Rize’de bir yayla (Fotoğraf: Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı)
Tarihçe
Rize'nin tarihi öncesi hakkındaki bilgileri sınırlıdır. Bölgenin hâkim orman dokusu, arkeolojik kazıların yapılmasını engellemiş ve dolayısıyla bu yöreye ait somut tarihî bulgular günümüze kadar ortaya konulamamıştır. Bu sebeple, Rize'nin tarihi ancak çevresindeki iller ve bölgelerle olan ilişkileri bağlamında değerlendirilebilmiştir. Rize ilinin adının kökeni hakkında farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre, adın kökeni Yunanca'da "pirinç" anlamına gelen "Rhisos" kelimesine dayanır. Ayrıca, Rumca'da "Riza" terimi "dağ eteği" anlamında kullanılmaktadır. Osmanlıca'da ise "Rize" kelimesi, "ufak kırıntı" veya "döküntü" anlamını taşımaktadır. Diğer bir görüş, Erzincan'daki Sakalar dönemine ait "Eriza" isminin, başındaki "e" harfinin düşmesiyle Rize için de kullanıldığını öne sürmektedir.
Pontus ve Selçuklular Dönemi
İskender'in ölümünden sonra, komutanları arasında egemenlik savaşları meydana gelmiştir. Bu dönemde, bağımsızlık ilan eden Mitridates Kitistes, Karadeniz kıyısında Sinop çevresine kadar genişleyen Pontos Krallığı'nı kurmuştur. M.Ö. 180'de Pontos Kralı Farnakes, Rize'yi işgal ederek bu bölgeyi topraklarına katmıştır. M.Ö. 5. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot, Sakalar’ın "Alazon" (Alazlar) boyundan bahsetmiştir. M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı Plinius, aynı bölgede "Lazlar" (Laz'oi) adında bir kavmin varlığını bildirmiştir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemiyle dolaşan Romalı Arrianos ise, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan söz etmiştir.
Rize, M.S. 10-395 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nun, 395 yılından itibaren ise Bizans İmparatorluğu'nun hakimiyetinde kalmıştır. Sakaların Kars ve Iğdır illerine yakın Gökçegöl ve Alagez Dağı arasında yaşayan bir boyu olan Amadunuler, 626 yılında İranlıların baskısından kurtulmak amacıyla, Boy Beyleri Hamam’ın önderliğinde Çoruh Nehri’ni geçerek Rize'nin Dampur bölgesine yerleşmişlerdir. Bu yerleşim, günümüzde Hemşin olarak bilinir. 646 yılında bu bölge Araplar tarafından vergiye bağlanmış, 737 yılında ise kısa bir süre Araplar’ın eline geçmiştir.
XI. yüzyıldan itibaren Rize’ye Türkmen akınları yoğunlaşmaya başlamıştır. 1071 Malazgirt Zaferi sonrası Bizans’tan alınan bölgelerde Türk emirlikleri kurulmuş, Erzurum-Saltukluları da Çoruh Nehri boyları ile birlikte Rize bölgesini topraklarına katmıştır. Alpaslan oğlu Sultan Melikşah’ın komutanlarından Ebu Yakup ve Emir İsa Böri, 24 Haziran 1080 tarihinde Posof-Kol zaferini kazanarak Apkaz-Gürcistan Krallığı’nı yenmiş ve Doğu Karadeniz bölgesinde Bizans hakimiyetine son vermiştir. Bu gelişme, Büyük Selçuklu Devleti’nin yükselme dönemi ile paralel olarak Rize'nin de Selçuklu topraklarına dahil olmasına neden olmuştur.
Bu süreçlerden sonra, Çepni ve Kürtün boyları Doğu Karadeniz kıyılarına ve Rize’nin İkizdere bölgesine yerleşmişlerdir. 1098 yılında Danışmentliler kısa bir süre için bu bölgeye hakim olmuştur. Ancak Haçlı Seferleri’nin etkisiyle Bizans tekrar güç kazanmış ve 1098’de Trabzon ve Rize’yi almıştır. 1195 yılında, Çoruh Vadisi’nde yaşayan Kıpçak boyuna mensup Kubasar ailesi ve taraftarları, Bizans yönetimindeki Rize ve Trabzon bölgesine yerleşmiştir. İkizdere ve Sürmene’deki 60 aile, Kumbasar oymağının torunlarıdır. IV. Haçlı Seferi sırasında, İstanbul’un Frenkler tarafından işgali sonrası, Kommenler soyu, 1204 yılında Trabzon Pontos Rum İmparatorluğu’nu kurmuş ve Rize bu imparatorluğun sınırları içinde yer almıştır.
Osmanlı Dönemi
Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı Devleti'ne vergi ödemeye başlamış, 1461 yılında Trabzon'un Osmanlı topraklarına katılmasının ardından, Fatih Sultan Mehmet'in fetihlerinin bir parçası olarak Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. 1470 yılında Ali Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından Rize ve çevresi Türk yönetimine geçmiş, bu süreçte Anadolu'daki Türk birliğine katılma süreci hızlanmıştır. 1461 sonrasında, Çorum, Amasya, Samsun ve Tokat gibi bölgelerden göçler olmuş, 1466'da yıkılan Karamanoğlu Beyliği'nin yeniden canlanmaması için Konya yöresinden, 1501'de Şah İsmail'in Akkoyunluları yıkmasının ardından Tebriz ve çevresinden, 1515'te Dulkadir Beyliği'nin ortadan kaldırılmasının ardından ise Mara-Elbistan Türkmenleri Rize bölgesine yerleştirilmiştir.
Yavuz Sultan Selim döneminde, Trabzon'un doğusundaki bazı dirlikler ünlü Oğuz boylarından Çepniler'in elindeydi. Ancak Çepnilerin Rize bölgesine yerleşimi, sonraki yüzyıllarda daha belirgin hale gelmiştir. Çepniler, hem kara hem de deniz savaşlarında gösterdikleri kahramanlıkla bu bölgede yerleşmiş ve büyük topluluklar halinde yaşamaya başlamışlardır. Rize şehir merkezi ve çevresinde yoğun bir Çepni yerleşimi gözlemlenmektedir. Bu yerleşim, günümüzde Rize'de yalnızca Türkçe konuşulmasının temel nedenlerinden biridir. Ayrıca, Rize'deki köylerde Çepni adlı ailelere rastlanmakta olup, "Çepni" kelimesi, bölge halkı tarafından "yiğit", "gözü pek", "cesur ve çetin" anlamlarında kullanılmaktadır. Aynı döneminde, Gülbahar Hatun Sultan'ın Rize'ye gelerek adını taşıyan camiyi yaptırması, bu döneme ait önemli bir yapıdır. 19. yüzyılın başlarında, Rize'de Tuzcuoğulları'nın isyanları belirli aralıklarla tekrar etmiş, ancak 1834'te bu isyanlar sona erdirilmiş ve Tuzcuoğulları Rumeli'ye iskan edilmiştir. 1867 Vilayet Nizamnamesi'ne göre, Rize, Trabzon Vilayeti'nin merkez sancağının altı kazasından biriydi. 1877'de ise, merkez sancağa bağlı bir nahiye haline gelmiş, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Lazistan sancağı kurulmuş ve Rize, hem kaza olarak hem de bu sancağın merkezi olarak belirlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, 9 Mart 1916 tarihinde Ruslar tarafından işgal edilen Rize, 2 Mart 1918'de bağımsızlığını kazanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet dönemi öncesinde sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde vilayet statüsüne kavuşmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanun ile Erzurum'a bağlı Yusufeli ilçesi, Rize'den Pazar ilçesinin ardından alınarak Artvin ili Çoruh adı altında vilayet haline getirilmiş, böylece Rize ili sadece Pazar ilçesiyle kalmıştır. Günümüzde ise, Pazar ilçesiyle birlikte toplamda 12 ilçesi bulunan bir il olmuştur.
