KÜRE LogoKÜRE Logo
Gündem
kure star outline
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu (2025)
fav gif
Kaydet
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu, “Birlikte daha iyi: Barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” temasıyla 9 Eylül 2025’te başlamıştır. Yüksek Düzeyli Görüşmeler Haftası 23–29 Eylül 2025 tarihlerinde New York’ta yapılmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu (2025) image
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

22 Eylül 2025

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu (2025), 9 Eylül 2025’te açılan ve yüksek düzeyli görüşmeleri 23–29 Eylül 2025 tarihlerinde New York’ta gerçekleştirilen oturumdur. Oturumun teması “Birlikte daha iyi: Barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” olarak belirlenmiş, başkanlık görevini Almanya’nın eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock üstlenmiştir.


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu - (Anadolu Ajansı)

Genel Bilgiler

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu, “Birlikte daha iyi: Barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” temasıyla 9 Eylül 2025 tarihinde açılmıştır. Yüksek Düzeyli Görüşmeler Haftası 23–29 Eylül 2025 tarihleri arasında New York’taki BM Genel Merkezi’nde gerçekleştirilmektedir. Oturumun başkanlığını Almanya’nın eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yürütmektedir.


Açılış oturumu, Baerbock’un yönetiminde BM Genel Sekreteri António Guterres’in konuşmasıyla başlamıştır. Guterres konuşmasında, insanlığın “insafsız acılar çağında” yaşadığını vurgulamış, BM ilkelerinin cezasızlık, eşitsizlik ve kayıtsızlık nedeniyle baskı altında olduğunu ifade etmiştir. Genel Sekreter, Gazze’de süren yıkımın üçüncü yılına yaklaştığını belirterek kalıcı ateşkes çağrısı yapmış, Orta Doğu’da iki devletli çözümün sürdürülebilir barış için temel olduğunu dile getirmiştir.


BM Sözcülüğü, Genel Kurul’a 89 devlet başkanı, 43 hükümet başkanı, 5 başkan yardımcısı, 5 başbakan yardımcısı, 45 bakan, 1 bakan yardımcısı ve Avrupa Birliği delegasyonunun katıldığını açıklamıştır. Afganistan, Myanmar ve Seyşeller yönetimleri toplantılara katılmamaktadır.

Zirveler ve Yan Toplantılar

BM Genel Kurulu’nun yüksek düzeyli haftası boyunca farklı temalara odaklanan zirveler ve yan etkinlikler düzenlenmektedir. 22 Eylül’de Fransa ve Suudi Arabistan eş başkanlığında “Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi” başlıklı yüksek düzeyli konferans yapılmış, bu toplantıda Filistin meselesine çözüm arayışları ve iki devletli formülün uygulanabilirliği tartışılmıştır. Görüşmelerde New York Deklarasyonu’nun somut adımlara dönüştürülmesi gündeme gelmiştir.


23 Eylül’de gerçekleştirilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) Moment Toplantısı’nda, 2030 hedeflerine ulaşmak için devletlerin, özel sektörün ve sivil toplumun katkıları ele alınacaktır. 24 Eylül’de düzenlenecek BM İklim Zirvesi’nde ise Paris Anlaşması’nın uygulanması, yeni taahhütlerin açıklanması ve uluslararası finansman mekanizmaları masaya yatırılacaktır. Bu zirvede Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da konuşma yapması planlanmıştır.


25 Eylül’de Avrupa Birliği Konseyi Başkanı António Costa’nın ev sahipliğinde Pasifik ada ülkeleri ile bir toplantı yapılacak, iklim değişikliğinin yol açtığı kırılganlıklar değerlendirilecektir.

Ana Gündem Maddeleri

Oturumun gündeminde öne çıkan başlıkların başında Filistin meselesi yer almaktadır. Gazze’de süregelen insani kriz, ateşkes girişimleri ve uluslararası toplumun atacağı adımlar Genel Kurul’un odak noktasıdır. 22 Eylül’de Fransa ve Suudi Arabistan eş başkanlığında düzenlenen Filistin konulu yüksek düzeyli konferansta, New York Deklarasyonu temelinde iki devletli çözüm tartışmaya açılmıştır. Gazze’deki can kayıpları, yardım ulaştırılmasındaki engeller ve uluslararası toplumun sorumlulukları da görüşmelerde ele alınmıştır.


Bunun yanı sıra Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesi ve Ukrayna’nın güvenlik garantileri konusu gündemdeki bir diğer önemli başlık olmuştur. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik sorunları çevresel gündemi oluşturmuş, 24 Eylül’de düzenlenecek BM İklim Zirvesi ile Paris Anlaşması hedefleri çerçevesinde yeni taahhütler gündeme gelmiştir.


BM’nin mali yapısı da tartışma konularından biridir. ABD’nin katkı paylarındaki kesintiler, bazı BM ajanslarından çekilmesi ve örgütün karşı karşıya kaldığı finansal zorluklar oturumda gündeme gelmiştir. Teknoloji alanında ise yapay zekâ yönetişimi için küresel bir diyalog başlatılması planlanmıştır. Güvenlik Konseyi reformu da BM’nin etkinliğini artırmaya yönelik kurumsal düzenlemeler arasında ele alınmaktadır.

Güvenlik ve Organizasyon

80.BM Genel Kurulu için New York’ta geniş kapsamlı güvenlik önlemleri alınmıştır. Manhattan’da özellikle BM Genel Merkezi’nin bulunduğu bölge yoğun güvenlik kordonu altına alınmıştır. New York Polis Departmanı (NYPD), Federal Soruşturma Bürosu (FBI), BM güvenlik birimleri ve Dışişleri Bakanlığı’na bağlı gizli servisler koordineli şekilde görev yapmaktadır.


Trafik akışını düzenlemek amacıyla Manhattan’ın doğu bölgesinde bulunan 42. ile 48. sokaklar arasında kalan alan araç ve yaya trafiğine kapatılmıştır. Bu bölgeye yalnızca resmi geçiş kartı bulunanlar ve bölgede ikamet edenler girebilmektedir. Ayrıca Doğu Nehri boyunca NYPD’ye bağlı botlar, havadan helikopterler ve insansız hava araçları devriye görevindedir.


New York Belediye Başkanı Eric Adams, Genel Kurul haftasında olağanüstü ihtiyatlı davranıldığını, kent genelinde binlerce polisin görevlendirildiğini ve köpekli devriyelerin yeraltı metro istasyonları dâhil olmak üzere birçok noktada görev aldığını açıklamıştır.

Kaynakça

Al Jazeera. “UN Approves Video Address by Palestine’s Abbas after US Visa Refusal.” Al Jazeera. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.aljazeera.com/news/2025/9/19/un-approves-video-address-by-palestines-abbas-after-us-visa-refusal

Anadolu Ajansı. “New York’ta Başlayacak BM 80. Genel Kurul Toplantıları Dünya Liderlerini Bir Araya Getirecek.” Anadolu Ajansı. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/new-yorkta-baslayacak-bm-80-genel-kurul-toplantilari-dunya-liderlerini-bir-araya-getirecek/3694510#

Consilium. “80th United Nations General Assembly, 23–29 September 2025.” European Council / Council of the European Union. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.consilium.europa.eu/en/meetings/international-summit/2025/09/23-29/

European External Action Service (EEAS). “EU Leaders at 80th UN General Assembly: Unwavering Commitment to Effective Multilateralism.” EEAS. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.eeas.europa.eu/eeas/eu-leaders-80th-un-general-assembly-unwavering-commitment-effective-multilateralism_en

NPR. “What to know as U.N. General Assembly opens, marking 80 years, tackling deep crises.” NPR. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.npr.org/2025/09/22/nx-s1-5546823/un-general-assembly-high-level-week

TRT World. “Nine leaders to watch at the 80th UNGA General Debate.” TRT World. Erişim 22 Eylül 2025. https://www.trtworld.com/article/2038ca4298f5 

United Nations News. “World Leaders to Converge on New York for 80th General Assembly.” UN News. Erişim 22 Eylül 2025. https://news.un.org/en/story/2025/09/1165900

23 Eylül 2025

BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 1. Gün (23 Eylül 2025)

Açılış Töreni ve Genel Çerçeve

Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’nun yüksek düzeyli görüşmeleri 23 Eylül 2025 tarihinde başlamıştır. Oturum, Genel Kurul Başkanı Annalena Baerbock’un yönetiminde açılmıştır. Baerbock, bu yılın olağan bir yıl olmadığını vurgulamış, özellikle Gazze, Ukrayna, Haiti ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi kriz bölgelerinde yaşanan insani felaketlere dikkat çekmiştir. Konuşmasında, bu başarısızlıkların BM’nin geçerliliğini yitirdiği yönünde kullanılmasına izin verilmemesi gerektiğini belirtmiş, BM Şartı’nın ancak üye devletlerin onu uygulama iradesi kadar güçlü olduğunu ifade etmiştir. Baerbock, Genel Kurul’un bu oturumunun asıl amacının umutsuzluğa kapılmamak, birlikte daha iyi bir gelecek inşa etmek ve BM’nin değerlerini yaşatmak olduğunu açıklamıştır.


BM 80. Genel Kurulu, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Açılış Konuşması

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un yüksek düzeyli görüşmelerinin açılış konuşmasını yapmıştır. Konuşmasında BM’nin 80 yıl önce İkinci Dünya Savaşı sonrasında barışın korunması amacıyla kurulduğunu hatırlatmış, günümüzde ise insanlığın “insafsız acılar çağında” bulunduğunu ifade etmiştir. Guterres, BM’nin ilkelerinin kuşatma altında olduğunu, barış ve ilerlemenin dayandığı sütunların cezasızlık, eşitsizlik ve kayıtsızlık altında çökmekte olduğunu belirtmiştir.


Guterres, dünyada artan kutuplaşmaya dikkat çekmiş, çok kutupluluğun doğru işleyen çok taraflı kurumlar olmadan kaosa yol açabileceğini söylemiştir. Egemen ülkelerin topraklarının işgal edildiğini, açlığın bir silah olarak kullanıldığını ve gerçeklerin susturulduğunu dile getirmiştir. Genel Sekreter, “Nasıl bir dünya seçeceğiz? Kaba güçlerin hâkim olduğu bir dünya mı, yoksa hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir dünya mı?” sorusunu yöneltmiştir.


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres - (Anadolu Ajansı)


Konuşmasında Gazze’de süren savaş üzerinde özellikle durmuştur. Guterres, “Gazze’deki dehşet üçüncü korkunç yılına yaklaşıyor” ifadesini kullanmış, bu durumun temel insani değerlere aykırı siyasi kararların sonucu olduğunu belirtmiştir. Ölüm ve yıkımın boyutunun, genel sekreterlik görevi boyunca gördüğü tüm çatışmaların ötesinde olduğunu söylemiştir. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarını kınadığını yinelemiş, ancak Filistin halkının toplu şekilde cezalandırılmasının ve Gazze’nin sistematik olarak yok edilmesinin hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamayacağını ifade etmiştir. Bu bağlamda derhal kalıcı ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, insani yardımın engelsiz erişimi ve iki devletli çözüm çağrısı yapmıştır.


Guterres konuşmasında Ukrayna, Sudan, Yemen, Lübnan ve Haiti’de süren krizlere de değinmiş, bu çatışmaların küresel istikrara tehdit oluşturduğunu belirtmiştir. Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in Gazze’de soykırım yapmaktan kaçınması yönündeki kararlarını hatırlatarak, uluslararası hukukun ihlal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.


İnsan haklarının barışın süsü değil temeli olduğunu söyleyen Guterres, bunların evrensel, bölünemez ve birbirine bağımlı olduğunu ifade etmiştir. İnsan haklarının uygulanması için siyasi iradeye ihtiyaç bulunduğunu kaydetmiş, adaletin sesinin yükseltilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca küresel yardımların kesilmesinin milyonlarca insan için ölüm fermanı anlamına geldiğini dile getirmiştir. Özellikle ABD’nin ve diğer ülkelerin BM’ye yaptığı katkılardaki kesintilerin, insani yardım çalışmalarını doğrudan olumsuz etkilediğini vurgulamıştır.


Guterres, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine ve yapay zekâ teknolojisinin denetimsiz ilerleyişine de değinmiştir. İklim krizine karşı acil küresel eylem çağrısı yapmış, yapay zekânın insanlığa hizmet etmesi gerektiğini, hiçbir şirketin kanunun üzerinde olamayacağını söylemiştir. Teknolojiye dair ortak uluslararası güvenlik standartları ve düzenlemeler oluşturulması gerektiğini, şeffaflık, hesap verebilirlik ve güvenlik ilkeleri olmadan yeni teknolojilerin kullanılmaması gerektiğini ifade etmiştir.

Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları 

Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva

Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva, gelenek gereği 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un yüksek düzeyli oturumlarında ilk konuşmayı yapan lider olmuştur. Lula, hitabında öncelikle iklim değişikliği sorununa değinmiştir. 2024 yılının kaydedilen en sıcak yıl olduğunu hatırlatmış, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele ederken aynı zamanda başka yapısal zorluklarla karşı karşıya kaldığını ifade etmiştir. Zengin ülkelerin refah düzeyine iki yüzyıllık sera gazı emisyonları pahasına ulaştığını vurgulamış, bu ülkelerden daha fazla sorumluluk almalarını talep etmiştir. Ayrıca Kasım ayında Brezilya’da düzenlenecek COP30 öncesinde adil kaynak paylaşımı ve teknolojiye erişim için uluslararası iş birliği çağrısı yapmıştır.


Lula, konuşmasında Gazze’de süregelen savaşa geniş yer ayırmıştır. Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihli saldırılarının hiçbir açıdan savunulamayacağını ifade etmiş, ancak buna karşılık Gazze’de yaşanan kitlesel yıkımın ve on binlerce sivilin ölümünün hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamayacağını söylemiştir. “Hiçbir şey, mutlak hiçbir şey Gazze’de süren soykırımı haklı çıkaramaz” sözleriyle bu durumu vurgulamış, uluslararası insancıl hukukun ve Batı’nın ahlaki ayrıcalık mitinin enkaz altında kaldığını belirtmiştir. Gazze’de açlığın savaş aracı olarak kullanıldığını, zorla yerinden edilmenin cezasız kaldığını dile getirmiştir. Ayrıca İsrail’in politikalarına karşı çıkan Yahudi toplumunu da anarak, Filistin halkının bağımsız bir devletle ancak hayatta kalabileceğini ifade etmiştir.


Brezilya lideri, ABD’nin Karayipler’de uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle gerçekleştirdiği askeri operasyonları da eleştirmiştir. Bu operasyonların uluslararası hukuk açısından meşru zemine oturmadığını, sivil kayıplara yol açtığını ve fiili infaz niteliği taşıdığını söylemiştir. Lula’ya göre uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelenin en etkili yolu uluslararası iş birliği, kara para aklama faaliyetlerinin engellenmesi ve silah ticaretinin sınırlandırılmasıdır.


Konuşmasında iç siyasete de değinen Lula, eski başkan Jair Bolsonaro’nun 2023 seçimlerinden sonra iktidarda kalma girişimleri nedeniyle mahkûm edilmesini hatırlatmıştır. Bu mahkûmiyetin Brezilya demokrasisinin gücünü gösterdiğini ve otoriter eğilimlere karşı önemli bir mesaj verdiğini söylemiştir. Lula, “Demokrasimiz ve egemenliğimiz pazarlık konusu değildir” ifadesiyle bu sürecin ülkesindeki demokratik kurumların işleyişini teyit ettiğini belirtmiştir.

ABD Başkanı Donald Trump

ABD Başkanı Donald Trump, 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un ikinci konuşmacısı olarak kürsüye çıkmıştır. Konuşmasının başında görev süresinin ilk yedi ayında “sona erdirilemez denilen yedi savaşı sona erdirdiğini” belirtmiştir.


ABD Başkanı Trump BM Genel Kurulu’nda konuşma yapıyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Trump, Birleşmiş Milletler’in işlevselliğine yönelik eleştirileri yöneltmiştir. “Birleşmiş Milletler’in amacı nedir? Çok sert ifadelerle mektuplar yazıyor gibi görünüyor ama boş sözler savaşı sona erdirmiyor” diyerek örgütün krizlerde etkisiz kaldığını savunmuştur. Ayrıca, kendisinin Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi gerektiğini söyleyenlere atıfta bulunarak, “Gerçek ödül, milyonlarca hayatı kurtarmak olacaktır” demiştir.


Konuşmasının önemli bölümlerinden birinde İran’a değinmiş ve bu ülkeyi “dünyanın bir numaralı terör sponsoru” olarak tanımlamıştır. İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesinin “tamamen yok edildiğini” öne sürmüş, ayrıca 12 gün süren bir savaşı sona erdirdiklerini iddia etmiştir.


Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin değerlendirmesinde, bu çatışmayı sona erdirmenin başlangıçta en kolay olacağını düşündüğünü ancak savaşın üç yıldır sürdüğünü dile getirmiştir. Haftada “beş ila yedi bin gencin öldüğünü” söylemiş ve NATO ülkelerini “ikiyüzlülük” ile suçlamıştır. Bu ülkelerin Rusya’ya karşı savaşırken Moskova’dan petrol ve doğalgaz alımlarını sürdürdüklerini belirtmiştir. Çözüm olarak, “Eğer Rusya savaşı sona erdirmezse, Amerika Birleşik Devletleri çok katı tarifeler uygulayacaktır ve bu savaş çok hızlı bir şekilde sona erecektir. Ama Avrupalıların da bunları kabul etmesi gerekir” sözlerini kullanmıştır.


Trump, Gazze’deki insani krize ilişkin olarak da doğrudan çağrılarda bulunmuştur. “Gazze’deki savaşı derhal durdurmalıyız. Derhal müzakereye başlamalıyız, barış görüşmeleri yapmalıyız, tüm rehineler serbest bırakılmalı” ifadelerini kullanmıştır. Bununla birlikte, Filistin Devleti’nin tek taraflı tanınmasına karşı çıkarak, “Bu, Hamas’ın korkunç vahşetleri için bir ödül olacaktır” demiştir.


Birleşmiş Milletler’in mali yönetimine ve faaliyetlerine dair eleştirilerinde, yıllar önce BM binasının yeniden inşası için 500 milyon dolarlık bir teklif sunduğunu, ancak bunun yerine daha düşük kaliteli ve çok daha pahalı bir projenin tercih edildiğini dile getirmiştir. “Aralarından iki ile dört milyar dolar arasında harcadılar ve ben onlara söz verdiğim mermer zeminleri bile alamadılar” sözleriyle bu konudaki rahatsızlığını ifade etmiştir. Göç politikaları hakkında da sert eleştirilerde bulunmuş ve BM’nin 2024 yılında “624 bin göçmenin ABD’nin güney sınırına ulaşması için 372 milyon dolar nakit destek sağladığını” iddia etmiştir.


İklim ve enerji politikaları da konuşmasının eleştirel başlıkları arasındadır. Trump, yenilenebilir enerjiye özellikle de rüzgâr türbinlerine karşı çıkarak bunları “gülünç” olarak nitelendirmiştir. Karbon ayak izi kavramını “bir aldatmaca” olarak tanımlamış ve “Eğer yeşil enerji aldatmacasından uzaklaşmazsanız ülkeniz başarısızlığa uğrayacak” sözleriyle bu politikaların tehlikeli olduğunu savunmuştur. Ayrıca Almanya’nın enerji politikalarını örnek göstererek açık göçmenlik ve enerji bağımlılığı politikalarının Avrupa’yı zayıflattığını ileri sürmüştür. Çin’in ise “dünyadaki tüm gelişmiş ülkelerden daha fazla CO₂ salınımı yaptığını” belirterek iklim krizindeki rolünü eleştirmiştir.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Eylül 2025 tarihinde Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu yüksek düzeyli görüşmelerinde dördüncü konuşmacı olarak Genel Kurul kürsüsünden hitap etmiştir. Konuşmasına, Genel Kurul’un insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek başlamış, oturumun yeni başkanı Annalena Baerbock’a başarılar dilemiş ve görevini devreden önceki başkan Philemon Yang’ı tebrik etmiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Konuşmamın hemen başında, Filistin'in giderek artan sayıda ülke tarafından tanındığı bir dönemde, Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmut Abbas'ın bugün bizzat aramızda olamayışından duyduğum üzüntüyü ifade etmek istiyorum. Biz bugün bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkının hissiyatına tercüman olmak için de bulunuyoruz. Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ediyor, henüz bu kararı almayan devletleri ise bir an önce harekete geçmeye çağırıyorum." diyerek konuşmasına başlamıştır.


Birleşmiş Milletler Şartı'nın bundan 80 yıl önce San Francisco'da imzalandığını ve 24 Ekim 1945'te yürürlüğe girdiğini anımsatan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Kuruluş Şartı'nın ilk maddesinin ilk kelimelerini tekrar hatırlatmak istediğini belirterek, şöyle devam etmiştir: "Birleşmiş Milletler'in amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumaktır.' Evet, bizler bu salonda Birleşmiş Milletler'in 80'inci yaşını kutlarken dünyanın birçok bölgesinde Kuruluş Şartı'nın ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor. Özellikle Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir soykırım devam ediyor.


Biz toplantı halindeyken dahi Gazze'de şu anda siviller katlediliyor. Gazze'de ölen sivillerin sayısı 65 bini geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor. Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk. İsrail tarafından, Gazze'de son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor. Bunlar sayı değil dostlar, hepsi birer can, birer masum insan. Şu anda sadece silahlarla değil, açlık silahıyla da insanlar öldürülüyor. 21'inci yüzyılda, medeni dünyanın bakışları altında, 146'sı çocuk 428 kişi açlıktan hayatını kaybetti ve sayı her geçen gün artıyor."


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze'deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf göstererek, "Ellerinde leğenli kadınlar. Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup cevap verelim. 2025 yılında şöyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi? Fakat, insanlık adına bu utanç manzarası Gazze'de 23 aydır her gün tekrar ediyor. 365 kilometrekare içinde yaşayan 2,5 milyon Gazzeli, her gün yerinden ediliyor, her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor." diye konuşmuştur.


