Filistin Meselesine Çözüm ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans, 22 Eylül 2025’te New York’ta Birleşmiş Milletler bünyesinde düzenlenen uluslararası bir toplantıdır. Fransa ve Suudi Arabistan’ın eş başkanlığında yapılan toplantıda birçok ülke Filistin Devleti’ni tanımıştır. Konferans sonunda kabul edilen New York Deklarasyonu, 142 oyla onaylanmıştır. Belgede iki devletli çözüme bağlılık, kalıcı ateşkes, Gazze’ye insani yardımın engelsiz girişi ve İsrail güçlerinin çekilmesi kararlaştırılmıştır.
“Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi” başlıklı Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans, 22 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Genel Çerçeve
Filistin Meselesine Çözüm ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans, 22 Eylül 2025 tarihinde New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde düzenlenmiştir. Konferans, Fransa ve Suudi Arabistan’ın eş başkanlığında gerçekleştirilmiş ve 2025 yılı temmuz ayında yapılan üç günlük toplantının devamı niteliğinde olmuştur. Toplantı, Filistin meselesine barışçıl çözüm bulunması ve iki devletli çözümün uygulanması amacıyla gerçekleştirilmiş olup, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırıları, Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimler ve bölgedeki insani krizin ele alınması konferansın temel gündem maddelerini oluşturmuştur.
Konferans, aynı zamanda çok sayıda ülkenin Filistin Devleti’ni tanıma kararlarını duyurduğu bir platform olmuştur. Bu kararlar, uluslararası toplumda iki devletli çözüm sürecine ivme kazandırma amacıyla gündeme getirilmiştir. Toplantının öncelikli hedefi, Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi, kalıcı bir ateşkesin sağlanması, insani yardımların engelsiz girişine olanak verilmesi ve Batı Şeria ile Doğu Kudüs’teki yerleşim faaliyetlerinin durdurulması yönünde uluslararası iradeyi ortaya koymak olmuştur.
BM Genel Kurulu kapsamında kabul edilen New York Deklarasyonu, konferansın ana çıktısı olarak öne çıkmış ve Filistin Devleti’nin bağımsız, egemen, ekonomik olarak sürdürülebilir ve demokratik bir yapıya kavuşması hedeflenmiştir. Konferans, ABD ve İsrail’in boykotuna rağmen geniş katılımla düzenlenmiş, uluslararası toplumun büyük bir kesimi tarafından desteklenmiştir.
Katılım ve Organizasyon
Konferans, 22 Eylül 2025’te New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu binasında yapılmıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, etkinliğin eş başkanlığını üstlenmiştir.
Toplantıya devlet ve hükümet başkanları, dışişleri bakanları ve üst düzey heyetlerden oluşan geniş bir katılım sağlanmıştır. Katılan ülkeler arasında Avrupa, Asya, Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu’dan temsilciler yer almıştır. Konferansa katılan ülkelerden bazıları Filistin Devleti’ni tanıdıklarını açıklamış, bazıları ise bu yönde koşullu taahhütlerde bulunmuştur.
ABD ve İsrail, konferansı boykot etmiştir. İsrail, toplantıyı “terörü ödüllendirme girişimi” olarak nitelendirmiştir. ABD ise İsrail ile ortak tutum sergileyerek katılmamıştır.
Konferans organizasyonu kapsamında güvenlik önlemleri New York’ta en üst seviyeye çıkarılmış, BM binası çevresi ve Manhattan bölgesi polis ve güvenlik güçleri tarafından kapatılmıştır.
Konferansta Yapılan Açıklamalar ve Konuşmalar
Fransa
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, konferansın açılışında Filistin Devleti’nin tanınmasının ertelenemez bir adım olduğunu belirtmiştir. 7 Ekim 2023 saldırılarını terörizm olarak nitelendirmiş ve bu saldırıların İsrail toplumu ile uluslararası vicdanda derin yaralar açtığını ifade etmiştir. Macron, Filistin halkının meşru haklarının tanınmasının İsrail halkının haklarını ortadan kaldırmadığını, aksine iki taraf için de kalıcı barışa giden yolu açtığını dile getirmiştir. Ayrıca, Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararını açıklamış ve bu tanımanın Hamas’a karşı bir yenilgi niteliğinde olduğunu vurgulamıştır. Macron’un konuşmasında ayrıca Avrupa ülkelerinin iş birliğini İsrail’in savaşın sonlandırılması ve barış görüşmelerine katılımıyla ilişkilendirecekleri belirtilmiştir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, New York'taki BM Genel Merkezi’nde düzenlenen “Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferansı”nda konuşuyor, 22 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Suudi Arabistan
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, konferansta ülkesini temsilen konuşmuş ve iki devletli çözümün bölgedeki tek adil ve kalıcı barış yolu olduğunu ifade etmiştir. İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarının yanı sıra Arap ve Müslüman ülkelerin egemenliğini ihlal eden politikalarının barış çabalarını baltaladığını dile getirmiştir. Ayrıca, Fransa ve diğer ülkelerin Filistin’i tanıma kararlarını “tarihi” olarak nitelendirmiş ve uluslararası toplumun bu yöndeki kararlılığını övmüştür.