Nüfus (2023)
- İdari Yapı: 12 ilçe, 18 belediye, 350 köy
- Nüfus: 350.506 kişi
- İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus: 221.458 kişi (%63,18)
- Belde ve köylerde yaşayan nüfus: 129.048 kişi (%36,82)
- Nüfus Artışı: ‰18,87 (Türkiye ortalaması: ‰1,09)
- Net Göç Hızı: ‰17,19
- İl Merkezi Nüfusu: 147.996 kişi
- Yüzölçümü: 3.922 km²
- Nüfus Yoğunluğu: 89 kişi/km² (Türkiye ortalaması: 111 kişi/km²)
- 15-24 yaş grubu oranı: %13,36
- 15-64 yaş grubu (çalışma çağındaki nüfus): 239.756 kişi (%68,40)
İlçelere Göre Nüfüs Dağılımı
- Merkez: 151 617 kişi
- Derepazarı: 6 938 kişi
- İyidere: 8 635 kişi
- Kalkandere: 13 788 kişi
- İkizdere: 6 939 kişi
- Güneysu: 15 198 kişi
- Çayeli: 42 208 kişi
- Pazar: 31 776 kişi
- Hemşin: 2 422 kişi
- Çamlıhemşin: 7 361 kişi
- Ardeşen: 43 418 kişi
- Fındıklı: 16 667 kişi
Coğrafya
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Rize, bölgenin karakteristik coğrafi ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadır. Anadolu’nun diğer bölgelerinden hem topoğrafik yapısı hem de kültürel unsurlarıyla ayrılmaktadır. Dik yamaçlı vadiler, ulaşılabilir doruklara sahip dağlar, buzul gölleri ve geniş yaylalar, bölgenin doğal yapısını belirlemektedir. Ayrıca tarihi kemer köprüler, kaleler ve akarsu sistemleri, Rize’nin coğrafi çeşitliliğini oluşturan önemli unsurlardır.
Coğrafi Konum
Rize ili, batıda Trabzon, güneyde Erzurum ve Bayburt, doğuda Artvin illeri ve kuzeyde Karadeniz ile sınırlandırılmıştır. Toplam yüzölçümü 3.920 km² olup, genel olarak engebeli ve dağlık bir arazi yapısına sahiptir. Kıyı şeridinin uzunluğu 80 km olup, genişliği 20 ila 150 metre arasında değişmektedir. Kıyı boyunca, akarsuların taşıdığı alüvyonlarla oluşan düzlükler bulunmaktadır. Rize kıyıları yüksek ve genellikle sade bir görünüme sahip olup, yer yer falezler ve taraçalar gözlemlenmektedir. Kıyı şeridinin hemen gerisinde 150-200 metre yüksekliğe ulaşan tepeler yer almakta, bu bölgeden itibaren Karadeniz’e dökülen akarsular dar ve derin vadiler oluşturmaktadır. Dik yamaçlı, "V" profilli vadiler yaklaşık 2.000 metre yüksekliğe kadar devam ederken, 2.000 ila 3.200 metre arasındaki kesimlerde basık sırtlar ve dik yamaçlı, "U" profilli vadiler görülmektedir. Bu yüksekliklerde buz yalağı ve moren set gölleri yaygın olarak bulunmaktadır. Rakımı 3.000 metreyi aşan alanlar, Rize’nin en sarp arazilerini oluşturmakta olup, bu bölgede ilin en yüksek noktası olan Kaçkar Tepesi yer almaktadır.
İklim
Rize ili, Karadeniz ikliminin etkisi altındadır. Bu iklimin temel özellikleri, yaz aylarının serin, kış aylarının ılıman olması ve yağışların yıl boyunca devam etmesidir. Bu durum, bölgedeki dağların kıyıya paralel uzanmasıyla ilişkilidir. Rize’nin yıllık ortalama sıcaklığı 14°C olup, şimdiye kadar kaydedilen en düşük sıcaklık -7°C, en yüksek sıcaklık ise 38°C’dir. Bölgedeki en soğuk ay ocak, en sıcak ay ise temmuzdur. Yıllık ortalama yağış miktarı 2301.2 mm’nin üzerinde olup, bu değer Rize’yi Türkiye’nin en fazla yağış alan ili konumuna getirmektedir. Yağışlar yıl içine dengeli bir şekilde dağılmış olup belirgin bir kurak mevsim gözlenmemektedir. İlkbahar mevsiminde yağış miktarı görece düşükken, en yüksek yağış sonbahar aylarında kaydedilmektedir. Bölgedeki nem oranı genel olarak %75’in üzerinde seyretmektedir.
Sıcaklık ve Yağış Verileri
- Yıllık ortalama sıcaklık: 14.5°C
- Ortalama En Yüksek Sıcaklık(Yıllık): 18,2°C
- Ortalama En Düşük Sıcaklık(Yıllık): 11.3°C
- Yıllık yağış miktarı: 2301.2 mm
Jeolojik Yapı
Rize arazisi, Doğu Karadeniz Dağlık Sistemi içerisinde yer almakta olup, temel olarak Paleozoik (I. Zaman) döneme ait bir zemin üzerinde şekillenmiştir. Kretase (III. Zaman ara devresi) döneminde gerçekleşen büyük orojenez (dağ oluşumu) süreci sonucunda granodiorit ve Kretase flişleri yüzeye çıkmıştır. Bununla birlikte, bazı bölgelerde Neojen dönemine ait çökeltiler de gözlemlenmektedir. Kıyı kesimi, büyük oranda Üst Kretase dönemine ait volkanik örtüler ve tüflerle karakterizedir. Örneğin, Çayeli ile Pazar arasındaki tünellerin deniz tarafında yer alan falezler, andezit ve ofiyolitlerin oluşturduğu kaba greler ile bunlarla karışık halde bulunan ince konglomera ve aglomera katmanlarından meydana gelmiştir.
Kıyıya yakın yamaçlarda Kretase dönemine ait sedimanlar yaygın olmakla birlikte, bu sedimanların üzeri bazı bölgelerde Eosen fliş serileri ile örtülmüştür. Vadi tabanlarında ise bu örtülerin altındaki trakit, andezit ve bazalt sütunları yer yer yüzeye çıkmaktadır. Daha yüksek rakımlı dağlık bölgelerde magmatik kayaçlar baskın durumdadır. Granit, andezit ve bazalt kütleleri, 3000 metreyi aşan yüksekliklerde yaygın olarak görülmektedir. Bölgede alüvyon birikintilerine, büyük akarsu vadilerinin denizden itibaren en fazla 10 kilometreye kadar uzanan kesimlerinde rastlanmaktadır.
Bitki Örtüsü
Rize, yüksek yağış miktarı ve dengeli sıcaklık rejimi nedeniyle yoğun ve çeşitli bir bitki örtüsüne sahiptir. Bitki örtüsü, yükseltiye bağlı olarak farklı katmanlara ayrılmaktadır.