Gazze'nin sağlık altyapısının tamamen çökmüş durumda olduğunu, doktorların öldürüldüğünü ya da gözaltına alındığını, ambulansların vurulduğunu, hastanelerin bombalandığını, yıkıldığını belirten Erdoğan, tedavinin, operasyonun ve ilaç bulmanın mümkün olmadığını belirtmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın, Tayyip Erdoğan olarak içim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. Henüz 2-3 yaşındaki, elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucaklar, bugün maalesef, Gazze'nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir." diye eklemiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Açlıktan ölme noktasına gelen bir çocuğun fotoğrafını gösteren Erdoğan, "Buna hangi vicdan dayanır, hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu?" ifadesini kullanmıştır. Herkesin anne-baba olduğunu, üzerine titrediği evlatları, torunları olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Burada, Amerika'da, Avrupa'da, dünyanın her yerinde, bir çocuğun eline küçük bir diken batsa, anne babaların yüreği yanıyor ama Gazze'de, çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama bu, insanlığın dip noktasıdır. İnsanlık tarihi son bir asırda böyle bir vahşet görmemiştir. Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze'deki soykırım medya, sosyal medya aracılığıyla her an canlı olarak yayınlanıyor.


İsrail, şu ana kadar Gazze'de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü, Gazze'ye tüm girişleri yasakladı. Ama yine de soykırımı gizleyemedi. Filistin topraklarında devam eden soykırıma her fırsatta dikkatleri çeken Genel Sekreter Sayın Guterres'i gönülden destekliyorum, cesareti için kendisini bir kez daha tebrik ediyorum. Ancak, Birleşmiş Milletler Gazze'de kendi çalışanlarını dahi maalesef koruyamamıştır. Gazze'de insanlara yardım için koşturan 500 kişi öldürülmüştür. Bunların 326'sı BM personelidir."


Cumhurbaşkanı Erdoğan, soykırımın, tıpkı Holokost gibi insanların toplu halde imhası için kullanılan, utanç verici, insanlık dışı, barbarca bir kavram olduğunu söylemiş, Gazze'de sadece insanların öldürülmediğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Gazze'de hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, asırlık zeytin ağaçları, sular yok ediliyor, kirletiliyor. Gazze'de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar bilinçli bir şekilde yıkılıyor. Gazze'nin toprağı, insan için de hayvan için de bitki için de artık işe yaramaz hale getiriliyor. İşte sizlere bir başka fotoğraf. Şimdi size soruyorum, elimdeki şu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var? Bunun adı canlıya düşmanlık, hayata düşmanlık değil midir? Bu kürsüden açık açık ifade ediyorum. Bu kürsüden ifade ediyorum, Gazze'de bir savaş yoktur. Gazze'de iki taraftan söz edilemez, Gazze'de bir yanda elinde en modern, en öldürücü silahlar olan düzenli ordu, diğer tarafta ise masum siviller, masum çocuklar vardır. Bu, terörle mücadele değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır."


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze, Hamas bahanesiyle yok edilirken, eş zamanlı olarak Hamas'ın yönetimde olmadığı Batı Şeria'nın da adım adım işgal edildiğini, infazlarla masum sivillerin katledildiğini dile getirmiştir. "İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor, Suriye'ye, İran'a, Yemen'e, Lübnan'a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ediyor." diyen Erdoğan, en son arabulucu Katar'da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete, İsrail'in saldırı gerçekleştirdiğini anımsatmıştır.


Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Katar'a yönelik saldırı göstermiştir ki İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir. Netanyahu'nun barış yapmaya da rehineleri kurtarmaya da niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Sadece komşuları değil, Orta Doğu'daki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap oluyor. Şunun da farkına varalım. İsrail'in artan saldırganlığı sebebiyle Avrupa başta olmak üzere Batı'da, İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan değerler de çok ağır yara almıştır. En temel insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gösteri ve protesto özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar rafa kaldırılmıştır. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görmek zorundayız. Vadedilmiş topraklar saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi, yayılmacı bir politika ile bölge barışına ve insanlığın müşterek kazanımlarına kastetmektedir. Üç semavi dinin kutsal beldesi, insanlığın ortak mirası olan Kudüs-ü Şerif bu radikalizmin doğrudan hedefidir. Vicdan sahibi Musevileri de rahatsız eden, onların da tasvip etmediği, dahası tüm dünyada antisemitizmi körükleyen bu cinnet hali artık daha fazla devam edemez. Gazze'de ateşkes bir an önce sağlanmalı, saldırılar durmalı ve insani yardımların engelsiz girişine mutlaka izin verilmelidir. Soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi temin edilmelidir. İnşallah bu mutlaka gerçekleşecektir." diye eklemiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Erdoğan, Gazze'de yaşanan barbarlığa karşı sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkesin bu vahşetin sorumluluğuna ortak olduğunu ifade etmiş ve şu sözleri sarf etmiştir: "Bütün dünya liderlerine sesleniyorum, gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür. Halklarınız Gazze'deki barbarlığa tepki gösterirken, gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin. Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin. Bu vesileyle, dünyanın farklı ülkelerinde Gazzeli mazlumlara sahip çıkmak için meydanları dolduran, Gazzeli masumlara destek olmak için denizlere yelken açan akademisyeniyle, sanatçısıyla, siyasetçisiyle, aktivistiyle, öğrencisiyle tüm Filistin savunucularına en kalbi selamlarımı yolluyorum."


Suriye'de yaşanan zulüm ve çatışmaları 13 yıl boyunca BM kürsüsünde dile getirdiğini anımsatan Erdoğan, "Nasıl bugün Gazzeli mazlumlar için sesimizi yükseltiyorsak, 13 yıl süresince de Suriyelilerin feryatlarına dikkati çektik. Burada onların da sesi, nefesi olduk. 1 milyon insanın hayatına milyonlarcasının da vatanlarını terk etmesine sebep olan zulüm 8 Aralık devrimi ile birlikte hamdolsun artık tarihe karıştı." ifadelerini kullanmıştır.


Suriyelilerin 8 Aralık 2024 itibarıyla yeni bir dönemin kapılarını açtığını söylemiş, şöyle devam etmiştir: "Eli kanlı bir rejime karşı mücadeleyi kazanan Suriye halkı, inanıyorum ki büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri zaferi de inşallah menziline ulaştıracaktır. DEAŞ başta olmak üzere terörün hiçbir çeşidinin olmadığı, güvenliğin tesis edildiği, bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. Suriye'de istikrar kökleştikçe hiç şüphesiz bunun kazananı Suriyelilerle birlikte tüm komşu ülkeler, tüm bölgemiz olacaktır. Körfez'deki kardeş ülkelere de Suriye'nin toparlanmasına verdikleri katkılar için teşekkürlerimi iletiyorum. Bizimle aynı ilkeleri paylaşan tüm bölgesel ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi inşallah aynı şekilde sürdüreceğiz.


Komşumuz İran'la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz. Komşumuz Irak'ın istikrarı, güvenliği ve refahı, bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi kolektif refahı önceleyen, stratejik hamlelere bu bakımdan büyük önem atfediyoruz. Kuzeyde her ikisi de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul Sürecine büyük bir iştiyakla ev sahipliği yapıyoruz. Doğrudan görüşmeler sayesinde çok sayıda esirin ve naaşın mübadelesine aracılık ettik. Taraflar arasında barış müzakerelerinin modalitelerini belirlemeye çalıştık. Unutmayın, 'Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz.' şiarıyla önümüzdeki dönemde de ateşkes için çaba göstermeye devam edeceğiz."


Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın tesisi için tarafları en başından bu yana cesaretlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, "8 Ağustos'ta iki ülke arasında kalıcı barışa giden adımların atılmasından memnuniyet duyuyoruz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Sayın Paşinyan başta olmak üzere sürece katkıda bulunan Amerikan Başkanı Sayın Trump'ı burada bir kez daha tebrik ediyorum." diye konuştu.

Bu vesileyle Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin kendi rayında ilerlediğini de belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diğer bir ara buluculuk faaliyetimiz olan Ankara Süreci kapsamında Somali'yle Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz. Tarafların bu girişimi hızla, başarıyla neticelendirmelerini temenni ediyorum." şeklinde konuşmuştur.


Türkiye'nin, Karadeniz'de güvenliğin teminatı olan Montrö Sözleşmesi'ni tam 89 yıldır tarafsızlık içinde harfiyen uyguladığını vurgulamış ve eklemiştir: "Ege Denizi'ni ve Doğu Akdeniz'i ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine riayet edilen, bir istikrar ve refah havzası olarak görmek istiyoruz. Enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı işbirliğine hazırız. Komşularımızdan da aynısını bekliyoruz. Bu vesileyle Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dışlayan projelerin başarılı olamayacağını burada özellikle vurgulamak istiyorum. Kıbrıs Adasının, batısında Türkiye'nin hak ve yetkileri Adanın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları vardır. Daha evvel de teklif ettiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı, müşterek bir zeminin bulunmasına katkı yapacaktır. Kıbrıs Meselesinin çözümü daha önce defalarca denenmiş ancak Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle tüketilmiş federasyon modeli üzerine bina edilemez. Kıbrıs Adası'nda iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türkleri, Ada'nın eşit sahibidir ve azınlık olmayı kabul etmeyecektir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır maruz bırakıldıkları haksız izolasyona artık son vermelidir. Son üç Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığım çağrıyı bugün bir kere daha tekrarlıyor, uluslararası toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum."


İlerleyen dönemde, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir başlangıç ve vizyonu arzuladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu vizyon, günü kurtaran değil ufku yeniden tayin eden, ortak geleceğimizi şekillendiren bir vizyon olmalıdır. Bunun için elbette Avrupa Birliği'nin de bizim kadar istekli ve kararlı olması mühimdir." değerlendirmesinde bulunmuştur.


Türkiye'nin, net güvenlik sağlayıcısı bir ülke olarak Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve Avrupa Birliğinin harekat ve misyonlarına katkılarını sürdüreceğini yineleyerek, "2026 yılındaki NATO Zirvesi'ni Ankara'da toplayacağız. NATO müttefikliğimiz Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkilerimizi ticaret, yatırım, enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda güçlendiriyoruz." demiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan Orta Asya'daki kardeş ülkelerin barış, istikrar ve refahının Türkiye için vazgeçilmez olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Türk Devletleri Teşkilatımız, bölgesel bir çatı olmanın ötesine geçerek küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Köklü, beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar'da barışın ve istikrarın sürmesi için yoğun gayret içindeyiz. Temmuz ayında ihdas ettiğimiz Balkan Barış Platformu bu yöndeki çabalarımızın en yeni örneğidir. KFOR Komutanlığı görevini de bu yıl Ekim ayında bir kez daha üstleneceğiz. Afganistan'daki yönetimin, toplumu kuşatıcı dikkate alan bir anlayış sergilemesi temel arzumuzdur. Yeniden toparlanma sürecinde uluslararası toplumun Afgan halkını yalnız bırakmamasıdır. Türkiye ve Türk milleti olarak, Afgan kardeşlerimizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz. Güney Asya'da barış ve istikrarın muhafazasını son derece önemli görüyoruz. Nisan ayında Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışmaya varan bu gerilimde varılan ateşkesten memnuniyet duyuyoruz. İki ülke arasında terörle mücadelede iş birliğini önemsiyoruz.


Keşmir Meselesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları temelinde Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri ekseninin diyalogla çözülmesini destekliyoruz. Afrika Kıtasıyla eğitimden sağlığa, altyapıdan ticarete kadar geniş bir yelpazede ilişkilerimiz yıldan yıla güçleniyor. Somali'nin terörle mücadelesine gereken her türlü desteği verirken insani yardım faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Sudan'da iki yılı aşkın süredir devam eden çatışma ortamı bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Sudan'da akan kanın durması ve sürdürülebilir barışın tesis edilmesi, uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Bizim bu yöndeki çabalarımız devam edecektir."

Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto

Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, konuşmasında ülkesinin iklim değişikliğinden doğrudan etkilendiğini vurgulamıştır. Dünyanın en büyük ada devleti olarak, yükselen deniz seviyelerinin yarattığı tehdidi bizzat yaşadıklarını belirtmiştir. Bu bağlamda iklim değişikliğinin sadece geleceğe yönelik bir risk değil, halihazırda Endonezya toplumunun günlük yaşamında hissedilen bir gerçeklik olduğunu ifade etmiştir.


Subianto, ülkesinin uzun vadeli iklim hedeflerine değinmiş ve 2060 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüdünü yinelemiştir. Bu kapsamda, 12 milyon hektardan fazla bozulmuş orman alanının yeniden ağaçlandırılacağını açıklamıştır. Ayrıca, orman tahribatının azaltılması ve yerel toplulukların geleceğe yönelik kaliteli yeşil işlerle güçlendirilmesinin Endonezya’nın öncelikli politikaları arasında yer aldığını dile getirmiştir.


Enerji dönüşümüne ayrı bir başlık açan Subianto, Endonezya’nın kalkınma modelinde fosil yakıta dayalı büyümeden yenilenebilir kaynaklara dayalı büyümeye kesin bir yönelim gerçekleştirdiğini söylemiştir. Konuşmasında, 2026 yılından itibaren ülkenin ek enerji üretim kapasitesinin büyük bölümünün yenilenebilir kaynaklardan sağlanacağını vurgulamıştır. Bu dönüşümün yalnızca çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda ekonomik çeşitliliği ve enerji güvenliğini de pekiştireceğini belirtmiştir.

Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte

Peru Cumhurbaşkanı Dina Ercilía Boluarte Zegarra, konuşmasında yükselen otoriter tehditlere ve demokratik değerlere yönelik saldırılara dikkat çekmiştir. Totaliterliğin yeniden yükselişe geçtiğini belirterek dünyanın daha dikkatli ve kararlı olması gerektiğini ifade etmiştir. Peru’nun, uluslararası hukuka dayalı açık ve çok taraflı bir sisteme olan bağlılığını yinelemiş ve BM’nin bu rolü daha etkin biçimde yerine getirmesi gerektiğini dile getirmiştir.

Boluarte, yanlış bilgilendirme ve nefret ideolojilerinin demokratik toplumlara nüfuz ederek insanlığa ciddi zarar verdiğini vurgulamıştır. Bu durumun, ideolojik kutuplaşmayı artırdığına ve küresel istikrara tehdit oluşturduğuna dikkat çekmiştir. Peru’nun bu sorunlarla mücadelede BM’nin temsil gücü ve etkinliğinin artırılmasına destek vereceğini açıklamıştır.


Boluarte, Birleşmiş Milletler’in reforme edilmesi gerektiğini ve temsil kabiliyetinin genişletilmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir. Bu reformların, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne yönelik saldırıların yanı sıra iklim değişikliği ve sosyoekonomik eşitsizlikler gibi küresel sorunlarla başa çıkabilmek için gerekli olduğunu ifade etmiştir. Konuşmasında, “Dünya daha az değil, daha fazla ve daha iyi bir Birleşmiş Milletler’e ihtiyaç duymaktadır” ifadesini kullanmıştır.


Ayrıca BM Genel Sekreterliği seçimi konusunda Latin Amerika’nın daha güçlü temsil edilmesi gerektiğini vurgulamış, bir sonraki Genel Sekreterin Latin Amerika’dan seçilmesinin bölgenin BM Şartı’na olan bağlılığını ve küresel temsil adaletini yansıtacağını söylemiştir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Birleşmiş Milletler’in uluslararası düzen açısından vazgeçilmez konumunu vurgulamıştır. Macron, örgütün eksiklikleri ve eleştirileri bulunsa da küresel düzeyde başka bir alternatifi olmadığını belirtmiştir. Uluslararası hukukun ve çok taraflılık ilkesinin, mevcut küresel krizler karşısında en güvenilir dayanak olduğunu dile getirmiştir.


Macron, özellikle Suriye, Ukrayna ve Afrika’daki barış süreçlerine değinmiştir. Ukrayna’da devam eden savaşın Avrupa’nın güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu, uluslararası toplumun bu konuda ortak ve kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini ifade etmiştir. Suriye bağlamında, ülkede kalıcı barışın yalnızca siyasi çözümle sağlanabileceğini ve uluslararası kurumların bu süreçte aktif rol üstlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Afrika’da ise Fransa’nın güvenlik ve kalkınma alanında ortaklıklarını sürdürdüğünü, bölgesel barış girişimlerine destek verdiklerini açıklamıştır.


Konuşmasında güç siyasetine dayalı anlayışlara karşı çıkan Macron, “güçlü olan haklıdır” yaklaşımının uluslararası barışa ve iş birliğine zarar verdiğini belirtmiştir. Bu anlayışın uluslararası insancıl hukukla bağdaşmadığını, aksine uluslararası ilişkilerde istikrarsızlığı artırdığını dile getirmiştir. Ayrıca, insan haklarının korunmasının barışın yalnızca tamamlayıcı bir unsuru değil, onun temel taşı olduğunu ifade etmiştir. Macron’un konuşması, BM’nin etkin çok taraflılık anlayışını güçlendirmesi gerektiği mesajı üzerine inşa edilmiştir. Bu çerçevede, üye devletlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri ve BM’nin temel ilkelerine sadık kalmaları gerektiğini vurgulamıştır.

Ürdün Kralı II. Abdullah

Ürdün Kralı II. Abdullah, konuşmasında Filistin meselesini merkeze almıştır. Gazze ve Batı Şeria’daki durumun uluslararası toplumun yıllardır çözüme kavuşturamadığı, sürekli tekrar eden bir kriz döngüsü olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, “yine ve yeniden aynı noktaya geliyoruz” ifadesiyle sorunun kalıcı çözüm bulamamasına dikkat çekmiştir.


Kral Abdullah, İsrail’in işgal politikalarına ve yerleşim faaliyetlerine değinmiştir. Bu uygulamaların uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve bölgeyi istikrarsızlaştırdığını söylemiştir. Gazze’deki yıkımın ve insani felaketin boyutlarını hatırlatarak, Filistin halkının içinde bulunduğu koşulların kabul edilemez olduğunu ifade etmiştir. İsrail’in saldırılarının yalnızca Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadığını, bölgedeki daha geniş bir güvenlik krizini tetiklediğini vurgulamıştır.


Konuşmasında uluslararası toplumun etkisizliğini de eleştiren Abdullah, Filistin meselesinde çözüm yönünde irade gösterilmemesinin hem bölgesel hem de küresel barışa zarar verdiğini dile getirmiştir. BM’nin bu konudaki başarısızlığının, örgütün meşruiyetini sorgulatacak düzeyde bir hayal kırıklığı yarattığını belirtmiştir.


Ürdün’ün insani yardım rolüne de değinen Abdullah, ülkesinin milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapmaya devam ettiğini ve bu yükün giderek ağırlaştığını söylemiştir. Filistinli sivillere yönelik insani yardımın artırılması gerektiğini ifade etmiş, uluslararası toplumu daha fazla sorumluluk almaya çağırmıştır. Ayrıca, iki devletli çözümün hâlâ tek geçerli çözüm yolu olduğunu vurgulamıştır.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani, konuşmasında özellikle Filistin meselesi ve bölgedeki güvenlik sorunlarına odaklanmıştır. 9 Eylül 2025’te Doha’da Hamas heyetine yönelik saldırıya atıfta bulunmuş ve bu saldırının yalnızca Katar’a değil, aynı zamanda bölgesel barış çabalarına da bir tehdit oluşturduğunu belirtmiştir.


Gazze’de süren savaşın sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Emir, kalıcı ateşkes ve kapsamlı barış müzakerelerinin bir an önce başlatılması çağrısında bulunmuştur. Esirlerin serbest bırakılmasının da bu sürecin önemli bir parçası olduğunu ifade etmiştir. Katar’ın, Amerika Birleşik Devletleri ve Mısır ile birlikte yürüttüğü arabuluculuk çalışmalarını hatırlatmış, ülkesinin bu konudaki rolünü sürdüreceğini belirtmiştir.


Emir, İsrail’in bölgedeki saldırı politikalarına da dikkat çekmiştir. Bu politikaların yalnızca Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadığını, Lübnan, Suriye, Yemen ve hatta Katar’a kadar uzanan geniş bir bölgesel tehdit oluşturduğunu söylemiştir. Bu durumun “Büyük İsrail” anlayışını pekiştirdiğini ve bölgesel istikrara doğrudan zarar verdiğini dile getirmiştir.


Konuşmasında, Filistin halkının tarihsel haklarının korunmasının ve bağımsız Filistin Devleti’nin tanınmasının uluslararası toplum için ertelenemez bir sorumluluk olduğunu vurgulamıştır. Katar’ın bu konuda kararlı duruşunu yinelemiş ve tüm devletleri Filistin’in tanınmasına destek vermeye çağırmıştır.

Diğer Konuşmacılar

BM Genel Kurulu’nun ilk günü ana oturumlarda farklı bölgelerden birçok devlet başkanı ve hükümet başkanı da Genel Kurul kürsüsünde konuşma yapmıştır.


Surinam Cumhurbaşkanı Jennifer Simons, ülkesinin dünyada yalnızca üç karbon-negatif ülkeden biri olduğunu hatırlatmış ve ormanların korunması ile iklim finansmanının artırılmasının önemini vurgulamıştır. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda, 1938 Münih Anlaşması’nı hatırlatarak Ukrayna’ya destek verilmesi gerektiğini belirtmiş ve Rusya’nın saldırılarının görmezden gelinmemesi gerektiğini dile getirmiştir.


Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa, Birleşmiş Milletler’in alternatifsiz olduğunu söylemiş, “ne G1, ne G2, ne G3, ne de G1 artı bir ya da iki” ifadesiyle BM’nin yerini hiçbir formatın alamayacağını vurgulamıştır. Uruguay Cumhurbaşkanı Yamandú Orsi, ülkesinin barışa olan bağlılığını öne çıkarmış ve modern savaşların barbarlığını kınamıştır.


Slovenya Cumhurbaşkanı Nataša Pirc Musar, uluslararası ilişkilerde “güçlü olan haklıdır” anlayışının normalleşmesine karşı çıkmış ve Birleşmiş Milletler’in güçlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, BM’de güven krizinin derinleştiğini belirtmiş, mevcut bölünmelerin ne değişmez bir gerçek ne de kaçınılmaz bir kader olduğunu dile getirmiştir.


Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Afrika kıtasının yükselen konumuna dikkat çekmiş, daha adil kalkınma ve ticaret düzenlemeleri çağrısında bulunmuştur. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Orta Asya’da kapalı sınırlar ve çözümsüz çatışmalar döneminin sona erdiğini açıklamıştır.


Moğolistan Cumhurbaşkanı Uhnaagiin Hürelsüh, ülkesinin barış gücü katkılarına, çevre koruma çalışmalarına ve kadınların karar alma süreçlerine katılımına dikkat çekmiştir.Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhamedov, tarafsızlığın barış ve kalkınma için en etkili mekanizmalardan biri olduğunu belirtmiştir.


Şili Cumhurbaşkanı Gabriel Boric, küresel ısınma inkârcılığını reddetmiş ve eski devlet başkanı Michelle Bachelet’i BM Genel Sekreterliği için aday göstermiştir. Tacikistan Cumhurbaşkanı Emomali Rahmon, yapay zekâ konusunda işbirliğine ve buzulların korunmasına ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir.


Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, uluslararası toplumu Lübnan’daki birlikte yaşama modelini desteklemeye çağırmıştır. Kırgızistan Cumhurbaşkanı, çatışmalardan en çok sıradan insanların etkilendiğini vurgulamış, ülkesine uygulanan tek taraflı ekonomik yaptırımlara karşı çıkmıştır.


Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Amerika Birleşik Devletleri’nin uyuşturucu politikalarını reddetmiş ve ABD Başkanını “soykırımın suç ortağı” olarak nitelendirmiştir. Polonya Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki, demokratik ülkelerin Rusya Federasyonu’nun saldırganlığına karşı harekete geçmesi gerektiğini ifade etmiştir.


Mozambik Cumhurbaşkanı Daniel Chapo, ülkesindeki demokratik ilerlemelere işaret etmiş, BM’nin “bir hissedarlar meclisi” değil, kapsayıcı bir platform olması gerektiğini söylemiştir. Vietnam Cumhurbaşkanı Lương Cường, hızla değişen dünyada benzeri görülmemiş sorunların yalnızca çok taraflılık yoluyla çözülebileceğini dile getirmiştir.


Angola Cumhurbaşkanı João Lourenço, büyük güçlerin saldırılarının ve müdahalelerinin küresel düzeni tehlikeye attığını vurgulamıştır. Liberya Cumhurbaşkanı, ülkesinin yaklaşan BM Güvenlik Konseyi üyeliğine dikkat çekmiş ve iklim adaleti talebinde bulunmuştur.


Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Félix Tshisekedi, artan küresel çatışmalara değinmiş ve BM’nin Ruanda ile imzalanan barış anlaşmasının uygulanmasını güvence altına alması gerektiğini söylemiştir. Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid, ülkesinin artık “acıma değil ortaklık isteyen bir umut ışığı” haline geldiğini ifade etmiştir.


Nauru Cumhurbaşkanı, küçük ada devletlerinin kırılganlığının gelir seviyelerinin ötesinde olduğuna dikkat çekmiştir. Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, BM Güvenlik Konseyi’nin veto sistemi nedeniyle işlevini yerine getiremediğini ve nükleer tehditlerin artışına karşı uyarıda bulunmuştur. Fas Başbakanı Aziz Akhannouch, Orta Doğu ve Afrika’daki çatışmalara barışçıl çözüm bulunması gerektiğini vurgulamıştır.

Kaynakça

Al Jazeera. “UN General Assembly 2025 Live: Day One.” Al Jazeera. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aljazeera.com/news/liveblog/2025/9/23/un-general-assembly-2025-live-day-one

Anadolu Ajansı. “Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurul Oturumu Başladı.” Anadolu Ajansı. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/birlesmis-milletler-80-genel-kurul-oturumu-basladi/3696176#

Anadolu Ajansı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Bütün Dünya Liderlerine Sesleniyorum, Gün Filistinli Mazlumların Yanında Dimdik Durma Günüdür.’” Anadolu Ajansı. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-butun-dunya-liderlerine-sesleniyorum-gun-filistinli-mazlumlarin-yaninda-dimdik-durma-gunudur/3696257

24 Eylül 2025

BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 2. Gün (24 Eylül 2025)

Genel Çerçeve

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. oturumunun yüksek düzeyli genel görüşmelerinin ikinci günü 24 Eylül 2025 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu oturumda Avrupa, Asya, Afrika, Latin Amerika ve Pasifik bölgelerinden çok sayıda devlet ve hükümet başkanı söz almıştır.


Konuşmalarda öne çıkan başlıklar, güncel küresel krizler ve uluslararası düzenin işleyişine dair ortak kaygılar etrafında şekillenmiştir. İkinci günün temel temaları arasında özellikle Gazze savaşı ve ateşkes çağrıları, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı güvenlik sorunları, Avrupa güvenliği, iklim değişikliği ve enerji dönüşümü, BM Güvenlik Konseyi’nin reformu, çok taraflılığın korunması ve uluslararası hukukun güçlendirilmesi yer almıştır. Liderler bu başlıklarda hem bölgesel hem de küresel düzeyde çözümler önererek ortak hareket etme gerekliliğini dile getirmişlerdir.


Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) dünya liderlerine hitap ediyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları 

İspanya Kralı VI. Felipe

İspanya Kralı VI. Felipe, konuşmasında Birleşmiş Milletler’in kurallara dayalı uluslararası düzenin temel direği olduğunu vurgulamıştır. BM’nin, dünya çapında yaşanan krizler karşısında alternatifsiz bir platform olduğunu belirterek örgütün meşruiyetine ve gerekliliğine işaret etmiştir.


Kral Felipe, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Cebelitarık Anlaşması’na atıfta bulunmuş, bu anlaşmanın bölgesel iş birliği açısından önem taşıdığını dile getirmiştir. İspanya’nın, Cebelitarık bağlamında AB-İngiltere ilişkilerinde barışçıl ve iş birliğine dayalı bir yaklaşım sürdürdüğünü ifade etmiştir.


Konuşmasında küresel kalkınma sorunlarına da değinen Felipe, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada ciddi finansman açıklarının bulunduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, uluslararası toplumun yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ifade etmiş ve “sürdürülebilir kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri, yıllık trilyonlarca dolarlık finansman açığıdır” sözleriyle küresel fonlama sorununa dikkat çekmiştir.


Kral Felipe ayrıca insan haklarının korunması, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevrenin korunmasının yalnızca ulusal düzeyde değil, küresel düzeyde de ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. İspanya’nın bu alanlarda çok taraflı girişimleri desteklediğini ve uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesini savunduğunu dile getirmiştir.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Rusya’nın saldırılarını genişlettiğini ve savaşın artık yalnızca Ukrayna topraklarıyla sınırlı kalmadığını vurgulamıştır. Son dönemde Rus insansız hava araçlarının Avrupa ülkelerinin hava sahasında da tespit edildiğini belirten Zelenskiy, bu durumun tüm kıta için tehdit oluşturduğunu dile getirmiştir. “Artık Rus insansız hava araçları Avrupa üzerinde uçuyor ve Rus operasyonları birçok ülkeye yayılıyor. Putin bu savaşı sürdürmek, genişletmek istiyor. Kimse kendini güvende hissedemez. Yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmeliyiz.” sözleriyle, Avrupa güvenliği için yeni bir çerçevenin oluşturulması gerektiğini ifade etmiştir.


Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) dünya liderlerine hitap ediyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Zelenskiy, Rus ordusunun Zaporijya Nükleer Güç Santrali çevresindeki saldırılarının büyük bir tehlike arz ettiğini söylemiştir. Bir yıl önce uluslararası toplumu radyasyon kazası riski konusunda uyardığını hatırlatmış, ancak buna rağmen değişen bir şey olmadığını vurgulamıştır. “Daha dün santralde bir elektrik kesintisi yaşandı. Rusya, santralin yakınlarına bile bombardıman yapmaya devam ediyor. Uluslararası kurumlar çok zayıf olduğu için bu çılgınlık devam ediyor.” ifadeleriyle, uluslararası örgütlerin yetersizliğini dile getirmiştir.


Konuşmasında uluslararası kurumlara sert eleştiriler yönelten Zelenskiy, “Sudan, Somali, Filistin veya savaş yaşayan herhangi bir ülke BM’den gerçekten ne bekleyebilir? Onlarca yıldır sadece açıklamalar var.” sözleriyle tepkisini göstermiştir. Ayrıca Hamas tarafından esir alınan kişilerin iki yıl geçmesine rağmen serbest bırakılmadığını hatırlatarak, “Onların serbest kalması lazım.” demiştir.


Zelenskiy, Rusya’nın Moldova’ya yönelik tehditlerini de gündeme getirmiştir. Moldova’nın kendini yeniden savunmak zorunda kaldığını belirterek, Rusya’nın Moldova’yı “İran’ın bir zamanlar Lübnan’a yaptığı duruma” dönüştürmeye çalıştığını iddia etmiştir. Bu bağlamda, “Moldova’ya yardım ediyoruz, ancak küresel tepki yine yetersiz kaldı.” değerlendirmesinde bulunmuştur. Gürcistan’a geçmişte yeterli destek verilmediğini, bugün bu ülkenin Rus etkisine bağlı hale geldiğini savunmuş ve Avrupa’ya “Moldova’yı kaybetmemesi” çağrısında bulunmuştur.


Zelenskiy, savaşın uzamasıyla birlikte teknolojinin daha ölümcül hale geldiğini vurgulamıştır. İnsansız hava araçlarının giderek ucuzladığını ve tehlikeli boyutlara ulaştığını belirterek, “İHA’ların İHA’lara karşı savaşmaya, kritik altyapılara saldırmaya ve insanları hedef almaya başlaması an meselesidir. Yapay zekâ sistemlerini kontrol edecek birkaç kişi dışında, tamamen otonom bir şekilde, insan müdahalesi olmadan çalışacaklar.” sözlerini kullanmıştır. Bu nedenle Ukrayna’nın kendisini savunmak için İHA ve benzeri sistemler üretmek zorunda kaldığını açıklamıştır.


Konuşmasında Ukrayna’nın savunma sanayisine ilişkin yeni bir adımı da duyuran Zelenskiy, “Silah ihracatımızı açmaya karar verdik. Bunlar gerçek çatışmalarda kanıtlanmış güçlü sistemlerdir. Ortaklarımıza güvenilir ve modern olduklarını göstermek istiyoruz.” demiştir. Bu çerçevede Ukrayna’nın artık yalnızca savaşan bir ülke değil, aynı zamanda silah üreten ve ihraç eden bir aktör haline geleceğini belirtmiştir. Ayrıca, ülkesinin güvenliğini sağlayabilmesi için güçlü garantilere ihtiyaç duyduğunu ifade ederek, “Bugün, kendimizden başka kimse güvenliği garanti edemez. Sadece güçlü ittifaklar, sadece güçlü müttefikler ve kendi silahlarımız lazım.” sözleriyle konuşmasını tamamlamıştır.

Monako Prensi II. Albert

Monako Prensi II. Albert, konuşmasında uluslararası toplumun karşı karşıya olduğu küresel zorluklara karşı daha kararlı ve kolektif bir eylem gerektiğini vurgulamıştır. “Çok kutuplu bir dünyadayız ve uluslararası gerçeklikler son derece önemlidir” ifadesini kullanarak mevcut küresel düzenin kırılganlığına dikkat çekmiştir.


Diplomasi ve önleyici diyalog mekanizmalarının her zaman beklenen sonuçları doğurmadığını belirten Prens, dünyanın farklı köşelerinde çatışmaların yayılmasıyla uluslararası güvenliğin ciddi biçimde tehlikeye girdiğini söylemiştir. Bu nedenle, devletlerin egemenliği ve ihtilafların barışçıl yollarla çözümü gibi Birleşmiş Milletler’in temel ilkelerinin yeniden teyit edilmesinin zorunlu hale geldiğini ifade etmiştir.

Prens Albert, Ukrayna’ya yönelik saldırı savaşını açık biçimde kınamış ve “adil ve kalıcı bir barış” çağrısında bulunmuştur. Bu bağlamda, uluslararası toplumun uluslararası hukuku ve BM Şartı’nı koruma yönündeki kararlılığını güçlendirmesi gerektiğini belirtmiştir.


Konuşmasında iklim değişikliğine ve çevre sorunlarına da özel vurgu yapan Albert, Haziran 2025’te Fransa’nın Nice kentinde düzenlenen Üçüncü Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı sırasında Monako’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilen mavi ekonomi ve finans forumuna değinmiştir. Bu girişimin, dünya denizlerinin ve okyanuslarının korunmasına yönelik küresel iş birliğini teşvik etmeyi amaçladığını açıklamıştır.


İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik finansman ihtiyacını öne çıkaran Prens, “İklim değişikliğiyle mücadele inandırıcı ve acil finansman gerektirir” ifadesini kullanmıştır. Paris Anlaşması’nın taraflar arasında güçlü bir güven ortamı yaratacak çerçeveyi sunduğunu belirterek, bu anlaşmanın uygulanmasının hızlandırılması gerektiğini dile getirmiştir.

Panama Cumhurbaşkanı José Raúl Mulino Quintero

Panama Cumhurbaşkanı José Raúl Mulino Quintero, konuşmasında ülkesinin en stratejik varlığı olan Panama Kanalına dikkat çekmiştir. Kanalın, 25 yıl önce tamamen Panama’nın kontrolüne geçtiğini hatırlatarak, “O Panamalıdır ve öyle kalacaktır” sözleriyle bu mirasın ulusal kimlik ve egemenlik açısından taşıdığı önemi vurgulamıştır. Kanalın yalnızca ülkesinin ekonomik kalkınması için değil, aynı zamanda uluslararası deniz taşımacılığında da hayati rol oynadığını belirtmiştir.


Mulino, kanalın sürdürülebilir işleyişini garanti altına almak amacıyla yürütülen yeni projelerden bahsetmiştir. Bu çerçevede Rio Indio rezervuarı projesini gündeme getirmiştir. Bu büyük su altyapı projesinin, zaman zaman yaşanan kuraklıkların deniz trafiğini etkilemesini önlemek için hayata geçirileceğini açıklamıştır. Kanalın işlevselliğinin korunması için tarafsızlık ilkesinin önemine dikkat çekmiştir.


İklim değişikliği bağlamında ise Panama’nın “Doğa taahhüdü” (Nature Pledge) politikasını öne çıkarmıştır. Bu politika çerçevesinde iklim, biyolojik çeşitlilik ve arazi kullanımıyla ilgili yükümlülüklerin entegre şekilde ele alındığını söylemiştir. Zaten karbon-negatif bir ülke olduklarını belirten Mulino, Panama’nın 2035 yılına kadar emisyonlarını daha da azaltma hedefi taşıdığını, ayrıca 100.000 hektar ekosistemin restore edileceğini açıklamıştır. Bu kapsamda, “çünkü doğa bizim iklim değişikliğine karşı ilk savunma hattımızdır” ifadesini kullanmıştır.


Cumhurbaşkanı, Panama’nın 2025–2026 dönemi için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine de değinmiştir. Bu süre zarfında ülkesinin özellikle deniz güvenliği konularına, silah ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye odaklandığını aktarmıştır. Bunun yanı sıra göç konusunu da gündeme getirmiştir. Hükümetinin sadece bir yıl içinde Darien bölgesinden kuzeye doğru gerçekleşen göç akışını sıfıra indirmeyi başardığını açıklamıştır. Ancak, “Göç krizi çözülmüş olabilir, fakat kitlesel göçün sebepleri hâlâ ele alınmamıştır” diyerek Haiti ile Dominik Cumhuriyeti arasındaki kontrolsüz göçün devam ettiğine işaret etmiştir.

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, konuşmasında Rusya’nın Ukrayna’daki saldırılarının uluslararası hukuk ve çok taraflılık için oluşturduğu tehdidi vurgulamıştır. Rusya’nın bu savaşta başarılı olmasının, zorbalığın ve kaba kuvvetin meşru bir araç haline gelmesine yol açacağını belirtmiştir. “Bugün Ukrayna’ya göz yummak, dünyanın herhangi bir yerinde gelecekteki saldırganlara yeşil ışık yakmaktır” sözleriyle, uluslararası toplumun pasif kalmasının yaratacağı tehlikeye dikkat çekmiştir.

Pavel, “güçlü olan haklıdır” anlayışının kabul edilmesi halinde çok taraflılığın sonunun geleceğini, bunun da geçen yüzyılda ulusların büyük mücadeleler vererek kazandığı kazanımları yok edeceğini ifade etmiştir. Uluslararası düzenin böyle bir gelişmeyi kaldıramayacağını ve bunun küresel istikrarsızlığı daha da derinleştireceğini dile getirmiştir.


Konuşmasında Rusya’ya yönelik yaptırımların sürdürülmesinin ve artırılmasının zorunluluğunu vurgulamış, üye devletleri birlik içinde hareket etmeye çağırmıştır. “Üyeler birlikte hareket etmeli ve Rusya üzerindeki ekonomik baskıyı yoğunlaştırmalıdır. Bu, saldırganı müzakere masasına oturtmanın tek yoludur” sözleriyle uluslararası dayanışma çağrısında bulunmuştur.


Pavel ayrıca Birleşmiş Milletler sisteminin günümüzün küresel meydan okumalarına yanıt verebilecek şekilde güçlendirilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Güvenlik Konseyi’nin işlevselliğine atıfta bulunarak, “Güvenlik Konseyi üyeliği bir prestij veya ayrıcalık meselesi değil, küresel barışı savunma sorumluluğudur” ifadesini kullanmıştır.

İsviçre Cumhurbaşkanı Karin Keller-Sutter

İsviçre Cumhurbaşkanı Karin Keller-Sutter, konuşmasında Ortadoğu’da ve Ukrayna’da adil ve kalıcı bir barışın hâlâ uzak göründüğünü, Avrupa dâhil olmak üzere birçok bölgede otoriter eğilimlerin güç kazandığını dile getirmiştir. Bu duruma dikkat çekerek, “Kendimize karşı dürüst olmalıyız: bu gelişmelerin ne ulusal ne de uluslararası düzeyde basit çözümleri yok” ifadesini kullanmıştır.


Keller-Sutter, çok taraflılığın ve uluslararası örgütlerin küresel barış, ekonomik refah, göç, iklim değişikliği ve dijital dönüşüm gibi alanlarda vazgeçilmez olduğunu belirtmiştir. Birleşmiş Milletler’in ve çok taraflı düzenin eşi görülmemiş bir sarsıntıdan geçtiğini, bu nedenle tüm devletlerin BM Şartı’nda yer alan ilke ve değerlere bağlı kalma konusunda güçlü bir taahhütte bulunması gerektiğini vurgulamıştır.


Cumhurbaşkanı, devletlerin sorumluluklarını yalnızca uluslararası örgütlere devredemeyeceklerini belirtmiş ve “Sorumluluklarımızı bir uluslararası kuruluşa havale edemeyiz” demiştir. Üye devletleri, hem kendi ülkelerinde hem de BM çerçevesinde aktif çalışmaya çağırmıştır. Ayrıca, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminin Gelecek Paktı’nın merkezinde yer aldığını hatırlatarak, bu yol haritalarının gecikmeden uygulanması gerektiğini söylemiştir.

Letonya Cumhurbaşkanı Edgars Rinkēvičs

Letonya Cumhurbaşkanı Edgars Rinkēvičs, konuşmasında uluslararası düzenin zayıfladığını ve dünyanın ciddi bir dağınıklık içinde olduğunu belirtmiştir. “Dünyanın gözlerimizin önünde Birleşmiş Milletler Şartı’na dayalı kurallara dayalı uluslararası düzeni zayıflatma girişimlerine tanık oluyoruz” sözleriyle mevcut gidişata dikkat çekmiştir.


Rinkēvičs, ortaya çıkan yeni dünya düzeninin herhangi bir iyileşme getirmediğini, aksine “güçlü olanın haklı sayıldığı” bir düzeni dayattığını söylemiştir. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin barışı korumaya çalıştığını, ancak Rusya Federasyonu’nun bunu istemediğini ifade ederek, “Rusya, uluslararası hukukun üzerinde kaba kuvvetin hüküm sürdüğü bir dünya istiyor. İstediğini elde etmek için başkalarına yıkım ve acı vermeye hazır” sözlerini kullanmıştır.


Ayrıca, Rusya’nın yalnız hareket etmediğini vurgulamış ve “Ne yazık ki Rusya’nın suç ortakları var – İran ve Kuzey Kore” demiştir. Ukrayna’nın ise bu saldırılara karşı kahramanca direndiğini belirten Rinkēvičs, “Ukrayna hepimiz için savaşıyor; kurallara dayalı uluslararası düzen için, bağımsızlık ve egemenlik için, toprak bütünlüğü için” ifadelerini kullanmıştır.

Kenya Cumhurbaşkanı William S. Ruto

Kenya Cumhurbaşkanı William S. Ruto, konuşmasında Birleşmiş Milletler’in günümüzün taleplerine yanıt verip veremediğini sorgulamıştır. “Birleşmiş Milletler, zamanımızın taleplerine uygun mu?” sorusunu yönelterek, kurumların asil ideallerinden değil, işlevsizlik ve ilgisizlikten dolayı başarısız olduklarını söylemiştir. Güvenlik Konseyi’nin 1945 yapısına sıkışıp kaldığını ve büyük güçlerin rekabeti nedeniyle krizlere etkili yanıt veremediğini ifade etmiştir.


Gazze’deki insani felakete özel vurgu yapan Ruto, kalıcı ateşkes, rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması ve iki devletli çözüm temelinde güvenilir bir siyasi sürecin başlatılması çağrısında bulunmuştur. Ayrıca iklim değişikliğini “çağımızın en büyük tehdidi ve aynı zamanda en büyük fırsatı” olarak tanımlamış, Kenya’nın yenilenebilir enerji alanındaki başarılarına ve Nairobi ile Addis Ababa’da düzenlenen iklim zirvelerinde Afrika’nın liderliğine dikkat çekmiştir.

