logologo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Mimari+2 Daha
fav gif
Kaydet
viki star outline
ArkeolojiMuzeleri-_4_.jpg
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Kuruluş Yılı
1869 (Müze-i Hümayun adıyla)
Konumu
Fatih - İstanbul / Türkiye
Bağlı Olduğu Kurum
T.C. Kültür ve Turizm BakanlığıKültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Birimler
Arkeoloji MüzesiEski Şark Eserleri MüzesiÇinili Köşk Müzesi
Uluslararası Ödül
1993 – Avrupa Konseyi “Yılın Müzesi” Ödülü
Tür
Arkeoloji Müzesi
Koleksiyon Sayısı
Yaklaşık 1.000.000 eser
Mimari Özellikler
Arkeoloji Müzesi: Neo-Klasik üslupÇinili Köşk: Osmanlı sivil mimarisiEski Şark Eserleri Müzesi: Neo-Klasik üslup
Öne Çıkan Eserler
İskender LahdiAğlayan Kadınlar LahdiAşk Şiiri Tableti (Sümer)Kadeş AntlaşmasıSidamara Lahdiİznik ve Kütahya seramikleri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türkiye’de modern müzeciliğin temellerini atan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan ilk kurumsal müze kompleksidir. 1869 yılında "Müze-i Hümayun" adıyla kurulan bu müze, bugün Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşur. Müze koleksiyonları; Anadolu, Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarına ait yaklaşık bir milyon eseri içermekte olup Osmanlı topraklarında yürütülen arkeolojik kazılarla elde edilen kültürel mirasın önemli bir kısmını barındırır.


Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında müze müdürlüğüne atanması, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin gelişiminde bir dönüm noktası olmuş; bu dönemde Sayda kazılarıyla getirilen İskender Lahdi gibi dikkat çekici eserlerle müze uluslararası düzeyde tanınır hale gelmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, yalnızca barındırdığı eserlerle değil, Neo-Klasik mimarinin görkemli örneklerinden biri olan binası ve Türk müzecilik tarihindeki öncü rolüyle de kültürel belleğin korunmasında merkezi bir konumda yer alır.


İstanbul Arkeoloji Müzesi (Turkish Museums)

Tarihçe

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamda müzeciliğin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Müzecilik faaliyetleri, 1846 yılında Ahmet Fethi Paşa’nın girişimiyle Aya İrini Kilisesi’nde oluşturulan Mecma-i Âsâr-ı Atîka ve Mecma-i Esliha-i Atîka adlı koleksiyonlarla ilk somut adımını atmıştır. Bu girişim, Avrupa’daki gelişmelerin etkisiyle şekillenmiş ve Osmanlı modernleşmesinin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Aya İrini’de toplanan arkeolojik eserler, kısa süre sonra artan koleksiyon miktarı ve yapı yetersizliği nedeniyle yeni bir müze ihtiyacını doğurmuştur​​.


1869 yılında kurulan Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi), İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin kurumsal temelini oluşturur. İlk müdür Edward Goold, Kapıdağı Yarımadası’ndaki Kyzikos Antik Kenti'nde yürüttüğü çalışmalarla müze koleksiyonunu genişletmiştir. 1872’de göreve gelen Dr. Philipp Anton Dethier ise müzenin kurumsallaşması yönünde önemli katkılar sunmuş, koleksiyon sayısını artırmış ve Çinili Köşk’ün müzeye dönüştürülmesini sağlayarak 1880 yılında halkın ziyaretine açmıştır​.


1881 yılında Osman Hamdi Bey’in müdürlüğe atanması, Türk müzeciliğinde yeni bir dönem başlatmıştır. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin de kurucusu olan Osman Hamdi Bey, arkeolojik kazılarla elde ettiği eserleri Müze-i Hümayun’a kazandırarak müzenin niteliğini ve uluslararası tanınırlığını artırmıştır. 1887-1888 yıllarında Lübnan’daki Sayda Nekropolü’nde gerçekleştirdiği kazılarda ortaya çıkarılan İskender Lahdi, Satrap Lahdi, Likya Lahdi ve Ağlayan Kadınlar Lahdi gibi eserler, müzenin en kıymetli parçaları arasında yer alır. Bu eserlerin sergilenebilmesi için Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan Arkeoloji Müzesi binası, 13 Haziran 1891 tarihinde açılmıştır​​​.