Kıyıdan yaklaşık 750 metre yüksekliğe kadar olan kesim geniş yapraklı kıyı ormanları ile kaplıdır. Bu bölgede yer yer iğne yapraklı türler de sırtlar boyunca daha düşük irtifalara kadar uzanmaktadır. Yoğun orman örtüsü ve zengin orman altı bitkileri ile karakterize edilen bu alan, "Kelşik Flora" olarak bilinmektedir. Bölgenin baskın türü sakallı kızılağaç (Alnus barbata) olup, kayın, kestane, ıhlamur, gürgen, karaağaç, yabani Trabzon hurması, yabani karayemiş, yabani kiraz, defne, çınar, tesbih ağacı, meşe, dişbudak ve şimşir gibi türler de yayılım göstermektedir. Özellikle sakallı kızılağaç ve yabani karayemiş, akarsu vadileri boyunca orman üst sınırına kadar ulaşabilmektedir. Orman altı bitki örtüsünde ise yörede "Kumar" olarak adlandırılan orman gülü (Rhododendron) başat tür olup, çeşitli otsu ve odunsu bitkilerle birlikte ekosistemi oluşturmaktadır.
800 ila 1400 metre yükseltiler arasındaki bölge karışık orman kuşağıdır. Bu kuşakta geniş yapraklı ağaç türleri arasında sakallı kızılağaç, kayın, kestane ve gürgen yer alırken, iğne yapraklı türler arasında ladin ve çam türleri yaygındır. Orman altı bitki örtüsü, düşük rakımlardaki gibi orman gülü ve diğer otsu-odunsu bitkilerden oluşmaktadır. Yüksekliğin artmasıyla iğne yapraklı türler baskın hale gelir. 1600 metreden itibaren iğne yapraklı ağaçların hâkimiyeti belirginleşmekte olup, doğu ladini (Picea orientalis) bu bölgedeki baskın türdür. Orman üst sınırına yaklaşıldıkça Kafkas köknarı (Abies nordmanniana) yayılım göstermekte, karaçam (Pinus nigra) ise bu kuşağın önemli türlerinden biri olarak dikkat çekmektedir.
Orman örtüsü, yaklaşık 2000-2200 metre yükseltilerde sona ermekte ve yerini alp çayırlarına bırakmaktadır. Bu alan, turuncu ve beyaz renkli küçük dağ zambakları ile papatyalar gibi çeşitli otsu bitki türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, belirli bölgelerde kısa boylu orman gülü çalılıkları da görülmektedir. Yaylacılık faaliyetlerinin yaygın olduğu bu sahada, yakacak ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan tahribat nedeniyle orman gülü çalılıklarının azalmakta olduğu gözlemlenmektedir.
Rize bitki örtüsü, Arapdüzü Doğa Parkı (Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Yeryüzü Şekilleri
Doğu Karadeniz Kıyı Sıradağları’nın kuzey yamacında yer alan Rize, genel olarak dağlık ve engebeli bir topografyaya sahiptir. Ancak, bu yapıda dikey yönde farklılıklar gözlenmektedir. Bu nedenle Rize'nin topografyası üç ana bölümde incelenebilir.
Kıyı Şeridi ve Alüvyon düzlükleri
Rize kıyı şeridi, topoğrafik olarak dar bir yapıya sahiptir ve bu yapının Rize'nin genel topoğrafyasında kendine özgü bir yeri bulunmaktadır. Kıyı uzunluğu yaklaşık 80 km olup, akarsu vadileri haricinde genişliği ortalama 20-150 metre arasında değişmektedir. Akarsuların etkisiyle şekillenen bu kıyı şeridinde en geniş düz alanlar, taban seviyesi ovaları olarak tanımlanabilir. Tümden akarsuların taşıdığı alüvyonlarla oluşan bu ovalar, akarsuların denize ulaştığı noktalardan başlayarak iç kısımlara doğru 500-600 metreye kadar uzanmakta, 9-10 km’ye kadar taraça düzlükleri şeklinde genişlemektedir. Bu düzlüklerin kıyı boyunca genişliği yaklaşık olarak 200 ile 1000 metre arasında değişir ve büyük ölçüde yerleşim alanları ile kaplanmıştır. Bunlardan en geniş olanı ise, Ardeşen ilçe merkezine yakın konumda bulunan Fırtına Deresi’nin taban seviyesi ovasıdır.
Rize kıyıları, yüksek kıyılar kategorisinde yer almakta olup, genellikle sade ve doğal bir görünüme sahiptir. Kıyı çizgisi, küçük boyutlu ve asimetrik girinti ile çıkıntılardan oluşur. Ayrıca, kıyı boyunca, burunların önünde 5-25 metre uzaklıkta ve boyutları 5-15 metre arasında değişen taş adacıklar yer almaktadır. Bununla birlikte, karayolunun inşası sırasında bu alanlarda önemli ölçüde tahribat meydana gelmiş olmasına rağmen, bazı bölgelerde taraça ve falez oluşumlarına rastlanmaktadır.
Fırtına Deresi (Fotoğraf: Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Derin Vadilerle Yarılmış Dağlık Saha
Rize kıyı düzlüğünün hemen gerisinde, topografya ani bir değişim göstererek yükselti 150-200 metreye kadar yükselmektedir. Bu noktadan itibaren, arazi giderek daralan akarsu vadileri tarafından derin bir şekilde yarılmaya başlamaktadır. Hem ana akarsular hem de bu akarsuların orta çığırlarında yer alan sayısız yan kollar, araziyi güçlü bir şekilde aşındırmış ve bölgeye karmaşık bir topoğrafik yapı kazandırmıştır. Bu keskin sırtlar ve dik yamaçlarla çevrili "V" profilli vadiler, yaklaşık 2000 metreye kadar yükselen bu alandaki karakteristik topoğrafik görünümü oluşturmaktadır.
Yüksek Dağlık Saha ve Buzul Topoğrafyası
Yaklaşık 2000 metre yükseklikten başlayan bu sahanın, 3000-3200 metreye kadar olan kısımlarında topoğrafya, basık sırtlar ve dik yamaçlı "U" profilli vadilerle şekillenmiştir. Dördüncü jeolojik zamanın buzul devrelerinde geniş ölçüde buzul aşındırmasına uğramış bu sahada, çok sayıda küçük buzyalağı ve moren set gölleri bulunur. Bu alanın, 3000 metreyi aşan kısımları ise Rize'nin en sarp ve arızalı kesimlerini oluşturur. Geniş ölçüde çıplak ve kayalık zirveler ile bunların arasındaki keskin sırtların yamaçları, bölgenin zorlu arazi yapısını oluşturur ve bu alanlar insanın geçişini engelleyecek kadar diktir. Rize'nin en yüksek noktaları, bu sırtlar arasındaki zirvelerdir. Rize topraklarının en yüksek noktası olan ve hâlâ buzul barındıran Kaçkar Tepesi (3937 m), Verçenik Tepesi (3709 m), Koyunsokağı Vacakar Dağı (3458 m), Çaymakçur Tepesi (3420 m), Gudashevsivrisi Tepesi (3406 m), Koyunsokağı Tepesi (3342 m), Marsis Tepesi (3334 m) ve Aşağı Karataş Tepesi (3322 m) bu zirvelerden bazılarıdır. Bu arızalı topoğrafya, Fındıklı ilçe merkezinin güneyinden itibaren sarplığını ve yüksekliğini kaybetmeye başlar.
Akarsu ve Göller
Rize, yağışlı iklimi ve yeraltı su kaynaklarının fazlalığı nedeniyle hidroğrafik açıdan yoğun bir yapıya sahiptir. İl sınırları içinde doğu-batı yönünde ortalama her 250-300 metrede bir akarsu bulunmaktadır. Bu durum, bölgenin yüzey şekilleriyle de uyumludur. Ancak, Türkiye genelinde akarsu yoğunluğuna ilişkin kapsamlı bir ölçüm yapılmadığından, Rize’nin kesin olarak en yoğun akarsu ağına sahip il olduğu ifade edilemez.
