Likya Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey ve ekibi tarafından Sidon Nekropolü’nde (günümüzde Lübnan sınırları içinde kalan antik Sidon kentinde) yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılan, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenen antik bir eserdir. Adındaki “Likya” ifadesi, lahit biçiminin Likya Uygarlığı’nın karakteristik ev tipi kaya mezarlarını andırmasından kaynaklanır. MÖ 5. yüzyıl sonları ile MÖ 4. yüzyıl başları arasına tarihlendirilen bu lahit, Doğu ile Batı sanatının harmanlandığı geçiş dönemine ışık tutması bakımından kıymetlidir.

Likya Lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri (Fotoğraf: Nazlı Kemerkaya)
Tarihçe
Lahdin keşfi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Sidon Kral Nekropolü’ndeki arkeolojik kazı çalışmaları sırasında gerçekleşmiştir. Kazı alanından 22 adet kral lahdi çıkarılmıştır. Bulunan lahitler arasında; Tabnit Lahdi, Satrap Lahdi, Likya Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi ve İskender Lahdi gibi önemli eserler de İstanbul’a taşınmıştır.
Dönem olarak, Ahameniş (Pers) İmparatorluğu’nun etkilerinin hâkim olduğu, aynı zamanda Yunan dünyasıyla yoğun etkileşimlerin yaşandığı bir süreçte üretilmiş olması, eserin sanat tarihi açısından farklı kültürlerin buluştuğu bir “köprü” olduğunu düşündürmektedir. İstanbul’a getirildikten sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri envanterine dâhil edilen Likya Lahdi, günümüzde müzenin dikkat çeken eserlerinden biri olarak sergilenmektedir.
Özellikler
Likya Lahdi, 2,96 metre yüksekliğe, 2,53 metre uzunluğa ve 1,36 metre genişliğe sahiptir. Lahdin yapımında kullanılan Paros mermeri, eserin ustalıkla işlendiğini ve sahibinin yüksek statüye sahip bir kişi olduğunu düşündürmektedir.
Lahdin alt bölümü geniş ve düz bir kaideye oturmakta, teknesi ise piramidal cephelerle desteklenmiş dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Üst kısmı ise kısa kenarlarında sivri kemerlere sahip yüksek bir kapaktan oluşmaktadır. Normalden daha yüksek inşa edilen tekne, alt ve üst bölümler arasında dengeli bir oran sağlamaktadır. Ayrıca lahit, yukarı doğru her yönden 0,03 metre daralarak piramidal bir görünüm kazanmıştır. Bu yapı, ağır kapağın sağlam bir biçimde taşınmasına olanak tanımaktadır.
Lahdin süslemeleri metop ve friz kabartmalarıyla dikkat çeker. Kabartmalar derinlemesine değil, daha çok yüzeyden yüksek olarak işlenmiştir. Figürler, kabartma çerçevesini aşacak şekilde tasarlanmıştır. Kabartma fonu koyu mavi renkle boyanmış olup özellikle sfenksler, kentauroslar ve grifon figürlerinin bulunduğu bölümlerde boya kalıntıları yoğun şekilde görülmektedir. Silmelerdeki inci dizisi şeklinde süslemelerin bazı bölümleri kırmızıya boyanmış, yumurta dizisi motifinin zemin rengi ise koyu sarıdır. Arşitrav kısmında da kırmızı boya izlerine rastlanmaktadır.
Lahdin frizleri, Atina Akropolü'ndeki Parthenon Tapınağı’nın frizleriyle benzerlik göstermektedir. Bu benzerlik, lahdi yapan sanatçının Atina Akropolü’ne gitmiş, hatta Parthenon üzerinde çalışmış olabileceği yönünde değerlendirmelere neden olmaktadır.
Sanduka kısmı 0,18 metre yüksekliğinde olup alt bölümü düz, üst bölümü ise lahde doğru eğimli bir kaideye sahiptir. Dikdörtgen formda tasarlanmış olan sanduka, üst kısma doğru her yönden 0,03 metre daralmaktadır. Dört yüzü, 0,13 metre genişliğindeki düz bir çerçeve ile sınırlandırılmış ve kabartmalar bu alan içerisinde yer almaktadır.
Lahit Üzerindeki Betimlemeler
Likya Lahdi üzerindeki kabartmalar, dönemin sanatsal üslubunu ve anlatılarını detaylı bir şekilde yansıtmaktadır. Uzun kenarlardan birinde aslan avı sahnesi, diğerinde ise yaban domuzu avı sahnesi işlenmiştir. Kısa kenarlarda ise Grek mitolojisinden alınmış figürler ve mücadele sahneleri yer almaktadır.
Aslan Avı Sahnesi
Lahdin uzun yüzlerinden birinde quadriga adı verilen dört atlı savaş arabalarıyla düzenlenen bir aslan avı tasviri bulunmaktadır. Quadrigalar birbirini takip eden bir düzen içinde resmedilmiş olup, atlar hareketli ve dinamik bir şekilde betimlenmiştir. Bu sahnede yer alan atlardan biri, dört ayağı da havada olacak şekilde gösterilmiş, bu detay sahnenin hareketliliğini artırmıştır. Atların baş ve gövde pozisyonları, Grek sanatına özgü betimleme anlayışını yansıtır.
Kompozisyonun sağ köşesinde bir aslan figürü yer almaktadır. Aslan, birinci arabaya ait atların bacakları arasında, oturur vaziyette ve küçük bir ölçekte işlenmiştir. Başı sağ tarafa dönük olan aslan, vücudunu ön ayakları üzerine bükerek büzülmüş bir pozisyondadır. Açık ağzı ve bedeniyle saklanmaya çalıştığı izlenimi vermektedir. Avcılar, mızraklarını doğrudan hayvana yöneltmiş bir şekilde tasvir edilmiştir.