Osman Hamdi Bey’in 1910 yılındaki vefatından sonra yerine kardeşi Halil Edhem Bey (1861–1938) getirilmiştir. Halil Edhem Bey dönemi, I. Dünya Savaşı ve müteakiben gelen işgal yıllarına rağmen, müzecilik açısından reformların sürdüğü bir dönem olmuştur. 1917 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Cağaloğlu’na taşınması üzerine, bu yapının Eski Şark Eserleri Müzesi olarak yeniden düzenlenmesi Halil Edhem’in girişimiyle gerçekleşmiştir. Bu dönemde müze, Doğu medeniyetlerine ait eserlerin Batı medeniyetlerine ait eserlerden ayrı sergilenmesi fikrine uygun olarak bölümlendirilmiştir​​.


Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kültürel miras politikalarının önemli bir kurumu hâline gelmiştir. 1930’lu yıllarda yürürlüğe giren Eski Eserler Kanunu ile birlikte Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden getirilen eserler merkezi olarak burada toplanmaya devam etmiştir. 1950'li yıllardan itibaren müze yönetimi, artan eser sayısı ve muhafaza koşullarının iyileştirilmesi gereğiyle yeniden yapılanma süreçlerine girmiştir. Bu yıllarda depolama, konservasyon ve sergi alanlarının fiziksel altyapısı geliştirilmeye çalışılmış; müzenin koleksiyonları kataloglanmaya başlanmış ve bilimsel yayım faaliyetleri artmıştır. Ayrıca yurtdışında düzenlenen sergilere katılım sağlanarak müzenin uluslararası tanınırlığı artırılmıştır​. 


1983 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde yeniden yapılandırılarak, doğrudan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. 1993 yılında Avrupa Konseyi tarafından “Avrupa’da Yılın Müzesi” ödülüne layık görülmesi, müzenin bilimsel, kültürel ve kurumsal başarısının uluslararası düzeyde takdir edildiğini göstermektedir​. Bu dönemde ayrıca, envanter sistemlerinin dijitalleştirilmesi, eğitim programlarının düzenlenmesi ve çocuklara yönelik müze etkinliklerinin başlatılması gibi yeni uygulamalar da hayata geçirilmiştir.


2000’li yıllarda başlayan kapsamlı restorasyon süreciyle birlikte müze binalarında güçlendirme ve modernizasyon çalışmaları yürütülmüştür. Özellikle 2020’li yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar sayesinde yeni tematik sergi alanları oluşturulmuş, Troya Galerisi gibi bölümler yeniden düzenlenmiştir. Bu bölümlerde dijital rekonstrüksiyonlar ve etkileşimli sunum teknikleri kullanılmaya başlanmıştır​. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri, yalnızca koleksiyonlarının büyüklüğüyle değil, aynı zamanda eğitim, bilimsel araştırma, kültürel diplomasi ve dijital arşivleme faaliyetleriyle de öncü bir kurum kimliği taşımaktadır.


Arkeoloji Müzesi İç Mekanı (Nazlı Kemerkaya)

Müzeler Kompleksi

Arkeoloji Müzesi

Müze binasının yapım kararı, 1887–1888 yıllarında Osman Hamdi Bey tarafından Lübnan’ın Sayda kentinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen büyük boyutlu lahitlerin sergilenmesi ihtiyacından doğmuştur. Bu eserlerin sergilenebilmesi için dönemin tanınmış mimarı Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan bina, İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin ana yapısını oluşturur​​.


Arkeoloji Müzesi binası, Neo-Klasik mimari üslubun İstanbul’daki seçkin örneklerinden biridir. 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılan yapı, dönemin müzecilik anlayışına uygun olarak doğrudan müze işleviyle inşa edilmiştir. Bu özelliğiyle yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da müze olarak tasarlanmış ve uygulanmış az sayıdaki erken dönem yapılardan biri kabul edilmektedir​​.