Rize’deki akarsular genel olarak kısa boylu, eğimi fazla ve akışı hızlı olan su kaynaklarıdır. İl sınırları içinde uzunluğu 5 kilometreden fazla olan 23 akarsu bulunmaktadır. Bunlardan 16 tanesi doğrudan Karadeniz'e dökülmekte, geri kalanlar ise bu akarsuların kollarını oluşturmaktadır. Doğrudan Karadeniz’e ulaşan en uzun akarsular arasında Çağlayan Deresi (34,7 km), Arılı Deresi (31,5 km), Fırtına Deresi (68,0 km), Hemşin Deresi (38,5 km), Sabuncular Deresi (46,0 km), Taşlı Dere (34,0 km) ve İyi Dere (78,4 km) yer almaktadır. Bunun dışında, Fırtına Deresi'nin kollarından Durak Deresi 33,0 km, Hala Deresi 32,5 km ve Taşlı Dere'nin kolu olan Balamya Çayı 22,6 km uzunluğundadır.
Bölgedeki akarsular arasında uzunluk bakımından en büyük olanı İyi Dere (78,4 km) iken, en geniş beslenme havzasına sahip olanı Fırtına Deresi’dir (1149,3 km²). Havza genişliği açısından ikinci sırada İyi Dere (1047,4 km²), uzunluk açısından ise Fırtına Deresi (68 km) yer almaktadır. Hidrolojik ve rejim analizlerinde havza genişliği temel ölçüt olduğundan, Rize akarsularının genel özelliklerini belirlemek için Fırtına Deresi örnek olarak alınmaktadır. Ayrıca, Rize’nin tüm akarsularının il sınırları içinde bulunması ve benzer iklimsel ve topoğrafik koşullara sahip olması nedeniyle, ikinci bir akarsu üzerinde karakter analizi yapmaya gerek duyulmamaktadır.
Rize’deki akarsular, yağış, kar ve kaynak sularıyla beslenmektedir. "Yağmurlu Karadeniz Rejimi" olarak sınıflandırılan bu akarsuların iki yükselme ve bir çekilme dönemi bulunmaktadır. Eylül-Kasım ortaları ve Mart-Ağustos ayları yükselme dönemleridir. Kasım ortalarından Mart'a kadar süren dönemde ise akarsular çekilme evresine girer. Örneğin, Fırtına Deresi’nin 25 yıllık ölçümlerine göre Ocak ayında en düşük seviyeye (11,3 m³/sn) ulaşmaktadır. Bu dönemde akarsular sadece kaynak suları ve göllerden beslenmektedir, çünkü yağışlar genellikle kar şeklindedir. Mart ayından itibaren kar erimesiyle birlikte akarsular yükselmeye başlar. İlkbahar yağışlarının etkisiyle Haziran ayında en yüksek seviyeye ulaşılır (Fırtına Deresi için 65,2 m³/sn). Yaz aylarında kar sularının azalmasına bağlı olarak su seviyesi düşmeye başlar. Ancak Eylül ayına kadar olan süreçte su seviyeleri diğer aylara kıyasla daha yüksektir. Eylül ortalarından Kasım’a kadar olan süreçte ise sonbahar yağışlarının etkisiyle ikinci bir yükselme dönemi yaşanır.
Rize akarsularının debisi Türkiye’deki birçok akarsuyla kıyaslandığında yüksektir. Örneğin, Fırtına Deresi’nin ortalama debisi 28,4 m³/sn olup, Gediz Nehri’nden (26 m³/sn) daha fazladır. Minimum debi açısından da Fırtına Deresi (4,6 m³/sn), Kızılırmak (1,7 m³/sn) ve Gediz Nehri'nden (0,07 m³/sn) daha yüksek, ancak Dicle Nehri’nin (9,4 m³/sn) yaklaşık yarısı seviyesindedir. Türkiye’deki diğer akarsularla kıyaslandığında, Rize akarsularının rejimi nispeten düzenlidir. Bunun yanı sıra, elektrik enerji potansiyeli ve taşınan sediment miktarı açısından farklılık göstermektedirler. Türkiye’nin diğer akarsularına kıyasla daha az sediment taşıyan Rize akarsuları, enerji üretimi açısından avantajlıdır. Doğu Karadeniz Havzası içinde yer alan bu akarsular, yıllık elektrik enerji potansiyeli bakımından Fırat ve Dicle Havzalarından sonra üçüncü sırada bulunmaktadır. Doğu Karadeniz Havzası’nın yıllık elektrik üretim potansiyeli yaklaşık 12 milyar KWh olarak hesaplanmaktadır.
Rize Dağları’nın 2400 metreyi aşan kesimlerinde buzul aşındırması ve birikimi sonucu oluşmuş 19 küçük göl tespit edilmiştir. Bunlar arasında en büyükleri 0,07 km² yüzölçümüne sahip Ambar Gölü (2950 m) ve Büyük Deniz Gölü (2900 m) olarak belirlenmiştir. 2400-3000 metre yükseklik aralığında bulunan bu göllerin en küçüğü ise 0,01 km² yüzölçümüne sahip Öküzyatağı Gölü’dür (2775 m). Bu göllerin bir kısmı buzyalağı, bir kısmı ise moren set gölü özelliği taşımaktadır.
Yaylalar
Kaçkar Dağları’nın eteklerinde, kalabalıktan uzaklaşarak doğayla baş başa kalmak için ideal birçok yayla bulunmaktadır. Bunlar arasında Handüzü, Çağrankaya, Vaşa, Petran, Demirkapı (Homeze), Sivrikaya, Anzer, Ovit, Gölyayla, Sal, Pokut, Hazindağ, Samistal, Golezana, Palovit, Elevit, Amlakit, Çat, Verçenik, Hacivanak, Aşağı Kavron, Yukarı Kavron, Ambarlı ve Kito yaylaları öne çıkmaktadır.
Yayla hayatı genellikle haziran ayının başında başlayıp eylül ayının ilk haftasına kadar süren üç aylık bir dönemi kapsamaktadır. Yaylalarda, insanların birbirini bereketi simgeleyen gülsuyu ile ıslatarak kutladığı ve coşkuyla gerçekleştirilen bağbozumu bayramı “Vartavor” şenlikleri düzenlenmektedir. Horon ve sisli manzaralar, bu yaylaların karakteristik unsurlarından biri olup, yayla yaşamının vazgeçilmezleri arasındadır.
Ayder Yaylası
Bugün Rize’nin en popüler merkezlerinden biri olan Ayder, Çamlıhemşin İlçesi’nin 19 km güneydoğusunda yer almaktadır. 1218 metre rakıma sahip olan yayla, Fırtına Deresi’nin huzur verici sesi eşliğinde, metrelerce yüksekten dökülen Gürgendibi ve Gelintülü Şelaleleri’ne yürüyüş mesafesinde olup, bölgedeki birçok doğal güzelliğe geçiş noktası konumundadır.
Ayrıca, Kaçkar Dağları’na kuzey yönünden yapılan tırmanışların başlangıç noktası olarak da bilinmektedir. Yaylada bungalovlardan geleneksel yayla evlerine, aile pansiyonlarından otellere kadar birçok konaklama seçeneği bulunmaktadır. Altyapısı tamamlanmış olan Ayder, adeta bir tatil kasabası görünümündedir. Zengin flora ve faunasının yanı sıra, şifalı kaplıcalarıyla da öne çıkmaktadır. Çam ormanları ve Kaçkar Dağları’nın etkileyici manzarası içinde konumlanan Ayder, aynı zamanda meşhur Ayder Balı ile de ziyaretçilerine eşsiz bir tat deneyimi sunmaktadır.