Türkiye
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konferansın ilk oturumunda yaptığı konuşmada Gazze’deki insani krizin boyutlarını vurgulamıştır. Erdoğan, bölgede yaklaşık iki yıldır İsrail hükümetinin artan saldırıları sebebiyle büyük bir insani felaket yaşandığını ifade ederek, “65 bini aşkın insanın hayatına mal olan Gazze'deki katliam tüm şiddetiyle sürüyor. Elini vicdanına koyan hiç kimse yaşananları kabul edemez. Dahası böyle bir soykırıma sessiz kalamaz” demiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'de düzenlenen Filistin Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans'ta konuşuyor, 22 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetinin politikalarını eleştirerek, “Netanyahu hükümetinin amacı, Filistin Devleti'nin kurulmasını imkansız hale getirmek, Filistin halkını da mümkün olduğunca göçe zorlamaktır” sözlerini kullanmıştır. Bu bağlamda uluslararası toplumun hukuki ve vicdani sorumluluğu bulunduğunu vurgulamış, Batı Şeria’daki yayılmacılığın, Doğu Kudüs’teki oldubittilerin ve bölgede istikrarsızlığı artıran adımların durdurulması gerektiğini dile getirmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası kamuoyunda artan duyarlılığa işaret ederek, “Şu da bir gerçek ki bugün Filistin davası artık dünyaya mal olmuştur. Bu salondaki katılım, bunun en güzel ispatıdır. Avrupa'da, Asya'da, Amerika'da ve Afrika'da sokakta, sosyal medyada, basında 'Özgür Filistin' nidalarına daha önce hiç duymadığımız kadar tanık oluyoruz” ifadelerini kullanmıştır.
Konuşmasında Filistin Devleti’nin tanınmasına yönelik adımları da değerlendiren Erdoğan, “Bu olumsuz gelişmelerin ortasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin de olduğu bir grup ülkenin Filistin Devleti'ni tanıma kararı alması son derece önemli, tarihi bir karardır” sözleriyle bu gelişmeyi memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir.
Ateşkesin ilan edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Artık ateşkes ilan edilmelidir. Ateşkesin ilanı, Gazze'ye insani yardımların engelsiz şekilde girişinin sağlanması ve İsrail'in Gazze'den güçlerini çekmesi gerekiyor. Gazze, Filistin'in ayrılmaz bir parçasıdır ve Filistinlilere aittir. Filistinlilerin kendi topraklarını nasıl idare edeceklerini de yine kendileri belirleyecektir” demiştir.
Erdoğan ayrıca Filistin’in BM’ye tam üyeliğinin zamanının geldiğini belirtmiş, Filistin’in ulusal kapasitesinin artırılması, mali ve teknik desteklerin güçlendirilmesi ve UNRWA gibi kuruluşların faaliyetlerinin sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. Türkiye’nin pozisyonunu özetleyen Erdoğan, “Türkiye olarak 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğü haiz Filistin Devleti vücut bulana kadar mücadeleye azimle devam edeceğiz” ifadelerini kullanmıştır.
Filistin Yönetimi
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, konferansa video konferans yoluyla katılmıştır. Abbas, New York Deklarasyonu’nu Filistin Devleti’nin bağımsızlığının bir sembolü olarak nitelendirmiştir. Kalıcı ateşkes, insani yardımların engelsiz ulaştırılması, tüm esir ve tutukluların serbest bırakılması ile İsrail’in Gazze’den çekilmesi çağrısında bulunmuştur. Hamas’ın gelecekte yönetimde rolü olmayacağını, silah bırakması gerektiğini ve tüm silahların Filistin Yönetimi’ne devredilmesi gerektiğini belirtmiştir. Abbas ayrıca savaş sonrası bir yıl içinde anayasa taslağı hazırlanacağını ve başkanlık ile parlamento seçimlerinin yapılacağını ifade etmiştir.
Filistin Devlet Başkanı Mahmoud Abbas, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu marjında düzenlenen "Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi" başlıklı Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans'ına video konferans yöntemiyle katılarak konuşma yapıyor, 22 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Japonya
Japonya Dışişleri Bakanı İvaya Takeşi, İsrail’in tek taraflı uygulamalarını kınamış ve yasa dışı yerleşimlerin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurgulamıştır. Hamas’ın rehineleri serbest bırakması ve silahsızlanması gerektiğini dile getirmiştir. Filistin’in tanınmasının Japonya için bir “olup olmama” değil, “zaman” meselesi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, İsrail’in iki devletli çözümü engelleyen adımlar atması halinde Japonya’nın yeni tedbirler alabileceğini açıklamıştır.