Paraguay Cumhurbaşkanı Santiago Peña Palacios

Paraguay Cumhurbaşkanı Santiago Peña Palacios, konuşmasında demokrasiyi tehdit eden eğilimlere karşı uluslararası toplumu uyanık olmaya çağırmıştır. “Yüksek sesle ve açıkça söyleyelim: nefrete hayır, şiddete hayır, otoriterliğe hayır” ifadelerini kullanmıştır.


Kolombiya’da başkan aday adayı Miguel Uribe’nin ve genç aktivist Charlie Kirk’ün siyasi suikastlarına atıfta bulunarak, sağdan ve soldan gelen saldırıların otoriterlik ile onun “çarpık ikizi” popülizme uygun bir zemin hazırladığını belirtmiştir. Venezuela’da Temmuz 2024 seçimlerinin halkın iradesini çiğnediğini, 7 milyon kişinin ülkeyi terk ederek Batı yarımküredeki en büyük göç krizini oluşturduğunu vurgulamıştır.


Nikaragua’da muhalefete yönelik baskıların, Katolik Kilisesi dâhil olmak üzere bazı dini toplulukların ülkeden çıkarılmasına kadar vardığını ifade etmiştir. Paraguay’ın Latin Amerika’nın en uzun süreli askeri rejimine tanıklık etmiş bir ülke olarak, komşularında aynı baskının yaşanmasına sessiz kalmayacağını dile getirmiştir.

Estonya Cumhurbaşkanı Alar Karis

Estonya Cumhurbaşkanı Alar Karis, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının ve BM Şartı’na yönelik “açık saldırısının” sona ermesi gerektiğini söylemiştir. “Bunu sürdürmemize izin veremeyiz” ifadelerini kullanarak uluslararası toplumu harekete çağırmıştır.


BM İnsan Hakları İzleme Misyonu’nun en az 14.000 sivilin, bunlar arasında yaklaşık 1.000 çocuğun öldüğünü belgelemesiyle, Moskova’nın işlediği suçlardan sorumlu tutulması gerektiğini vurgulamıştır. Son dönemde sivillere yönelik İHA ve füze saldırılarının arttığını belirtmiştir.


Karis, birkaç gün önce üç Rus savaş uçağının Estonya hava sahasını ihlal ettiğini açıklamış ve bu durumun yalnızca Ukrayna’yı değil, tüm bölgenin güvenliğini tehdit ettiğini söylemiştir.


Ayrıca BM sisteminde kapsamlı reform ihtiyacına değinmiş, Güvenlik Konseyi üyeliğinin genişletilmesini, veto kullanımının sınırlandırılmasını ve Genel Sekreter seçiminde şeffaf süreçlerin benimsenmesini savunmuştur. Estonya’nın “Yapay Zekâ Atılımı” girişimini de örnek göstererek, teknolojinin sorumlu biçimde kullanılmasına önem verdiklerini ifade etmiştir.

Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Gerardo Milei

Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei, konuşmasında BM’de bir paradigma değişikliği gerektiğini belirtmiş, mevcut sistemin uluslararası bürokrasiye dayalı bir yapıya dönüştüğünü ve bunun vatandaşlara yaşam biçimi dayattığını söylemiştir. BM’nin asli görevinin uluslararası barış ve güvenliği korumak olduğunu, diğer tüm alanların bu misyona tamamlayıcı nitelikte görülmesi gerektiğini vurgulamıştır.


Milei, ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası ticaretin yeniden yapılandırılmasına yönelik politikalarını överek bunun küresel ekonomik sistemin merkezine dokunan “titanik bir görev” olduğunu ifade etmiştir. Trump’ın yasadışı göçü durdurmaya yönelik politikalarını da “başarılı” olarak nitelendirmiştir.


Arjantin’in Malvinas Adaları, Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları üzerindeki egemenlik iddiasını yineleyen Milei, bu toprakların hâlen yasadışı biçimde işgal edildiğini söylemiş ve Birleşik Krallık’ı ikili müzakerelere geri dönmeye çağırmıştır. Ayrıca Venezuela’da hukuksuz şekilde alıkonulan Arjantin vatandaşı Nahuel Gallo’nun derhal serbest bırakılmasını talep etmiştir.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, konuşmasında Birleşmiş Milletler’in geçmişin kalıntısı değil, geleceğe yön verecek bir “pusula” olması gerektiğini vurgulamıştır. Ancak örgütün, “devlerin güreştiği, küçük ülkelerin ise nefesini tuttuğu bir sahne” değil; her sandalyenin değerli olduğu bir “yuvarlak masa” işlevi görmesi gerektiğini söylemiştir.


Küresel Güney ülkelerinin çoğu zaman satranç tahtasındaki taşlar gibi görüldüğünü belirten Vučić, oysa bu ülkelerin iş birliğinin garantörü ve kolaylaştırıcısı olabilecek potansiyele sahip olduklarını dile getirmiştir. Sırbistan’ın uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımının egemenlik, toprak bütünlüğü ve diyalog temelinde şekillendiğini ifade etmiştir.


Toplumlarda artan kutuplaşmaya ve değer erozyonuna dikkat çeken Vučić, yanlış bilgilendirme, siyasi şiddet ve nefretin demokrasiye zarar verdiğini belirtmiştir. Özellikle Charlie Kirk suikastına atıfta bulunarak, “Bugün, masum bir insana karşı işlenen suç için hasta bir sevinç ifadesine tanık oluyoruz” sözleriyle bu tür şiddet olaylarını kınamıştır. Medya manipülasyonlarının demokratik meşruiyeti zayıflattığını ve toplumları geleneksel çatışmalardan daha derin biçimde yaraladığını dile getirmiştir.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, 80. BM Genel Kurulu’nda yaklaşık 58 yıl sonra Genel Kurul kürsüsüne çıkan ilk Suriye lideri olmuştur. Konuşmasına, Suriye halkına destek veren ve onları ülkelerine kabul eden devletlere teşekkür ederek başlamıştır. “Özellikle Türkiye, Katar, Suudi Arabistan Krallığı ve tüm Arap ve İslam ülkelerine, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’ne teşekkür ediyorum” sözleriyle uluslararası dayanışmaya vurgu yapmıştır.


Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, ABD'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi'nde BM'nin 80. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap ediyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Şara, 8 Aralık’tan bu yana İsrail’in tehditlerinin sürdüğünü belirterek, bu politikaların Suriye’deki geçiş sürecini istismar ettiğini ve ülkeyi yeni çatışmalara sürükleyebilecek tehlikeler barındırdığını ifade etmiştir. Bu bağlamda, Suriye’nin çözüm arayışında diyalog ve diplomasiyi öncelikli araçlar olarak kullandığını belirtmiş, 1974 Anlaşması’na bağlılıklarını teyit etmiştir. Uluslararası topluma, bu tehditler karşısında Suriye’nin yanında durma ve ülkenin egemenliğine ile toprak bütünlüğüne saygı gösterme çağrısında bulunmuştur.


Suriye halkının yaşadığı yıkımı hatırlatan Şara, “Savaşın yol açtığı acı ve yıkımı en çok hisseden halklardan biriyiz. Bu nedenle Gazze halkını, çocuklarını, kadınlarını ve saldırılara maruz kalan diğer tüm halkları destekliyoruz. Savaşı durdurmaya davet ediyoruz” demiştir. Gazze’de yaşanan insani krizi Suriye deneyimiyle ilişkilendirerek, savaşların yarattığı ortak acıya dikkat çekmiştir.


Konuşmasında, yeni yönetimin uluslararası ilişkilerini yeniden tesis etmeye başladığını ve bölgesel-küresel ortaklıklar kurduğunu belirtmiştir. Bunun sonucunda Suriye’ye yönelik bazı yaptırımların kademeli olarak kaldırıldığını söylemiştir. Ancak mevcut yaptırımların halkı zincire vurmak için bir araç olarak kullanıldığını ifade ederek, tamamen kaldırılmaları talebinde bulunmuştur.


Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, ABD'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi'nde BM'nin 80. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap ediyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Şara, devrik rejimin işlediği suçları ayrıntılarıyla hatırlatmıştır. Patlayıcı variller, kimyasal silahlar, zorla göç ettirme, işkence, mezhepsel ve etnik çatışmaları kışkırtma ve uyuşturucu ticareti gibi yöntemlerin halka karşı kullanıldığını açıklamıştır. “Eski rejim ülkemizi parçaladı, 1 milyon insanı öldürdü, yüz binlercesine işkence etti, yaklaşık 14 milyon insanı yerinden etti ve 2 milyon evi yıktı. Halkımız 200’den fazla belgelenmiş kimyasal saldırıyla hedef alındı. Çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz zehirli gazları soludu” sözleriyle yaşananların boyutunu dile getirmiştir. Ayrıca, rejimin tüm siyasi çözüm girişimlerini reddettiğini ifade etmiştir.


Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaklaşık 58 yıl aradan sonra kürsüye çıkan ilk Suriye lideri olan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın konuşması sırasında, başkent Şam'daki Emevi Meydanı'nda toplanan Suriyeliler kutlama yapıyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Mültecilerin geri dönüşüne dair mesaj veren Şara, “Mültecilerin evlerine dönüş yolunu açtık. Eski rejimin dünyaya ihraç ettiği uyuşturucu ticaretini yok ettik. Suriye artık kriz ihraç eden bir ülke değil, Suriye ve tüm bölge için istikrar, barış ve refahı getirecek tarihi bir fırsat haline geldi” demiştir. Yeni hükümetin üç temel sütuna – dengeli diplomasi, güvenlik ve ekonomik kalkınma – dayandığını açıklamış, BM soruşturma misyonlarına erişim izni verildiğini ve adaletin intikamın önüne geçirileceğini vurgulamıştır. Konuşmasını, “Yeni devlet, istisnasız herkesin haklarını garanti edecektir. Suriye’nin şanını, onurunu ve itibarını yeniden tesis etmeye kararlıyız” ifadeleriyle tamamlamıştır.

Diğer Konuşmacılar

İkinci gün oturumunda çok sayıda ülke lideri de söz alarak kendi bölgelerindeki güvenlik, kalkınma ve uluslararası hukuk konularındaki görüşlerini dile getirmiştir.


Hırvatistan Cumhurbaşkanı, Avrupa güvenliğine ve Ukrayna’ya desteğe vurgu yapmış, Balkanlar’da barışın korunmasının önemini vurgulamış ve Avrupa Birliği’nin çok taraflılıkta üstlenmesi gereken role dikkat çekmiştir. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının BM Şartı’nın açık bir ihlali olduğunu belirtmiş, Kıbrıs meselesinde uluslararası hukuka bağlılığı teyit etmiş ve toprak bütünlüğünün evrensel bir ilke olarak savunulması gerektiğini dile getirmiştir.


Finlandiya Cumhurbaşkanı, uluslararası hukukun ve temel değerlerin korunmasının önemine işaret etmiş, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden inşasına ve iklim değişikliğiyle birlikte teknolojik dönüşümün getirdiği meydan okumalara değinmiştir. Sierra Leone Cumhurbaşkanı Julius Maada Bio, Gazze, Sudan ve Ukrayna için derhal ateşkes çağrısında bulunmuş, BM Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisini eleştirmiş ve Afrika’nın daha adil biçimde temsil edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.


Dominik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Karayipler’in iklim değişikliğine karşı kırılganlığını gündeme getirmiş, çok taraflılığı desteklediklerini açıklamış ve küresel finansmana erişimin artırılmasını talep etmiştir. Sri Lanka Cumhurbaşkanı Anura Kumara Dissanayake, çocukların eğitime erişiminin küresel ilerlemenin temel şartı olduğunu vurgulamış, uyuşturucu kaçakçılığına karşı sıkı önlemler ve rehabilitasyon merkezleri çağrısı yapmış, yapay zekâdaki teknolojik eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğini belirtmiştir.


Guatemala Cumhurbaşkanı César Bernardo Arévalo de León, ülkesinin iç savaş sonrası barış sürecine değinmiş, yolsuzluk ve cezasızlıkla mücadelede BM’nin katkısını anmış, adalet sisteminde anti-demokratik unsurların hâlen var olduğunu dile getirmiştir. Komorlar Cumhurbaşkanı Azali Assoumani, Gazze’deki orantısız saldırıları kınamış, Filistin’in tanınmasına verilen desteği memnuniyetle karşılamış ve Mayotte’nin Fransız işgali altında kalmasının sömürgeciliğin “açık yarası” olduğunu belirtmiştir.


Namibya Cumhurbaşkanı Netumbo Nandi-Ndaitwah, Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde kalıcı temsil edilmemesini tarihi adaletsizlik olarak nitelendirmiş, Batı Sahra referandumunun yapılmasını istemiş ve Gazze krizinin çözülmemesinin “çağın ahlaki başarısızlığı” olabileceğini söylemiştir. Guyana Cumhurbaşkanı Mohamed Irfaan Ali, Küba üzerindeki ambargonun kaldırılmasını, Haiti için acil yardımı ve Venezuela’nın toprak anlaşmazlığında Uluslararası Adalet Divanı kararlarına rağmen statükoyu bozmasının uluslararası hukuk açısından tehlikeli olduğunu vurgulamıştır.


Kiribati Cumhurbaşkanı Taneti Maamau, yükselen deniz seviyelerinin ada devletlerini tehdit ettiğini söylemiş, BBNJ Antlaşması’nın önemini vurgulamış ve yasa dışı balıkçılığın ülkesine yıllık 600 milyon dolar zarar verdiğini belirtmiştir. Senegal Cumhurbaşkanı Bassírou Diomaye Diakhar Faye, çok taraflılığın çökme riskiyle karşı karşıya olduğunu, uluslararası düzenin çifte standartlara dayalı olamayacağını ifade etmiş ve Afrika’nın terörizm ile sınır ötesi suçlara entegre çözümler geliştirmesi gerektiğini dile getirmiştir.


Slovakya Cumhurbaşkanı Peter Pellegrini, BM’nin meşruiyetinin erozyona uğradığını, Güvenlik Konseyi’nin reformunun ertelenemeyeceğini belirtmiş ve Slovakya’nın geçici üyelik için aday olduğunu açıklamıştır. Marshall Adaları Cumhurbaşkanı Hilda Heine, ada devletlerinin iklim kırılganlığına ve nükleer testlerin mirasına değinmiş, 1946–1958 yılları arasında yapılan 67 atmosferik nükleer test için BM’den özür talep etmiştir.


Orta Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra, çatışmalardan en çok çocukların etkilendiğini, Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi koltuk ve veto hakkı talep ettiğini, ayrıca küresel bir Çatışma Önleme Fonu kurulması gerektiğini vurgulamıştır. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bajram Begaj, Ukrayna’ya destek verdiğini, Batı Balkanlar’da barış ve kalkınmayı hedeflediklerini, Kosova’nın BM’de temsil edilmesi ve bağımsızlığının tanınması gerektiğini ifade etmiştir.


Madagaskar Cumhurbaşkanı Andry Nirina Rajoelina, ülkesinin 2028’e kadar enerjinin yüzde 70’ini yenilenebilir kaynaklardan üretmeyi hedeflediğini açıklamış, deforestasyon ve iklim felaketleriyle mücadele için ağaçlandırma programlarını öne çıkarmıştır. Nijerya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kashim Shettima, Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik talebini yinelemiş, borç hafifletme, adil ticaret, dijital uçurumun kapatılması ve yönetişim reformunu dört öncelik olarak açıklamıştır.


Kuveyt Veliaht Prensi Sabah Al-Khaled Al-Sabah, Gazze’deki saldırıları kınamış, Filistin’in tanınmasına verilen desteği memnuniyetle karşılamış ve Irak ile ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasını dile getirmiştir. Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, BM’nin orta ve küçük devletler için önemini vurgulamış, 2029–2030 Güvenlik Konseyi üyeliğine aday olduklarını açıklamış ve Indo-Pasifik’te temiz enerji geçişine destek sözü vermiştir.


İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, BM’nin şeffaflık ve reform ihtiyacına dikkat çekmiş, göç ve sığınma düzenlemelerinin değişmesi gerektiğini ve ideolojik çevrecilik yerine aşamalı reform yapılması gerektiğini belirtmiştir. Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, Ukrayna savaşında ateşkes ve barış görüşmelerini savunmuş, AB yaptırımlarını eleştirmiş ve Donald Trump’ın barış için “tek umut” olduğunu söylemiştir.


Kosta Rika Dışişleri Bakanı Arnoldo Ricardo André Tinoco, göç yollarının suç ağları tarafından kullanıldığını belirtmiş, önleyici diplomasinin önemini vurgulamış, yenilenebilir enerji başarılarını paylaşmış ve 2027’de Latin Amerika’dan bir BM Genel Sekreteri seçilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Kaynakça

Anadolu Ajansı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın da Katıldığı Gazze Toplantısı Yapıldı.” Anadolu Ajansı. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-ile-abd-baskani-trumpin-da-katildigi-gazze-toplantisi-yapildi/3697005#

Anadolu Ajansı. “Gaza Meeting with Attendance of US Trump, Turkish President Erdoğan Concludes.” Anadolu Ajansı. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/en/world/gaza-meeting-with-attendance-of-us-trump-turkish-president-erdogan-concludes/3696961#

TRT World. “Erdogan, Trump hail Gaza meeting as 'very productive, very successful.” TRT World. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.trtworld.com/article/a1e26b9893f7

Reuters. “Trump to Meet Officials from Muslim-Majority Countries to Discuss Gaza.” Reuters. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.reuters.com/world/us/trump-meet-officials-muslim-majority-countries-discuss-gaza-2025-09-23/

25 Eylül 2025

80. BM Genel Kurulu: Yan Etkinlikler ve Diğer Toplantılar

80.Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında yüksek düzeyli genel görüşmelere paralel olarak düzenlenen yan etkinlikler ve tematik toplantılar 21 Eylül 2025’te başlamış ve 29 Eylül'e kadar devam edecektir. Etkinlikler BM Genel Merkezi ile New York’taki farklı mekânlarda gerçekleştirilmektedir.


Yan etkinliklerin ana gündemi iklim değişikliği, yenilenebilir enerji, çocuk hakları, dijital çağda güvenlik, Gazze’deki insani kriz, Orta Doğu barış süreci, BM reformu ve çok taraflılık yer almaktadır. Etkinliklere devlet başkanları, hükümet temsilcileri, bölgesel örgütler, uluslararası kuruluşlar, Avrupa Birliği heyetleri, sivil toplum örgütleri ve akademik çevreler katılım sağlamaktadır.

Gazze Konulu Bölgesel Toplantı

Gazze konulu bölgesel toplantı, 23 Eylül 2025 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında New York’taki BM Genel Merkezi’nde yapılmıştır. Toplantı, kapalı oturum şeklinde gerçekleştirilmiştir. Toplantının temel amacı, Gazze’de süren savaşın sona erdirilmesi, sivillerin korunması, esirlerin geri alınması ve savaş sonrası yönetim modeline ilişkin istişarelerde bulunmak olmuştur.


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında düzenlenen Gazze Konulu Bölgesel Toplantı, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


ABD Başkanı Donald Trump, toplantıdan önce yaptığı açıklamada bunun “çok önemli bir toplantı” olduğunu ifade etmiş ve Gazze’deki savaşın sona erdirilmesini hedeflediklerini belirtmiştir. Washington yönetimi, Hamas’ın sürece dahil olmadığı bir savaş sonrası yönetim planı üzerinde durduğunu ve İsrail’in çekilmesini kolaylaştıracak şekilde Arap ve Müslüman ülkelerden güvenlik gücü göndermesini istediğini ortaya koymuştur.

Katılımcılar

Gazze konulu bölgesel toplantıya çok sayıda ülke devlet ve hükümet başkanı düzeyinde katılım göstermiştir. ABD’yi Başkan Donald Trump temsil etmiştir. Türkiye adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan toplantıya katılmıştır. Bunun yanında, toplantıda Endonezya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Pakistan ve Mısır devlet veya hükümet başkanları düzeyinde yer almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump’ın oturum sırasında yan yana oturduğu görülmüştür.


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında düzenlenen Gazze Konulu Bölgesel Toplantı, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Toplantı Sonrası Yapılan Açıklamalar

Toplantının ardından ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ayrı ayrı basın açıklamaları yapmıştır.


Donald Trump, toplantıyı “çok başarılı” olarak nitelendirmiştir. Açıklamasında, Gazze konusunda bölgedeki büyük aktörlerle görüştüklerini, İsrail’in ise sonraki aşamada sürece dahil olabileceğini belirtmiştir. Trump, bu görüşmelerin önemli sonuçlar doğurabileceğini, esirlerin geri alınması ve çatışmaların sonlandırılması için çalışmalar yapılacağını ifade etmiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının “çok verimli ve olumlu” geçtiğini söylemiştir. Türkevi’nde basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, sonuç bildirgesinin kısa süre içinde açıklanacağını ve özellikle Trump ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin yapacağı açıklamalarla toplantının sonuçlarının netleşeceğini ifade etmiştir. Erdoğan ayrıca toplantıdan duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir.


Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani de toplantıya katılan liderlere teşekkür etmiş ve Gazze’deki kötü durumun altını çizmiştir. Bu bağlamda, toplantının liderlerin ortak çabalarını değerlendirmek açısından önemli olduğunu vurgulamıştır. Toplantı sonrasında resmi bir ortak bildiri henüz yayımlanmamış ancak liderlerin beyanları, bildirinin kısa süre içinde duyurulacağı yönünde olmuştur.

BM İklim Zirvesi 2025

Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu kapsamında düzenlenen iklim liderler zirvesi, küresel iklim eylemlerinin hızlandırılması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Zirveye, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ev sahipliği yapmıştır. Bu toplantı, özellikle Kasım 2025’te Brezilya’nın Belém kentinde yapılacak COP30 öncesinde ülkelerin 2035 hedeflerini netleştirmeleri için ara bir platform işlevi görmüştür.


2025 BM İklim Zirvesi, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Zirve, New York’ta Genel Kurul oturumlarının paralelinde yapılmış ve devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra uluslararası kuruluşların temsilcileri tarafından üst düzey katılımla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar, ülkelerinin yeni emisyon azaltım hedeflerini, yenilenebilir enerjiye geçiş planlarını ve iklim finansmanı politikalarını açıklamışlardır.


BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, zirveyi “iklim eylemiyle ilgili üst düzey özel etkinlik” olarak tanımlamış ve ülkeleri 2035 yılı için yeni temiz enerji odaklı planlarını duyurmaya çağırmıştır. Zirvenin düzenlenme amacı, Paris Anlaşması çerçevesinde belirlenen sıcaklık hedeflerine ulaşmayı mümkün kılacak şekilde ülkelerin ulusal katkı beyanlarını (NDC) güncellemeleridir.


Zirvede, Çin, Türkiye, Avrupa Birliği, Brezilya, Avustralya, Fransa, Birleşik Krallık ve küçük ada devletleri gibi farklı ekonomik ve coğrafi bloklardan temsilcilerin sunumları öne çıkmıştır.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Konuşması

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM 80. Genel Kurulu oturumu kapsamında düzenlenen “İklim eylemiyle ilgili üst düzey özel etkinlik”te hitap etmiştir. Guterres, küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 1,5 dereceyle sınırlanmasının hâlâ mümkün olduğunu belirtmiş, bunun için 2035 yılına yönelik temiz enerji odaklı yeni planların hazırlanması gerektiğini ifade etmiştir.


BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İklim Zirvesi'nde konuşma yapıyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Genel Sekreter, 1,5 dereceyle uyumlu emisyon kesintilerinin sağlanmasının ve küresel ölçekte adil bir enerji geçişinin hızlandırılmasının önemini vurgulamıştır. Konuşmasında, “yeni bir enerji çağının şafağında bulunulduğunu” ve bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini dile getirmiştir. Ayrıca, fosil yakıtların hâlâ baskın durumda olduğunu, bu nedenle temiz enerjiye geçişin hızlandırılmasının zorunlu olduğunu ifade etmiştir.


Guterres, küresel ısınmada büyük rol oynayan metan gazı seviyelerinin önümüzdeki on yıl içinde ciddi biçimde düşürülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanı sıra, dünyada ormanların tahribatının önlenmesi gerektiğini söylemiş ve çelik, çimento ile ağır taşımacılık gibi yüksek emisyonlu sektörlerde yeni azaltım teknolojilerinin acilen devreye sokulması çağrısında bulunmuştur.


Genel Sekreter ayrıca, iklim krizinin ortaya çıkmasında en az payı olan gelişmekte olan ülkelerin krizin etkilerini en yoğun biçimde yaşadığını vurgulamış, bu nedenle “iklim adaleti” ilkesine dayalı acil eyleme ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, gelişmekte olan ülkelere yönelik uluslararası finansman ve fonlama kanallarının açılması gerektiğini kaydetmiştir.

Çin’in Taahhütleri

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, BM 80. Genel Kurulu kapsamında düzenlenen iklim liderler zirvesine Pekin’den canlı bağlantı ile katılmış ve ülkesinin 2035 yılına kadar olan ulusal iklim planını açıklamıştır. Xi, Çin’in 2035 yılı itibarıyla sera gazı emisyonlarını zirve seviyesinden %7 ila %10 oranında azaltacağını belirtmiştir. Bu açıklama, Çin’in dünyanın en büyük mevcut emisyon salıcısı konumunda olmasına rağmen ilk kez doğrudan emisyon azaltım hedefi koyduğunu göstermektedir.


Xi Jinping, enerji dönüşümüne yönelik somut hedefler de ortaya koymuştur. Buna göre, 2020 seviyeleri baz alınarak Çin’in kurulu rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesi önümüzdeki on yıl içinde altı kat artırılacaktır. Ayrıca, 2035 yılına kadar ülkenin toplam enerji tüketiminde fosil dışı kaynakların payının %30’un üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede Çin’in yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandıracağı, enerji portföyünde fosil yakıt bağımlılığını azaltacağı açıklanmıştır.


Xi, konuşmasında iklim eylemi konusunda gelişmiş ülkelerin daha güçlü adımlar atması gerektiğini vurgulamıştır. “Yeşil ve düşük karbonlu dönüşüm çağımızın eğilimidir” ifadelerini kullanan Çin lideri, bazı ülkelerin bu eğilime karşı çıktığını belirterek, uluslararası toplumun kararlılığını kaybetmeden, azalmayan bir çaba ile ilerlemesi gerektiğini dile getirmiştir. Xi’nin bu açıklamaları, zirveden bir gün önce ABD Başkanı Donald Trump’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı ve iklim değişikliğini “aldatmaca” olarak nitelendirdiği konuşmanın ardından gelmiştir.

Türkiye’nin Açıklamaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde düzenlenen iklim zirvesinde katılımcılara hitap etmiştir. Konuşmasında, Türkiye’nin 2053 yılı için belirlediği net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda kilit sektörlerde dönüşüm çalışmalarının sürdüğünü açıklamıştır.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde düzenlenen İklim Zirvesi'nde katılımcılara hitap ediyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Erdoğan, Temmuz 2025’te kabul edilen İklim Kanunu’nun bu hedef doğrultusunda atılmış önemli bir adım olduğunu vurgulamış, emisyon ticaret sisteminin kurulması, yeşil finans stratejisinin uygulanması ve ulusal yeşil taksonomi oluşturulmasına yönelik çalışmaların devam ettiğini belirtmiştir. Türkiye’nin iklim politikalarının enerji, sanayi, binalar, ulaştırma, atık, tarım ve ormancılık olmak üzere yedi temel sütun üzerine inşa edildiğini ifade etmiştir.


Cumhurbaşkanı, ikinci ulusal katkı beyanının tüm sektörleri ve tüm sera gazlarını kapsayacak şekilde hazırlandığını dile getirmiştir. Bu kapsamda, ekonomide uygulanacak politikalarla 2035 yılında 466 milyon ton emisyon azaltımı sağlanması ve toplam emisyonların 643 milyon tona düşürülmesinin hedeflendiğini açıklamıştır.


Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinde önemli bir aşama kaydettiğini belirten Erdoğan, bu yıl itibarıyla toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji payının %60’ın üzerine çıktığını ifade etmiştir. Sanayide düşük karbonlu teknolojilerin yaygınlaştırıldığını, elektrikli araç üretimi ve demir yolu yatırımlarına öncelik verildiğini, böylece ulaşım ve enerji alanında karbon yoğunluğunun azaltılmaya çalışıldığını belirtmiştir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda kilit sektörlerimizi dönüştürmeye devam edeceğiz” sözleriyle Türkiye’nin uzun vadeli hedeflerini yinelemiştir. Ayrıca, bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde uluslararası finansmana erişim ve teknoloji işbirliklerinin önemine işaret etmiştir. Su verimliliği seferberliği ile Emine Erdoğan’ın himayesindeki “Sıfır Atık” hareketinin iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol oynadığını dile getirmiştir. Türkiye’nin 2026 yılında 31. Taraflar Konferansı’na (COP31) ev sahipliği yapmayı hedeflediğini de açıklamıştır.

Avrupa Birliği’nin Açıklamaları

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, New York’ta düzenlenen iklim zirvesinde Avrupa Birliği’nin (AB) iklim politikalarına dair kapsamlı bir sunum yapmıştır. Von der Leyen, AB’nin 1990 yılından bu yana sera gazı emisyonlarını yaklaşık %40 oranında azalttığını, bu seviyenin günümüzde küresel emisyonların yalnızca %6’sını oluşturduğunu belirtmiştir. AB’nin 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 oranında azaltma hedefine ulaşma yolunda ilerlediğini ve bu doğrultuda 2035 için %66 ila %72 arasında bir azaltım planlandığını açıklamıştır. Ayrıca, 2040 için %90 emisyon azaltımı hedefi üzerinde çalışıldığını ve 2050’de iklim nötrlüğüne ulaşılmasının planlandığını ifade etmiştir.


AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İklim Zirvesi'nde konuşma yapıyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Von der Leyen, AB üye devletlerinin COP30 öncesinde güncellenmiş ulusal katkı beyanlarını (NDC) sunacaklarını duyurmuştur. Bu sürecin AB’nin çok taraflılık ve uluslararası işbirliğine verdiği önemin bir göstergesi olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca, COP30’un Brezilya’da Amazon bölgesinde yapılacak olmasının sembolik önemine işaret etmiş ve “gezegenimizin akciğerleri” olarak nitelendirilen yağmur ormanlarının korunmasının küresel iklim dengesinde belirleyici olduğunu belirtmiştir.


Avrupa Birliği’nin iklim finansmanındaki rolü de zirvede öne çıkan konulardan biri olmuştur. Von der Leyen, AB’nin küresel ölçekte en büyük iklim finansmanı sağlayıcısı olarak kalacağını, Global Gateway yatırım programı kapsamında 300 milyar avroya kadar kaynak mobilize etmeyi planladığını açıklamıştır. Bu kaynak, özellikle gelişmekte olan ülkelerde temiz enerji dönüşümünü desteklemek için kullanılacaktır.

Konuşmasında AB’nin Afrika’ya yönelik projelerine de değinen von der Leyen, 300 milyon kişiye elektrik ve temiz pişirme imkânı sağlandığını aktarmıştır. Bu girişimlerin, yalnızca iklim politikası değil, aynı zamanda insani yaşam koşullarının iyileştirilmesi açısından da önemli olduğuna işaret etmiştir.

Diğer Ülkelerin Açıklamaları

Brezilya

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, COP30’a ev sahipliği yapacak ülke olarak zirvede kapsamlı taahhütler açıklamıştır. Brezilya’nın 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını %59 ile %67 arasında azaltmayı hedeflediğini ve ormansızlaşmayla mücadele çalışmalarını hızlandıracağını belirtmiştir. Lula, hükümetlerin iklim biliminin gösterdiği gerçeklere inanıp inanmadığının Belém’de yapılacak COP30’da ortaya çıkacağını söylemiştir.


Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, İklim Zirvesi'nde konuşma yapıyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Avustralya

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, ülkesinin 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2005 seviyelerine kıyasla %62 ile %70 arasında azaltmayı planladığını açıklamıştır. Avustralya’nın 2026 yılında bir BM iklim zirvesine ev sahipliği yapmayı hedeflediğini de belirtmiştir. Albanese, uluslararası işbirliğini ön planda tutarak, iklim hedeflerine ulaşırken istihdam ve güvenliğin korunacağını ifade etmiştir.


Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, İklim Zirvesi'nde konuşma yapıyor, 24 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Palau ve Ada Devletleri

39 üyeli Küçük Ada Devletleri İttifakı’nı temsilen Palau Cumhurbaşkanı Surangel Whipps konuşma yapmıştır. Palau, 2015 seviyelerine göre 2035’e kadar %44 emisyon azaltımı hedefini duyurmuştur. Whipps, Uluslararası Adalet Divanı’nın yılın başında yayımladığı ve devletlerin emisyon azaltımı için daha güçlü önlemler alma yükümlülüğünü teyit eden danışma görüşüne atıfta bulunmuştur. Büyük ekonomilere seslenen Whipps, “en büyük sorumluluk ve kapasiteye sahip olanların çok daha fazlasını yapması gerektiğini” söylemiştir.

Fransa

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin 2050 yılı için karbon nötrlüğü taahhüdünü yinelemiş, fosil yakıtların aşamalı olarak terk edilmesi, metan emisyonlarının azaltılması ve ekosistemlerin korunmasının öncelikli hedefler olduğunu vurgulamıştır. Macron, hızlandırılmış eylem, doğanın korunması ve uluslararası dayanışmanın iklim krizine yanıtın üç temel ayağı olduğunu belirtmiştir.

İspanya

İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, küresel ölçekte iklim hedeflerinde gerileme olduğunu, bu durumun özellikle artan orman yangınları gibi aşırı iklim olaylarıyla birleştiğinde büyük riskler doğurduğunu ifade etmiştir.

Hollanda

Hollanda Başbakanı Dick Schoof, uluslararası işbirliğinin iklim hedeflerine ulaşmada vazgeçilmez olduğunu dile getirmiştir. Küresel ölçekte ortak hareket edilmesinin önemine dikkat çekmiştir.

Avusturya

Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, ülkesinin emisyonlarını %14 oranında azalttığını ve 2040 yılı için iklim nötrlüğü hedefini benimsediğini açıklamıştır.

Birleşik Krallık

Birleşik Krallık hükümeti, iki karbon yakalama ve depolama projesi için sözleşmeler imzaladığını duyurmuştur. Bu projelerle 500 yeni istihdam yaratılacağı ve yıllık 1,2 milyon ton karbondioksit salımının engelleneceği belirtilmiştir.

Kaynakça

Anadolu Ajansı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın da Katıldığı Gazze Toplantısı Yapıldı.” Anadolu Ajansı. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-ile-abd-baskani-trumpin-da-katildigi-gazze-toplantisi-yapildi/3697005#

Anadolu Ajansı. “Gaza Meeting with Attendance of US Trump, Turkish President Erdoğan Concludes.” Anadolu Ajansı. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/en/world/gaza-meeting-with-attendance-of-us-trump-turkish-president-erdogan-concludes/3696961#

TRT World. “Gaza Meeting Brings Together President Erdoğan and US President Trump.” TRT World. Erişim 24 Eylül 2025. https://www.trtworld.com/article/a1e26b9893f7

Reuters. “Trump to Meet Officials from Muslim-Majority Countries to Discuss Gaza.” Reuters. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.reuters.com/world/us/trump-meet-officials-muslim-majority-countries-discuss-gaza-2025-09-23/

Anadolu Ajansı. “BM Genel Sekreteri Guterres’e Göre Küresel Isınmaya Karşı Yeni Temiz Enerji Planlarına İhtiyaç Var.” Anadolu Ajansı. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-genel-sekreteri-guterrese-gore-kuresel-isinmaya-karsi-yeni-temiz-enerji-planlarina-ihtiyac-var-/3698161#

Anadolu Ajansı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Net Sıfır Emisyon Hedefimiz Doğrultusunda Kilit Sektörlerimizi Dönüştürmeye Devam Edeceğiz.’” Anadolu Ajansı. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/gundem/cumhurbaskani-erdogan-net-sifir-emisyon-hedefimiz-dogrultusunda-kilit-sektorlerimizi-donusturmeye-devam-edecegiz/3698003#

Anadolu Ajansı. “World Can Count on EU’s Continued Climate Leadership, von der Leyen Says.” Anadolu Ajansı. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/en/environment/world-can-count-on-eu-s-continued-climate-leadership-von-der-leyen-says/3698238#

France 24. “China Announces Greenhouse Gas Emissions Plan.” France 24. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.france24.com/en/asia-pacific/20250924-china-announces-greenhouse-gas-emissions-plan

Reuters. “UN Chief Tells Countries New Climate Targets Must Go Further, Faster.” Reuters. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.reuters.com/sustainability/cop/un-chief-tells-countries-new-climate-targets-must-go-futher-faster-2025-09-24/

TRT World. “China pledges 7-10% emissions cut by 2035 as Türkiye, Europe push climate action at UN summit.” TRT World. Erişim 25 Eylül 2025. https://www.trtworld.com/article/f61115cfda23

26 Eylül 2025

BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 3. Gün (25 Eylül 2025)

Genel Çerçeve

Üçüncü gün oturumlarında Afrika, Orta Doğu, Avrupa, Latin Amerika ve Pasifik’ten çok sayıda devlet ve hükümet başkanı konuşma yapmıştır.


Ana temalar arasında Gazze savaşı ve Filistin’in tanınması, Yemen ve Sudan’daki iç savaşlar, Haiti’deki güvenlik krizi, Ukrayna savaşı ve Avrupa güvenliği öne çıkmıştır. Ayrıca Afrika’nın BM Güvenlik Konseyi’nde temsili, iklim değişikliği ve kalkınma finansmanı, BM reformu, çok taraflılık ve uluslararası hukuk başlıca gündem maddeleri olmuştur.


Azerbaycan Cumhurbaşkan İlham Aliyev, ABD'nin New York kentinde, BM 80. Genel Kurulu'nda katılımcılara hitap ediyor, 25 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

Somali Devlet Başkanı Hassan Sheikh Mohamud’un Konuşması

Somali Devlet Başkanı Hassan Sheikh Mohamud, ülkesinin 2012 yılında başlayan ve çatışmadan daha aydınlık bir sosyoekonomik ve siyasi geleceğe doğru ilerleyen geçiş sürecine dikkat çekmiştir. Bu sürecin, ulusal gayretler ile birlikte uluslararası ortakların desteğiyle yürütüldüğünü belirtmiştir. Somali’nin, çok taraflılık ve küresel dayanışmanın dünyayı daha güvenli ve ilerici bir yer haline getirebileceğinin kanıtı olduğunu ifade etmiştir. Ülkesinin uluslararası terörizmin son kalan unsurlarıyla mücadele ederken aynı zamanda güçlü ve sürdürülebilir bir güvenlik mimarisi inşa etmekte olduğunu söylemiştir. Geçici üye sıfatıyla Somali’nin, Orta Doğu, Afrika ve Avrupa’da barışa yönelik çözümler geliştirmeye aktif katkı sunduğunu kaydetmiştir.


Somali’nin Afrika’nın ilk demokratik ülkesi olduğunu hatırlatan Mohamud, hükümetin 57 yıl sonra ilk kez evrensel oy hakkına dayalı seçimler gerçekleştirmek için tarihi bir sürece giriştiğini açıklamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin yüksek borç yükü, artan borçlanma maliyetleri ve sürekli şoklara yönelik harcamaların yarattığı üçlü baskıyla karşı karşıya kaldığını ifade etmiştir. Bu durumun yıllık bütçeler için imkânsız bir tablo oluşturduğunu, ayrıca kalkınma yardımlarının da giderek azaldığını belirtmiştir.


Somali’nin reform temelli borç hafifletme adımlarının ardından, iç gelirleri artırmaya, kamu mali yönetim sistemlerini güçlendirmeye, harcamaları denetlemeye ve şeffaflık ile hesap verebilirliği artırmaya devam ettiğini aktarmıştır. Ayrıca ülkesinin Doğu Afrika Topluluğu’na (EAC) katıldığını vurgulamıştır.


İklim değişikliğinin etkilerinin, kendi ülkesi dahil olmak üzere gelişmekte olan devletleri “imkânsız mali tercih” yapmaya zorladığını ifade etmiştir. Sanayileşmiş gelişmiş ülkelerin, yol açtıkları iklim krizine ilişkin mali yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini dile getirmiştir. Somali halkının kuraklık, sel ve yükselen deniz seviyelerinden doğrudan etkilendiğini belirtmiştir. Ülkesinde Ulusal İklim Değişikliği Politikası’nın kabul edildiğini ve Ulusal İklim Fonu’nun kurulduğunu açıklamıştır. Bu fonun, iklim finansmanını topluluklara doğrudan ve şeffaf biçimde aktarmak için oluşturulduğunu ifade etmiştir. Uluslararası finans kuruluşları ve sermaye piyasalarından erişilebilir, uygun maliyetli ve adil destek sağlanması çağrısında bulunmuş, Somali gibi ön cephedeki ülkelerin bu krizi tek başına karşılayamayacağını vurgulamıştır.

Karadağ Devlet Başkanı Jakov Milatović

Karadağ Devlet Başkanı Jakov Milatović, 80. Genel Kurul’un başkanlığına Annalena Baerbock’un seçilmesinin tarihi ve ilham verici bir gelişme olduğunu belirtmiştir. Milatović, Baerbock’un bu görevi üstlenen beşinci kadın olduğunu hatırlatmış ve “Vijaya Lakshmi Pandit, özgürleşmiş Asya’nın sesiyle konuştu; Angie Brooks, Afrika’daki küçük devletlerin ve kadınların haklarını savundu” sözleriyle geçmişte bu görevi üstlenmiş isimlere atıfta bulunmuştur. Haya Rashed al-Khalifa ve María Fernanda Espinosa’yı da anarak, “Her biri kendi döneminde iz bıraktı” demiştir. Bu seçimin, Avrupa’nın insan hakları ve çok taraflılığın savunulmasındaki rolünü pekiştirdiğini vurgulamıştır.


Konuşmasında Birleşmiş Milletler’in kuruluş sürecine değinen Milatović, örgütün “İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden doğduğunu” ve insanlık için “bir umut ışığına dönüştüğünü” ifade etmiştir. Varşova’nın “kül haline geldiğini”, Berlin’in “enkaz altında kaldığını” ve Podgorica’nın “neredeyse tamamen yıkıldığını” hatırlatmış, buna rağmen dönemin liderlerinin geleceğe bakarak “karanlıktan ışığın doğabileceğine ve umutsuzluk karşısında dayanışmanın galip geleceğine” inandıklarını belirtmiştir.


Milatović, “Dünya savaşının yokluğu her zaman gerçek barış ve refahın varlığı anlamına gelmemiştir” sözleriyle, günümüzde çok taraflılığın eşi benzeri görülmemiş bir sınamadan geçtiğini, insan hakları ihlallerinin, kutuplaşmanın ve dezenformasyonun arttığını vurgulamıştır. Buna rağmen “Birleşmiş Milletler, her ülkenin bir koltuğa ve sese sahip olduğu, uluslararası hukukun uluslararası meşruiyetin temeli olarak kaldığı tek küresel kurumdur” diyerek örgütün vazgeçilmezliğini ifade etmiştir.


2006’da bağımsızlığını yeniden kazanan Karadağ’ın, o tarihten bu yana Birleşmiş Milletler ile “el ele çalıştığını” kaydeden Milatović, örgütün barışın temeli olmaya devam etmesi gerektiğini ve “uluslararası hukukun güce üstün gelmesi gerektiğini” belirtmiştir. Karadağ’ın 2028 yılına kadar Avrupa Birliği’ne katılmayı hedeflediğini açıklamış, bu hedefin “ulaşılabilir olduğunu” dile getirmiştir. Avrupa entegrasyonunun kıta güvenliği için bir katalizör olduğunu ifade ederek, “Görevimiz tarihin pasif mirasçıları olmak değil, daha iyi bir mirasın aktif inşacıları olmaktır” sözleriyle konuşmasını tamamlamıştır.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Genel Kurul’a video bağlantısıyla hitap etmiştir. Konuşmasına, “Size bugün, halkımızın neredeyse iki yıldır Gazze Şeridi’nde soykırım, yıkım, açlık ve yerinden edilme savaşıyla yüz yüze kaldığı bir dönemin ardından sesleniyorum” sözleriyle başlamıştır. İsrail işgal güçlerinin 220.000’den fazla Filistinliyi öldürdüğünü veya yaraladığını belirtmiş, bunların çoğunun silahsız çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olduğunu ifade etmiştir. Bu suçların “uluslararası vicdanın sayfalarına, yirminci ve yirmi birinci yüzyılın en korkunç insani trajedi bölümlerinden biri olarak kaydedileceğini” dile getirmiştir.