Ayder Yaylası Fotoğraf: (Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Handüzü Yaylası
Güneysu ilçe merkezine 16 km uzaklıkta bulunan yayla, 1790 metre rakıma sahiptir. Zamanla otantik yapısını kaybetmiş olsa da, merkeze yakınlığı sayesinde oldukça gelişmiş ve kolay ulaşılabilir bir yayla haline gelmiştir. Popülerliğiyle dikkat çeken bu yayla, güney ve güneybatı yönünde bulunan birçok yaylaya bağlantı sağlayan yolların geçtiği önemli bir nokta konumundadır.
Handüzü Yaylası (Güneysu Kaymakamlığı)
Çağırankaya Yaylası
İkizdere ilçesinde yer alan yayla, 2392 metre rakıma sahip olup, Rize'nin en büyük yaylalarından biridir. İkizdere, Çayeli, Güneysu ve Çamlıhemşin güzergahlarından gelen yolların birleştiği ana merkez konumundadır. Yayla, yoğun betonlaşma ile karakterizedir ve yaz aylarında nüfusu oldukça artmaktadır.
Çağırkaya Yaylası (Türkiye Kültür Portalı)
Vaşa Yaylası
İkizdere ilçesinde, 2643 metre rakımda bulunan bu yayla, mimari açıdan tüm otantik özelliklerini korumaktadır. Aynı zamanda hayvancılık ve yaylacılık faaliyetlerinin sürdürüldüğü bir bölgedir. Yüksekliği ve hakim konumu sayesinde, çevresindeki doğal güzellikleri görmek için önemli bir manzara noktasıdır.
Vaşa Yaylası (Türkiye Kültür Portalı)
Petran Yaylası
Anzer Yaylası yolu üzerindeki 'Kamanın Dibi' mevkisinden ayrılarak ulaşılabilen bu yaylaya, mevsim koşullarına bağlı olarak araçla da gidilebilmektedir.
Petran Yaylası (Türkiye Kültür Portalı)
Homeze Yaylası
İkizdere ilçesinde, 2368 metre rakımda bulunan bu yayla, yeni dönem yapılaşmalarının dikkatlice ve genellikle ahşap malzeme kullanılarak yapıldığı bir bölgedir. 360 derecelik panoramik manzarasıyla öne çıkan bu yayla, önemli bir manzara noktası olarak dikkat çekmektedir.
Homeze Yaylası (Türkiye Kültür Portalı)
Sivrikaya Yaylası
İkizdere ilçesine 25 km mesafede bulunan bu yayla, 1875 metre rakıma sahiptir. Ormanlar ve geniş otlaklar arasındaki yerel ahşap mimari örnekleri burada gözlemlenebilir.
Sivrikaya Yaylası (Türkiye Kültür Portalı)
Anzer (Ballıköy) Yaylası
İkizdere ilçesinde, 2105 m yükseklikte bulunan Anzer yaylası, kent merkezine 85 km mesafededir ve İkizdere ilçesinden ulaşım sağlanır. Ballıköy olarak da bilinen bu yayla, Çoruh Nehri ve Bayburt iline bir taraftan, diğer taraftan ise Trabzon Uzungöl Turizm Merkezi'ne bağlanır. Konumu, çevresindeki Meles, Petran, Kabahor ve Garzavan yaylalarıyla birlikte, kültürel zenginlik ve doğa turizmi açısından önemli bir bölge olma potansiyeline sahiptir. Kırklardağı eteklerinde yer alması, onu önemli bir yayla merkezi yapmaktadır. Yeme içme ve konaklama imkânları da sunan bu yayla, doğa yürüyüşleri ve fotoğrafçılık için bir ortam sağlar. Dünyaca ünlü Anzer balı, yaylanın binbir çiçeğinden elde edilir. Yaz aylarında yeşilin farklı tonlarına, kışın ise sarı ve kırmızı ağırlıklı renklere bürünen bu bölge, doğa severler için büyüleyici bir mekan sunar.
Anzer Yaylası (Fotoğraf: Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Ovit Yaylası
İkizdere İlçesi'ne yaklaşık 36 km mesafede bulunan Ovit Yaylası ve çevresi, 'Kış Turizmi Merkezi' olarak ilan edilmiştir. Yaz aylarında dağcılık ve trekking gibi doğa sporlarına ev sahipliği yapan bölge, kış sporları için de büyük bir potansiyele sahiptir. Coğrafi yapısı, kış sporları için uygun koşullar sunmakta olup, bu potansiyelin daha fazla değerlendirilmesi planlanmaktadır. Ovit Yaylası, hem yaz hem de kış aktiviteleriyle doğa severler için cazip bir destinasyon olmaya adaydır.
Sal Yaylası
Çamlıhemşin ilçesinde 2002 m rakımlı, geleneksel ahşap evleriyle otantik özelliğini koruyan bir yayladır. Bu yayla, doğal çevresi ve mimarisiyle dikkat çeker. Hem doğa yürüyüşleri yapmak isteyenler hem de bölgenin kültürünü deneyimlemek isteyenler için uygundur.
Pokut Yaylası
Çamlıhemşin İlçesi’nin güneyinde, Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında yer alan yayla, orman üst sınırı civarında 2032 m yükseklikte konumlanır. Doğa yürüyüşü yapmak ve dinlenmek için uygun bir ortam sunan yayla, zengin biyolojik çeşitliliği ve özgün mimarisiyle dikkat çeker. Çamlıhemşin İlçesi’ne 15 km mesafede bulunan yayla, sisli manzaraları ve otantik ahşap evleriyle tanınır. Yaylada pansiyon olarak hizmet veren yayla evlerinde konaklama imkanı bulunmaktadır.
Pokut Yaylası (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Palovit Yaylaları
Çamlıhemşin ilçe merkezine araç ile 4 saat mesafede bulunan Palovit Yaylası, 2338 m yüksekliktedir. Geleneksel taş yayla evleriyle dikkat çeken bu yayla, Kaçkar Dağları’nın kuzeybatı yamacında yer alır. Bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı, diğer yanı ise dağ yamacına dayalı olan Palovit Yaylası, Karadeniz’in en güzel yükseltilerinden biridir.
Palovit Yaylası (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Elevit Yaylası
Çamlıhemşin ilçesinde 1884 m rakımda bulunan Elevit Yaylası, daha çok gurbetçiler tarafından yaz aylarında ziyaret edilmektedir. Konaklama imkanı bulunan yaylada, geleneksel yayla evleri de ilgi çekicidir. Elevit Yaylası, horonlarıyla ünlü olup, Ağustos aylarında yapılan şenlikleriyle de dikkat çeker. Yaylada, başta yaban keçisi olmak üzere Karadeniz'e özgü diğer yabani hayvanlar da bulunur.
Elevit Yaylası (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Yerel Mimari
Geleneksel Konutlar
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde konutlar, coğrafi yapının etkisiyle genellikle yamaçlarda ve dağınık bir düzen içerisinde konumlanmaktadır. Bu yerleşimler, çoğu zaman aile bireylerinden oluşan küçük gruplar halinde ya da birbirinden 1-2 km uzaklıkta bulunur. Doğal doku ile uyumlu olarak orman ve yeşil alanlarla bütünleşen bu konutlar, manzara açısından dikkat çekici bir görünüme sahiptir. Ancak, bu yapılara erişim genellikle dar ve dolambaçlı patikalar aracılığıyla sağlanmaktadır.