Bina cephesi, geniş merdivenlerle ulaşılan simetrik bir düzende tasarlanmıştır. Giriş bölümünde yer alan dört sütun ve üçgen alınlık, antik tapınak mimarisini andıran bir görsel düzenleme sunar. Alınlıkta Osmanlıca kufî hatla “Asar-ı Atîka Müzesi” (Eski Eserler Müzesi) ibaresi yer alır; bu yazının üst kısmında II. Abdülhamid’in tuğrası bulunmaktadır. Bu unsurlar, binanın taşıdığı simgesel değeri ve imparatorluk kimliğiyle ilişkisini açıkça yansıtır​​. Yapının iç mekânı, büyük boyutlu heykel ve lahitlerin sergilenmesine uygun geniş galerilerden oluşur. Mekânsal düzenleme, ışık alımı ve dolaşım kolaylığı açısından dönemin müzecilik standartlarına uygundur. Bina içinde kullanılan malzemelerde dayanıklılık ve estetik özellikler bir arada gözetilmiş; zemin ve duvar kaplamalarında kaliteli taş işçiliği tercih edilmiştir.


II. Abdulhamid'in Tuğrası (Zeynep N. Tiryaki)

Arkeoloji Müzesi, işlevsel mimarisi, simgesel detayları ve yapım amacı bakımından Osmanlı'dan Cumhuriyet’e uzanan müzecilik tarihinin kurumsallaşma sürecini temsil eden özgün bir yapıdır. Açılışından itibaren yalnızca eserlerin sergilenme alanı değil, aynı zamanda arkeolojik bilginin üretildiği ve yayıldığı bir merkez olarak hizmet vermiştir.


Arkeoloji Müzesi İç Mekanı (Nazlı Kemerkaya)

Eski Şark Eserleri Müzesi

Eski Şark Eserleri Müzesi’nin yer aldığı yapı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin ikinci temel bileşenini oluşturur. 1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafından Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) olarak inşa ettirilmiştir. Bina, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern sanat eğitimi veren ilk kurum olarak önemli bir tarihsel işleve sahiptir. Mimari tasarımı, Arkeoloji Müzesi'nin de mimarı olan Alexandre Vallaury tarafından yapılmıştır.


Yapı, plan düzlemi ve kütlesel biçimlenişiyle 19. yüzyıl eğitim yapılarının tipik özelliklerini taşır. Geniş koridorlar, yüksek tavanlı sınıflar ve doğal ışık alımını maksimize edecek büyük pencere açıklıkları binanın eğitim amaçlı olarak tasarlandığını göstermektedir. Simetrik ve sade cephe düzeni, fonksiyonel kullanımın estetikten önce geldiği bir anlayışı yansıtır. Cephe elemanlarında eklektik bir tutum görülür; batı etkili klasik öğeler, dönemin Osmanlı sivil mimarisiyle harmanlanmıştır​.


Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Cağaloğlu’na taşınmasının ardından yapı, 1917 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Dönemin müze müdürü Halil Edhem Bey, Yakın Doğu uygarlıklarına ait eserlerin Grek, Roma ve Bizans kültürlerinden ayrılarak sergilenmesini savunmuş; bu doğrultuda yapı, Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiştir. Böylelikle yapı, Osmanlı müzeciliğinde içerik temelli mekânsal ayrışmanın ilk örneklerinden birine ev sahipliği yapmıştır​​.


İç mekânlarda sonradan yapılan düzenlemelerle sergi salonları oluşturulmuş; koridorlar boyunca vitrin sistemleri yerleştirilmiştir. Mekân organizasyonu, ziyaretçi dolaşımını kolaylaştıracak biçimde yeniden kurgulanmış, giriş-çıkış akışları kontrol altına alınmıştır. Günümüzde müze, Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Levant bölgelerine ait çok sayıda çivi yazılı belge, heykel, tablet ve kabartmanın sergilendiği önemli bir koleksiyona sahiptir. Eski Şark Eserleri Müzesi binası, ilk işlevinden farklı bir amaca hizmet edecek biçimde yeniden kullanıma açılmış, böylece İstanbul’daki erken dönem adaptif yeniden kullanım (adaptive reuse) uygulamalarından biri olarak mimarlık tarihine geçmiştir.