Abbas, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Büyük İsrail” planını reddettiklerini vurgulamış ve bu planın “egemen Arap devletlerine genişlemeyi ve kardeş Katar devletine yönelik acımasız saldırıyı içerdiğini” belirtmiştir. Yerleşimcilerin uyguladığı şiddete dikkat çekmiş, “Evleri ve tarlaları yakıyorlar, ağaçları kökünden söküyorlar, köylere saldırıyorlar ve silahsız Filistinli sivillere saldırıyorlar. Aslında, onları İsrail işgal ordusunun koruması altında gündüz vakti öldürüyorlar” ifadelerini kullanmıştır.


Abbas, “Halkımızın çektiği tüm acılara rağmen, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın gerçekleştirdiklerini reddediyoruz” demiştir. İsrailli sivillerin hedef alınması ve rehin alınmasının “Filistin halkını ya da onların özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini temsil etmediğini” vurgulamıştır. Gazze Şeridi’nin Filistin Devleti’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemiş, “Orada yönetişim ve güvenliğin tam sorumluluğunu üstlenmeye hazırız” ifadesini kullanmıştır. Hamas’ın yönetime dahil edilmeyeceğini ve silahlarını Filistin ulusal otoritesine teslim etmesi gerektiğini belirtmiş, “Silahlı bir devlet istemiyoruz” sözünü yinelemiştir.


Devletini yakın zamanda tanıyan ülkelere teşekkür eden Abbas, kendi yönetimlerinin İsrail’in “var olma hakkını” 1988 ve 1993 yıllarında kabul ettiğini hatırlatmıştır. “Şiddeti ve terörizmi reddettik, barış kültürünü benimsedik; ancak İsrail imzalanan anlaşmalara uymadı” demiştir. Filistin halkının haklarını desteklemek için dünya çapında düzenlenen gösterilere teşekkür etmiş ve “Filistin davasıyla dayanışmayı antisemitizmle karıştırmayı reddediyoruz; bu, kesinlikle reddettiğimiz bir şeydir” ifadesini kullanmıştır.


Abbas, Gazze’de savaşın derhal ve kalıcı biçimde sona erdirilmesi, insani yardımların girişine izin verilmesi, her iki taraftaki tüm esir ve tutukluların serbest bırakılması, Gazze’den tam çekilme ve Gazze halkının topraklarında kalmasının güvence altına alınması çağrısında bulunmuştur. Partisinin, ABD, Suudi Arabistan, Fransa ve BM ile New York Bildirgesi’nin uygulanması için çalışmaya hazır olduğunu bildirmiştir. “Uluslararası hukuka, hukukun üstünlüğüne ve çok taraflılığa bağlı, barışçıl iktidar geçişini sağlayacak modern ve demokratik bir devlet istiyoruz” demiş, savaşın bitiminden sonraki bir yıl içinde seçim yapmaya hazır olduklarını açıklamıştır. Konuşmasını, “Yaralarımız ne kadar kanarsa kanasın, bu acı ne kadar uzun sürerse sürsün, yaşama ve hayatta kalma irademizi kıramayacaktır. Özgürlüğün şafağı doğacak ve Filistin bayrağı göklerimizde yükselecektir” sözleriyle tamamlamıştır.

Yemen Devlet Başkanı Reşad Muhammed el-Alimi

Yemen Devlet Başkanı Reşad Muhammed el-Alimi, Birleşmiş Milletler’in 80 yıl önce verdiği “hiçbir halkın diktatörlük, kaos veya kıtlık karşısında uluslararası desteğe erişimden mahrum bırakılmayacağı” sözünü hatırlatmıştır. Yemen halkının bugün bu değerlerin geçerliliğini sorgulamak zorunda kaldığını söylemiştir. Ülkesinin “İran rejiminin yayılmacı planları ve açlığı silah, dini araç, deniz yollarını ise şantaj aracı olarak kullanan milisler” tarafından rehin alındığını ifade etmiştir. Husilerin terör örgütü olarak tanımlanmasının yeterli olmadığını, uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini vurgulamıştır.


El-Alimi, Yemen’deki durumun yalnızca bir iç mesele olmadığını, aynı zamanda “Birleşmiş Milletler’in güvenilirliği için bir sınav” olduğunu belirtmiştir. Husilerin “ileri düzey İran silahlarıyla donatılmış bir terör örgütü” olduğunu, füze, mayın, insansız hava araçları ve yasaklı silahlar kullandıklarını açıklamıştır. Bu grupların Yemen’i “destekçilerinin silahlarını denemek için bir laboratuvara” çevirdiğini söylemiş, bunlara karşı hoşgörülü yaklaşımların İran etkisini artırdığını dile getirmiştir.


Uygulanan mevcut politikaların Husilere zaman ve kaynak sağladığını, BM’nin Sana’da kendi personelini dahi koruyamadığını ve bu nedenle dünya toplumunun Yemen konusundaki tutumunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Kendi hükümetinin uluslararası meşruiyeti temsil ettiğini, buna karşılık Husilerin “mezhepçi, faşist, insan haklarına karşı olan ve sınır ötesi terör uygulayan” bir yapı olduğunu söylemiştir. Yemen’in “acı verici tavizler karşılığında dahi barışı kucaklamaya hazır” olduğunu belirterek, “Barışı topluca ve kararlılıkla dayatmak artık gerekli hale gelmiştir” demiştir.


Ülkesinin güvenliğini yeniden sağlamak ve tüm terör gruplarından kurtarmak için bir uluslararası koalisyon kurulmasının vaktinin geldiğini ifade etmiştir. Uluslararası hukukun bir mit olmadığını, Yemen ve Gazze’nin Birleşmiş Milletler için “ahlaki sınav alanı” olduğunu dile getirmiştir. “Orada hâlâ haklı olanın gücü, güçlü olanın hakkına karşı durabiliyor” sözleriyle konuşmasını sürdürmüştür. Suudi Arabistan’ın desteğine teşekkür etmiş, Filistin için de “kanamaya devam eden bir yara” nitelendirmesini kullanarak, Filistin Yönetimi’ne tam destek verdiğini belirtmiş ve üye devletleri Filistin’i tanımaya çağırmıştır.

Kuzey Makedonya Devlet Başkanı Gordana Siljanovska-Davkova

Kuzey Makedonya Devlet Başkanı Gordana Siljanovska-Davkova, Birleşmiş Milletler’in uluslararası hukuk ve çok taraflılığın temeli olarak yeni savaşları önlediğini ve insani krizlerin etkilerini hafiflettiğini belirtmiştir. Ancak günümüzde örgütün “jeopolitik ve jeoekonomik bir depremle” karşı karşıya olduğunu ifade etmiştir.


BM’nin Milletler Cemiyeti’ne dönüşme riski taşıdığını söyleyen Davkova, Ukrayna’daki savaşın BM Şartı’nın açık ihlali olduğunu ve NATO üyelerinin hava sahasının son dönemde ihlal edilmesinden endişe duyduklarını dile getirmiştir. Ülkesinin 20 yıldır süren AB üyelik sürecinin engellendiğini, bunun yalnızca siyasi değil güvenlik boyutu da olan bir meseleye dönüştüğünü vurgulamıştır.


Orta Doğu ve Gazze’de barışın yalnızca uluslararası hukuka dayalı diyalog ve diplomasiyle sağlanabileceğini belirten Davkova, BM Güvenlik Konseyi’nin daha kapsayıcı ve hesap verebilir şekilde reform edilmesi gerektiğini söylemiştir. Genel Kurul’un ise tartışma platformundan çıkarak karar alma organına dönüşmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Haiti Geçiş Başkanlık Konseyi Başkanı Anthony Franck Laurent Saint Cyr

Haiti Geçiş Başkanlık Konseyi Başkanı Anthony Franck Laurent Saint Cyr, ülkesinde milyonlarca kişinin yerinden edildiğini, çocukların eğitimden mahrum kaldığını, kadın ve kız çocuklarının cinsel şiddete uğradığını ve nüfusun yarısının gıda güvencesizliğiyle karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Hastanelerin saldırıya uğradığını, sağlık çalışanlarının ülkeyi terk ettiğini ve sağlık hizmeti eksikliğinden ölümlerin arttığını ifade etmiştir.


Haiti’nin barış istediğini söyleyen Saint Cyr, uluslararası topluma “kararlı ve kapsamlı destek” çağrısında bulunmuştur. Çok uluslu Güvenlik Destek Misyonu’nun (MSS) yetersiz kaldığını, gerekli 2.500 askerin yerine yalnızca 1.000 personelin görev yaptığını belirtmiştir. Ülkesinin güvenlik bütçesini yüzde 40 artırdığını, yeni personel alımı ve teçhizat temini yaptığını açıklamıştır.


Saint Cyr, Haiti’nin bölgesel bir tehdit odağı haline geldiğini vurgulamış ve güçlü bir uluslararası gücün net bir yetkiyle oluşturulmasını talep etmiştir. Silah, mühimmat ve uyuşturucu akışını durdurmak için sınır kontrolleri ve istihbarat işbirliği çağrısı yapmıştır. Ayrıca Güvenlik Konseyi’ni çetelerle mücadele için özel bir güç kurmaya davet etmiştir.


Geçiş Konseyi’nin seçim hazırlıklarını sürdürdüğünü, insani ihtiyaçlara cevap verdiğini ve kurumları güçlendirmeye çalıştığını açıklamıştır. 2025’in, Haiti’nin bağımsızlığının tanınması karşılığında ödemek zorunda bırakıldığı tazminatın iki yüzüncü yılı olduğunu hatırlatmış ve ülkesinde ulusal bir tazminat komitesi kurulduğunu bildirmiştir. Fransa’ya, Haiti ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açma çağrısı yapmıştır.

Gürcistan Devlet Başkanı Mikheil Kavelashvili

Gürcistan Devlet Başkanı Mikheil Kavelashvili, ülkesinin 3.000 yıllık tarihi, alfabesi, dili ve Hristiyan geleneğine değinmiş, kültürel ortamın her zaman hümanizm ve hoşgörüyle öne çıktığını belirtmiştir. Hükümetin temel felsefesinin barışı korumak ve halkı savaştan uzak tutmak olduğunu ifade etmiştir.

Ukrayna’daki savaşa destek vererek, 2008’de yaşanan savaşın yaraları henüz kapanmamış bir halk olarak Ukraynalıların acısını iyi anladıklarını söylemiştir. Güney Kafkasya’nın diyalog ve refah bölgesine dönüşmesi gerektiğini vurgulamış, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış girişimlerini memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir.


Kavelashvili, Gürcistan’ın Orta Koridor’daki kilit konumuna dikkat çekmiş, ülkesinin bu hattı en güvenli ve istikrarlı güzergâh haline getirmek için altyapı ve enerji projeleri geliştirdiğini açıklamıştır. Tiflis İpek Yolu Forumu’nun bu çabaların bir parçası olduğunu söylemiştir.


Ülkesinin topraklarının yüzde 20’sinin işgal altında olduğunu hatırlatarak Abhaz ve Oset halklarına hitap etmiş, “Ortak çabalarla engelleri aşmak, köprüleri yeniden inşa etmek ve geçmiş kırgınlıkları tarihe bırakmak bizim görevimizdir” demiştir. Gürcistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne destek veren uluslararası topluma teşekkür etmiştir.

Bolivya Devlet Başkanı Luis Alberto Arce Catacora’nın Konuşması

Bolivya Devlet Başkanı Luis Alberto Arce Catacora, üçüncü dünya savaşı riskinin gerçek olduğunu ve savaşların artık ekonomik, biyolojik, siber boyutlar kazandığını belirtmiştir. Kapitalizmin yapay zekâ ve iklim değişikliğini kötüye kullanma ihtimaline değinmiştir.


ABD’nin Latin Amerika’daki politikalarını eleştirmiş, Monroe doktrinine atıfla bölgenin barış bölgesi olduğunu vurgulamıştır. Küba’ya yönelik tek taraflı yaptırımları reddetmiş, Filistin halkına yönelik saldırılara, İran ve Yemen’deki durumlara dikkat çekmiştir.


Arce, kölelik, apartheid, soykırım ve sömürgecilik için tazminat komisyonu kurulmasını önermiştir. BM Genel Kurulu’nun bağlayıcı yetkiye sahip olması gerektiğini, Güvenlik Konseyi’nin ise reform edilmesi gerektiğini söylemiştir. Amazon’un korunmasının hayati olduğunu, bunun Amazon ülkelerinin egemenliği çerçevesinde sağlanması gerektiğini ifade etmiştir.

Gabon Devlet Başkanı Brice Clotaire Oligui Nguema

Gabon Devlet Başkanı Brice Clotaire Oligui Nguema, Ağustos 2023 darbesi sonrası ülkesinde barışçıl geçiş süreci yaşandığını, Mayıs 2025’te göreve başladığını ve Ocak 2026’ya kadar anayasal düzenin tam olarak yeniden tesis edileceğini belirtmiştir. Bu sürecin kapsayıcı ulusal diyalog ve anayasa referandumu ile ilerlediğini ifade etmiştir.


Nguema, Afrika’nın sadece ham madde sağlayıcısı olmaktan çıkması gerektiğini vurgulamış, kaynakların ülke içinde işlenmesi ve istihdam yaratacak sanayilerin kurulması için adil ortaklık çağrısında bulunmuştur. Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Sudan, Afrika Boynuzu ve Sahel’deki krizler için uluslararası desteğin artırılmasını istemiştir.


Sahel ülkelerinin terörle mücadelesinde damgalanmak yerine desteklenmesi gerektiğini söylemiş, Filistin-İsrail çatışmasında iki devletli çözüme destek verdiklerini, ayrıca Küba’ya uygulanan ambargoya karşı olduklarını açıklamıştır.


İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirliliği “üçlü gezegensel kriz” olarak nitelendiren Nguema, Gabon’un Kongo Havzası’nı koruma rolü için adil tazminat talep etmiştir. Uluslararası barış ve adaletin ancak çok taraflılığın güçlendirilmesi ve Güvenlik Konseyi reformuyla güvence altına alınabileceğini ifade etmiştir.

Gana Devlet Başkanı John Dramani Mahama

Gana Devlet Başkanı John Dramani Mahama, Afrika’nın BM’nin kuruluş sürecine sömürgecilik nedeniyle sınırlı katılım gösterebildiğini, ancak geleceğin Afrika tarafından şekillendirileceğini belirtmiştir. 2050’de dünya nüfusunun dörtte birinden fazlasının ve genç nüfusun üçte birinin Afrika’da yaşayacağını vurgulamış, “Gelecek Afrikalıdır” demiştir.


Cumhurbaşkanı John Dramani Mahama, ABD'nin New York kentinde gerçekleşen 80. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda katılımcılara hitap ediyor, 25 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Gana’nın ekonomik büyüme ve enflasyonun düşürülmesiyle gösterdiği direnci örnek olarak sunmuş, BM’nin de kendi “yeniden başlatma gündemi” oluşturması gerektiğini ifade etmiştir. Afrika’nın BM Güvenlik Konseyi’nde en az bir daimi koltukla temsil edilmesinin zorunlu olduğunu dile getirmiş, küresel finansal mimarinin Afrika aleyhine işlediğini söylemiştir.


Sudan’daki insani kriz ve milyonlarca mültecinin durumuna dikkat çekmiş, küresel destek çağrısında bulunmuştur. İklim değişikliğinin etkilerinin küresel Güney’de daha ağır hissedildiğini, buna karşın sorumluluğun büyük ölçüde küresel Kuzey’de olduğunu belirtmiştir.


Afrika’nın kaynakları üzerinde tam egemenlik hakkına sahip olduğunu vurgulayan Mahama, “Afrika’nın yoksulluk ve hastalıkla özdeşleştirilmesine son verilmesi” çağrısında bulunmuş, kıtanın tarihinin zenginliğinin ve çeşitliliğinin daha adil biçimde temsil edilmesini istemiştir.

Gine-Bissau Devlet Başkanı Úmaro Sissoco Embaló

Gine-Bissau Devlet Başkanı Úmaro Sissoco Embaló, BM’nin 80. yıl dönümünde örgütün ve bağlı kurumların yoksullukla mücadelede, sağlık, eğitim ve gıda güvenliğinde oynadığı role dikkat çekmiştir. Yoksul ülkelerin artan borç yükünü ve azalan kalkınma yardımlarını vurgulamış, Küba’ya uygulanan ambargonun kaldırılmasını istemiştir.


Paris İklim Anlaşması taahhütleri ve kalkınma finansmanı konularında Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu’nun katkı sağlayacağını belirtmiş, 2026’da şeffaf seçimler düzenleneceğini açıklamıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi ve Küresel Güney’in sesinin güçlendirilmesi çağrısında bulunmuş, uluslararası düzenin BM Şartı ilkelerine dayanması gerektiğini ifade etmiştir.

Esvatini Kralı III. Mswati

Esvatini Kralı III. Mswati, BM Şartı’nın barışı teşvik etmek için kurulduğunu hatırlatarak küresel krizlere çözüm için ad hoc komiteler kurulmasını önermiştir. Bu komitelerin Sudan, Güney Sudan, Somali, Sahel, Büyük Göller bölgesi, Orta Doğu ve Ukrayna’da diyalog ve arabuluculuk yapması gerektiğini söylemiştir.


Güvenlik Konseyi’nin tüm ülkeleri kapsayan bir yapıya kavuşturulması çağrısında bulunmuş, aksi halde meşruiyetinin eksik kalacağını belirtmiştir. Esvatini’nin ekonomi, sağlık, eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında 2030 Gündemi doğrultusunda ilerleme kaydettiğini, okuryazarlık oranlarının arttığını ifade etmiştir.


Alt-Sahra Afrika ülkelerinin gelirlerinin önemli kısmını borç servisine ayırmak zorunda kaldığını vurgulamış, Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi’nin ticaret ve istihdam potansiyeline dikkat çekmiştir. Ayrıca Tayvan’ın Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri süreçlerine dahil edilmesi çağrısı yapmıştır.

Palau Devlet Başkanı Surangel S. Whipps Jr.

Palau Devlet Başkanı Surangel S. Whipps Jr., küçük ada devletlerinin iklim kriziyle her gün savaş halinde olduğunu belirtmiş, deniz seviyesinin yükselmesi, fırtınalar, seller, mercanların ısınması ve balık stoklarının azalmasına dikkat çekmiştir. Büyük emisyon üreticilerinin 1,5 derece hedefi doğrultusunda taahhütlerini COP30 öncesinde sunmaları gerektiğini söylemiştir.


Whipps, iklim finansmanının borç yaratmadan sağlanmasının şart olduğunu, COP31’in Pasifik adalarıyla ortaklaşa Avustralya’da yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Derin deniz madenciliğine karşı çıkarak, 38 ülkenin moratoryum çağrısına destek verdiklerini hatırlatmıştır.


Palau’nun deniz biyoçeşitliliğini korumaya yönelik BBNJ Anlaşması’nı ilk onaylayan ülke olduğunu vurgulamış, küçük ada devletlerinin bu yönetişimde temsil edilmesi gerektiğini söylemiştir. Çok Boyutlu Kırılganlık Endeksi’nin uluslararası kurumların politika ve çerçevelerine entegre edilmesi çağrısında bulunmuştur.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, ülkesinin uzun yıllar işgal altında kalan topraklarının 2020’de sona eren savaşla geri alındığını ve 10 Kasım 2020’de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün yeniden sağlandığını belirtmiştir. 8 Ağustos 2025’te Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarının Washington’da bir barış anlaşması taslağını parafe ettiklerini açıklamıştır.


Azerbaycan Cumhurbaşkan İlham Aliyev, ABD'nin New York kentinde, BM 80. Genel Kurulu'nda katılımcılara hitap ediyor, 25 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Washington Zirvesi’nin en önemli sonuçlarından birinin “Trump Uluslararası Barış ve Güvenlik Yolu” olduğunu söylemiş, bunun Zengezur koridoru üzerinden engelsiz erişimi garanti edeceğini ve bölgesel bağlantıları güçlendireceğini ifade etmiştir. ABD ile ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesine yükseldiğini, 1992’de uygulanan yaptırımların kaldırıldığını ve bu süreçte ABD Başkanı Donald Trump’a teşekkür ettiğini belirtmiştir.


Aliyev, mayın kirliliğinin yerinden edilen kişilerin geri dönüşünü ve yeniden inşa projelerini engellediğini, ayrıca Hazar Denizi’nin küçülmesinin ciddi bir çevresel tehdit oluşturduğunu söylemiştir. Bunun yalnızca iklim değişikliğiyle açıklanamayacağını, kıyıdaş ülkelerin ortak çabalarının gerektiğini vurgulamıştır. Azerbaycan’ın ev sahipliğinde geçen yıl gerçekleştirilen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’nda “Bakü Finans Hedefi” olarak bilinen yeni kolektif iklim finansmanı hedefinin kabul edildiğini hatırlatmıştır.


Enerji konusunda gerçekçi hedefler konulması gerektiğini belirten Aliyev, dünyanın fosil yakıtlardan tamamen vazgeçemeyeceğini söylemiştir. Azerbaycan’ın enerji güvenliğini sağlamak için petrol ve doğal gaz boru hatlarını çeşitlendirdiğini, aynı zamanda güneş, rüzgâr ve hidroelektrik gibi yenilenebilir kaynaklara yatırım çektiğini ifade etmiştir. Petrol ve gaz dışı sektörün geliştiğini, ekonomik büyümenin çeşitlendirme ve reformlarla desteklendiğini, şeffaflık ortamında yatırım ikliminin iyileştirildiğini açıklamıştır. Konuşmasını, “Azerbaycan yeni bir döneme girmiştir; savaşı da barışı da kazandık, işgali sonlandırdık ve yeniden inşaya başladık” sözleriyle tamamlamıştır.