(Fotoğraf: T.C. Rize Valiliği)
Malzeme Seçimi
Rize bölgesinde geleneksel konut mimarisinde yaygın olarak ahşap ve taş malzeme kullanılmaktadır. Ahşap, bölgenin doğal kaynaklarından biri olup işlenebilirliği ve dayanıklılığı nedeniyle tercih edilmektedir. Çam, ladin ve kayın gibi dayanıklı ahşap türleri yaygın olarak kullanılırken, kıyı kesiminde kestane, iç kesimlerde ise çam ağaçları ön plana çıkmaktadır. Daha nadir bulunan ceviz, meşe ve karaağaç gibi sert ahşaplar da bazı yapılarda kullanılmıştır. Ahşaba ek olarak, daha az bulunan ancak dayanıklılığıyla dikkat çeken taş da ikinci derecede bir yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Özellikle kıyı bölgelerinde çatı ve bacalarda tuğla ve kiremit gibi pişmiş toprak malzemeler tercih edilmiştir.
(Fotoğraf: T.C. Rize Valiliği)
Yapı Sistemleri
Bölgede üç temel yapı sistemi kullanılmaktadır. Birincisi, ahşap yığma yapı sistemidir. Bu sistemde dikmeler kullanılmaksızın ahşap elemanlar yatay olarak üst üste bindirilerek duvar oluşturulur. Genellikle ahşap kaynaklarının bol olduğu iç kesimler ve yaylalarda yaygındır. İkinci sistem, ahşap çatma veya iskelet yapı sistemidir. "Çatma", "ahşap karkas" gibi adlarla da anılan bu sistem, dikmeler kullanılarak oluşturulur. Üçüncü olarak, karma yapı sistemi benimsenmiştir. Bu sistemde 50 cm kalınlığında moloz taştan oluşan temel duvarları üzerine ahşap çatma katı inşa edilmektedir.
Kemer köprü (Fotoğraf: T.C. Rize Valiliği)
Örtü Sistemleri
Rize bölgesindeki yapıların çatı tasarımında iklim şartları belirleyici rol oynamaktadır. Yağış yoğunluğu nedeniyle genış saçak kullanılarak duvarların korunması sağlanmaktadır. Çatılarda havalandırma sistemleri bulunmakta olup, bu sayede nem kaynaklı çürümeler önlenmektedir. Çatılar genellikle üç veya dört eğimli olup, "semer", "üç omuz" ve "dört omuz" gibi yerel adlarla anılmaktadır. Geleneksel olarak balta ile biçilmiş ahşap tahtalarla (“hartama”) kaplanan çatılar, daha yakın dönemlerde alaturka kiremitlerle örtülmüştür.
Mimari Özellikler
Bölge konutlarında bodrum kat genellikle ahır olarak kullanılmaktadır. İki ahır bölmesine sahip olan yapılarda, tonozlu kemerler ve taş duvar işçiliği dikkat çekmektedir. Geleneksel Karadeniz evlerinde mutfak (“ahşaphane”) günlük yaşamın merkezi konumundadır. Mutfaktan “hayat” olarak adlandırılan salona geçiş sağlanır. Salon genellikle yamaca dönük olup, manzaraya açık konumdadır. Salona bitişik odalar bulunmakta olup, bazı evlerde bu odaların dışardan bağımsız bir girişi de mevcuttur.
Karadeniz Naylaları (Serenderler)
Karadeniz bölgesine özgü serenderler, gıdaların korunması ve depolanması için tasarlanmıştır. Direkler üzerinde yüksek konumda bulunan bu ahşap yapılara taşınabilir bir merdivenle erişim sağlanır. Cephelerinde genellikle ahşap süslemeler yer almaktadır.
Yayla Evleri
Rize yaylalarında yaygın olarak ahşap ve taş evler bulunmaktadır. Ormana yakın bölgelerde ahşap evler tercih edilirken, ormandan uzak alanlarda taş evler yaygındır. Ahşap yayla evlerinde mutfak, kiler ve oturma alanları genellikle ahşap malzemeden yapılmaktadır. Taş yayla evleri ise harç kullanılmadan, taşların özenle dizilmesiyle inşa edilmekte olup, genellikle tek bölmeli bir yapıya sahiptir.
Yayla Everi (Fotoğraf: T.C. Rize Valiliği)
Rize Mutfağı
Rize mutfak kültürü, bölgedeki geleneksel halk kültürüyle paralellik gösterse de, son yıllarda bazı dönüşümler geçirmiştir. Özellikle köylerde geleneksel mutfak yapısının korunmaya devam ettiği gözlemlenmektedir. Bölgede tarım alanlarının sınırlı olması ve iklim koşullarının etkisiyle, yetiştirilen sebze ve meyve çeşitliliği kısıtlıdır. Çay ve 1990'lı yıllardan itibaren kivi yetiştiriciliği bu alanlarda yoğunlaşan başlıca tarım ürünlerindendir. Bunun yanı sıra, arıcılık ve bal üretimi, özellikle Anzer Balı ve Deli Bal gibi yöresel ürünlerle yaygın olarak devam etmektedir. Üzüm pekmezi ve armut pekmezi/balı gibi pekmez üretimi de bölgedeki diğer geleneksel üretim yöntemlerindendir.
Rize mutfağında yaygın olarak kullanılan başlıca malzemeler arasında mısır unu, kara lahana, fasulye ve kabak gibi sebzeler bulunurken, hamsi de bölgenin mutfak kültüründe önemli bir yer tutar. Hayvansal gıdalar, özellikle et ve süt ürünleri, Rize mutfağını tamamlayan ve çeşitlendiren unsurlar arasında yer alır. Rize'nin büyük bir kısmında yıl boyunca kapalı ve yağışlı hava koşulları hakim olduğu için, yiyeceklerin güneşte kurutulması genellikle mümkün olmamakta; bunun yerine turşu ve salamura yapımı gibi saklama yöntemleri daha yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bölgenin mutfak kültürünün tipik örnekleri arasında hamsikoli, muhlama, hamsili pilav, laz böreği, enişte lokumu, mısır ekmeği, hamsi çığırtası, pekmezli kabak ve pepeçura gibi yemekler bulunmaktadır.
Hamsili Pilav (Fotoğraf: Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Rize İçin Çayın Tarihçesi
Çay, dünyada sudan sonra en fazla içilen içecek olup, yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bir efsaneye göre, Çin İmparatoru Shen Nung’un hizmetlisinin kaynayan suya düşen bir yaprağın kokusundan etkilenmesiyle çayın keşfedildiği söylenir. Çayla ilgili ilk kapsamlı araştırma, M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu tarafından yapılmıştır. Lu Yu’nun "Çay Kitabı" adlı eserinde çayın üretimi ve tüketimi üzerine ayrıntılı bilgi verilmiştir. Avrupa, 17. yüzyılda çayla tanıştı. İngilizler, çayı bir yaşam tarzı haline getirerek hızla benimsemiş ve 18. yüzyılda çay bahçeleri kurmuşlardır. Çay, Avrupa’ya hızlı taşımak için süratli yelkenliler kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de çay, 1787 yılında Japonya’dan getirilen tohumlarla tanışmış, ancak Bursa’daki ilk denemeler iklim koşulları nedeniyle başarısız olmuştur. 1917’de Ali Rıza Erten’in çalışmaları sonucunda 1924’te Rize’de çay yetiştirilmesi için onay alınmış ve çay üretiminin temelleri atılmıştır. 1947’de kurulan ilk fabrika ile üretim artmıştır. Türkiye’de çayla tanışma tarihi geç olsa da, çay halk arasında oldukça yaygın hale gelmiş ve günlük yaşamın bir parçası olmuştur.