Eski Şark Eserleri Müzesi (Muzeler.org)

Çinili Köşk Müzesi

İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin en eski yapısı olan Çinili Köşk, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından inşa ettirilmiştir. Bu yapı, İstanbul’da Osmanlı sivil mimarisinin ayakta kalan ilk örneklerinden biri olarak dikkat çeker. Erken klasik dönem Osmanlı mimarisini yansıtan köşk, saray bahçesi içinde inşa edilmiş olup hem işlevsel hem de sembolik bir yapı niteliğindedir​​.


Yapı, plan şeması açısından geleneksel bir Osmanlı kasrı (kiosk) özelliği taşır. Giriş cephesinde yer alan 14 sütunlu mermer revak, binanın önünde simetrik bir açıklık yaratır. Bu revaklı bölümün arkasında yer alan ana yapı, bir orta salon ile ona açılan altı odadan oluşan dikdörtgen planlı bir düzene sahiptir. Köşkün ön cephesi tek katlı görünüme sahipken, arka kısmı arazinin eğimine uyumlu olarak iki katlıdır​.


Yapının cephesi taş ve tuğla örgülü olup giriş kapısı zengin mozaik çini süslemeleriyle bezelidir. Bu yönüyle Çinili Köşk, yalnızca mimari açıdan değil, çini ve seramik sanatının erken Osmanlı örneklerini yansıtması bakımından da büyük önem taşır. Cephe tasarımı ve süslemelerinde İran ve Orta Asya mimarisinin etkileri açık biçimde görülür. Bu özellikler nedeniyle yapının mimarının muhtemelen İran kökenli olduğu düşünülmektedir​​.


Köşk, 19. yüzyılda Aya İrini’nin müze işlevine artık cevap verememesi üzerine, dönemin Maarif Nezareti tarafından restore edilerek 1880 yılında Müze-i Hümayun bünyesinde müzeye dönüştürülmüştür. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’nda müzeye çevrilen ilk sivil mimari örneklerinden biri hâline gelmiştir. 1891 yılında Arkeoloji Müzesi’nin açılmasıyla birlikte Çinili Köşk, özellikle Osmanlı ve Selçuklu dönemlerine ait çini ve seramik eserlerin sergilenmesine tahsis edilmiştir​​.


Günümüzde Çinili Köşk, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait çini panolar, seramik tabaklar, mihraplar ve yazı panoları gibi pek çok eserin sergilendiği birim olarak kullanılmaktadır. Mimari bütünlüğünü ve süsleme repertuvarını büyük ölçüde koruyarak günümüze ulaşmış olması, yapıyı hem mimarlık hem de sanat tarihi açısından önemli kılmaktadır.


Çinili Köşk Müzesi (Turkish Museums)

Restorasyon ve Koruma Çalışmaları

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle fiziksel yıpranmalar, deprem riski ve teknolojik yetersizlikler gibi nedenlerle müze yapılarında iyileştirme gereksinimi doğmuştur. 1950’li ve 1970’li yıllarda gerçekleştirilen ilk müdahaleler genellikle yapısal sağlamlaştırma ve sergi düzenlemelerine yönelik sınırlı müdahalelerdi. Ancak bu uygulamalar, müze koleksiyonlarının büyümesiyle birlikte yetersiz kalmıştır​. 1990’lı yıllarda başlayan restorasyon politikaları çerçevesinde müze binalarında kapsamlı incelemeler yapılmış, teşhir salonlarında iklimlendirme, aydınlatma ve güvenlik sistemleri modernize edilmiştir. Bu dönemde özellikle Arkeoloji Müzesi binasında hem cephe hem iç mekân onarımlarına gidilmiş; rutubet, sıcaklık farkı ve fiziksel deformasyonların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.