Güney Sudan Başkan Yardımcısı Josephine Joseph Lagu

Josephine Joseph Lagu, ülkesinin 2018 barış anlaşmasıyla çatışmadan çıkış sürecine girdiğini ve 2026’da seçim yapmayı planladığını belirtmiştir. İklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık ve sellerin etkilerini vurgulamış, kalkınma için adil ticaret ve borçların kaldırılması çağrısında bulunmuştur.

Gambiya Başkan Yardımcısı Muhammed Jallow

Muhammed Jallow, Gambiya’nın demokratikleşme sürecinde BM’nin desteğini anımsatmış, 2030 Gündemi hedeflerinin uzak olduğunu ifade etmiştir. Filistin için iki devletli çözümü desteklemiş, Batı Sahra meselesinde uzlaşı çağrısı yapmış ve Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde temsilinin artırılmasını talep etmiştir.

Lihtenştayn Başbakan Yardımcısı Sabine Monauni

Sabine Monauni, uluslararası hukukun ve hesap verebilirliğin korunmasının önemini vurgulamış, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin desteklenmesi gerektiğini söylemiştir. Güç kullanımını sınırlayan kuralların aşındığını belirterek, savaşların önlenmesi ve hesap verilebilirliğin sağlanmasının BM’nin asli görevi olduğunu dile getirmiştir.

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Mohamed Younis Al Menfi

Mohamed Younis Al Menfi, Libya’nın ulusal egemenliğini ve iç diyalog yoluyla kapsayıcı çözüm arayışını öne çıkarmıştır. Ulusal kurumların birleşmesi, seçimlerin yapılması ve dış müdahalelerin reddi temel hedefler arasında sunulmuştur. Ayrıca düzensiz göçün kalkınma temelli bir yaklaşımla ele alınması çağrısı yapmıştır.

Botswana – Devlet Başkanı Duma Gedion Boko

Duma Gedion Boko, ülkesinin elmas gelirleriyle kalkınma sağladığını ancak iklim değişikliği ve sağlık sistemindeki kırılganlıkların sürdüğünü belirtmiştir. Küresel ortaklardan iklim uyum finansmanı ve adil sağlık tedarik zincirleri için destek istemiş, Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi temsil hakkını savunmuştur.

Dominika Devlet Başkanı Sylvanie Burton

Sylvanie Burton, küçük ada devletlerinin iklim krizi ve küresel çatışmalardan en çok etkilendiğini söylemiş, Haiti krizine çözüm için BM’nin rolüne dikkat çekmiştir. Küba’ya uygulanan ambargonun kaldırılmasını, Venezuela’ya yönelik yaptırımların son bulmasını talep etmiştir.

Mikronezya Federal Devletleri Devlet Başkanı Wesley Simina

Wesley Simina, iklim değişikliğinin küçük ada devletleri üzerindeki etkilerini vurgulamış, metan salınımının azaltılmasının öncelikli çözüm olduğunu belirtmiştir. Plastik kirliliğiyle mücadele, Çok Boyutlu Kırılganlık Endeksi’nin uygulanması ve Güvenlik Konseyi’nde temsilde reform çağrısı yapmıştır.

Etiyopya Devlet Başkanı Taye Atske Selassie

Taye Atske Selassie, BM’nin temsil ve adalet açığını gidermesi gerektiğini söylemiş, Afrika’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını ve borçların iptal edilmesini talep etmiştir. Büyük Etiyopya Rönesans Barajı’nın enerji üretim kapasitesine dikkat çekmiş, bölgesel barış için işbirliği çağrısı yapmıştır.

Avrupa Birliği - Avrupa Konseyi Başkanı António Costa

António Costa, Gazze’de insani felaketin sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün desteklenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne vurgu yapmış, iklim değişikliğiyle mücadele ve serbest ticaret anlaşmalarını AB’nin öncelikleri arasında sunmuştur.

Tanzanya Başkan Yardımcısı Philip Isdor Mpango

Philip Isdor Mpango, BM’nin ve küresel mali sistemin reformunun zorunlu olduğunu söylemiştir. Tanzanya’nın sağlık ve enerji alanındaki ilerlemelerini aktarmış, tek taraflı yaptırımların uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirterek Filistin ve Sahra halklarıyla dayanışma göstermiştir.

Uganda Başkan Yardımcısı Jessica Rose Epel Alupo

Jessica Rose Epel Alupo, Uganda’nın barışı destekleyen bölgesel girişimlerdeki rolünü ve en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu vurgulamıştır. Güvenlik Konseyi’nde Afrika için iki daimi ve iki geçici sandalye talep etmiş, eğitim ve sağlık alanındaki başarıları aktarmıştır.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof

Dick Schoof, uluslararası hukukun korunmasının en temel ilke olduğunu söylemiş, Sudan ve Gazze’deki insani durumlara dikkat çekmiştir. İsrail’in politika değişikliği yapması gerektiğini, Hamas’ın silah bırakmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir.

Belçika Başbakanı Bart De Wever

Bart De Wever, BM’nin eksiklerini kabul ederek reform ihtiyacına işaret etmiş, savunma ve güvenlik alanında işbirliğinin artırılması gerektiğini söylemiştir. Uluslararası organize suçla mücadele ve serbest ticaretin korunması çağrısı yapmıştır.

Çad Başbakanı Allamaye Halina

Allamaye Halina, BM’nin başarısızlıklarına değinmiş ve Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi sandalye alması gerektiğini vurgulamıştır. Gazze’de iki devletli çözümü desteklemiş, yoksul ülkeler için yıllık 4 trilyon dolarlık kalkınma fonu mobilizasyonu çağrısı yapmıştır.

Sudan Başbakanı Kamil El-Tayeb Idris

Kamil El-Tayeb Idris, Sudan’da savaşın yarattığı insani yıkımı anlatmış, milislerin terör örgütü ilan edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Çözümün Sudanlılar arasında diyalogla sağlanabileceğini, demokratik geçiş sürecinin başlatıldığını ifade etmiştir.

São Tomé ve Príncipe Başbakanı Américo d’Oliveira dos Ramos

Américo dos Ramos, ülkesinin kırılgan kalkınma sürecine dikkat çekmiş ve uluslararası destek istemiştir. İklim değişikliğinin ada devletleri üzerindeki ağır etkilerini vurgulamış, Küba’ya uygulanan yaptırımların kaldırılması ve Afrika’ya Güvenlik Konseyi’nde daimi sandalye verilmesi gerektiğini söylemiştir.

Birleşik Krallık Başbakan Yardımcısı David Lammy

David Lammy, Gazze’deki insani felaketin sona ermesi ve iki devletli çözüm için diplomatik çabaların artırılması gerektiğini belirtmiştir. Ukrayna’ya desteğini vurgulamış, yapay zekânın fırsatları ve tehditlerine dikkat çekmiştir.

Avusturya Bakanı Beate Meinl-Reisinger

Beate Meinl-Reisinger, Gazze’deki insani krizin kabul edilemez olduğunu, Hamas’ın saldırılarının ve İsrail’in kararlarının uluslararası hukuku ihlal ettiğini söylemiştir. Ortadoğu’da kalıcı barış için iki devletli çözümü savunmuş, Ukrayna’daki savaşa derhal son verilmesi çağrısı yapmıştır.

Meksika Dışişleri Bakanı Juan Ramón de la Fuente Ramírez

Juan Ramón de la Fuente Ramírez, ülkesinde kadınların siyasetteki rolünün artışına dikkat çekmiş, yoksulluğun azaltılması ve sosyal programların önemini vurgulamıştır. Küresel düzeyde “ahlaki ekonomi” çağrısı yapmış, göçmen haklarının korunmasını savunmuştur.

Ruanda Dışişleri Bakanı Olivier Nduhungirehe

Olivier Nduhungirehe, Güvenlik Konseyi reformunun zorunlu olduğunu söylemiş, Afrika’nın daimi üyelik talebini yinelemiştir. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki durumun çözümünde Washington Barış Anlaşması’nın uygulanması gerektiğini vurgulamıştır.

Ekvador Dışişleri Bakanı María Gabriela Sommerfeld Rosero

María Gabriela Sommerfeld Rosero, ülkesinin uyuşturucu ve organize suçla mücadele sürecini aktarmış, göç ve iklim krizinin etkilerine değinmiştir. Amazon ve Galapagos’un korunması için uluslararası destek istemiş, gençlere fırsat yaratmayı hedeflediklerini söylemiştir.

İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard

Maria Malmer Stenergard, BM’nin etkinliğinin azaldığını belirterek güçlü bir örgüt çağrısı yapmıştır. Kadın haklarının korunması, uluslararası hukukun uygulanması ve Rusya’nın saldırılarından dolayı hesap vermesi gerektiğini vurgulamıştır.

Kamerun Dışişleri Bakanı Lejeune Mbella Mbella

Lejeune Mbella Mbella, BM’nin 80. yılının örgütün reformu için bir fırsat olduğunu belirtmiş, kalkınmanın barışla mümkün olduğunu söylemiştir. İklim finansmanının mobilize edilmesi ve Güvenlik Konseyi reformu taleplerini dile getirmiştir.

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide

Espen Barth Eide, BM’nin savaşları önlemede ve kalkınmada önemli rol oynadığını ancak kriz içinde olduğunu ifade etmiştir. Sudan, Ukrayna ve Gazze’deki insani felaketlere dikkat çekmiş, iki devletli çözüm yolunda Filistin’in tanınmasının tek başına yeterli olmadığını vurgulamıştır.

Kaynakça

Press Release. “Palestinian Authority ‘Ready to Work’ with All Partners to Implement Peace Plan, President Tells General Assembly, amid Calls for Reset of United Nations Agenda.” United Nations. Erişim 25 Eylül 2025. https://press.un.org/en/2025/ga12711.doc.htm

United Nations News. “General Debate LIVE: Day Three.” UN News. Erişim 25 Eylül 2025. https://news.un.org/en/story/2025/09/1165917

26 Eylül 2025

BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 4. Gün (26 Eylül 2025)

80.Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun dördüncü gün oturumları 26 Eylül 2025 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Oturumlarda Orta Doğu, Avrupa, Karayipler, Afrika ve Pasifik ülkelerinden liderler söz almıştır. Konuşmaların ağırlık noktasını Gazze'deki durum, İsrail’in askeri operasyonları, Filistin’in devlet olarak tanınması, Rusya-Ukrayna savaşı ve Avrupa güvenliği, iklim değişikliği, küçük ada devletlerinin varoluşsal tehditlerle karşı karşıya olması, çok taraflılığın güçlendirilmesi ve BM reformu gibi başlıklar oluşturmuştur. Ayrıca insani yardım akışının engellenmesi, enerji dönüşümü, bölgesel krizler ve uluslararası hukuk konuları da sıklıkla gündeme gelmiştir.

Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 26 Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma geniş çaplı protestolarla karşılanmıştır. Netanyahu salona girdiğinde çok sayıda ülke temsilcisi topluca salonu terk etmiştir. Bu nedenle Genel Kurul salonunun önemli ölçüde boşaldığı gözlemlenmiştir. Binanın girişinde bulunan bazı protestocular da delegasyonlara “Neden Netanyahu’yu dinlemeye gidiyorsunuz?” diyerek tepki göstermiştir. Konuşma sırasında salondan uğultular yükselmiş, Netanyahu konuşmasına bir süre başlayamamıştır.


BM Genel Kurulu’nda protesto edilen Binyamin Netanyahu, 26 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Netanyahu konuşurken İran heyeti, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarında hayatını kaybeden sivillerin fotoğraflarını masaya bırakmış ve ardından salonu terk etmiştir. Netanyahu, Gazze, Lübnan, Yemen ve Suriye’ye yönelik operasyonlara değinmiş, İran’ın tüm dünya için bir tehdit olduğunu ve İsrail’in saldırılarının meşru olduğunu savunmuştur. İran’ın nükleer kapasitesini yeniden inşa etmesine izin verilmeyeceğini belirterek BM Güvenlik Konseyi’ne yaptırımları yeniden uygulama çağrısı yapmıştır. Ayrıca, Suriye ile güvenlik görüşmelerinde bir anlaşmaya varılabileceğini ve İsrail’in Lübnan’ı barış müzakerelerine davet ettiğini açıklamıştır.


Netanyahu, Gazze’de 65 binden fazla Filistinlinin öldüğünü kabul etmiş, ancak İsrail’in soykırım yapmadığını iddia etmiştir. İsrail ordusuna, BM’deki konuşmasının Gazze’de hoparlörlerden yayınlanması talimatını verdiğini, bu yolla İsrailli esirlerin kendisini duyabileceğini iddia etmiştir. Gazze kaynakları ise bu iddiayı yalanlamıştır.


BM Genel Kurulu oturumunda, İsrail Başbakanı Netanyahu konuşmasına başlarken birçok ülke temsilcisi salonu terk ediyor, 26 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)


Gazze’deki hükümetin medya ofisi, Netanyahu’nun konuşmasını değerlendirmiş ve sözlerinde sekiz başlık altında “yalan” bulunduğunu belirtmiştir. Bu başlıklar arasında İsrailli esirlerin güvenliği, sivillere yönelik saldırılar, zorla göç, insani yardımın engellenmesi ve Filistin devletinin tanınması gibi konular yer almıştır. Açıklamada Netanyahu’nun konuşmasının, gerçekleri çarpıtma ve İsrail’in işlediği savaş suçları ile soykırımı gizleme girişimi olduğu ifade edilmiştir.


Hamas tarafından yapılan yazılı açıklamada, Netanyahu’nun BM’de konuşmasının, İsrail’e yönelik uluslararası izolasyonu yansıttığı belirtilmiştir. Hamas, Netanyahu’nun Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir savaş suçlusu olduğunu hatırlatmış ve konuşmasının esirlerin güvenliğini riske attığını ileri sürmüştür.


İsrail iç siyasetinde de konuşmaya tepki gösterilmiştir. Ana muhalefet lideri Yair Lapid, Netanyahu’nun hitabını “eskimiş numaralarla dolu” olarak nitelendirmiş ve İsrail’in uluslararası durumunu daha da kötüleştirdiğini açıklamıştır.


Filistin destekçileri, Netanyahu'yu BM 80. Genel Kurulu'nda hitap ettiği sırada protesto düzenliyor, 26 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif

Pakistan Başbakanı Shehbaz Sharif, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında çok taraflılığın “çağın gereği” olduğunu belirtmiştir. Ülkesinin anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesine inandığını vurgulamış, ancak Mayıs 2025’te doğu sınırından gelen “sebepsiz saldırıya” maruz kaldıklarını ifade etmiştir. Bu saldırılar sonucunda yedi Hindistan uçağının imha edildiğini açıklamıştır. Sharif, Pakistan’ın üstün konumda olmasına rağmen ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğu ile sağlanan ateşkesi kabul ettiklerini, bu nedenle Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiklerini hatırlatmıştır. “Savaşı kazandık, şimdi bölgemizde barışı kazanmak istiyoruz” ifadesiyle, Hindistan ile İndus Nehri üzerindeki meseleler ve 240 milyon Pakistan vatandaşının “ayrılmaz su hakkı” konusunda kapsamlı ve sonuç odaklı bir diyalog çağrısında bulunmuştur. Ayrıca Keşmir’in kendi kaderini tayin hakkına kavuşacağına dair umudunu dile getirmiştir.


Sharif, Filistin meselesine değinerek İsrail’in “soykırım düzeyine ulaşan saldırılarının” kadınlar ve çocuklar üzerinde tarif edilemez bir yıkıma neden olduğunu söylemiştir. “En küçük tabutlar en ağır olanlardır” sözleriyle çocukların kaybının ağırlığını ifade etmiş, Hindistan ile son çatışmalar sırasında hayatını kaybeden yedi yaşındaki İrtiza Abbas’ın tabutunu taşıdığını hatırlatmıştır. Dünyanın hiçbir çocuğu yarı yolda bırakmaması gerektiğini vurgulamış, İsrail’in Doha’ya saldırısı ile farklı ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğünü ihlal eden eylemlerini “haydutça davranışlar” olarak nitelendirmiştir. Ukrayna savaşının da BM Şartı çerçevesinde barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini desteklediklerini belirtmiştir.


Sharif, Pakistan’ın barışçıl bir Afganistan’da doğrudan çıkarı bulunduğunu açıklamış, Afgan geçici hükümetinin insan haklarına ve özellikle kadınların haklarına riayet etmesi gerektiğini dile getirmiştir. Afgan topraklarının terör örgütlerince başka ülkelere yönelik saldırılarda kullanılmaması için etkili önlemler alınması gerektiğini vurgulamıştır. Nefret söylemi, ayrımcılık ve şiddete yer olmaması gerektiğini ifade etmiş, Hindistan’daki “Hindutva kaynaklı aşırılığın” tüm dünya için tehdit oluşturduğunu söylemiştir.

Çin Başbakanı Li Qiang

Çin Başbakanı Li Qiang, konuşmasında Birleşmiş Milletler’in 80 yıllık geçmişini “zorlu ama amaçlı” bir yolculuk olarak nitelendirmiştir. Bütün ülkelerdeki halkların en güçlü arzularının barış ve kalkınma olduğunu vurgulamış, mevcut kuşakların bu sesleri güçlendirmekle yükümlü olduğunu belirtmiştir. Dayanışma ve işbirliğinin insan ilerlemesinin en güçlü itici gücü olduğunu dile getiren Li, “Dayanışma herkesi yükseltir, bölünme ise herkesi aşağı çeker” ifadelerini kullanmıştır. Büyük ülkelerin çıkarlarını gözetirken adaleti de savunmaları gerektiğini ifade ederek, dünyanın “haklı olanın güçlüden değil, adil olandan yana olduğu” bir düzene ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir.


Dünyanın yeni bir çalkantı ve dönüşüm dönemine girdiğini kaydeden Li, tek taraflılığın yeniden yükselişe geçtiğini söylemiştir. Daha önce işleyen uluslararası sistemin sürekli bozulduğunu, bunun “kaygı verici ve üzücü” sonuçlar doğurduğunu dile getirmiştir. İnsanlığın yeniden bir yol ayrımına geldiğini vurgulamış, “Başladığın nedeni asla unutma, böylece misyonunu gerçekleştirebilirsin” özdeyişini hatırlatarak, birlikte daha iyi bir gelecek inşa edilebileceğini belirtmiştir. Çin’in Küresel Yönetişim Girişimi’nin, egemen eşitlik, çok taraflılık, insan merkezli yaklaşım ve gerçekçi eylemlerle daha adil ve eşitlikçi bir yönetişim sistemi sunduğunu açıklamıştır. Çin’in küresel barış ve kalkınmayı teşvik için koordinasyon ve etkili adımlar atmaya hazır olduğunu ifade etmiştir.


Li, bütün ülkelerin aynı küresel köyün parçası olduğunu ve birbirine güvenlik açısından bağlı olduğunu söylemiştir. Tüm ülkelerin meşru güvenlik kaygılarına saygı duyulması gerektiğini, farklılıkların diyalog yoluyla barışçıl şekilde çözülmesi gerektiğini dile getirmiştir. Çin’in BM barış gücü bütçesine en büyük katkıyı yapan ülke ve Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında en fazla barış gücü personeli gönderen devlet olduğunu vurgulamıştır. Ukrayna ve Filistin-İsrail çatışmalarında barış görüşmelerini desteklemeye devam edeceklerini açıklamıştır. Küresel büyümenin yavaşlamasının ana nedenlerinden birinin tek taraflı ve korumacı önlemler, özellikle de gümrük tarifelerindeki artış olduğunu söylemiştir. Tüm ülkelerin ortak çıkarlarını artıracak işbirliklerine yönelmesi gerektiğini belirtmiş, kapsayıcı ve evrensel fayda sağlayacak ekonomik küreselleşmenin desteklenmesi çağrısı yapmıştır. Çin’in, dünyaya kapılarını açarak ve gümrük tarifelerini düşürerek küresel kalkınmaya katkıda bulunduğunu hatırlatmıştır.


Li, her uygarlığın saygıyı hak ettiğini söyleyerek, “medeniyet üstünlüğü” fikrine saplanmanın daha fazla bölünme ve çatışma doğurduğunu ifade etmiştir. Kapsayıcı bir yaklaşım benimsemenin daha fazla uzlaşı ve kolektif güç oluşturacağını belirtmiştir. Çin’in önümüzdeki beş yıl içinde diğer gelişmekte olan ülkeler için kültür ve medeniyet alanında 50 kalkınma işbirliği programı yürüteceğini, medeniyetler arası diyalog ve ilerleme konularında 200 tematik eğitim ve seminer programına ev sahipliği yapacağını açıklamıştır.

İklim değişikliği bağlamında, ülkelerin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesini gözetmesi gerektiğini ve Paris Anlaşması’nın etkin uygulanmasının önemini vurgulamıştır. Yapay zekâ ve biyoteknoloji gibi teknolojilerin hızla geliştiğini belirten Li, insan merkezli kalkınma, teknolojiyle iyilik üretme ve adil fayda paylaşımı çağrısı yapmıştır. Teknolojik alanlarda kuralların ve yönetişimin hızla güçlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Çin’in en büyük ve en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji sistemine sahip olduğunu vurgulamış, ayrıca Küresel Yapay Zekâ Yönetişim Girişimi’ni önerdiklerini ifade etmiştir.

Saint Vincent ve Grenadinler Başbakanı Ralph Gonsalves

Başbakan Ralph Gonsalves, küresel sorunların tek taraflı değil, çok taraflılıkla çözülebileceğini belirtmiştir. Gazze’deki “soykırımın” sona ermesi çağrısı yapmış, Tayvan’ın BM uzmanlık kuruluşlarına katılımının sağlanmamasını “saçmalık” olarak nitelendirmiştir. ABD’nin Küba ambargosunu kaldırmasını, Karayipler’de gerilimin düşürülmesini ve Haiti konusunda daha fazla irade gösterilmesini istemiştir. İklim değişikliğini “varoluşsal tehdit” olarak tanımlamış, 2024’te ülkesini vuran Beryl Kasırgası’nın GSYH’nin üçte birine denk kayıplara yol açtığını hatırlatmıştır. Küçük devletlerin küresel işlerde önemli rol oynadığını vurgulamıştır.