Rize Çayı (Fotoğraf: Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Halk Müziği ve Folklor
Rize halk müziği, kemençe, tulum gibi çalgılar ve türküler etrafında şekillenmiştir. Karadeniz türkülerinin kendine özgü özellikleri, onları kolaylıkla tanınabilir kılar. Genellikle türkülerde dört mısra bulunur ve ikinci mısra ile dördüncü mısra arasında kafiye ilişkisi vardır. İlk iki mısra ile son iki mısra, anlam açısından bağımsız olabilirken, bazen de bağımlı olanlar yer alır.
Türkü, tek bir kişi tarafından söylenebileceği gibi birden fazla kişi tarafından da birlikte söylenebilir. Sevdalık türküleri ve gurbet türküleri, bu türkülerin en yaygın örneklerindendir. Bunlar arasında en önemli türler, atma ve karşı beri atma türküleridir. Atma türkü tek taraflıdır, yani bir kişi tarafından söylenir. Karşı beri atma türkü ise iki kişi arasında gerçekleşir. Türküler genellikle beyit (ikili) halinde veya dört mısralık kıtalar halinde söylenir. Günlük yaşamın bir parçası olarak, hemen her kişi atma türkü söyleyebilir. Kız ve erkek, kadın ve kız, baba ve evlat, gelin ve kaynana, gelin ve kayınbaba, karı ve koca gibi ilişkiler arasında atma türkülerinin söylenmesi yaygındır.
Atma türküler, her konuda söylenebilir ve anında ortaya çıkabilir. Bu tür türküler için önceden bir hazırlık gerekmemektedir.
Kemençe
Kemençe, Osmanlı müziği ile Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki farklı yaylı çalgının ortak adıdır. İlk çalgı, yirminci yüzyılın ortalarına kadar "armudî kemençe" veya "fasıl kemençesi" gibi adlarla bilinirken, günümüzde "klasik kemençe" olarak anılmaktadır. İkinci çalgı ise halk müziğinde yaygın olarak kullanılan "Karadeniz kemençesi" olarak bilinir.
Klasik kemençe, 40-41 cm uzunluğunda ve 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Gövdesi, yarım armudu andıran şekliyle, elips biçimindeki burguluğu "kafa" ve sapı "boyun" tek bir ağaç parçasından yontularak yapılır. Gövdesinin ön kısmında, yuvarlak kenarları dışarıda kalacak şekilde D biçiminde iki büyük delik bulunur. Çalgının arka tarafında bir "sırt oluğu" vardır. Çalarken, kuyruk takozu sol dize yerleştirilir, burgular göğse yaslanarak veya kemençe iki diz arasında konularak çalınır. Telleri, tuştan 7-10 mm yükseklikte olup, tırnakla yandan hafifçe itilir ve sesler bu şekilde elde edilir.
Karadeniz kemençesi ise, gövde ve boynu tek bir ağaç parçasından yontularak yapılır, ancak biçimi oldukça farklıdır. Çalgının boyutları sabit olmamakla birlikte, genellikle 56 cm uzunluğunda olan modeller kullanılır. Gövdesi genellikle erik veya ardıç ağacından yapılırken, ince bir göğüs kısmı köknar veya ladinden yapılır. Tellerin eşikle iletilen basıncı dayanabilmesi için, göğüs kısmına kubbe şeklinde bir çıkıntı eklenir. Burgular oldukça küçük olup, ön taraftan girer. Teller, tuşa çok yakın bir şekilde yerleştirilir çünkü Karadeniz kemençesi parmak uçlarıyla basılarak çalınır. Çalgıcı, ayakta çalarken sol eliyle havada tutar, otururken ise çalgıyı dizlerinin arasına yerleştirerek çalar.
Tulum
Tulum, özellikle Karadeniz Bölgesi'nin dağ köylerinde yaygın olarak kullanılan bir çalgıdır. Genellikle oğlak derisinden yapılır ve bazı yörelerde "Gada" olarak da adlandırılmaktadır. Tulum, düğünlerde, şenliklerde ve yaylaya çıkış gibi etkinliklerde sıklıkla çalınır.
Tulumun Yapısı:
- Dudula (Ağızlık): Tulumun şişirilmesini sağlayan ağızlık, yuvarlak bir ağaç parçasından yapılır ve içinde hava kaçmasını önlemek için çalgıcı dudulayı ağızlarıyla kapatır. Alternatif olarak, dudulanın iç kısmına naylon bir kapak yerleştirilip, raptiye ile tutturularak havanın geri kaçması engellenir. Son yıllarda, dudulaya yerleştirilen bir bilye ile bu işlem yapılabilmektedir, hatta bazı tulumcular bu yöntemle şarkı da söyleyebilmektedir.
- Gövde (Deri Kısmı): Tulumun gövdesi, çalarken sesin en yoğun şekilde yayıldığı, deri kısmından oluşur. Bu bölge, çalgının temel ses kaynağını sağlar.
- Nav (Ses Veren Kısım): Tulumun sesini veren ve melodinin oluşmasını sağlayan bölümüdür. Bu kısım, genellikle deriden yapılır ve hava ile titreşerek ses üretir.
Doğa Sporları
Akarsu Sporları
Rize’de akarsu sporlarıyla ilgilenenler için en uygun alanlardan biri Fırtına Deresi’dir. Bu dere, Kaçkar Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçlarından gelen derelerin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu özelliği nedeniyle, Rize’deki akarsular içinde akarsu turizmi açısından en önemli noktalardan biri sayılmaktadır. Fırtına Deresi, Ardeşen’in yaklaşık 2 km batısından Karadeniz’e dökülmekte olup 57 km uzunluğundadır. Çay ve meyve bahçelerinin arasından geçerek tarihi taş kemer köprülerin altından akmaktadır. Bölge, sadece su sporları açısından değil, aynı zamanda Rize kültürünü deneyimlemek için de önemli bir fırsat sunmaktadır.
Bölgeye ulaşım, Rize-Ardeşen karayolundan güneye yönelen yol takip edilerek sağlanmaktadır. Bu güzergâh üzerinden yaklaşık 22 km sonra Çamlıhemşin ilçesine ulaşılır. Akarsu sporları için parkur, Çamlıhemşin’in yaklaşık 1 km güneyinden başlayabilir. Parkurun 5. kilometresinde iri kayalara, 7., 8. ve 9. kilometrelerde ise tehlikeli geçiş noktalarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu bölgelerde suyun debisi ve akış yönü detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Parkurun 12. kilometresinde, batı yamacında yer alan Duygulu Şelalesi önemli bir doğal oluşumdur ve ayrı bir ziyaret noktası olarak değerlendirilebilir. Parkur, Fırtına Deresi’nin Karadeniz’e döküldüğü noktaya ulaşmadan uygun bir yerde sonlandırılabilir. Yaklaşık 23 km uzunluğundaki parkur boyunca derenin yatağı oldukça taşlıdır ve suyun debisine bağlı olarak 3, 4 ve 5. zorluk derecelerinde bölümler içermektedir. Özellikle yoğun yağışların ardından su seviyesi yükseldiğinde dikkatli olunmalıdır.
