal bağları zayıflattığı belirtilmiştir. Bu nedenle 2025 temasının odak noktası üç temel dönüşüm olmuştur:
- Kontrolden bakıma geçiş: Yardım hizmetlerinin denetim odaklı değil, güven temelli ve kişiyi merkeze alan şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
- Gözetimden desteğe geçiş: Sosyal hizmetlerin, izleme ve yaptırım yerine doğrudan destek ve koruma mekanizmaları üretmesi gerektiği ifade edilmiştir.
- Tepeden inme kararlar yerine ortak üretim: Yoksulluk içinde yaşayan bireylerin, politika tasarımından uygulamaya kadar tüm aşamalara katılımının sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
Bu yaklaşım, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) ile de doğrudan ilişkilendirilmiştir. Özellikle SKA 1 (Yoksulluğa Son), SKA 2 (Açlığa Son), SKA 3 (Sağlık), SKA 4 (Eğitim), SKA 5 (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği), SKA 8 (İnsana Yakışır İş), SKA 10 (Eşitsizliklerin Azaltılması) ve SKA 16 (Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar) hedefleri bu temayla uyumlu biçimde ele alınmıştır.
UNESCO’nun Yaklaşımı ve Eğitim Temelli Mücadele
UNESCO, yoksullukla mücadelenin sürdürülebilir olabilmesi için bireylerin bilgi, beceri ve yaratıcılık kapasitelerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Kuruma göre, eğitime erişim ve bilimsel gelişim, yoksulluğun nesiller arası aktarımını kıran en önemli araç olmuştur. UNESCO, özellikle yaratıcı ekonomi ve bilimsel yeniliklerin istihdam yaratma kapasitesine dikkat çekmiştir.
UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, “Yoksulluk sadece maddi yoksunluk değil, insan haklarının inkârıdır” ifadesini yineleyerek, eğitimin yalnızca bir hak değil, aynı zamanda insan onurunun teminatı olduğunu belirtmiştir. Kurum, bu çerçevede 2030 Gündemi’nin birinci hedefi olan “Her Türlü Yoksulluğa Son” maddesini destekleyen projeler yürütmüştür. Eğitimde kapsayıcılığın artırılması, kadın ve kız çocuklarının eğitime erişiminin sağlanması ve yerel bilgi üretiminin desteklenmesi bu projelerin temel bileşenleri olmuştur.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Küresel Yönelim
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), 2015 yılında 193 ülkenin katılımıyla kabul edilmiş ve 2030 yılına kadar aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılmasını hedeflemiştir. SKA 1’in temel amacı, “her yerde, her biçimde yoksulluğa son verilmesi”dir. Bu hedef, yalnızca gelir düzeyiyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda barınma, sağlık, eğitim, sosyal koruma ve adalet erişimi gibi çok boyutlu unsurları içermiştir.
AIESEC Türkiye’nin 2020 değerlendirmesinde, dünyada her beş kişiden birinin günde 1,25 doların altında bir gelirle yaşadığı ve yaklaşık 800 milyon insanın bu koşullarda bulunduğu bildirilmiştir. Yoksulluk, kadın ve çocukları orantısız biçimde etkilemiştir. Kadınların ekonomik ve eğitsel fırsatlara sınırlı erişimi, yoksulluğun kuşaklar arası aktarımını hızlandırmıştır.
Küresel İstatistikler ve Eğilimler
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan World Social Report 2025 verilerine göre, 690 milyondan fazla insan aşırı gelir yoksulluğu içinde yaşamaktadır. Ayrıca, 1,1 milyar kişi çok boyutlu yoksulluk yaşamaktadır; bu, yoksunluğun sağlık, eğitim ve yaşam standardı alanlarında eşzamanlı olarak görüldüğü anlamına gelmektedir.
Dünya Bankası verileri, 1990–2015 yılları arasında dünya genelinde 1,1 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğunu ortaya koymuştur. 1990’da dünya nüfusunun %36’sı günde 1,90 doların altında yaşarken, bu oran 2015 itibarıyla %10’a düşmüştür. Bu, insanlık tarihinin en hızlı refah artışlarından biri olarak kayda geçmiştir.
Ancak bu iyileşmenin 2013 sonrasında yavaşladığı görülmüştür. 2020 yılında COVID-19 pandemisiyle birlikte 70 milyondan fazla kişi yeniden aşırı yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Bu dönemde yalnızca ekonomik faktörler değil, iklim krizleri, gıda fiyatlarındaki artış ve savaşlar da etkili olmuştur.
Kadın ve Çocuk Yoksulluğu
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve UNDP verilerine göre, yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkisi özellikle derin olmuştur. Çocuk yoksulluğu, sadece gelir eksikliği değil, aynı zamanda eğitim ve sağlık hizmetlerine erişememe biçiminde kendini göstermiştir. Kadınlar açısından ise, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve ücret farkları yoksulluk riskini artırmıştır. UNDP’nin Vietnam örneğinde belirttiği gibi, kadınların işgücüne katılım oranı %68 olmasına rağmen, ücret farkları ve şiddet vakaları kadınların ekonomik güvenliğini sınırlamıştır.
İklim Krizi ve Yoksulluğun Etkileri
İklim değişikliği, yoksulluğun coğrafi dağılımını ve yoğunluğunu doğrudan etkilemiştir. En yoksul nüfus, küresel emisyonların küçük bir kısmından sorumlu olmasına rağmen, iklim krizinin sonuçlarından orantısız şekilde etkilenmiştir. Kuraklık, sel, fırtına gibi olaylar, kırsal bölgelerdeki geçim kaynaklarını tahrip etmiş, tarıma dayalı ekonomilerde gelir kaybına yol açmıştır.
Bu durum, yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda sosyal kırılganlıkların da derinleşmesi anlamına gelmiştir. Özellikle Afrika ve Güney Asya bölgelerinde yoksulluğun artışı, iklim kaynaklı afetlerin sıklığıyla paralel ilerlemiştir.
Yoksulluğun Ölçülmesi ve Göstergeler
Yoksulluğun ölçülmesinde Dünya Bankası’nın belirlediği günlük 2,15 dolar sınırı temel alınmaktadır. Bunun yanında Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (MPI), sağlık, eğitim ve yaşam standardı gibi göstergeleri bir araya getirerek daha kapsamlı bir değerlendirme sunmuştur. UNDP ve Oxford Üniversitesi’nin ortak çalışmaları, 25 ülkenin 2000–2023 arasında yoksulluk endeksini %50 oranında düşürdüğünü ortaya koymuştur.
Küresel Dayanışmanın Anlamı
17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Günü, yalnızca ekonomik eşitsizlikleri değil, insanlığın ortak vicdanını da temsil eden bir gün olmuştur. Bu gün, yoksulluğun kader değil, insan eliyle şekillenen bir toplumsal yapı sonucu olduğunu hatırlatmıştır. Birleşmiş Milletler, UNESCO ve UNDP gibi kurumların katkılarıyla, yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar küresel ölçekte sürdürülmüştür. Ancak 2025 yılı itibarıyla hâlen milyarlarca insan temel ihtiyaçlardan mahrum yaşamaktadır.
Yoksullukla mücadele, yalnızca kalkınma politikalarıyla değil; adalet, eşitlik, eğitim, iklim politikaları ve insan hakları perspektifiyle yürütülmesi gereken çok boyutlu bir süreç olmuştur. Her 17 Ekim’de yinelenen bu anma, insanlığın ortak sorumluluğunu hatırlatmaya devam etmiştir.