2000’li yıllarda restorasyon çalışmaları daha kurumsal ve disiplinler arası yöntemlerle yürütülmeye başlanmıştır. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gerçekleştirilen bu süreçte, konservasyon laboratuvarları kurulmuş, taşınabilir eserlerin restorasyonu sistematik bir yapıya kavuşturulmuştur. Aynı dönemde dijital envanterleme sistemleri devreye alınarak, eserlerin korunması kadar izlenebilirliği de güvence altına alınmıştır​.


2020’li yıllarda başlatılan son kapsamlı restorasyon süreci, yalnızca fiziksel yapıları değil, sergi kurgularını da içeren çok boyutlu bir dönüşüm hedeflemiştir. Özellikle Troya Galerisi bu kapsamda yeniden düzenlenmiş; burada hem mimari hem de küratöryel bağlamda dijital rekonstrüksiyon ve interaktif sunum teknikleri kullanılarak ziyaretçi deneyimi zenginleştirilmiştir. Bu alanlarda arkeolojik tabakaların gösterimi, bilimsel kazı tekniklerinin anlatımı ve sahneleme yoluyla eğitimsel içerikler ön plana çıkarılmıştır​.


Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sürdürülen koruma çalışmaları, yalnızca mevcut eserlerin muhafazasına değil, aynı zamanda yeni buluntuların bilimsel yöntemlerle belgelenmesine, restore edilmesine ve sergilenmesine de odaklanmaktadır. Bu sayede müze, Türkiye’nin en kapsamlı koruma-politika merkezlerinden biri olarak işlev görmeye devam etmektedir.

Koleksiyonlar ve Önemli Eserler

Arkeoloji Müzesi Koleksiyonu

Arkeoloji Müzesi, Yunan, Roma ve Bizans dönemlerine ait taş eserler, lahitler, heykeller, mimari parçalar ve yazıtlar ile dikkat çeker. Müzenin çekirdeğini oluşturan en önemli parçalar, 1887–1888 yıllarında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’ın Sayda (Sidon) kentinde yürüttüğü kazılar sonucunda gün yüzüne çıkarılan Krallar Nekropolü’ne ait lahitlerdir. Bu eserler, arkeoloji tarihindeki en önemli buluntular arasında kabul edilir.


Bu koleksiyonun en dikkat çekici eseri, yüksek kabartma tekniği ve anlatı gücüyle öne çıkan İskender Lahdi’dir. Pentelikon mermerinden yapılmış bu lahit, Büyük İskender’in Persler karşısındaki zaferini konu alan detaylı savaş sahneleriyle bezenmiştir. İkonografik zenginliği ve teknik işçiliği bakımından antik lahit sanatının zirvesi sayılır​​.


İskender Lahdi (Nazlı Kemerkaya)

Sayda kazılarından çıkarılan bir diğer olağanüstü eser olan Ağlayan Kadınlar Lahdi, figüratif kompozisyonu ve dramatik anlatımıyla tanınır. Bu lahidin yan yüzeylerinde, yas tutan kadın figürleriyle simgelenen ölüm ve matem teması işlenmiştir. Ayrıca aynı kazıdan çıkarılan Satrap LahdiLikya Lahdi ve Tabnit Lahdi de müzenin görsel hafızasını oluşturan eserlerdendir.


Ağlayan Kadınlar Lahdi (Nazlı Kemerkaya)

Bunlara ek olarak, Bergama Antik Kenti'nden getirilen Büyük İskender Büstü, Helenistik dönem portre sanatının seçkin örneklerinden biri olarak müze koleksiyonunda öne çıkar. Büst, İskender’in tanrısal imgesini yansıtan idealize edilmiş yüz hatlarıyla dikkat çeker​.


Ayrıca, 1901 yılında Konya-Ambar Höyük kazılarında bulunan Sidamara Lahdi, 32 tonluk ağırlığı ve üzerindeki mitolojik sahnelerle birlikte müzenin en görkemli taş eserlerinden biridir. MS 3. yüzyıla tarihlenen bu lahit, Anadolu'da üretilmiş erken Roma lahitlerinin anıtsal örneklerindendir​.