Akarsu Sporları (Fotoğraf: Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)
Dağcılık
Doğu Karadeniz Dağları, Türkiye’nin en yüksek zirvelerinden bazılarını barındıran bir bölgedir ve dağcılık sporu açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu dağ sıralarının en yüksek noktası, 3.937 metre rakıma sahip olan Kaçkar Dağı’dır. Türkiye’nin dördüncü en yüksek dağı olan Kaçkar, kuzey yüzünde biri ülkenin üçüncü en büyük buzul kütlesi olmak üzere iki büyük buzul kütlesine ev sahipliği yapmaktadır. Rize ilinin Erzurum ve Artvin sınırlarını oluşturan Doğu Karadeniz Dağları, yalnızca Kaçkar Dağı ile değil, aynı zamanda 3.709 metre yüksekliğindeki Verçenik Dağı, 3.562 metre yüksekliğindeki Bulut Dağı ve 3.492 metre yüksekliğindeki Altıparmak Dağı gibi zirveleriyle de bilinmektedir.
Dağcılık (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Doğa Yürüyüşleri
Rize’de doğa yürüyüşü, turizmin önemli unsurlarından biri olup farklı zorluk seviyelerinde çeşitli parkurlar sunmaktadır. Bölgenin doğal yapısı, doğa yürüyüşünü yılın her mevsiminde yapılabilir bir aktivite hâline getirmektedir. Doğa yürüyüşü, yalnızca fiziksel bir aktivite olmanın ötesinde, dinlenme, spor, fotoğrafçılık, kuş gözlemciliği ve botanik gibi farklı ilgi alanlarını bir araya getirme imkânı sunmaktadır. Bölgedeki köy ve yayla yolları ile patikalar, bu etkinlik için çeşitli alternatifler sağlamaktadır.
Doğa yürüyüşleri (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Heliski (Helikopterle Kayak)
Heliski, dünya çapında en zorlu doğa sporlarından biri olarak kabul edilmekte olup, uzun süre yalnızca İsviçre Alpleri, Himalayalar ve Kanada dağlarında gerçekleştirilmiştir. 2004 yılından itibaren Avrupalı kayakçılar için Kaçkar Dağları’na yönelik turlar düzenlenmeye başlanmıştır. Bu sporu yapan kayakçılar ve snowboardcular, Ayder Yaylası’nda konakladıktan sonra helikopterle Kaçkar Dağları’nın yüksek ve sarp zirvelerine ulaştırılmakta, ardından serbest stil iniş gerçekleştirmektedir. Yalnızca profesyonel kayakçılar tarafından yapılabilen heliski, özel ekipman ve ileri düzey deneyim gerektirmektedir. Heliski, her yıl ocak ve nisan ayları arasında Kaçkar Dağları’nın eteklerinde, özellikle Ayder, İkizdere, Ovit ve diğer yüksek rakımlı bölgelerde gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, bölgede kayak sporunun geliştirilmesine yönelik çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Yıllık ortalama 500 kayakçı, heliski yapmak amacıyla bölgeyi ziyaret etmektedir.
Kayak (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Jeep Safari
İkizdere’den Fındıklı’ya uzanan Rize yaylaları, derelerin kenarından geçen ve birbirine bağlanan toprak ve yayla yollarıyla dikkat çekmektedir. Bu güzergâh boyunca, şelaleler önünde serinleyerek kısa süreli de olsa günlük yaşamdan uzaklaşmak mümkündür. Bu bölge, doğa, tarih, kültür, kamp ve yürüyüş gibi çeşitli aktiviteleri bir arada yapma imkânı sunmaktadır. Aynı zamanda, bölgeyi yerinde keşfetmeye dayalı bir turizm türü olarak değerlendirilebilir.
Jeep Safari (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)
Ekonomik Yapı
Rize ekonomisi, büyük ölçüde çay tarımına ve çay işleme sanayisine dayalıdır. Bunun yanı sıra su ürünleri, özellikle balıkçılık, ve orman ürünleri de ekonomiye önemli katkılar sağlamaktadır. Faal nüfusun büyük bir kısmı, yaklaşık %70'i, tarım sektöründe çalışmaktadır. Rize'nin en bilinen ürünleri çay, hamsi balığı ve ketenden yapılan Rize bezi olarak öne çıkar.
Tarım
Rize'nin arazi yapısı dağlık ve engebelidir, bu nedenle ova alanları çok azdır. İl topraklarının sadece %1'i ovadır. Rize'de tarım denildiğinde akla gelen ilk ürün çaydır, çünkü Türkiye'nin çay üretiminin üçte ikisi burada yapılmaktadır. Çay üretimi, Rize'nin iklimi ve bol yağışı sayesinde oldukça yaygındır. 1940-1950 yılları arasında çay tarımı yerleşmiş ve 1950 sonrasında hızla yaygınlaşmıştır. Rize'de 40.000 hektarlık çay bahçelerinde yılda yaklaşık 400.000 ton çay üretilmektedir. Rize'de sebzecilik, özellikle mısır, fasulye ve patates gibi ürünlerle sınırlıdır. Çay tarımının yaygınlığı nedeniyle sebze üretimi oldukça azdır. Ayrıca, meyvecilik de çaydan sonra gelir kaynağı olarak önemlidir. Armut, elma, fındık ve mandalina yetiştirilir. Rize'de yetişen dağ pirinci sulama gerektirmez ve oldukça ünlüdür. Puro tütünü de Rize'nin Pazar ilçesinde yetişir.
Hayvancılık
Çay tarımının yaygınlaşmasıyla mısır tarımının gerilemesi, hayvancılığın eski önemini kaybetmesine neden olmuştur. Ancak Rize'nin yayla ve platoları, zengin otlaklar ve meralarla kaplıdır, bu da hayvancılığı uygun kılar. Ayrıca, arıcılık da hızla yayılmaktadır. İkizdere'nin anzer balı oldukça ünlüdür.
Balıkçılık
Rize'nin balıkçılığı oldukça gelişmiştir ve balık üretiminde Türkiye'nin dördüncü sırasındadır. Rize'nin kıyıları, bol ve kaliteli balık potansiyeline sahiptir. Balıkçılar, büyük teknelerle açık deniz balıkçılığı yapmaktadır. Hamsi, kefal, istavrit, palamut, barbunya, kalkan, zargana, izmarit, mezgit, lüfer, kırlangıç, torik, karagöz, tirsi ve levrek gibi değerli balıklar Rize kıyılarında bol miktarda bulunur.
Ormancılık
Rize ilinde 150.000 hektar orman ve 35.000 hektar fundalık alan bulunmaktadır. Rize'nin ormanları, kayın, kızılçam, kestane, kızılağaç, akarağaç, titrek kavak, aksöğüt, gürgen, meşe, dişbudak gibi ağaçlarla çeşitlenmiştir. Orman köylerinde 46 köy bulunur ve bu bölgelerde yılda 100.000 m³ sanayi odunu ve 70 ster yakacak odunu üretilir.
Maden ve Sanayi
Rize'de bakır, manganez ve kaolin yatakları bulunmasına rağmen, yalnızca az miktarda manganez çıkarılmaktadır. Sanayi, çoğunlukla çay işleme fabrikaları ve atölyeleri etrafında gelişmiştir. Rize'de 20 çay fabrikası, 15 çay atölyesi ve çeşitli sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Bunlar arasında un fabrikaları, kereste fabrikaları, döküm fabrikaları, şekerli yiyecekler fabrikası ve alüminyum mutfak eşyası üreten fabrikalar sayılabilir.
Ulaşım
Rize'de yeni yapılan limana büyük gemiler yanaşabilmektedir. Ayrıca, Çayeli, Pazar ve Fındıklı ilçelerinde balıkçı barınakları mevcuttur. İstanbul'dan Rize'ye düzenli gemi seferleri yapılmaktadır. Rize, karayoluyla İstanbul'a 1200 km, Ankara'ya 839 km ve İzmir'e 1422 km uzaklıktadır.