Aslan avı sahnesi (Fotoğraf: Nazlı Kemerkaya)
Yaban Domuzu Avı Sahnesi
Lahdin diğer uzun yüzünde yaban domuzu avı tasvir edilmiştir. Kompozisyonun merkezinde yer alan yaban domuzu, uzun ve sivri burunlu olarak resmedilmiştir. Profilden betimlenen hayvan, sağ taraftan gelen atlı avcılardan kaçarken, sol taraftan gelen başka bir grup avcıyla karşılaşmaktadır. Burnu açık, kulakları dik ve ayakları gergin olarak tasvir edilerek sahnenin hareketliliği vurgulanmıştır. Atlar hızla ilerleyen ve dörtnala koşan bir pozisyonda gösterilmiş, üzerlerindeki avcılardan üçü bir taraftan, ikisi ise diğer taraftan yaban domuzuna saldırmaktadır.

Yaban domuzu avı sahnesi (Fotoğraf: Nazlı Kemerkaya)
Mitolojik Sahneler
Kısa yüzlerden birinde Grek mitolojisinden bir mücadele sahnesi yer almaktadır. Bu sahnede, iki kentaurosun, Lapithlerden Elatos’un oğlu Kaineus’a saldırısı tasvir edilmiştir. Kompozisyonun merkezinde yer alan lapith Kaineus, çıplak olarak betimlenmiş olup, boynuna düğümlenmiş bir pelerin omuzlarının üzerinde dalgalanmaktadır. Yüzü sağa dönük olan bu figür, kendisine saldıran kentauroslara karşı elinde tuttuğu oval bir kalkan ile kendini savunmaktadır. Aynı zamanda diğer elinde mızrak tutarak karşı saldırıya geçmektedir.

Kentaurosların Lapithlerden Elatos’un oğlu Kaineus’a saldırısı (Fotoğraf: Egisto Sani, flickr.com)
Lahdin kapağının bu bölümünde, vücut yapıları hem aslan hem de kartal özellikleri taşıyan iki figür yer almaktadır. Bu figürler, arka ayakları üzerinde dik durarak pençelerini yukarı kaldırmış bir pozisyonda betimlenmiştir. Kartal başlı olarak tasvir edilen varlıkların uzun gagaları ve başlarının üst kısmından boyunlarına doğru uzanan ibikleri bulunmaktadır. Kanatları aşağıya doğru sarkmış olup, alt vücut kısımları lahitin diğer yüzeyinde görülen sfenksler gibi aslan formundadır.

Üst bölümde bulunan aslan-kartal figürü (Fotoğraf: Alberto Trentanni, flickr.com)
Diğer kısa yüz, iki kentaurosun bir ceylan için mücadele sahnesini içermektedir. Kompozisyonda yer alan kentauros figürleri, çakıllı bir zemin üzerinde arka ayakları üzerinde yükselmiş ve ön bacakları ile birbirlerine sarılmış şekilde gösterilmiştir. Ellerinde tuttukları ceylan, sahnenin odak noktasını oluşturmaktadır.
Lahdin kemer formundaki kapağının bu yüzünde iki sfenks figürü yer almaktadır. Bu sfenksler oturur pozisyonda tasvir edilmiş olup, kanatları kemerin üst kısmına kadar uzanmaktadır. Aslan gövdesine sahip olan figürler, kadın yüzü ve göğüsleri ile insanî özellikler taşımaktadır. Mezarın koruyucusu olarak betimlenen bu sfenksler, eserin sembolik anlamını güçlendiren unsurlardan biridir.

Kentaurosların ceylan avı ve sfenks figürleri (Fotoğraf: Nazlı Kemerkaya)