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden

Başbakan Luc Frieden, uluslararası düzenin kırılma noktasında olduğunu belirtmiş, ancak BM’nin insanlığın en yüksek ideallerini temsil etmeye devam ettiğini söylemiştir. Ukrayna’da adil ve kalıcı barış, Gazze’de acil ateşkes, insani erişim ve esirlerin serbest bırakılması çağrısında bulunmuştur. İki devletli çözümün önemini vurgulamış, Lüksemburg’un bu hafta Filistin’i tanıdığını hatırlatmıştır. Ülkesinin GSYH’sinin yüzde 1’ini kalkınma yardımlarına ayırdığını ve BM kurumlarıyla dört yeni stratejik ortaklık imzaladığını açıklamıştır. Tüm devletleri diyalog ve uzlaşı temelinde barışı aramaya davet etmiştir.

Taoiseach Micheál Martin (İrlanda)

Taoiseach Micheál Martin, insan haklarına yönelik gerilemeden duyduğu kaygıyı dile getirmiş, Taliban’ın Afgan kadın ve kızlarının temel haklarını inkâr etmesini kınamıştır. İrlanda’nın 67 yıllık kesintisiz BM barış gücü katkısını vurgulamış, özellikle UNIFIL’deki varlıklarına dikkat çekmiştir. Sudan’da 150 binden fazla ölü ve 12 milyon yerinden edilmiş kişiyle yaşanan insani felaketi hatırlatarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisinin tüm ülkeye genişletilmesi çağrısı yapmıştır.


Avrupa’da Rusya’nın saldırılarıyla “brutal bir savaşın” sürdüğünü, Mariupol, Harkiv ve Bahmut gibi şehirlerin yıkıldığını belirtmiştir. Putin’in ateşkes girişimlerini reddettiğini söylemiş, Ukrayna’ya desteğin artırılacağını ifade etmiştir.


Gazze’de “tarihsel boyutta bir felaket” yaşandığını vurgulamış, özellikle UNRWA çalışanlarının çabalarına dikkat çekmiştir. Yardımların sınırda çürürken bebeklerin açlıktan öldüğünü, okul ve hastanelerin hedef alındığını belirtmiştir. 7 Ekim 2023 saldırısının savaş suçu olduğunu, sorumluluğun Hamas’a ait bulunduğunu ancak hiçbir suçun soykırımı haklı çıkaramayacağını söylemiştir.

Bangladeş Geçici Hükümet Baş Danışmanı Muhammad Yunus

Muhammad Yunus, Bangladeş’in halk hareketiyle oluşan yeni yönetim sürecini “sıradan insanların olağanüstü gücü” olarak tanımlamış, gençlerin 2024’te tiranlığa karşı ayağa kalktığını belirtmiştir. Ülkesinin yıkılmış ekonomisini kapsayıcı reformlarla yeniden inşa etmeye çalıştığını, Ulusal Mutabakat Komisyonu’nun şeffaflık, hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğünü esas alan öneriler geliştirdiğini söylemiştir. Geçmiş otokrasinin insan hakları ihlallerinin belgelendiğini, yurt dışına kaçırılan milyarlarca doların geri alınmasının öncelik olduğunu vurgulamış, vergi cennetlerine aktarılan yasa dışı servetin iade edilmesi için uluslararası düzenlemeler çağrısı yapmıştır. İklim değişikliğinde azaltım ve uyum çabalarını COP30’a dahil edeceklerini, yüksek emisyonlu ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ticarette korumacılığın artmasının kalkınmayı engelleyeceğini belirterek, Rohingyaların marjinalleşmesine son verilmesi ve Gazze’de iki devletli çözümün uygulanması gerektiğini dile getirmiştir. Ayrıca gençler için “sıfır karbon, sıfır servet yoğunlaşması, sıfır işsizlik” hedeflerini ortaya koymuştur.

Malta Başbakanı Robert Abela

Başbakan Robert Abela, BM’nin 80. yılının “kutlama değil uyarı” olması gerektiğini söylemiş, Genel Sekreter seçiminde şeffaflık ve Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi çağrısı yapmıştır. Malta’nın tarafsızlık ilkesini anayasal olarak benimsediğini belirterek ülkesini köprü kurucu bir aktör olarak tanımlamıştır. Ukrayna’nın egemenliğini garanti eden adil ve kalıcı barıştan yana olduklarını, bu sürece Kiev’in mutlaka dahil edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Gazze için kalıcı ateşkes, insani yardımların engelsiz akışı ve esirlerin serbest bırakılması çağrısı yapmış, Malta’nın bu hafta Filistin’i tanıdığını açıklamıştır. Göçün kök nedenlerine uluslararası düzeyde yanıt verilmesi gerektiğini söylemiş, küçük ada devletlerine iklim değişikliğine uyum için daha fazla mali destek sağlanmasını istemiştir. Çok taraflılığın güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak konuşmasını tamamlamıştır.

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis

Başbakan Kyriakos Mitsotakis, yeni bir küresel düzenin şekillendiğini ve bazı liderlerin geçmişin imparatorluk hayallerine kapıldığını söylemiştir. Yunanistan’ın savunma bütçesini GSYH’nin yüzde 3’ünün üzerine çıkardığını belirtmiş, Ukrayna savaşını özgürlük ve demokrasi için verilen bir mücadele olarak tanımlamış, ülkesinin desteğini sürdüreceğini açıklamıştır. 7 Ekim 2023 saldırılarına atıfla İsrail’in meşru müdafaa hakkını desteklediğini, ancak binlerce çocuğun ölümü ve Gazze’deki insani felaketin hiçbir ordu tarafından meşrulaştırılamayacağını vurgulamıştır. Türkiye ile ilişkilerde deniz yetki alanı anlaşmazlığının çözülmesi gerektiğini, Ankara’nın savaş tehdidini geri çekmesi çağrısında bulunmuş, Kıbrıs’ın egemenliği ve iki toplumlu federal çözüm vizyonunu yinelemiştir. Sudan halkının barışa ve umuda layık olduğunu, Libya ve Suriye’de dış müdahalesiz siyasi çözüm gerektiğini belirtmiştir. Batı Balkanların geleceğinin Avrupa Birliği içinde olduğunu söylemiş, yapay zekânın güvence olmadan büyük riskler doğuracağını ve dijital platformların çocukların ruh sağlığını sömürmesine izin verilemeyeceğini ifade etmiştir.

Butan Başbakanı Tshering Tobgay

Butan Başbakanı Tshering Tobgay, BM Güvenlik Konseyi’nin hem daimi hem de geçici üyelik yönünden genişletilmesi gerektiğini belirtmiştir; Hindistan ve Japonya gibi hak eden ülkelerin dahil edilmesi gerektiğini savunmuştur. Konsey reformunun iklim krizine yanıt verecek kapasiteyle donatılması gerektiğini vurgulamış, Butan’ın orman koruma ve nehirlerin saflığını koruma çabalarıyla karbon-negatif bir ülke olduğunu ve yıllık emisyonunun beş katından fazla karbonu tutma başarısı gösterdiğini dile getirmiştir. İklim değişikliğinin dağlarda hızla etkisini gösterdiğini, buzulların eridiğini ve sel ile kuraklık arasında düzensiz akışların yaşandığını belirterek acil eylem çağrısı yapmıştır; Butan’ın iyi uygulamaları paylaşma ve doğa temelli çözümlerle işbirliğine açık olduğu ifade edilmiştir.

Barbados Başbakanı Mia Amor Mottley

Barbados Başbakanı Mia Amor Mottley, küresel kurumları aşındıran asıl krizin “gerçeğin” ve güvenin kaybı olduğunu söylemiş, bunun uluslararası düzenin merkezkaçını zayıflattığını vurgulamıştır. Sudan ve Gazze’deki insanî felaketlere dikkat çekmiş, çok taraflı sistemin etkinliğinin siyasi irade eksikliğine takıldığını belirtmiştir. İklim, gıda güvenliği, su kıtlığı ve yapay zekâ gibi tehditlerde somut, teslimat odaklı girişimler gerektiğini söylemiş; BM Güvenlik Konseyi reformunun çok kutuplu dünyayı yansıtacak şekilde yapılması çağrısında bulunmuştur.

Solomon Adaları Başbakanı Jeremiah Manele

Solomon Adaları Başbakanı Jeremiah Manele, dünyanın aşırı silahlanmış ve gelişmeye daha az kaynak ayıran bir rotaya girdiğini söylemiş, nükleer silahsız bölge ve deniz güvenliğine vurgu yaparak “Ocean of Peace” deklarasyonunu anımsatmıştır. İklim değişikliğinin kriz çarpanı olduğunu belirterek büyük salım yapan ülkelerin emisyonları acilen düşürmesi gerektiğini vurgulamıştır; Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Deniz Hukuku Mahkemesi görüşlerinin iklim sorumluluğunu güçlendirdiğini kaydetmiştir.

Papua Yeni Gine Başbakanı James Marape

Papua Yeni Gine Başbakanı James Marape, ülkesinin 50 yıllık bağımsızlık ve BM üyeliği anısına birliği sağlayan anayasal değerleri hatırlatmıştır. Bougainville barış sürecinin diyalog yoluyla başarıldığını belirterek barışın müzakere ile inşa edildiğini vurgulamıştır. Tropikal ormanların karbon tutumuna ve Pasifik’in karbon havuzuna dikkat çekmiş, gezegenin korunmasının gelecek kuşaklar için öncelik olduğunu ifade etmiştir.

Jamaika Başbakanı Andrew Holness

Jamaika Başbakanı Andrew Holness, BM sisteminin demokratik, temsilî ve etkili kılınması gerektiğini söylemiş; küçük devletlerin sesinin duyulmasının önemini vurgulamıştır. İklim değişikliğinin günlük gerçekliği ve finansmana erişim eksikliği üzerinde durmuş, çok boyutlu kırılganlık endeksinin kullanılmasını desteklemiştir. Haiti krizine ilişkin olarak daha güçlü uluslararası mekanizmalar ve suç örgütleriyle koordineli mücadele çağrısı yapmıştır.

Belize Başbakanı John Briceño

Belize Başbakanı John Briceño, BM’nin eksikliklerinin üyelerin eylemsizliğine bağlandığını, bölgede barışın diyalogla korunması gerektiğini belirtmiştir. Guatemala ile ICJ sürecine bağlılık vurgulanmış, iklim değişikliğinin kıyı topluluklarını yerinden ettiğine dikkat çekilmiştir. Küçük ada devletleri için hibeler ve uygun finansmanın genişletilmesi talep edilmiştir.

Lesotho Başbakanı Ntsokoane Samuel Matekane

Lesotho Başbakanı Ntsokoane Samuel Matekane, BM bütçe kısıtlarının örgütün etkinliğini baltaladığını, tek taraflı korumacılık ve güçlü üyelerin Genel Kurul kararlarına uymamasının güvenirliği zedelediğini belirtmiştir. Ülkesinin reform çabalarını ve enerji dönüşümü projelerini vurgulamış, dijital altyapı yatırımlarına öncelik verdiğini ve BM reformunda Güvenlik Konseyi temsiliyetinin artırılmasını savunduğunu ifade etmiştir.

Cabo Verde Başbakanı José Ulisses Correia e Silva

Cabo Verde Başbakanı José Ulisses Correia e Silva, küçük ada devletlerinin deniz kaynakları ve okyanus yönetiminde hayati çıkarları bulunduğunu, Çok Boyutlu Kırılganlık Endeksi’nin uygulanması ve Kayıp ve Zarara ilişkin fonların işletilmesinin öncelikli olduğunu belirtmiştir. Deniz biyolojik çeşitliliği ve Antlaşma’nın yürürlüğe girmesini memnuniyetle karşıladığını vurgulamış, adil iklim finansmanı talep etmiştir.

Bulgaristan Başbakanı Rossen Jeliazkov

Bulgaristan Başbakanı Rossen Jeliazkov, Birleşmiş Milletler reformunun kaçınılmaz olduğunu, Güvenlik Konseyi’nin daha temsili, hesap verebilir ve etkin hale getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Rusya’nın Ukrayna’daki saldırısının uluslararası düzeni zayıflattığını belirterek Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması çağrısında bulunmuştur.

Mali Başbakanı Abdoulaye Maïga

Mali Başbakanı Abdoulaye Maïga, Mali, Burkina Faso ve Nijer arasındaki Sahel ittifakının terörle mücadelede yerli çözümler ürettiğini belirtmiş, bazı Batılı aktörlerin bölgedeki politikalarını eleştirmiştir. Ülkelerinin Roma Statüsü’nden çekildiğini ve yerel adalet mekanizmalarına öncelik vereceğini açıklamıştır; Afrika’nın Güvenlik Konseyi temsiliyeti talebi yinelenmiştir.

Andorra Hükümet Başkanı Xavier Espot Zamora

Andorra Hükümet Başkanı Xavier Espot Zamora, dayanışma ve ortak değerler vurgusuyla uluslararası hukuka bağlılık çağrısı yapmış, UNRWA’ya destek ve çocukların çevrimiçi korunması taahhüdünü belirtmiştir. Kadınların BM Genel Sekreterliği için adaylığı öne çıkarma çağrısı yapmış ve çok dilliliğin küresel katılım için önemine işaret etmiştir.

Trinidad ve Tobago Başbakanı Kamla Persad-Bissessar

Trinidad ve Tobago Başbakanı Kamla Persad-Bissessar, Karayipler’de artan şiddet ve çetelerle mücadelenin aciliyetine dikkat çekmiş, ABD’nin sınır politikalarının bölgedeki akışı etkilediğini belirtmiştir. Uyuşturucu kaçakçılığına karşı uluslararası işbirliği çağrısı yapmış, iklim politikalarının kalkınma ihtiyaçlarıyla dengelenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Antigua ve Barbuda Başbakanı Gaston Browne

Antigua ve Barbuda Başbakanı Gaston Browne, küçük devletlerin okyanusa dayalı ekonomilerinin korunması gerektiğini söylemiş, deniz tabanı madenciliğine moratoryum ve mavi karbon finansmanının genişletilmesi çağrısında bulunmuştur. Haiti için tek bir bütçeli, hesap verebilir müdahale planı önerisini dile getirmiştir.

Fiji Başbakanı Sitiveni Ligamamada Rabuka

Fiji Başbakanı Sitiveni Rabuka, Pasifik’in “Ocean of Peace” vizyonunu ve iklim değişikliğinin bölgeyi varoluşsal biçimde tehdit ettiğini vurgulamıştır. Kayıp ve Zarar fonunun ölçeğinin arttırılmasını, ada devletleri için doğrudan finansman erişimi mekanizmalarının iyileştirilmesini talep etmiştir.

Tuvalu Başbakanı Feleti Teo

Tuvalu Başbakanı Feleti Teo, ülkesinin en savunmasız devletlerden biri olduğunu belirterek İKY ve Deniz Hukuku Mahkemesi görüşlerinin iklim yükümlülüklerini güçlendirdiğini söylemiştir. Fosil Yakıtların Yaygınlaşmasının Önlenmesi Anlaşması’na destek vermiş, finansman kriterlerinin kırılganlığa göre yeniden düzenlenmesini istemiştir.

Tonga Başbakanı ‘Aisake Valu Eke

Tonga Başbakanı ‘Aisake Valu Eke, UN80 reformunun ada ülkelerinin hayatta kalması ve onurlu gelişimi için hayati olduğunu vurgulamış, iklime uyum finansmanı ve PACIFIC-COP çağrısını desteklemiştir. Okyanus yönetimi ve deniz tabanı korumasında somut adımların gerekliliğini belirtmiştir.

Samoa Başkan Yardımcısı Toelupe Poumulinuku Onesemo

Samoa Başkan Yardımcısı Toelupe Onesemo, çok taraflılığın adalara somut fayda sağlaması gerektiğini söylemiş; UN80 reformunun saha teslimatını güçlendirmesi, çoğaltmayı hedeflediği projelerin yerelde hissedilir olması gerektiğini vurgulamıştır. COP31 ev sahipliği desteğini açıklamıştır.

Zimbabve Dışişleri Bakanı Amon Murwira

Zimbabve Dışişleri Bakanı Amon Murwira, UN80 sürecinin Küresel Güney’in beklentilerini gözetmesi gerektiğini, Güvenlik Konseyi reformunun Afrika’yı kapsaması gerektiğini belirtmiştir. Zimbabve’nin SADC çabalarına katkı ve barış gücü deneyimini paylaşma isteği vurgulanmıştır; yaptırımların kaldırılması ve kalkınma yatırımlarına öncelik talep edilmiştir.

Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters

Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters, güçlü siyasi liderliğin gerekliliğini vurgulamış; kurallara dayalı düzenin zayıflaması karşısında BM reformunun cesur olması gerektiğini söylemiştir. Gazze’de orantısız saldırıları kınamış, Filistin tanınmasının zamanlamasına ilişkin temkinli yaklaşımını belirtmiştir.

Fildişi Sahili Dışişleri Bakanı Kacou Houadja Léon Adom

Fildişi Sahili Dışişleri Bakanı Kacou Houadja Léon Adom, güvenlik konularında Konseyin felç durumunu eleştirerek Afrika’nın Konsey’de daha güçlü temsiline vurgu yapmıştır. Bretton Woods reformu ve küresel finans mimarisinin dönüşümü çağrısında bulunmuştur.

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Rashid Al Zayani

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Rashid Al Zayani, Orta Doğu barışına, insani erişime ve esirlerin serbest bırakılmasına vurgu yapmış; bölgesel diplomasi girişimlerini ve kültürler arası diyalogun güçlendirilmesini savunmuştur.

Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil Pinto

Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil Pinto, ülkesinin sömürgecilik karşıtı tarihten beslenen bağımsızlık mücadelesini anımsatmış, ABD’ye yönelik yaptırımların ve müdahalelerin kınanmasını talep etmiş, Filistin halkına dayanışma ve Küba ambargosunun kaldırılması çağrısı yapmıştır.

Mauritius Dışişleri Bakanı Dhananjay Ramful

Mauritius Dışişleri Bakanı Dhananjay Ramful, UN80’in fırsat sunduğunu, Konsey reformu ve iklim adaleti için somut taahhütlerin gerekli olduğunu söylemiştir. Dijital teknolojilerin etik yönetişimi ve Hint Okyanusu bölgesel işbirliği vurgulanmıştır.

Togo Dışişleri Bakanı Robert Komlan Edo Dussey

Togo Dışişleri Bakanı Robert Komlan Edo Dussey, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ulusal politikalara entegrasyonunu ve sağlık ile su erişiminde ilerlemeyi anlatmıştır. Afrika için onarıcı adalet ve coğrafyanın dekolonize edilmesi çağrısı yapılmıştır.

Hak Cevabı (Right of Reply) – İran, Hindistan, Guatemala, Pakistan

İran temsilcisi, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir kişinin Genel Kurul’da konuşmasının kabul edilemez olduğunu belirterek İsrail rejimini işgal, apartheid ve terörle suçlamıştır. Hindistan temsilcisi, Pakistan’ın söylemlerini sert biçimde kınamış, Pakistan’ı terörizmi desteklemekle itham etmiştir. Guatemala temsilcisi, Belize ile olan dava sürecinde mahkemeye bağlılık ve iş birliği taahhüdünü yinelemiştir. Pakistan temsilcisi ise Hindistan’ı insan hakları ihlalleri ve işgal politikalarıyla suçlamış, ülkesinin meşru müdafaa hakkını savunmuştur.

Kaynakça

Al Jazeera. “UN General Assembly 2025 Live: Day Four.” Al Jazeera. Erişim 26 Eylül 2025. https://www.aljazeera.com/news/liveblog/2025/9/26/un-general-assembly-2025-live-day-four

Anadolu Ajansı. “Netanyahu’nun BM Genel Kurulu’ndaki Konuşması Sırasında Birçok Ülke Temsilcisi Salonu Terk Etti.” Anadolu Ajansı. Erişim 26 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/netanyahunun-bm-genel-kurulundaki-konusmasi-sirasinda-bircok-ulke-temsilcisi-salonu-terk-etti/3700118

Press Release. “‘Let my People Go’, Says Israel’s Prime Minister, Demanding Release of Hostages in Gaza, against Sharp Criticism of Genocide, as Debate Enters Fourth Day.” United Nations. Erişim 29 Eylül 2025. https://press.un.org/en/2025/ga12712.doc.htm

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarEdanur Karakoç22 Eylül 2025 11:00

Etiketler

Özet

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. Oturumu, 9 Eylül 2025’te açılmış, 23–29 Eylül tarihleri arasında yüksek düzeyli görüşmelerle devam etmektedir. Oturumun teması “Birlikte daha iyi: Barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” olarak belirlenmiş, başkanlık görevini Almanya’nın eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock üstlenmiştir. Görüşmelerde Filistin meselesi, Gazze’deki insani kriz, Rusya–Ukrayna savaşı, iklim değişikliği, BM’nin mali yapısı ve reform ihtiyacı ile yapay zekâ yönetişimi ele alınmaktadır.


İçindekiler

  • 22 Eylül 2025

    Genel Bilgiler

  • 22 Eylül 2025

    Ana Gündem Maddeleri

  • 22 Eylül 2025

    Güvenlik ve Organizasyon

  • 23 Eylül 2025

    BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 1. Gün (23 Eylül 2025)

  • 23 Eylül 2025

    Açılış Töreni ve Genel Çerçeve

  • 23 Eylül 2025

    Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

  • 24 Eylül 2025

    BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 2. Gün (24 Eylül 2025)

  • 24 Eylül 2025

    Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

  • 25 Eylül 2025

    80. BM Genel Kurulu: Yan Etkinlikler ve Diğer Toplantılar

  • 25 Eylül 2025

    Gazze Konulu Bölgesel Toplantı

  • 25 Eylül 2025

    BM İklim Zirvesi 2025

  • 26 Eylül 2025

    BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 3. Gün (25 Eylül 2025)

  • 26 Eylül 2025

    Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

  • 26 Eylül 2025

    BM 80. Genel Kurulu Yüksek Düzeyli Genel Görüşmeler – 4. Gün (26 Eylül 2025)

  • 26 Eylül 2025

    Devlet ve Hükümet Başkanlarının Konuşmaları

KÜRE'ye Sor