Almanya, Hollanda ve Danimarka
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, iki devletli çözümün uluslararası hukuk ve BM kararları çerçevesinde tek geçerli yol olduğunu söylemiştir. Almanya, 1967 sınırları dışında yapılacak değişiklikleri tanımayacağını, İsrail yerleşimlerini yasa dışı kabul ettiğini ve Uluslararası Adalet Divanı’nın danışma görüşüne bağlı kalacağını belirtmiştir.
Hollanda Dışişleri Bakanı David van Weel, Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi gerektiğini, gelecekte Filistin’i tanıyacaklarını ve Hamas’ın yönetimde rol oynamaması gerektiğini dile getirmiştir.
Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, İsrail’in politikalarının iki devletli çözümü zorlaştırdığını söylemiş, Filistin’in tanınmasının artık İsrail’in değil, Filistinlilerin elinde olduğunu ifade etmiştir. Rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas’ın silahsızlanması şartıyla tanımaya hazır olduklarını belirtmiştir.
Slovenya
Slovenya Dışişleri Bakanı Tanja Fajon, Gazze’de yaşananların insan eliyle yaratılmış bir felaket olduğunu, açlıktan ölen çocukların görüntülerinin soykırım niteliği taşıdığını ifade etmiştir. Filistin Devleti’nin tanınmasının bu doğrultuda atılmış bir adım olduğunu belirtmiş ve insani yardımın Gazze’ye ulaşması gerektiğini vurgulamıştır.
İtalya
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, Gazze’deki insani durumun felaket boyutlarına ulaştığını ve sivillerin korunması gerektiğini belirtmiştir. Doha’da Hamas müzakere heyetine yapılan saldırıyı kınamış ve ateşkes için Katar’ın arabuluculuk çabalarına destek verdiklerini açıklamıştır. İtalya’nın Filistin halkının devlet kurma hakkını desteklediğini ve iki devletli çözüm için çalışacağını ifade etmiştir.
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Cezayir
Katar Devlet Bakanı Sultan Saad el-Murayhi, Filistin sorununun çözümünde tarihi bir dönemeçte olunduğunu belirtmiştir. BAE Dışişlerinden Sorumlu Bakan Halife Şahin el-Marar, Filistin’in tanınmasını memnuniyetle karşıladıklarını, diğer ülkelerin de bu yönde adım atmaları gerektiğini vurgulamıştır. Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, Filistin Devleti’nin kurulması için fiili adımlar atılmasının zamanının geldiğini ifade etmiştir.
Brezilya
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Gazze’deki saldırıları soykırım olarak nitelendirmiş ve bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. 50 binden fazla çocuğun sakat bırakıldığını söylemiş, BM’nin tarihi sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkisinin sınırlandırılması çağrısı yapmıştır.
Avrupa Ülkeleri
Konferansta çok sayıda Avrupa ülkesi, Filistin Devleti’ni tanıma kararlarını açıklamış ya da bu yönde taahhütlerde bulunmuştur. Belçika Başbakanı Bart De Wever, tanımanın Hamas’a bir ödül anlamına gelmediğini vurgulamış ve Hamas’ın gelecekte Filistin yönetiminde hiçbir şekilde rol almaması gerektiğini dile getirmiştir. Bu çerçevede Belçika, Filistin Devleti’ni tanıdığını duyurmuştur.
Kanada Başbakanı Mark Carney, ülkesinin Filistin’i resmen tanıdığını açıklamış ve İsrail hükümetinin sistematik olarak bir Filistin Devleti’nin kurulmasını engellemeye çalıştığını belirtmiştir. Carney, İsrail’in yasa dışı yerleşim politikalarını ve artan yerleşimci şiddetini kınamış, Kanada’nın Filistin ve İsrail’in barış içinde yan yana yaşayabileceği bir geleceğin inşasına ortak olacağını ifade etmiştir.
Malta Başbakanı Robert Abela, Filistin’i tanıdıklarını belirterek bunun barışçıl iki devletli çözüme verilen somut bir destek olduğunu söylemiştir. Tüm esirlerin koşulsuz serbest bırakılmasını talep eden Abela, Hamas’ın gelecekteki Filistin’de yerinin olamayacağını vurgulamıştır.
Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden, Filistin Devleti’ni tanıdıklarını açıklamış ve bu kararın demokratik bir Filistin Devleti’nin yaşama geçirilmesi için atılmış bir adım olduğunu belirtmiştir.
Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa, Filistin Devleti’nin tanınmasının ertelenemez bir karar olduğunu ifade etmiştir. Rebelo de Sousa, “Mesajımız nettir: Filistin Devleti’nin tanınması, bizzat barışın tanınmasıdır — şimdi, bugün. Yarın çok geç olacaktı” sözleriyle bu adımın aciliyetini vurgulamıştır.
Andorra Dışişleri Bakanı Imma Tor Faus, iki devletli çözümün büyük tehlike altında olduğunu belirterek ülkesinin Filistin’i tanıma kararını duyurmuştur. Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Yvette Cooper, ülkesinin Filistin’i tanıma adımını açıklamış ve kalıcı barış için iki devletli çözümün zorunlu olduğunu belirtmiştir. Monako Prensi II. Albert, Filistin’i tanıdıklarını ilan ederek bu kararın uluslararası toplumun barış yönündeki ortak iradesini yansıttığını ifade etmiştir.
Avrupa Birliği kurumları adına konuşan Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı António Costa, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğunluğunun Filistin’i tanıdığını açıklamıştır. Costa, bu adımın iki devletli çözüm sürecinin yeniden canlandırılması için önemli olduğunu belirtmiştir.
New York Deklarasyonu
Konferansın en önemli çıktısı, New York Deklarasyonu olmuştur. 22 Eylül 2025 tarihinde kabul edilen deklarasyon, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 142 oyla onaylanmıştır. Bu belgenin, uluslararası toplumun iki devletli çözüme yönelik kararlılığını yeniden teyit ettiği ve uygulanabilir bir yol haritası ortaya koyduğu belirtilmiştir.
Deklarasyon, “somut, geri dönülmez ve takvime bağlı adımlar” içermektedir. Bu çerçevede, Filistin’in bağımsız, demokratik, egemen ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir devlet olarak hayata geçirilmesi hedeflenmiştir.
Belge, öncelikle kalıcı bir ateşkes ilan edilmesini ve tüm esirlerin serbest bırakılmasını öngörmüştür. Ayrıca, Gazze’ye insani yardımların engelsiz biçimde ulaştırılması ve İsrail güçlerinin bölgeden tamamen çekilmesi çağrısı yapılmıştır. Deklarasyonda, savaş sonrası dönemde “günün ertesi” için uluslararası toplumun sorumluluk alması gerektiği belirtilmiş ve BM Güvenlik Konseyi onaylı geçici bir uluslararası istikrar misyonu kurulması önerilmiştir.
Deklarasyon, Gazze ile Batı Şeria’nın Filistin Yönetimi altında birleşmesini temel hedeflerden biri olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda, Filistin Yönetimi’nin “Tek Devlet, Tek Hükümet, Tek Hukuk, Tek Silah” politikası desteklenmiş ve Hamas’ın Gazze’deki yönetiminin sona ermesi, silahsızlanması ve silahların Filistin Yönetimi’ne devredilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Belgede ayrıca Filistin Yönetimi’nin reform programı da kayıt altına alınmıştır. Buna göre:
- Mahkûmlara yapılan ödemelerin kaldırılması,
- Eğitim müfredatının AB denetimi ve Suudi Arabistan desteğiyle reforme edilmesi,
- Ateşkesin ardından bir yıl içinde genel ve başkanlık seçimlerinin yapılması, reform taahhütleri arasında yer almıştır.
Deklarasyon, ekonomik boyutu da kapsamıştır. “Filistin için Acil Koalisyon” adı altında bir mekanizma kurulması kararlaştırılmış, bu mekanizma aracılığıyla Filistin Yönetimi’ne acil bütçe desteği sağlanması planlanmıştır. Ayrıca, İsrail tarafından alıkonulan Filistin vergi gelirlerinin derhal serbest bırakılması talep edilmiş ve Paris Protokolü’nün revize edilerek yeni bir mali düzenleme yapılması öngörülmüştür.
New York Deklarasyonu’nda İsrail’e yönelik çağrılar da yer almıştır. İsrail’in işgal, yerleşim faaliyetleri, toprak gaspı ve ilhak girişimlerini durdurması istenmiş, özellikle E1 projesi ve Batı Şeria’daki genişleme planlarının derhal iptali talep edilmiştir. Ayrıca, İsrail’in iki devletli çözüme yönelik açık bir taahhüt vermesi gerektiği belirtilmiştir.
Son olarak, deklarasyon bölgesel barış mimarisi için de öneriler getirmiştir. ASEAN ve AGİT gibi örneklerden esinlenerek bir bölgesel güvenlik yapısı oluşturulması, Lübnan-İsrail ve Suriye-İsrail hatlarında yeni barış çabaları yürütülmesi ve Arap Barış İnisiyatifi temelinde bütüncül bir Orta Doğu barışı hedeflenmiştir.