Sidamara Lahdi (Turkish Museums)

Eski Şark Eserleri Müzesi Koleksiyonu

Eski Şark Eserleri Müzesi, Yakındoğu uygarlıklarına odaklanan özel bir koleksiyon bütünlüğüne sahiptir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Levant bölgelerine ait eserlerin sergilendiği bu birim, tarihöncesinden Persler'e kadar uzanan geniş bir kronolojiyi kapsar. Müze, yazılı kültürün erken dönem örneklerinden biri olan çivi yazılı belgeler, tabletler, heykeller, stelalar, kabartmalar ve kraliyet yazıtları ile bu coğrafyanın siyasi, dini ve kültürel tarihine ışık tutar​.


Müzenin en çarpıcı eserlerinden biri, MÖ 2000’li yıllara tarihlenen ve dünyanın bilinen en eski aşk şiirini içeren Aşk Şiiri Tableti'dir. Nippur Antik Kenti'nde bulunmuş bu Sümer tableti, rahibe tarafından Sümer Kralı Suşin’e okunmak üzere yazılmış bir aşk metnini içerir. Tabletin üzerindeki çivi yazısı, edebi olduğu kadar kültürel ve dinsel göndermeleriyle de öne çıkar​.


Aşk Şiiri Tableti (Turkish Museums)

Yine bu koleksiyonda yer alan Kadeş Antlaşması, MÖ 13. yüzyılda Hititler ile Mısırlılar arasında imzalanmış olup, tarihin ilk yazılı barış antlaşması olarak kabul edilir. Diplomatik tarihin ilk belgelerinden biri olan bu antlaşmanın kopyası, koleksiyonun siyasi tarih açısından değerini gösterir. Asur dönemi rölyefleri, kanatlı boğa heykelleri, Mısır lahitleri ve mumyaları ile Babil yazıtları, müzenin çok yönlü ve zengin içeriğini destekleyen diğer önemli parçalardır. Bu koleksiyon, Yakındoğu arkeolojisi ve filolojisi açısından birincil kaynak niteliği taşır.


Kadeş Antlaşması (Turkish Museums)

Çinili Köşk Müzesi Koleksiyonu

Çinili Köşk Müzesi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramik sanatının en nadide örneklerine ev sahipliği yapar. Köşkün mimarisi ile iç içe geçmiş olan bu koleksiyon, 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar uzanan zaman aralığında üretilmiş dekoratif objelerden oluşur.


Müzede sergilenen İznik ve Kütahya seramikleri, sanat tarihi ve teknik gelişim bakımından izlenebilir bir kronoloji sunar. Tabaklar, kaseler, kandiller, pano çinileri ve mimari bezemeler, hem günlük kullanım hem de yapısal süsleme objeleri olarak üretilmişlerdir. Ayrıca mihrab panolarıkitabeler ve yazı bordürleri gibi mimari unsurlar da koleksiyonda önemli yer tutar. Bu eserler, klasik Osmanlı çiniciliğinin teknik kapasitesini ve estetik anlayışını belgeleyen nadir örneklerdir​​.

Günümüzdeki Önemi

Müze, barındırdığı zengin koleksiyon sayesinde Anadolu, Mezopotamya, Mısır, Levant, Yunan ve Roma gibi birçok uygarlığın tarihine ışık tutar. Bu koleksiyon, yerli ve yabancı araştırmacılar için birincil kaynak teşkil ederken, müzenin aynı zamanda akademik üretim merkezi olarak işlev görmesini sağlar. Eserlerin büyük bölümü kazı kökenli olması itibarıyla belge niteliği taşır; dolayısıyla müze, hem Türkiye’nin arkeolojik envanterinin korunmasına katkıda bulunmakta hem de uluslararası bilimsel literatüre sürekli veri sağlamaktadır​​.


Arkeoloji Müzesi Eserleri (Nazlı Kemerkaya)

Eğitim açısından da müze, öğrenci gruplarına, araştırmacılara ve geniş bir ziyaretçi kitlesine yönelik çeşitli programlar düzenleyerek kültürel mirasın toplumsal farkındalıkla buluşmasını amaçlar. Dijitalleşme çalışmaları kapsamında koleksiyonların çevrimiçi erişime açılması, müzenin kapsayıcılığını ve etki alanını artırmıştır. Ayrıca, sergi salonlarında kullanılan yeni sunum teknikleri, dijital rekonstrüksiyonlar ve etkileşimli panolar sayesinde ziyaretçi deneyimi çağdaş müzecilik standartlarına taşınmıştır​.


1993 yılında Avrupa Konseyi tarafından “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilmesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin uluslararası düzeydeki tanınırlığını ve kurumsal yeterliliğini belgeleyen önemli bir göstergedir​. Bu ödül, müzenin koleksiyon yönetimi, koruma politikaları ve kamuya yönelik sunum biçimleri açısından örnek gösterilen bir kurum hâline geldiğini gösterir.

Ziyaret Bilgileri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul’un tarihi yarımadasında, Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı arasında yer alır. Müze haftanın yedi günü ziyarete açıktır. Farklı mevsimlere göre ziyaret saatleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

1 Nisan – 1 Ekim (Yaz Dönemi)

  • Açılış: 09.00
  • Kapanış: 20.00
  • Gişe Kapanışı: 19.30

1 Ekim – 1 Nisan (Kış Dönemi)

  • Açılış: 09.00
  • Kapanış: 18.30
  • Gişe Kapanışı: 17.30


Müze girişinde bilet gişesi ve müze kart geçiş noktaları yer alır. Müze Kart ve Müze Kart+ sahibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için giriş ücretsizdir​. Müzede audio rehber hizmeti, müze mağazası, kafeterya, tuvalet, engelli girişi gibi olanaklar mevcuttur. Ayrıca bazı bölümlerde dijital yönlendirme panoları ve çoklu dil seçenekleri ile etkileşimli bilgilendirme ekranları kullanıma sunulmuştur​.

Kaynakça

Kültür ve Turizm Bakanlığı. “İstanbul Arkeoloji Müzeleri.” Türkiye Kültür Portalı. Erişim: 13 Nisan 2025. https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/istanbul/gezilecekyer/stanbul-arkeoloji-muzeleri


T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü.” Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. Erişim 13 Nisan 2025. https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-44095/istanbul-arkeoloji-muzeleri-mudurlugu.html


Şahin, Mehmet. “OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E MÜZECİLİK.” Yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, 2019. https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/aiiteket0003.pdf


Cengiz, Hayrullah. “İstanbul Müzeleri Literatürü”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, sy. 16 (Eylül 2010): 277-332. https://dergipark.org.tr/tr/pub/talid/issue/43423/529342


Cephanecigil, Gül. “Osmanlı Dönemi İstanbul Müzeleri.” Büyük İstanbul Tarihi. Erişim 16 Nisan 2025. https://istanbultarihi.ist/281-osmanli-donemi-istanbul-muzeleri


Zeynep N. Tiryaki. İstanbul Arkeoloji Müzeleri İstanbul JPG. Son erişim: 16 Nisan 2025. https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/istanbul-arkeoloji-muzeleri-istanbul-14635285/ 


Kültür ve Turizm Bakanlığı. “Eski Şark Eserleri Müzesi.” Muzeler.org. Erişim: 16 Nisan 2025. https://muzeler.org/eski-sark-eserleri-muzesi--930178 


Muze.gov. “Eski Şark Eserleri Müzesi.” Muze.gov. Erişim: 16 Nisan 2025. https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=IAR01&DistId=IAR 


Muze.gen “Eski Şark Eserleri Müzesi.” Muze.gen. Erişim: 16 Nisan 2025. https://muze.gen.tr/muze-detay/arkeoloji


Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi. “Eski Şark Eserleri Müzesi.” Anamed. Erişim: 16 Nisan 2025. Erişim adresi.

Ayrıca Bakınız

Yazarın Önerileri

Zeugma Mozaik MüzesiZe
İzmir Arkeoloji Müzesi

İzmir Arkeoloji Müzesi

Genel Kültür +2
Hava Kuvvetleri Müzesi

Hava Kuvvetleri Müzesi

Seyahat Ve Turizm +1

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarAhsen Güneş13 Nisan 2025 18:05
Katkı Sağlayanlar
Katkı Sağlayanları Gör
Katkı Sağlayanları Gör
KÜRE'ye Sor